Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1029 E. 2023/896 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1029
KARAR NO : 2023/896

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 19/04/2023
NUMARASI : 2023/252 Esas (derdest)
DAVA : Genel Kurul Kararının Yürütülmesinin Durdurulması ve Şirkete Kayyım Atanması İstemli İhtiyati Tedbir
TALEP TARİHİ : 23/03/2023
BAM KARAR TARİHİ : 01/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/04/2023 ara karar tarihli ve 2023/252 Esas (derdest) sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
İhtiyati tedbir isteyen (davacı) vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … San.Tic. Ltd.Şti.’nin % 25 hisse ile ortağı olduğunu, dava konusu 24/07/2020 tarihli genel kurul toplantısının çağrısız olarak toplandığının belirtilmesine rağmen dava konusu genel kurulun 6102 Sayılı TTK’nın 416.madde hükümlerine aykırı olarak tüm ortakların katılımıyla toplanmadığını, müvekkilinin dava konusu genel kurula katılmadığını, bu hususun toplantı tutanağı ekindeki hazirun cetveli ile de sabit olduğunu, bu anlamda çağrısız genel kurul toplantısının yoklukla hükümsüz ve sakatlanmış olduğunu, toplantıya katılan şirket ortaklarından …’in toplantı tarihinde hukuksal işlem ehliyetine sahip olmadığını, bu konuda …’in kısıtlanması talebiyle İzmir 2.Sulh Hukuk Mahkemesinde 2023/134 Esas sayılı dava açıldığını, bu nedenle yoklukla sakat olan dava konusu genel kurul kararlarının TTK md.449 gereğince yürütülmelerinin geri bırakılmasını talep ettiklerini, yoklukla sakat olan genel kurulun 7.maddesindeki yönetim kurulu seçimi nedeniyle, davalı şirketin yönetim organı bulunmadığından ve dava süresince davalı şirketin yönetim organsız kalmaması için, dava süresince davalı şirketin yönetim işlerini üstlenmek üzere tedbiren bir kayım atanmasını talep talep ettiği görülmüştür.
Yönetim kurulu üyeleri … ve … mahkemeye ayrı ayrı verdikleri 17/04/2023 tarihli dilekçelerinde özetle; davacının ablaları olduğunu, davacının şirket genel kurulunun geçersiz olduğuna dair yaptığı itirazların haksız olduğunu, davacının TTK maddelerini kabul etmeyip kendi istediğini yapmak ve hisse oranları ile yönetilen bir şirketi kendi istediği gibi yönetme arzusu ve çabasında olduğu için bu davanın açıldığını, dava konusu olan 24.07.2020 tarihli genel kurul toplantısının usulüne uygun olarak yapıldığını, davacının kendisine usulüne uygun olarak tebligat yapılmış olmasına rağmen toplantıya katılmadığını, şirkette davacının % 25 (yüzde yirmi beş) oranında hissesi olduğunu, dava konusu genel kurul toplantısında bulunan şirket ortaklarının % 75 kabul hissesi ile kararların alındığını, şirketin genel kurulunda alınan kararlar çoğunluk hissesine göre alındığı için, davacının genel kurul toplantısına katılmış olsa dahi toplantıda alınan kararların değişmeyecek olmasının da başka bir gerçek olduğunu, davacının dava dilekçesinde genel kurulun “sadece bazı ortakların katılımıyla toplandığından yoklukla hükümsüzdür ve sakatlanmıştır.” ibaresini mahkeme heyetini yanıltmak amacıyla kullandığını, şirketin hepsi eşit hisseye sahip dört ortağı olduğu ve sadece davacının, kendisine hem haber verilmiş hem de tebligat yapılmış olmasına rağmen, genel kurul toplantısına katılmamayı tercih ettiğini, diğer üç ortağın toplantıya katıldığını, Genel kurulda kararlar alınmasına rağmen davacının makul bir sürede itirazda bulunmadığını ve genel kurulda alınan kararların uygulamaya geçtiğini, davacıya tebligat yapılmasına rağmen, davacının genel kurul sonrasında geçen yaklaşık 2 yıl 8 aylık süre içerisinde hiçbir itirazda bulunmadığını, şirketin tek varlık sebebi olan ve davacının şimdi ve geçmişte açtığı, tümü İzmir Adliyesinde görülmüş ve halen görülmekte olan bütün ticari davaların konusu olan, sahibi olduğu … ili, … İlçesinde bulunan taşınmazların imar izni için yapılan çalışmalar sonunda meyvesini verdiğini ,şirket yönetim kurulunun takip ve çabasıyla imar izninin alındığını, şirket müdürünün müracaatı ile imar izni alınan ve değerlenen taşınmazların değerine değer katıldığını, davacının bu haksız davası sonucu yaptıkları başvuruların geçersiz olabileceği ve imar haklarını kaybedebileceklerini, davacının davalı şirketin bütün yönetim kurulu üyeleriyle birçok hukuki sorunun geçmişte yaşadığını ve halen yaşamakta olduğunu, davacının diğer bir hissedar olan annesi …’i darp ettiğini, bunun üzerine annesinin davacıyı İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet ettiğini , tahkikat sonucu davacı hakkında İzmir 24. Asliye Ceza Mahkemesi 2020/466 Esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığını, bu dosyanın derdest olduğunu, bu davanın açılmasına sebep olan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Soruşturma Numarası 2020/61712 Soruşturma sayılı dosyasında davacının Cumhuriyet Savcısı … huzurunda 29/07/2020 tarihinde savunma avukatı Av. … nezaretinde şüpheli olarak vermiş olduğu ifadede hem adresini “… Mah. … Cad. No: … D:… …/…” olarak belirttiğini, “Benim ikamet adresim Almanya ülkesinde görünmesine rağmen yaklaşık 4 yıldır annemin depresyonda olduğunu düşünerek kendisiyle birlikte yaşıyorum” şeklinde bir cümle kurduğunu, bu belgeye ilaveten davacının o tarihlerde avukatı olan Av. … ile beraber imza altına aldığı avukatının istifa ettiği ve kendisinin avukatını ibra ettiği davacının imzasını taşıyan belgenin de 20/07/2020 tarihli olduğunu, davacının savcılıkta verdiği ifadelerinden ve avukatıyla hazırladığı belgeden de açık ve net olarak görüleceği üzere davacının şirket genel kurulunun olduğu tarihlerde İzmir ‘de olduğunu ve genel kurula katılmayı tercih etmediğini, davacının annesini darp etmekle yetinmeyip üstüne bir de annesine vesayet davası açtığını, bu davanın da İzmir 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2020/655 Esas sayılı dosyası ile görüldüğünü, davacının vesayet isteminin red edildiğini, davacının kararı istinaf ettiğini, istinaf mahkemesinin davacının istinaf talebini esastan red ettiğini, TMK 406. Maddesine ilişkin istinaf kanun yolu başvurusu kabul edilmediğini, mahkeme kararının kaldırıldığını, bu davanın şu an sadece TMK 406. Maddesi inceleme açısından yenilendiğini ve İzmir 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2023/134 Esas numarası ile devam ettiğini, davacıyla aralarında bir çok şikayet, darp hakaret ve diğer uyuşmazlıkların davalarının İzmir Adliyesinde geçmişte görüldüğünü ve halen görülmekte olduğunu, davacının iddialarının gerçek ve samimi olmadığını belirtmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “….Talebin kısmen kabulü ile, 24/07/2020 tarihli genel kurul kararının yürütülmesinin geri bırakılmasına, şirkete kayyım atanmasına yönelik talebin reddine….” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı ihtiyati tedbir isteyen (davacı) vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
İhtiyati tedbir isteyen (davacı) vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilen genel kurul kararları arasında, genel kurulun 7.maddesindeki “…’in şirket müdürlüğüne seçilmesi” kararının da bulunduğunu, bu nedenle davalı şirket açısından yönetim organı boşluğunun doğduğunu, bu nedenle de talepleri doğrultusunda davalı şirkete tedbiren kayyım atanması gerektiğini, ilk derece mahkemesi kararının ihtiyati tedbirin reddi kararı yönünden kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep, davalı şirkete kayyım atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş; karar ihtiyati tedbir isteyen (davacı) vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
İhtiyati tedbir; 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Davanın açılmasıyla hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir kurumu kabul edilmiştir.
HMK’nın 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan haller, genel bir ihtiyati tedbir sebebi veya şartı olarak kabul edilmiştir. Bu şartlardan birisinin mevcudiyeti halinde, mahkemece, uyuşmazlık konusu taşınmaz hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir.
İhtiyati tedbirde asıl olan ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyati tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş, ihtiyati tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyati tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir.
Bir tüzel kişiliğe kayyım atanması için kural olarak kurumun yasal organlarının mevcut olmaması gerekmektedir. Bu kural 4721 sayılı TMK’nın 427/1-4. maddesinde ifade edilmiştir. Bu maddeye göre: Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa, yönetim kayyımı atanmak zorundadır. Yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan sözetmek mümkün olmadığı gibi, mevcut yönetim kurulunun, çalışamaz halde olması da TTK’nin sistematiği içinde giderilmesi her zaman mümkün bir durumdur.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle davalı tüzel kişilikte dava tarihi itibariyle temsil sorunu ve organ boşluğunun bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, ihtiyati tedbir isteyen ( davacı) vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi görüşündeyim.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İhtiyati tedbir isteyen (davacı) vekilinin vekilinin İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin19/04/2023 ara karar tarihli ve 2023/252 Esas (derdest) sayılı ara kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 179,90- TL istinaf karar harcı başlangıçta peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,,
3-İhtiyati tedbir isteyen (davacı) tarafından yapılan yargılama giderlerinin esas hakkında verilecek hükümde değerlendirilmesine,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansı bakiyesinin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 01/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.