Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/738 E. 2022/745 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/738
KARAR NO : 2022/745

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/01/2022
NUMARASI : 2021/716 Esas – 2022/16 Karar
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
BAM KARAR TARİHİ : 10/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/05/2022
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/01/2022 tarihli 2021/716 Esas- 2022/16 Karar sayılı dosyası dairemize gönderilmiş olmakla, yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka Bergama Şubesi müşterisi … Şti. arasında, 04.07.2014 tarihinde 7.000.000.-TL bedelli, 17.06.2016 tarihinde 10.000.000.-TL ve 2.000.000.-TL bedelli son olarak da 24.07.2017 tarihinde 12.000.000.-TL bedelli kredi sözleşmeleri imzalanmış olduğunu, davalı/borçluya limit tahsis edildiğini ve kredi kullandırımı yapıldığını, kredi geri ödemelerinde yaşanan aksamalar nedeni ile Beşiktaş 17. Noterliğinin 08.11.2018 tarih ve 80440 yevmiye numaralı hesap kat ihtarnamesi keşide edilmiş olduğunu ve ekine hesap özeti eklendiğini, davalı/borçlu şirket hakkında Dikili 1. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mah.Sıfatı ile) Mahkemesi’nin 2018/513 E. sayılı dosyası üzerinden açılan konkordato dava dosyasından 08.12.2020 tarihinde konkordato projesinin tasdik edilmesine karar verilmiş olduğunu, söz konusu dava dosyasından atanan komiser heyetine alacakların bildirildiğini, ancak borçlu şirket tarafından bildirilen alacağa kısmen itiraz edilmesi üzerine çekişmeli alacaklar yönünden bilirkişi raporu alınmış olduğunu ve işbu raporda müvekkil banka alacağının 4.966.016,49 TL olduğu usul ve yasaya aykırı bir şekilde tespit edilmiş olduğunu, 22.03.2019 kesin mühlet tarihi itibariyle müvekkil Banka’nın konkordato talep edenlerden olan toplam alacağı 6.286.146,22 TL nakit ve ayrıca vekalet ücreti 130.615,95 TL olarak bildirilmiş olduğunu, İİK md. 300 uyarınca konkordato talep eden borçluların alacak bildirimleri konusunda açıklamada bulunmaya davet edilmesi üzerine, davalı/borçlu firma tarafından müvekkil Banka alacağının 5.262.924,87 TL kısmı kabul edilmiş olduğunu ve 1.023.221,35 TL tutarındaki alacağa itiraz edilmiş olduğunu, ancak; konkordato dava dosyasına sunulan; 16.06.2020 tarihli sn….’ın raporunda iik.mad.294/3 hükmü uyarınca geçici mühlet tarihi itibari ile faiz işlemesi duracağı değerlendirilerek alacakların 01/11/2018 geçici mühlet tarihi itibari ile tespiti kabul edilmek suretiyle işbu tarih itibari ile müvekkil bankanın davalı/borçlu … şti.’den 4.966.016,49 tl alacaklı olduğu tespit edilmiş olduğunu, bu nedenle kesin mühlet tarihi itibari ile bildirilen nakit alacağımız olan 6.286.146,22. tl ile anılan mahkemece kabul edilen tasdik kararına esas bilirkişi raporundaki 4.966.016,49. tl arasındaki fark olan 1.320.129,73. tl alacağımız çekişmeli hale gelmiş olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulüne, davalı/borçlu şirketin ikame etmiş olduğu Dikili 1.Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mah.Sıfatı ile) 2018/513 E. Sayılı konkordato davasında çekişmeli hale gelen 1.320.129,73. TL müvekkil banka alacağının konkordato projesine dahil edilerek konkordato düzenlemeleri kapsamında davalı/borçlu şirketten tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemece; “… Davacı tarafından açılan iş bu davada Mahkememizin görevli olmadığı, görevli mahkemenin Bergama 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE, HMK m.21/1-c gereği kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde dosyanın görevli ve yetkili yargı yerinin belirlenmesi için merci tayini için İzmir BAM 6. Hukuk Dairesi’ne GÖNDERİLMESİNE …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Bursa Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Bursa ilinin mülki sınırları olarak belirlendiği ve bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği görülmektedir. Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun anılan kararında derdest dosyaların devredilip devredilmeyeceği hususunda herhangi bir düzenleme bulunmadığı da göz önünde bulunduğundan ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; İİK 308/b bendi uyarınca açılan çekişmeli alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; görevsizlik nedeniyle davanın HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca usulden reddine, görevli mahkemenin Bergama 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Somut olayda; davanın konusunun, İİK 308/b bendi uyarınca açılan çekişmeli alacağın tahsili istemine ilişkin olduğu, tarafların tacir olduğu ve kredi sözleşmesinin de ticari kredi niteliğinde bulunduğu anlaşılmakla uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin görevsizlik kararını veren Bergama 1. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa istinafa konu görevsizlik kararını veren İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde bulunan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 01/03/2021 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Bergama 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olup, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce davanın görülmesi ve sonuçlandırılması mümkün olmadığından, verilen görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davalı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/01/2022 tarihli, 2021/716 Esas- 2022/16 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınması gereken 80,70 TL karar harcı yeterli olduğundan ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 10/05/2022