Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/81 E. 2022/312 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/81
KARAR NO : 2022/312

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/10/2019 (Dava) – 01/07/2021 (Karar)
NUMARASI : 2021/35 Esas- 2021/528 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

BAM KARAR TARİHİ : 23/02/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 23/02/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/07/2021 tarihli 2021/35 Esas ve 2021/528 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dosyada mübrez 03/07/2019 tarihli kaza tespit raporuna göre …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile Fatih cad. No:108 önünde park halinde iken geri manevra yapıp fatih caddesine katılacağı sırada sol şerit üzerinde geldiğinde aracının arka kısımlarına sol şerit üzerinde seyir halinde olan sürücü …’ın kullandığı elektrikli bisiklet ile çarpması sonucunda kaza trafik kazasının meydana geldiğini, bu kaza ile ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tahkikata devam ettiğini, müvekkilinin kaza sonrası Sağlık Bilimleri Üniversitesi İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Dr. Suat Seren Gögüs Hastalıkları hastanesinde tedavi gördüğünü, söz konusu kazaya sebebiyet veren … plakalı araç sürücüsünün tam ve asli olarak kusurlu olduğunu, yukarıda açıklanan nedenler ile fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla bedensel zararlardan doğan tazminat haklarının geçici sakatlık dönemi için 500,00-TL sürekli sakatlık dönemi, 2.000,00-TL iyileşme dönemi için 500,00-TL bakıcı gideri, sürekli dönem için ise 1.000,00-TL bakıcı gideri olmak üzere toplamda şimdilik 4.000,00-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davacı tarafından belirtilen evrakların ibraz edilmediğinden müvekkil şirketin gerekli işlemleri yaparak tazminat miktarını belirleyebilmesi ve ödeme yapabilmesinin mümkün olmadığını, özürlülük ölçütü, sınıflandırması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporunun eksik olduğunun davacıya iletildiğini ancak eksiklikler giderilmeden dava açma yolu tercih ettiklerini, müvekkil şirket aleyhine açılmış bulunan davanın davacı yanın dava şartı olan müvekkil şirkete başvuru şartını yerine getirmediğinden iş bu davanın usulden reddinin gerektiğini, müvekkil şirket dava açılmasına sebebiyet vermediği için yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN BOZMA ÖNCESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “..Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, … Şirketi tarafından … plakalı araca ait olmak üzere düzenlenen 217085799 numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ve hasar dosyası, İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nün … plakalı araca ait tescil kayıtları, … plakalı araca ait Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde bulunan tramer kayıtları, davacıya ait tedavi evrakları, SGK kayıtları ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 03/07/2019 tarihinde meydana gelen yaralamalı trafik kazasında yaralanan …’ın vücut bütünlüğünde kalıcı iş göremezlik oluşup oluşmadığı, yaralanması nedeniyle geçici iş göremezlik süresinin (iyileşme süresinin) ne kadar olduğu, oluşmuş ise kalıcı işgöremezlik ve iyileşme sürecinde çalışamaması sebebiyle davacı …’ın mahrum kaldığı ve kalacağı gelirlerinin, ayrıca davacı …’ın yaralanması sebebiyle sürekli veya geçici olarak bakıcı refakatine muhtaç olup olmadığı, bakıcı refakatine muhtaç ise süresinin belirlenmesi ile sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı bedelleri ile bakıcı giderleri davalı sigorta şirketinden tahsili talebine ilişkin olduğu, davacının Suriye Arap Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunduğu ve Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yürürlükte bulunan bir karşılıklılık anlaşmasının bulunmadığı göz önünde bulundurularak 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun’un 48.maddesi gereğince 5.000,00-TL teminatın mahkememiz veznesine yatırılması için davacı vekiline 2 haftalık kesin süre verilmesine karar verildiği, belirtilen teminatın verilen kesin süre içerisinde mahkememiz veznesine yatırılmaması durumunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115/2.maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceği ihtar edildiği, davacı vekilinin kendisine verilen kesin süre içerisinde 5.000,00-TL teminatın mahkememiz veznesine yatırmadığı, dava şartlarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlendiği, aynı maddenin 2. fıkrasında mahkemenin diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklı olduğunun düzenlendiği, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun’un 48. Maddesinde düzenlenen yabancı ülke vatandaşının teminat yatırması dava şartı bu madde kapsamına girdiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise Mahkemenin dava şartlarının varlığını yargılamanın her aşamasında re’sen gözeteceğinin ve dava şartlarının bulunmaması durumunda davanın usulden reddine karar verileceğinin belirtildiği” gerkeçesiyle açılan davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiştir.
DAİREMİZİN 04.12.2010 TARİHLİ, 2020/2172-231 E.K. SAYILI KARARI:
İlk derece mahkemesi kararı MÖHUK 48/2. maddesi gereğince teminat şartının yerine getirilmemesi nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi kararı vermiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde davacının ülkemizde kalma gerekçeleri ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine dayalı olarak kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu kaldırılmasını istemiştir. Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair 1951 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesi hükümlerine göre de, mülteciler bulundukları akit Devlet ülkesinde mahkemelere serbestçe ve kolayca müracaat etme hakkına sahip ve adli yardım ve teminat akçesinden muafiyet dahil, mahkemelere müracaat bakımından vatandaş gibi muamele görürler (Söz.md.16). Aynı sözleşme, bu sözleşmede öngörülen, daha müsait hükümler saklı kalmak üzere her akit devletin mültecilere genel olarak yabancılara tanıdığı rejimi bahşedeceğini öngörmüştür (Söz.md.7).
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 28.7.1951 tarihinde kabul edilen 29.8.1961 tarihli 359 sayılı kanunla onaylanması uygun bulunan ve Bakanlar Kurulunun 5.9.1961 tarihli kararıyla onaylanan “Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme” hükümlerine göre, mülteciler bulundukları ülkede genel olarak yabancılara tanınan haklardan yararlanırlar. Aynı sözleşme gereğince taraf devletler, ülkelerinde bulunan ve muteber bir seyahat belgesine sahip olmayan her mülteciye hüviyet belgesi verirler. (Söz. md. 27) 12.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanuna göre, bu kanun hükümleri uyarınca yetkili olan hukukun vatandaşlık esasına göre tayin edildiği hallerde, aksine hüküm olmadıkça vatansızlar ve mülteciler hakkında yerleşim yeri, bulunmadığı hallerde mutad mesken, o da yok ise dava tarihinde bulunduğu ülke hukuku uygulanır. (5718 s. MÖHUK. md. 4/a)MÖHUK 48/2 m gereği karşılıklılık esasına göre teminattan muaf olunabilir. Geçici koruma yönetmeliğine göre de adli yardım vs düzenleme dışında teminattan muafiyet öngörülmemiş olup bu hususta yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak 2010 yılından sonra Suriye`deki iç karışıklıklar ve çatışmalar nedeniyle yaşanan insani krizin büyümesi sonucunda 29/04/2011 tarihinde bu ülkeden Türkiye’ye yönelik ilk toplu nüfus hareketinin gerçekleştiği, ülkeye gelen Suriyelilerin önce “misafir” şeklinde tanımlandığı, Ekim 2011 tarihinden itibaren ise İçişleri Bakanlığı’nın 1994 sayılı Yönetmeliği’nin 10. maddesi gereğince “geçici koruma statüsüne” alındığı, sonrasında 30/03/2012 tarih ve 62 sayılı “Yönerge” ile Suriyelilerin “geçici koruma” altında olduğu kabul edilmiştir.
Suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun “Geçici Koruma” başlıklı 91. maddesinde; “Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir.” hükmüne yer verilirken, bu maddeye dayanılarak hazırlanan ve 22/10/2014 tarihinde yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği’nde, “geçici koruma”; “Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirmeye alınamayan yabancılara sağlanan koruma” şeklinde tanımlanmıştır.
6458 sayılı uluslararası koruma kanununun 61. maddesinde mülteci, 62.maddesinde şartlı mülteci, 63. maddesinde ikincil koruma, 64. maddesinde uluslar arası koruma haricinde tutulma başlıklı açıklamalar yer almaktadır. 65. maddesinde ise uluslar arası koruma başvurularına dair işlem açıklanmakta olup davacının söz konusu işlem başvurularının olup olmadığı dosya kapsamında anlaşılamamış olup bu çerçevede hangi hukuksal statünün esas alınacağı belirlenememektedir. Hal böyle iken ilk derece mahkemesinin öncelikle davacının anılan yasanın 63.maddesinde düzenlenen ikincil koruma kapsamında kalıp kalmadığı İzmir Valiliğinden veya İçişleri Bakanlığından sorularak ve hukuki konumu ile ilgili varsa gerekli belgelerin getirtilerek davacının hukuki konumu tayin edildikten sonra karar verilmesi gerektiğinden, bu hususta gerekli inceleme yapılmadan karar verilmesi doğru olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan eksiklik nedeniyle verilen karar yerinde görülmemiş olup eksikliğin yasa kapsamında araştırılması ve değerlendirilmesi için dosyanın istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesine HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN BOZMA SONRASI KARARI:
İlk derece mahkemesince; “..Tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, … Şirketi tarafından … plakalı araca ait olmak üzere düzenlenen 217085799 numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ve hasar dosyası, İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nün … plakalı araca ait tescil kayıları, … plakalı araca ait Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi nezdinde bulunan tramer kayıtları, davacıya ait tedavi evrakları, SGK kayıtları, İzmir Valiliği İl Göç İdaresinin 14/04/2021 havale tarihli müzekkere cevabı, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığının 07/05/2021 tarihli müzekkere cevabı ve sair deliller birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 03/07/2019 tarihinde meydana gelen yaralamalı trafik kazasında yaralanan …’ın vücut bütünlüğünde kalıcı işgöremezlik oluşup oluşmadığı, yaralanması nedeniyle geçici iş göremezlik süresinin (iyileşme süresinin) ne kadar olduğu, oluşmuş ise kalıcı işgöremezlik ve iyileşme sürecinde çalışamaması sebebiyle davacı …’ın mahrum kaldığı ve kalacağı gelirlerinin, ayrıca davacı …’ın yaralanması sebebiyle sürekli veya geçici olarak bakıcı refakatine muhtaç olup olmadığı, bakıcı refakatine muhtaç ise süresinin belirlenmesi ile sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı bedelleri ile bakıcı giderleri davalı sigorta şirketinden tahsili talebine ilişkin olduğu, davacının Suriye Arap Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunduğu ve Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yürürlükte bulunan bir karşılıklılık anlaşmasının bulunmadığı göz önünde bulundurularak 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun’un 48.maddesi gereğince 5.000,00-TL teminatın mahkememiz veznesine yatırılması için davacı vekiline 2 haftalık kesin süre verilmesine karar verildiği, belirtilen teminatın verilen kesin süre içerisinde mahkememiz veznesine yatırılmaması durumunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115/2. maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verileceği ihtar edildiği, davacı vekilinin kendisine verilen kesin süre içerisinde 5.000,00-TL teminatın mahkememiz veznesine yatırmadığı, mahkememizce davanın usulden reddine yönelik olarak verilen kararın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 04/12/2020 tarihli 2020/2172 Esas 2020/231 Karar sayılı kararı ile kaldırılmasına karar verildiği, mahkememizce kaldırma ilamı doğrultusunda yazılan müzekkere neticesinde İzmir Valiliğince davacının 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 63. maddesinde düzenlenen ikincil koruma kapsamında yer almadığının mahkememize bildirildiği, bu kapsamda dava şartlarının mevcut olduğundan bahsetmenin mümkün olmadığı, dava şartlarının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinde düzenlendiği, aynı maddenin 2. fıkrasında mahkemenin diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklı olduğunun düzenlendiği, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun’un 48. Maddesinde düzenlenen yabancı ülke vatandaşının teminat yatırması dava şartı bu madde kapsamına girdiği, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise Mahkemenin dava şartlarının varlığını yargılamanın her aşamasında re’sen gözeteceğinin ve dava şartlarının bulunmaması durumunda davanın usulden reddine karar verileceğinin belirtildiği gerekçesiyle” açılan davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; celseden önce vermiş oldukları 30/06/2021 tarihli mazeret dilekçelerinde belirttikleri üzere İçişleri Bakanlığına yazılan müzekkere cevabı gelmeden ve eğer teminat yatırılması gerektiği neticesine varılacak ise, taraflarına bu hususta tekrar süre vermeden davanın reddine karar verilmesinin kendilerince davacının adil yargılanma hakkını engellemiş ve mağduriyetinin daha da artmasına neden olduğunu, istinaf bozmasından önce teminat yatırılmasına ilişkin verilen kesin sürenin, istinaf kararı ile ortadan kalktığından bu hususta yeni bir süre ve karar verilmeden davanın tekrar usulden reddine karar verilmesinin usul ve yasaya da aykırı olduğunu beyanla, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası neticesinde yaralanmadan kaynaklanan geçici ve kalıcı iş görmezlik tazminatı ve bakıcı giderine yönelik zararının tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, usulüne uygun verilen kesin sürede teminatın yatırılmadığı, İçişleri Bakanlığı’na yazılan müzekkereye 08.06.2021 tarihinde uyap sisteminden ekleri ile birlikte cevap verildiği, yani davacının mazeret dilekçesi tarihinden daha önce müzekkereye halihazırda cevap verilmiş olduğu, kaldı ki Dairemizin bozma kararının niteliğine göre yeniden süre verilmesine de gerek olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/07/2021 tarihli, 2021/35 Esas ve 2021/528 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 21,40 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/02/2022