Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/792 E. 2022/845 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/792
KARAR NO : 2022/845

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/02/2022
NUMARASI : 2021/1340 Esas – 2022/571 Karar
BİRLEŞEN DAVA : AKHİSAR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 2015/371 ESAS 2017/83 KARAR SAYILI DOSYA
DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan),
BAM KARAR TARİHİ : 26/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/05/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Asıl davada, davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki 27/10/2014 tarihli “… Şirketi Hakim hissedarları arasında protokol ” ve 05/05/2015 tarihli ” Ek protokol” hükümlerini ihlal eden davalıdan Protokolde öngörülen 1.000.000,00 TL cezai şartın işleyecek faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada dava dilekçesinde özetle ; davacı müvekkilinin ve davalının Akhisar Ticaret Siciline 6456 sicil nosu ile kayıtlı … Şirketi’nin hakim hissedarlarından olduğunu, tarafların … Ailesi’nin ve … Ailesi olarak hakim payla ortağı ve yöneticisi oldukları şirkette sahip oldukları payların eşitlenmesi, böylece şirketin idaresinde sermayesinde, varlıklarında ve risklerinde iki ailenin eşit hak ve sorumluluk alması konusunda mutabakata vardıklarını ve bu maksatla taraflar arasında 27/10/2014 tarihli … Şirketi Hakim Hissedarları Arasında Protokol ve 05/05/2015 tarihli Ek Protokol imzalandığını, protokol gereğince her iki tarafın paylarının eşitlenmesi maksadıyla davacı müvekkilinin sahip olduğu paylardan %6,03 nispetindeki şirket payı, sembolik bir bedelle 301.700,00-TL’ye davalıya devredildiğini, böylece şirkette her iki ailenin sahip oldukları pay nispetinin eşit hale getirildiğini, ancak davalının protokol tarihini izleyen Şirket Genel Kurulu’nda tavır değiştirerek diğer ortaklarla birlikte hareket ettiğini, taraflar arasındaki mutabakat hükümlerine aykırı yönde oy kullandığını, … Ailesi’ni Yönetim Kurulu dışında bıraktığını, kendisi ve başka iki kişiyi Yönetim Kurulu’na seçtirdiğini, daha sonra Yönetim Kurulu’ndan aldırdığı bir kararla da Hastane’nin kurucu doktoru olan davacının iş akdini haksız biçimde feshettiklerini, işten çıkardıklarını, davalının bir başka hissedardan da bir kısım hisse satın alarak şirketin %51’ine sahip tek hakim hissedar haline geldiğinin öğrenildiğini, bu nedenlerle davacının sembolik bir bedelle davalıya devrettiği %6,03 nispetindeki şirket payının davacı müvekkiline iadesine, devir bedelinin davalıya iade edilmek üzere mahkememiz veznesine depo edilmesine, dava konusu edilen şirket paylarının dava müddetince üçüncü şahıslara satış veya temlikinin yahut üçüncü şahıslar lehine rehin-intifa gibi her türlü hak tesisinin engellenmesi bakımından ihtiyati tedbir konulmasına, protokolün 9.maddesi uyarınca ihlale uğrayan taraf olan müvekkilinin talep haklarının özellikle de protokolde öngörülen cezai şart talep ve dava haklarının saklı tutulmasına, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…1-Davanın ve birleşen davanın 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın ve birleşen davanın USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ’ne, görevli mahkemenin AKHİSAR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA) OLDUĞUNA,
3-Mahkememiz görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 2 hafta içerisinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde 6100 Sayılı HMK’nun 20. Maddesi gereğince dosyanın görevli “AKHİSAR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE (ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA)” GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememiz görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde 6100 sayılı HMK’nun 20. Maddesi gereğince davanın açılmamış sayılacağının taraflara bildirilmesine,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli 608 sayılı kararı ile Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Manisa ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiğini, bu davanın ise 01.09.2021 tarihinden önce ikame edildiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiğini, Belirtilen HSK kararında, Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresinin Manisa ilinin mülki sınırları olduğu belirtilmiş ve mevcut davaların açıldığı tarihte görevli olan mahkeme tarafından görülmeye devam edilmesi hususunda bir düzenlemeye yer verilmediğini, Bu durumda söz konusu genel kurul kararının derdest davaların, açıldığı tarihte görevli olan mahkemece görülmeye devam olunacağı şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilmesinin mümkün olmadığını, bu davanın açıldığı tarihte ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmadığından Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin, asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görevli mahkeme olarak yargılamayı yürütmüşse de bu görevi, HSK’nın Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Manisa ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ilişkin kararı nedeniyle sona ermiş olduğunu, böylelikle davanın açıldığı tarihte görevli olan ve sonradan görevi sona eren Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesince, dosyanın görevli olan Manisa Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine ilişkin vermiş olduğu devir kararının usul ve yasaya uygun olup dosyanın 01.09.2021 tarihinden itibaren görevli mahkemeye devredilmesinde herhangi bir aykırılık bulunmadığını, dava konusunun ticari nitelikte olduğunun açık olduğunu, dava konusu ihtilafın ticaret yasası kapsamında ele alınmasının gerektiğinin tartışma dışında olduğunu, bunun ise dava tarafları hakkında adil sonuç elde edilebilmesi için daha elverişli yargılama yapma amacıyla olduğu, yasanın da bu yönü ile yorumlanması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava; şirket ortakları arasında yapılan protokole aykırılık nedeniyle ceza şart; birleşen dava ise; devredilen şirket hisselerinin davacıya iadesi ve bedelinin davalıya iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın usulden reddine ve mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Somut olayda; davanın konusunun, asıl dava; şirket ortakları arasında yapılan protokole aykırılık nedeniyle ceza şart; birleşen dava ise; devredilen şirket hisselerinin davacıya iadesi ve bedelinin davalıya iadesi istemine ilişkin olduğu, davanın 6102 sayılı TTK’ da düzenlendiği, aynı yasanın 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin görevsizlik kararını veren Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen ve istinafa konu görevsizlik kararını veren Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 24/08/2015 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce davanın görülmesi ve sonuçlandırılması mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davalı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/02/2022 tarihli ve 2021/1340 Esas- 2022/571 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için dava dosyasının görevli ve yetkili AKHİSAR 2. ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-Karardan bir örneğin istinaf kaydının kapatılması için Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-İstinaf eden tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
8-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 26/05/2022