Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/836 E. 2022/882 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/836
KARAR NO : 2022/882

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/09/2021 (Dava) – 20/01/2022 (Karar)
NUMARASI : 2021/600 Esas – 2022/496 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 01/06/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 01/06/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/01/2022 tarihli 2021/600 Esas ve 2022/496 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların muvazalı işlem yaptıklarını, gerçekte görünen tapu tescil işleminin mal kaçırma kastı ile muvazaalı olduğunu, mahkemece davanın tasarrufun iptali davası olarak algılandığını, davalı … adına tescil ettirilmemek ve müvekkilinden gizlenmek amacıyla muvazaalı olarak tescil işlemi yapıldığını, bu tescilin iptali, müvekkilinin alacağının tahsili amacıyla davalı … adınatescil yolunun açılması amacını taşıdığını, taşınmazın aynına yönelik bir iddia ve ihtilaf olduğunu, müvekkili şirketten temin edilen paralarla edinilen mala yönelik muvazaalı tapu iptali ve tescil işleminin dava konusu olduğunu, taşınmazın el değiştirmesinin ilerine telafisi imkansız sonuçlar doğuracağını, taşınmazın değerini dahi teminat olarak yatırmaya hazır olduklarını ve dava dilekçesindeki 3.kişilere devri önleyici mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından açılan dava için görev itirazında bulunduklarını, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davaya bakmaya yetkili olan mahkemenin asliye hukuk mahkemesi değil asliye ticaret mahkemesi olduğunu, müvekkilleri … ve …’in karı-koca olduklarını, ancak, …’in 1998 tarihinden bu yana hiç ara vermeden …nde muhasebe biriminde memur olarak çalıştığını, kendi kazandığı para ile dava konusu taşınmazı satın aldığını, bu nedenle davacı tarafın iddia ettiği gibi …’in taşınmazı satın almasında muvazaalı bir satışın söz konusu olmadığını, davacı iki şirket arasında dava arkadaşlığı olmadığını, zira davacının müvekkili … aleyhinde iki ayrı icra takibi yaptığını, bu nedenle iki ayrı icra takibine dayanan iki ayrı tasarrufun iptali davasının açılması gerektiğini, bu nedenle davacıların açtığı iş bu davanın tefrik edilmesi ve iki ayrı dava olarak yargılama yapılması gerektiğini, mahkemece, davanın iki ayrı davacı şirket için tefrik edilmesine ve iki dava olarak yargılama yapılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “… Davanın, 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine, mahkemenin görevsizliğine görevli mahkemenin Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğuna, mahkemenin görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 2 hafta içerisinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde 6100 Sayılı HMK’nun 20. Maddesi gereğince dosyanın görevli “Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)” gönderilmesine, mahkemenin görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde 6100 sayılı HMK’nun 20. Maddesi gereğince davanın açılmamış sayılacağının taraflara bildirilmesine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacılar tarafından müvekkilleri aleyhinde Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/73 E. sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, taraflarınca cevap dilekçelerinde Asliye Hukuk Mahkemenin iş bu dava yönünden görevsiz olduğuna ve davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin görev itirazında bulunulduğunu, Hakimler Savcılar Kurulunun 08.07.2021 tarih ve 568 sayılı kararı ile Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçtiğinden Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 13.09.2021 tarihli kararı ile dosyanın Manisa Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verdiğini, ancak Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.02.2022 tarih 2021/600 E. 2022/496 K. Sayılı kararı ile HSK ilgili kararının 01.09.2021 tarihinden itibaren açılacak davalar yönünden geçerli olacağını, derdest davaların düzenlemeden etkilenmeyeceğini, düzenlemenin göreve ilişkin değil yargı çevresinin düzenlenmesine ilişkin olduğunu gerekçe göstererek görevsizlik kararı verdiğini ve dava yönünden görevli mahkemenin Salihli Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verdiğini, verilen bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğundan taraflarınca süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, usul ve yasaya aykırı olan ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin davamız yönünden görevli olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; şirket müdürünün hukuki sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Salihli 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine karar verilmiş olup, hüküm davalılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Somut olayda; davanın konusunun, şirket müdürünün hukuki sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkin olduğu, davanın 6102 sayılı TTK’ da düzenlendiği, aynı yasanın 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin görevsizlik kararını veren Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen ve istinafa konu görevsizlik kararını veren Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 25/05/2016 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce davanın görülmesi ve sonuçlandırılması mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davalılar vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekilinin Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/01/2022 tarihli, 2021/600 Esas ve 2022/496 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için dava dosyasının görevli ve yetkili SALİHLİ 2. ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-Karardan bir örneğin istinaf kaydının kapatılması için Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-Alınması gereken harç bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-c maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/06/2022