Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/986 E. 2022/1050 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/986
KARAR NO : 2022/1050

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/04/2022
NUMARASI : 2022/158 D.İş Esas – 2022/160 D.İş Karar
TALEP : İhtiyati Tedbir
BAM KARAR TARİHİ : 23/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/04/2022 tarihli 2022/158 D.İş Esas-2022/160 D.İş Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP :
İhtiyati tedbir talep eden vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkili ve davalının kardeş olduğunu beraber hurda depolama ve ticareti ile uğraştığını, 2014 yılında … Mahallesi ve … ilçesi arasında bulunan işletmeyi beraber kurarak devam ettirdiklerini, ancak 2021 yılının 10. ayında anlaşamayarak ayrıldıklarını, herhangi bir resmi ortaklık senedi yapılmadığını, işletme sermayesi ve makinelerin paylaşılacağını, davalıya bırakılacak makinelerin resmi yolla ve fatura ile devredilmiş olmasına rağmen müvekkilinde kalacak makinelerin halen teslim edilmediğini, bu konuda Fethiye 7. Noterliğinden gönderilen ihtara rağmen müvekkiline ait makine araç ve malların teslim edilmediğini reddedildiğini, iadesi istenen listesi yapılan makine ve teçhizatın faturalarının müvekkilin adına düzenlendiğini, sahibinin ve zilyedinin müvekkili olduğunu, bu nedenle dilekçesi ekinde listelenen makine ve teçhizatların davalının iş yerinde bulunduğunun tespiti ve korunması amacı ile taşınırlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…davacı vekilinin tedbir talebinin kardeşler arasındaki ortaklığın sona ermesi nedeni ile işletme sermayesi ve makinelerin paylaşılmasına ilişkin olduğu, malların kime ait olduğunun yada olacağı hususunun yargılamayı gerektirdiği, davacının ihtiyati tedbir talebi yönünden davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat edecek nitelikte deliller sunmadığı, ayrıca somut olayda, 6100 sayılı HMK’nın 389/1. maddesi gereğince mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da tamamen imkansız hale gelmesi veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğmasından endişe edilmesi durumunun mevcut olmadığı anlaşıldığından ihtiyati tedbir isteyen vekilinin taleplerini reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
İhtiyati tedbir talep eden vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; tedbir talep ettikleri makine ve teçhizatın davalının iş yerinde halen kullanıldığını, tüm faturaları ve çektikleri noter ihtarını dava dilekçeleri ekinde sunduklarını, makinelerin teslimi için dava açtıkları hatta arabulucuya başvurdukları anda davalının bu makineleri yok edeceğini, kendisinde olmadığını beyan ederek inkar edeceğini, saklanacak veya yok edilecek olan bu makinelerin varlığını belirlemek ve güvenliğini sağlamak için ihtiyati tedbir kararı talep etmekten başka yol bulunmadığını, ihtiyati tedbir müessesinin amacının bu olması gerektiğini, ellerinde fatura ve ihtardan başka belge mevcut olmadığını, taşınır olan makinelerin mülkiyetini ispatlayabilecek başka bir belge olmadığını, ellerindeki belgelerin hepsinin mahkemeye sunulduğunu, makinelere el konulması istenmediğini, tespit ve tedbir talep edildiğini, davalının işlerine devam edebileceğini, bu tedbir olmaz ise makinelerin bir daha bulunamayacağını beyanla, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep; taraflar arasında bulunduğu belirtilen adi ortaklık ilişkisi nedeniyle ortaklığa ait bir kısım makine ve teçhizatın iş yerinde bulunduğunun tespiti ile teminatsız olarak mallar üzerine ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
Mahkemece; talebin reddine karar verilmiş olup, hüküm ihtiyati tedbir talep eden vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
6100 sayılı HMK.’nın “ihtiyati tedbirin şartları”na ilişkin 389/2. maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” düzenlemesi bulunmaktadır.
Aynı Kanunun 390/3. maddesinde ise; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmü bulunmaktadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK.’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’nda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacının iddialarının yargılamayı gerektirdiği, yazılı bir sözleşme sunulmadığı, mevcut dosya kapsamı, delil durumu ve yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle davacının ihtiyati tedbir kararı verilmesi için haklılığını yasaya uygun ve yaklaşık olarak ispat edemediği anlaşılmakla, mahkemece ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK’ nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak talep eden vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/04/2022 tarihli 2022/158 D.İş Esas-2022/160 D.İş Karar sayılı kararına karşı ihtiyati tedbir talep eden vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf edenin yatırmış olduğu 220,70 TL istinaf başvuru harcı ve 80,70 TL istinaf karar harcı olmak üzere toplam 301,40 TL harcın hazineye gelir yazılmasına,
3-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın 6100 sayılı HMK.”nun 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
7-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/06/2022