Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/755 E. 2022/1385 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/755
KARAR NO : 2022/1385

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/07/2017 (Dava) – 03/02/2022 (Karar)
NUMARASI : 2021/491 Esas – 2022/73 Karar

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)

BAM KARAR TARİHİ : 22/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/02/2022 tarihli ve 2021/491 Esas – 2022/73 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …. ‘nin sahibi ve yetkili müdürü olduğu dönemde, yağ iş ve işlemlerini çok iyi bilmemesi sebebiyle, yağ işini bilen ve bu işlerde ehil olan …. ile çalışmaya başladığını ve kendisine şirket üzerinde %25 hisse devrederek ortak olduklarını, ilerleyen süreçlerde ortağı olan …. ve arkadaşlarının müvekkilini dolandırarak gerek şirket tüzel kişiliğinin sona ermesine gerekse de müvekkilin tüm maddi birikiminin kaybına neden olduklarını, müvekkili ve ailesini tehdit ederek zorla senet imzalattıklarını, müvekkilinin ortağı olan …. ‘ın, …. in mali durumunun önceki müdür ve ortaklarının yaptığı iş ve işlemler nedeniyle kötü olması dolayısıyla şirket tüzel kişiliğinin bankalardan kredi kullanamaması sebebiyle, müvekkilini maddi durumu iyi olan ve şirketin nakit ihtiyacını karşılayabileceğini beyan eden …. ile tanıştırdığını, …. ile müvekkilinin, tapuda müvekkilinin eşi …. üzerine kayıtlı olan arsanın …. ‘a 250.000,00-TL bedelle devri konusunda anlaştıklarını, bunun karşılığında ise taraflar arasında 16.09.2015 tarihli bir anlaşma akdedildiğini, işbu anlaşmaya göre …. ‘e ait taşınmazın …. ‘a 250.000,00-TL bedelle devri gerçekleştirilecek; ancak taşınmazın devir bedeli 450.000,00-TL olarak gösterilecek ve taşınmazın gerçek bedelinin yapılan incelemeler sonucunda 750.000,00-TL olduğunu, ayrıca …. ile …. ‘ün birtakım faaliyetlerden sonra söz konusu taşınmazı yine 250.000,00-TL bedelle müvekkiline yahut eşi …. ‘e tekrar devredeceğinin anlaşmada belirlendiğini, işbu anlaşma neticesinde ve taşınmazın 16.09.2015 tarihinde …. ‘a devri ve karşılığında 250.000,00-TL bedelin müvekkiline ödenmesinden sonra, …. müvekkile ait paranın sadece kendisine ait olmadığını ve bu parada davalı …. ve …. ‘ın da payları bulunduğunu, bu sebeple davalı ile birlikte …. ‘ı kendi yanında sigortalı çalışıyormuş gibi göstererek maaş ödemesi yapması gerektiğini söylediğini, müvekkili bu duruma karşı çıkınca müvekkilini tehdit ederek kabul etmeye mecbur bıraktıklarını, bunun üzerine müvekkilinin davalı …. ile birlikte …. ‘ı sigortalı çalışan olarak gösterip kendilerine her ay elden düzenli maaş ödemesi yaptığını, davalı ile arkadaşlarının müvekkilinin işyerini soyduklarını, kredi kartını çaldıklarını ve bununla da yetinmeyerek dava konusu senedi silah zoru ile zorla imzalatarak maddi menfaat elde etmeye çalıştıklarını, müvekkilinin davalıya senet tutarınca borcu olmadığı sabit olduğundan bunca zaman içerisinde senet bedelinden çok daha fazlasının davalı ve arkadaşlarınca müvekkilinden zorla tahsil edildiğini, müvekkilinin davalıya hiçbir borcunun bulunmamasına karşın icra takibine konu edilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkiline silah zoru ile imzalattırılan ve daha sonra davalı tarafından vade tarihi doldurulan 223.400,00-TL bedelli ve 01/08/2016 tanzim tarihli, 15/08/2016 vade tarihli senetin İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün 2016/14332 E. Numaralı dosyası ile icra takibine konu edildiğini, davalı tarafça takip konusu bedelin müvekkiline hiçbir zaman verilmediğini, taraflar arasında işbu tutarca herhangi bir ilişkinin de mevcut olmadığını, açıkladığı nedenlerle İzmir 2. İcra Müdürlüğü’nün 2016/14332 E. sayılı dosyasının tedbiren durdurulmasına, davanın kabulü ile müvekkilinin davaya konu senet bedelince borçlu olmadığını tespitine, davalı hakkında alacağın en az %20 si tutarında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin mali durumunun çok kötü olduğu ve adına bir tapu kaydı bulunmadığı hususunun doğru olmadığını, müvekkili …. ‘in …. ‘e ait işyerinde 2015 yılı Kasım ayından itibaren SSK lı olarak çalışmaya başladığını, bu çalışma ilişkisi sırasında davacının müvekkiline sık sık “Yağ işinde çok para var, gel sen de dahil ol bu iş çok kazandırır ” diyerek telkinlerde bulunduğunu, davacının öncelikle müvekkilinden küçük çaplı 5.000,00-10.000,00-TL gibi rakamlar aldığını, süratle bunları ödediğini, davacının dava dilekçesinde müvekkiline olan tüm borcunu ödediğini beyan ettiğini, ancak herhangi bir ödeme evrakı sunamadığını, davacının dilekçesinde baskıya maruz kaldığını kendisine ve oğluna silah doğrultulduğunu beyan ettiğini, ancak bir şahsın şehrin göbeğinde böyle bir olayı yaşamasının günümüzde yoğun güvenlik önlemleri ve ülkede mevcut OHAL sebebi ile mümkün olmadığını, kaldı ki bir insanın buna maruz kalıp da suç duyurusunda bulunmak için aradan 2,5 ayın geçmesini beklemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı müvekkilinin aylar boyunca kendisini ve ailesini tehdit ettiğini beyan etmişse de müvekkili hakkında müvekkili icra takibi yapana kadar hiçbir müracaatta bulunmadığını, iptali istenen takibin işlem tarihinin 02/11/2016 olduğunu, davacının ise müvekkili hakkındaki müracaat tarihinin 14/11/2016 olduğunu, açıkladığı nedenlerle davanın icra takibinden sonra açılmış olması nedeni ile tedbir kararı verilemeyeceğini, yanlızca icra veznesine giren paranın müvekkile ödenmemesi yönünde bir teminat karşılığı tedbir vaazının mümkün olduğunun gözetilmesini, davanın reddini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davacı tarafından ikrah olgusunun ispat edemediği anlaşıldığından ispatlanamayan davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; istinaf mahkemesi kararından sonra yerel mahkemece taraflarına yemin delili hatırlatıldığını ve taraflarınca da karşı yana yemin teklifinde bulunulduğunu, davalı asil …. ‘in yemininde; “davacı …. ‘e ait …. fabrikasında iş ilişkisine dayanarak sigortalı olarak çalıştım. …. …. ve …. ile işbirliği yapmadığıma ve davacı …. ‘e zorla senet imzalattırmadığıma, dava konusu senet bedeli olan 223.400,00-TLyi …. ‘e elden nakit ve peşin olarak verdiğime yemin ediyorum…” diyerek yemin ettiğini, davalının yemininde müvekkilinin yanında sigortalı olarak çalıştığını ikrar ettiğini, istinaf mahkemesince de takdir olunacağı üzere müvekkilinin yanında gerçek bir iş ilişkisine dayalı olarak sigortalı çalışma ihtiyacı duyan davalı tarafın müvekkiline dava konusu senet miktarı olan 223.400,00 TL kadar yüksek bir borç vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dosya kapsamındaki mevcut tüm yazılı deliller ile 223.400,00 TL bedelli senedin zorla imzalatılmış olduğu bununla birlikte sosyal ve ekonomik durum araştırması ve banka kayıtları incelemesi neticesinde davalının müvekkiline dava ve takip konusu tutar kadar borç vermesinin mümkün olmadığının anlaşıldıdğını, müvekkili ile davalı arasında, dava konusu meblağ kadar büyük bir miktarın verilmesini gerektirecek bir iş ilişkisinin de söz konusu olmadığını, takibe konu miktarda meblağın müvekkiline elden verilmesinin ise gerçeğe aykırı olup davalı yanın bu meblağı müvekkiline gönderdiğini kanıtlayamadığını, iş bu dava konusu olayın gidişatına bakıldığında ortada bir husumet olduğu ve bu husumete dayalı davalı tarafın müvekkiline seneti zorla imzalattırdığına dair güçlü emareler bulunduğunu, müvekkilinin …. ‘nin sahibi ve yetkili müdürü olduğu dönemde, yağ iş ve işlemlerini çok iyi bilmemesi sebebiyle, yağ işini bilen ve bu işlerde ehil olan …. ile çalışmaya başladığını ve kendisine şirket üzerinde %25 hisse devretmesi neticesinde ortak olduklarını, ilerleyen süreçlerde ortak olan …. ve arkadaşlarının müvekkili …. ‘ü dolandırarak gerek şirket tüzel kişiliğinin sona ermesine gerekse de müvekkilinin tüm maddi birikiminin kaybına neden olduklarını, müvekkili ve ailesini tehdit etmekten dahi kaçınmayarak zorla senet imzalattıklarını, söz konusu olaylar neticesinde maddi ve manevi zarara uğrayan kişinin müvekkili olduğunu, aralarındaki husumet neticesinde bir çete gibi müvekkilinin firmasına çökmeye çalışıldığını ve zorla senet imzalatıldığını, dosya kapsamında toplanmış olan tüm delil ve emareler ile müvekkilinin işbu olaylardan zarar gören taraf olup böyle bir borcunun bulunmadığı zira senedin de zorla imzalatıldığının açıkça görüldüğünü, taraflar arasında imzalanan 16.09.2015 tarihli anlaşmanın sonrasında müvekkilinin, davalı ve arkadaşları tarafından devamlı tehdit edilmeye başladığını, 16.07.2016 günü, müvekkilinin ortağı …. ‘ın, yanında bulunan diğer şahıslar ve davacı ile birlikte yağ fabrikasını soyup müvekkiline ait olan ve şifresinin …. tarafından bilindiği kredi kartınından 13.000,00 TL çekerek ve kartı da fiziken çalarak kaybolduklarını, davacı müvekkilinin yaşanan bu olayla ilgili olarak Bergama İlçe Jandarma Karakolu’na şikayette bulunduğunu, taraflar arasındaki husumetlerin tümü ortada iken yerel mahkemece tanık beyanları ve savcılığın yeterli delil bulunmaması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararları dikkate alınarak usule ve yasaya aykırı davanın reddine dair karar verildiğini, dosya kapsamında senedin müvekkiline zorla imzalatıldığına dair güçlü emareler bulunduğunu ve beyanları ile örtüşen tanık beyanı da söz konusu iken yerel mahkemece verilen kararı kabul etmelerinin mümkün olmadığını, 2016 yılının Eylül aylarında …. isimli şahsın müvekkilini araması ve müvekkilinin imza altına alıp da ödemiş olduğu senetlerin iadesini ve müvekkilinin eşi …. ‘e ait olup da …. ‘a devredilen taşınmazın iadesini yapacaklarını belirtmesi üzerine müvekkilinin oğlu …. ile birlikte Bornova Çamdibi mevkiine gittiğini, ne var ki davalı ile birlikte arkadaşlarının burada üzerlerinde silahlar ile müvekkilini karşıladığını ve öncelikle …. ‘ın taşınmazı davalı …. ‘e devrettiğini beyan ettiklerini, bunun üzerine müvekkilinin önüne 223.400,00 TL bedelli ve tarih bölümü boş olan yeni bir senet koyarak imzalamaması halinde müvekkili ve oğlunu orada öldüreceklerini söylediklerini, gerek oğlunu korumak gerekse de kendi canını korumakla yükümlü olan müvekkilinin, davalının tehditleri neticesinde davalıya hiçbir borcu bulunmamasına rağmen senedi imzalamak zorunda kaldığını, yaşanan bu olaylar neticesinde müvekkilinin 14.11.2016 tarihinde aliağa cumhuriyet başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu, her ne kadar savcılık dosyası takipsizlik ile neticelenmiş ise de bunun sebebinin yeterli delilin bulunmamasından ibaret olduğunu, zira olay mahallinde piyasada tefecilik ve dolandırıcılık çetesi olarak bilinen “beş oklar” çetesinden aralarında davalı …. ‘in de bulunduğu …. , …. , …. ve …. isimli şahıslar haricinde kimse bulunmadığını, bununla birlikte b.k. nun 53. maddesi uyarınca ceza mahkemesinin sabit saydığı olaylar üzerine verdiği ve kesinleşen mahkumiyet kararının hukuk hakimini bağlayacağını, bu itibarla hakkında takipsizlik kararı verilmiş olan soruşturma dosyalarının huzurdaki yargılamanın seyrini etkilemeyeceği hususunda bir duraksama bulunmadığını, sosyal ve ekonomik durum araştırması ve banka kayıtları incelemesi neticesinde davalının müvekkiline dava ve takip konusu tutar kadar borç vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu hususunun yerel mahkemece dikkate alınmadığını, belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulü ile müvekkilinin davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; kambiyo senedine dayalı olarak başlatılan icra takibine konu senedin ikrah ile alındığı iddiasıyla söz konusu bono bedelinden borçlu olunmadığının tespiti talebiyle açılan menfi tespit davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece; icra takibine konu senedin ” davacı tarafından ikrah olgusunun ispat edemediği anlaşıldığından ispatlanamayan davanın reddine.” şeklinde karar verilmiş olup, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İzmir 2. İcra Müdürlüğünün 2016/14332 esas sayılı dosyasında alacaklı …. tarafından borçlu …. aleyhine 223.400,00-TL asıl alacak, 8.582,54-TL işlemiş faiz, 670,20-TL komisyon olmak üzere toplam 232.652,74-TL alacak için 02/11/2016 tarihinde takip başlatıldığı anlaşılmıştır.
Aliağa Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/6997 soruşturma, 2017/62 sayılı dosyası ile 2016/6858 soruşturma sayılı dosyasının aynı olay ve tarafların aynı olduğu gözetilerek birleştirilmesine karar verildiği, soruşturmanın 2016/6858 soruşturma sayılı dosyadan devam edildiği,15/11/2017 tarihli karar ile, mağdurun bir senedi vermeğe mecbur edilmesi suretiyle yağma suçundan dosyada yetkisizlik kararı verilerek İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği, dosyada tehdit ve dolandırıcılık suçları yönünden soruşturma yapılarak “karşılıklı para alışverişi, tarla devri, tarafların aralarında yaptıkları harici yazılı ve sözlü anlaşmalardan kaynaklı iddiaların, hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu, dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, tehdit iddiasının şüphelilerce kabul edilmediği gibi müşteki beyanından başka şüphelilerin atılı suçu işlediğini gösterir kamu davası açmaya yeterli şüphe oluşturacak delil bulunmadığı, senet yağması suçu yönündeki iddiaların ise olayın Bornova/Çamdibi’nde meydana geldiği iddiası karşısında suç yeri itibariyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, yapılan itiraz üzerine Aliağa Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/6858 soruşturma sayılı dosyasına Karşıyaka 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 2017/2755 D.İş sayılı dosyası ile yapılan itirazın değerlendirildiği,18/12/2017 tarihli kararı ile verilen kararın usul ve yasaya uygun bulunması nedeniyle yapılan itirazın CMK’nun 173/3 madde uyarınca reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 07/11/2019 tarih ve 2017/126978 soruşturma, 2019/58529 karar sayılı kararı ile şikayetçiler …. ve …. tarafından şüpheliler …. , …. , …. ve …. aleyhine yağma suçundan soruşturma başlatıldığı, yapılan soruşturma neticesinde kamu davası açılmasına yeterli şüphe oluşturacak delil elde bulunmadığından şüpheliler hakkında atılı suçtan kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere kambiyo senedi ( bono ) sebepten mücerret olup, bono nedeni ile borçlu olmadığının ispatı ancak yazılı delille mümkündür.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK madde 190). Senede karşı ispat kuralı gereği iddia ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa davanın, ikrar (HUMK. md.236-HMK.md.188) yemin (HUMK.md.344-HMK.md227) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır.
Medeni usul hukukunda deliller, kesin deliller ve takdiri deliller olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hukukumuzda kesin deliller, ikrar (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 188), senet (HMK m. 199 vd.), yemin (HMK m. 225 vd.) ve kesin hüküm (HMK m. 303) olmak üzere dört tanedir. Takdiri deliller ise tanık (HMK m.240 vd.), bilirkişi (HMK m. 266 vd.), keşif (HMK m.288 vd.) ve kanunda düzenlenmemiş diğer deliller (HMK m. 192) olarak sayılmaktadır. Takdiri deliller yönünden delil türlerinin sınırlı olarak sayılmadığı kabul edilmektedir (Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder/ Taşpınar Ayvaz, Sema: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2017, s. 389-390).
Somut olayda; dava konusu senet, kambiyo senedi niteliğinde olup, belli bir borç ikrarını içermesi gerektiğinden; bononun belli bir sebeple düzenlendiğini ve düzenlenme sebebinin gerçekleşmediğini veya bonoda yazılı borcun ödendiğini yasal delillerle ispat etme külfeti, keşideci olan davacı taraftadır. Davacı bu bononun davacının de içerisinde bulunduğu şahısların tehdit edilerek zorla olarak imzalatılmak suretiyle davalı tarafa verildiğini ileri sürmüş, davalı ise davacının dava konusu senedi borcuna karşılık keşide ettiğini savunmuştur.
Menfi tespit davalarında ispat yükümlülüğü kural olarak davalı alacaklıya düşer. Ancak imzası ikrar edilmiş bono alacağın varlığını ispatlayan kesin delil niteliğinde olup bu kez borçlunun borcunun bulunmadığını, usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekir. Bono, ödeme vaadi niteliğinde kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir. Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Senedin ikrah ile imzalatıldığı hususunun ise tanık deliliyle ispatı mümkün olup, ispat külfeti davacı taraftadır.
Mahkemenin 18/02/2020 tarihli ve2017/830 E.-2020/131 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş; karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 03/06/2021 tarihli ve 2020/917 E., 2021/912K.sayılı kararıyla; “…Davacı tarafça davaya konu senedin tehditle alındığı, borçlu olunmadığı iddia edilmiştir. Mahkemece davacı davasını ispatlayamadığından reddine dair hüküm kurulmuşsa da, davacı taraf açıkça yemin deliline dayandığından; mahkemece davacı tarafa yemin delili hatırlatılmadan hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır. Oysa yemin delili kesin delillerdendir. Davacı tarafa yemin delili hatırlatılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. …” gerekçesiyle verilen kararın kaldırıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece,14/09/2021 tarihli celsede davacı vekiline yemin delilini hatırlatılması üzerine, vekaletnamesinde yemin teklif yetkisi bulunduğu anlaşılan davacı vekili yemin deliline başvuracaklarını beyan ettiği anlaşılmıştır.
Davalı Asil …. ” davacı …. ‘e ait …. fabrikasında iş ilişkisine dayanarak sigortalı olarak çalıştım. …. , …. ve …. ile işbirliği yapmadığıma ve davacı …. ‘e zorla senet imzalattırmadığıma, dava konusu senet bedeli olan 223.400,00-TL yi …. ‘e elden nakit ve peşin olarak verdiğime yemin ediyorum…” şeklinde yemin ederek yemininde ısrar etmiştir.
Mahkemenin, HMK’nın 228. maddesi uyarınca davacı tarafından talep edilen metne göre davalıya yemin eda ettirdiği, yemin beyanının davalıya okunarak imzasının alındığı, yemin eda eden davalının yemininde ısrar ettiğini anlaşılmıştır.
Somut olayda; dosya kapsamına göre söz konusu senedin davacıya zorla senet imzalatıldığına dair kanaat oluşturacak şekilde dosyada herhangi bir bilgi ve yazılı belge bulunmadığı gibi; ikrah iddiası tanıkla ispatlanabilir ise de, dinlenen bir kısım tanık beyanlarından, ispat yükü kendisinde olan davacının söz konusu senedin zorla imzalatıldığı hususunu ispatlayamadığı anlaşıldığından; mahkemece davanın reddi yönünde verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakla, davacı vekilinin itirazın reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/02/2022 tarihli, 2021/491 Esas – 2022/73 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/09/2022