Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/696 E. 2022/832 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/696
KARAR NO : 2022/832

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/02/2017 (Dava) – 12/02/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/66 Esas – 2019/54 Karar
DAVA : Kooperatiften Çıkma Payı Alacağı
BAM KARAR TARİHİ : 25/05/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 25/05/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/02/2019 tarihli 2017/66 Esas ve 2019/54 Karar sayılı dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2000 yılında davalı kooperatifin üyesi olduğunu, 2008 yılına kadar taşınmazda ikamet ettiğini, kooperatif yönetiminin usulsüz ve haksız şekilde müvekkilinden ödemeler yapmasını talep ettiğini, müvekkilinin belirli bir döneme kadar tüm ödemelerini eksiksiz olarak yaptığını, dairenin müvekkili tarafından anahtar teslim şeklinde alındığında sadece 5 ay boyunca ödeme yapılacağının ve sonunda taşınmazın tapusunun sahiplerine teslim edileceğinin kooperatif tarafından belirtildiğini, fakat taahhüt edilenin aksine haksız şekilde ödemeler talep edilirken gerekçesi gibi konularda hiçbir şekilde bilgilendirme yapılmadığını, kooperatif başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin ceza dosyasında yargılandıklarını ve nitelikli zimmet suçundan cezalandırıldıklarını, işbu hususun dahi üyeler açısından güvensiz bir ortam yaratıldığını gösterdiğini, müvekkilinin kooperatif üyeliğinin devam ettiği esnada kooperatif başkanının müvekkiline ait daireyi müvekkilinden habersiz ve izinsiz başkasına kiraladığını, dairenin kilidini kırarak müvekkilinin faydalanmasının engellediği sabit bulunduğundan hakkı olmayan yere tecavüz, mala zarar verme suçlarından mahkumiyet kararı verildiğini, davalı kooperatif müvekkili hakkında üyelikten ihraç kararı almış ise de Karşıyaka 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/86 Esas-2012/391 Karar sayılı ilamı ile usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bu kararın iptaline karar verildiğini, yine sonrasında davalı kooperatifin müvekkili hakkında aldığı 27/08/2013 tarihli üyelikten ihraç kararının da Karşıyaka 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/524 Esas sayılı dosyasından tekrar iptaline karar verildiğini, müvekkiline tebliğ edilen yazıda müvekkilinin 24/01/2015 tarihli olağan genel kurulu tarafından üyelikten ihraç edildiğinin bildirildiğini, bununla birlikte bugüne değin müvekkilinin çıkma payına ilişkin hiçbir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin kooperatife ödemiş olduğu bedellere dair 2000-2011 yılları arasına ait makbuz ve dekontların sunulduğunu, müvekkilinin alacak miktarının hesabı mümkün olmayıp belirsiz olduğunu belirterek, bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkacak alacak bakımından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00-TL çıkma payı alacağının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00-TL talep ettiğini, davanın bu haliyle sadece kısmi dava olarak görülebileceğini, ıslahın da mümkün olmadığını, ilerde müddeabihi arttırmak için davanın HMK 107.maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak açılması gerektiğini, davacının taleplerinin haklı ve yerinde olmadığını, kooperatif üyesi olurken imzaladığı taahhütnameye ve yasaya aykırı davrandığını, edimleri yerine getirmediği için iki kez haklı olarak üyelikten çıkarıldığını, ancak her seferinde hesaplama hataları nedeniyle ihraç kararlarını usulen kaldırtarak üyeliğini sürdürdüğünü, kooperatifin zarara uğramasına neden olduğunu, şöyle ki, payını ödemediğinden hacizli iki kooperatif dairesinin inşaat kredi alacaklısı … tarafından icraen satıldığını, dairesi satılan ortaklara tazminat ödenmek zorunda kalındığını, davacının bu zararı yarattığı gibi zararın ödenmesine de katılmadığını, davacının son olarak kooperatifin 24.01.2015 tarihli olağan genel kurulu tarafından 3. kez üyelikten ihraç edildiğini, bu kararın tebliğ edildiğini, yasal süre içinde itiraz etmediğinden ihraç kararının kesinleştiğini, üyeliği devraldığında kendisine 5 ay aidat ödeneceği ve 5 ay sonra tapu verileceğine dair hiçbir taahhütte bulunulmadığını, tüm üyeler alınan kararlara uyarak bir seferde 30.000,00-er TL gibi yüksek ödemeler yaptıkları halde, davacının ödeme yapmadığını, kooperatifin amacını tehlikeye düşürdüğünü, eski yöneticilerin zimmet suçuna ilişkin eylemlerinin döneminin 2006-2008 olup, davacının 2000 yılından itibaren aidat ve katılım paylarını tam ve ve düzenli ödemediğini, eski yöneticilerin zimmet suçunu işlemelerinin bahane olarak kullanılamayacağını, davacının diğer ortaklar gibi ortalama 80.000,00-TL ödemesi gerekmesine rağmen, sadece 17.300,00-TL ödeme yaptığını, ortak borçlara hiç katılmadığını, hatta bir kısım borçların doğmasında asli fail olduğunu, davacının hiçbir şekilde ayrılma payı talep etme hakkına sahip olmadığını, kendisinin ihraç tarihi 2013 yılı mart ayı itibarıyla 73.064,00-TL ana para ve 10.710,00-TL gecikme faizi olmak üzere 83.774,00-TL kooperatife borcu bulunduğunun kendi açtığı ve kesinleşen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/524 E. sayılı dosyasında bilirkişi raporu ile belirlendiğini, bir varsayım olarak hesaplama yapılacaksa da o tarihe kadar kendisinin borcu varsa onlar ve ayrıca kooperatifin yaptığı giderler toplamından üyenin payına düşen miktar indirildikten sonra kalan kısmın ödenebileceğini, davacının kooperatiften hiçbir şekilde alacağının olmadığını, tam tersine borcu olduğunu, bu nedenle ödemezlik def’inde bulunduklarını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Mahkeme kararları, genel kurul tutanakları, davalı kooperatifin defter ve kayıtlarında yapılan inceleme sonucu düzenlenen 15.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının 01.02.2000 tarihinde kooperatife üye olduğu, B blok 2 kat 6 no’lu daireyi bitmiş olarak teslim aldığı, 2008 yılına kadar bu taşınmazda ikamet ettiği, 5 ay taahhüdüne rağmen daha sonraki süre için de talep edilen ödemeyi gerçekleştirmediği, 24.01.2015 tarihli olağan genel kurulu tarafından 3. kez ihraç edildiği, yasal süre içinde itiraz etmediğinden ihraç kararının kesinleştiği, 24.01.2015 tarihinde kooperatif ortaklığından ayrılan davacıya aidat iadelerinin, davacının kooperatif ortaklığından çıktığı 2015 yılı bilançosunun kesinleştiği 17.08.2016 tarihinden bir ay sonra 17.09.2016 tarihinde ödenmesi gerekeceği, 31.12.2015 günlü bilanço ve gelir tablosundan davacının ayrıldığı 2015 yılında yönetim giderleri toplamının 64.730,69-TL olarak gerçekleştiği, bu giderlerin yönetim, noter, kırtasiye, danışmanlık, huzur hakları ve mahkeme harç giderlerinden oluştuğu, 2015 yılında ortak sayısı 20 kişi olarak yer almakla ortağın payına düşen genel gider payının 64.730,69-TL/20 ortak = 3.236,53-TL olarak hesaplandığı, davacının ödediği 29.680,00-TL tutardan 3.236,53-TL genel gider payının mahsubu sonucu 26.443,47-TL alacağının 2015 yılının kesinleştiği 17.09.2016 tarihinde ödenmesinin gerekeceğinin açıklandığı, taraf vekillerinin itirazları üzerine yeniden yapılan inceleme sonucu düzenlenen 18.09.2018 tarihli ek rapor ve 09.01.2019 tarihli 2. ek raporda; davacı ortağın genel gider katkı payı 64.730,69-TL /20 ortak = 3.236,53-TL, davacıya ödenmesi gereken tutar 28.6|32,50-TL – 3.236,53-TL = 25.395,97-TL olarak hesaplandığı, toplanan deliller, dosya kapsamından; davalı kooperatife 01.02.2000 tarihinde üye olan davacının, 24.01.2015 tarihli olağan genel kurulu tarafından 3. kez ihraç edildiği, yasal süre içinde itiraz etmediğinden ihraç kararının kesinleştiğinin sabit olduğu, kooperatif ana sözleşmesinin 15. md. ile devir dışındaki nedenle ortaklığı sona erenlerin sermaye ve diğer alacaklarının o yılın bilançosuna göre hesaplanarak bilanço tarihinden itibaren bir ay içinde geri verileceğinin hükme bağlandığı, Yargıtay İçtihatlarına göre, ayrılan ortağın aidatlardan gider payı düşüldükten sonra bilançosuna göre payına düşen miktarı isteyebileceği, kooperatifin tasfiyeye girmiş olup sicilden terkin edilmedikçe, 1163 S. Yasa hükümlerinin uygulanacağı, davacı ödemeleri toplamının 28.632,50-TL, davalının ortaklıktan ihraç edildiği 2015 yılı gider toplamı 64.730,69-TL, 2015 yılı sonunda 20 üye başına gider payının 3.236,53-TL olup, gider payı düşüldükten sonra davacının aidat alacağının 25.395,97-TL olduğu, davacının kooperatif ortaklığından çıktığı 2015 yılı bilançosunun kesinleştiği 17.08.2016 tarihinden bir ay sonra 17.09.2016 tarihinde ödenmesi gerekeceği, davalının 17.09.2016 tarihinde temerrüte düştüğü sonuç ve kanaatine varılarak, sonuç olarak; DAVANIN KABULÜNE, davacının 25.395,97-TL çıkma payı alacağının 17.09.2016 temerrüt tarihinden itibaren değişen oranlarda yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından, “…Davanın kabulüne dair karar verilmişse de işletilen faizin tarihinin mahkemece hatalı olarak belirlendiği kanaatinde olduklarını, davalı kooperatifin temerrüde düşmesinin 17/09/2016 tarihinde gerçekleşmediğini, haksız bir şekilde müvekkilinin ödemeleri yaptığı tarihlerin temerrüt tarihi olarak belirlenmesi gerektiğini, bu tarihler esas alınarak bilirkişi raporu tanzim edilmesi gerekirken, bu hususun göz ardı edildiğini, temerrüt tarihinin davalı kooperatife yapılan her bir ödeme için ayrı ayrı olarak ödeme tarihinden itibaren başlatılması, davalı kooperatifin tüm istinaf taleplerinin ise reddine karar verilmesi gerektiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalı vekili tarafından ”…Davanın sadece kısmi dava olarak görülebileceğini, ancak, daha sonra davacı tarafın talebini ıslah ettiğini, bu davada ıslahın mümkün olmadığını, ileride müddeabihi artırmak için davanın HMK md.107 gereğince belirsiz alacak davası olarak açılması gerektiğini, davacının iki kez haklı olarak üyelikten çıkarıldığını, ancak her seferinde hesaplama hataları nedeniyle ihraç kararlarını usulen kaldırtarak üyeliğini sürdürdüğünü, bu haliyle davacının, aidat ve katılım paylarını haksız surette ödemediği için kooperatifin zarara uğramasına neden olduğunu, şöyle ki, 14.05.2007 tarihinde keşide edilen ihtara rağmen uhdesine düşen 5.050,00.-TL borç payını ödemediğinden hacizli iki kooperatif dairesinin satılması nedeniyle kooperatifin dairesi satılan ortaklara tazminat ödemek zorunda kaldığını, bu husustaki savunma ve delillerinin değerlendirilmediğini, davacının bu zararı yarattığı gibi zararın ödenmesine de katılmadığını, def’ileri nazara alınmadığı gibi davacıya karşı sorumluluk yönünden dava açmak üzere kendilerine süre de verilmediğini, davacı son olarak kooperatifin 24.01.2015 tarihli Olağan Genel Kurulu tarafından 3.kez üyelikten ihraç edilmiş olup, itiraz etmediğinden üyelikten ihraç kararının kesinleştiğini, edimlerin karşılıklı olması gerekirken, kooperatifin varlığını tehlikeye düşüren bir eski üyenin uygulamadan faydalanarak giderin nispeten az olduğu bir dönemdeki bilanço gereğince bu denli alacaklı olması ile masrafların çok olduğu dönemlerde ayrılması halindeki bilançoda alacaklı olabileceği miktarlar arasında dağlar kadar fark olduğunu, hatta, arsa sahibine, yükleniciye ve bankalara büyük borçların ödendiği bazı dönemlerde, ayrılma payı üye başına düşen harcamanın altında kaldığını, davacı dışındaki tüm üyelerin alınan kararlara uyarak bir seferde 30.000.-er TL gibi yüksek ödemeler yaptıkları halde, davacının, herkes ödeme yaparken bu ortamda dahi ödeme yapmadığını ve kooperatifin amacını tehlikeye düşürdüğünü, kooperatifin borçlusu olduğu icra dosyasının ödemelerine de katılmadığını, ortak borçlara hiç katılmadığını, hatta bir kısım borçların doğmasında asli fail olduğunun son derece açık olduğunu, davacının hiçbir şekilde ayrılma payı talep etme hakkına sahip olmadığını, 2013 yılı mart ayı itibarıyla 83.774,00.-TL kooperatife borcu bulunduğunu, kendi açtığı ve kesinleşen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/524 E. dosyasındaki bilirkişi heyet raporunda bunun belirlendiğini, bu dosyanın mahkemece nazara alınmadığını, ayrılma tarihi itibarıyla üye sayısı 16 iken, 20 ortak varmış gibi o yılın giderlerinin 20’ye bölünmesinin doğru olmadığını, bu yöndeki itirazlarının kabul görmediğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kooperatiften çıkma payı alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Taraf vekillerinin istinaf itirazlarının tüm dosya kapsamına göre incelenmesinde; davacı vekilinin, temerrüt tarihinin ödeme tarihleri olarak belirlenip herbir ödeme için ayrı ayrı faiz başlangıcı belirlenmesi gerektiği yönündeki itirazı yerinde görülmemiştir. Zira bilindiği üzere, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 17/1. ve ana sözleşmenin 15/1. maddesi gereğince kooperatif ortağı, ayrıldığı yıl sonu bilançosuna göre hesaplanacak olan masraf hissesi düşüldükten sonra bakiyesinin iadesini talep hakkına haiz olup, ayrıldığı yıl sonu bilançosunun genel kurulca kabulü suretiyle kesinleşmesinden itibaren bir ayın sonunda bu alacak temerrüt ihtarına gerek kalmaksızın muaccel olur ve talep edilebilir (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 23. HD 2017/1212 E.-2020/2804 K). Anılan düzenleme uyarınca mahkemece temerrüt tarihinin doğru belirlenmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dava belirsiz alacak davası olarak açılmış olup çıkma payı alacağının hesplanmasında, kooperatifin giderleri ve ortağa düşecek payın ortak tarafından bilinmesi beklenemeyeceğinden bu şekilde dava açılmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiş, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
Mahkemece uzman bilirkişi heyetinden kök ve ek raporlar alındığı görülmekle, raporların incelenmesinde, hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu görülmüş, ortağın gider payı hesabına ve ortak sayısına dair yapılan saptamalarda bir hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, yine, kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle çıkma payı alacakları bakımından ödemelerin 3 yıla kadar geciktirilmesine ilişkin olarak alınmış herhangi bir genel kurul kararı bulunmadığı da anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöndeki itirazlarının da reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin davacıya karşı dava açmak için süre verilmesi gerektiği ve ödemezlik def’inin dikkate alınmadığı itirazı bakımından, davalı tarafça burada takas def’i değil de ödemezlik def’i ileri sürülmüş olduğu da gözetilerek yapılan değerlendirmede; davacının kooperatif üyeliğinden çıkarılmış olduğu, davalı konut yapı kooperatifince yerine yeni üye alınabilecek oluşu ve davacının işbu davaya konu alacağının niteliğinin kooperatif üyeliğinden çıkarılması nedeniyle ödediği aidatların masraf payı düşümünden sonra iadesine yönelik oluşu dikkate alındığında, somut olayda edimlerin karşılıklılığı ilkesine uygun bir şekilde ödemezlik def’i sözkonusu olmadığından davalı vekilinin bu istinaf itirazının da reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; taraf vekillerinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin ve davacı vekilinin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/66 Esas – 2019/54 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davalının istinafı yönünden alınması gereken 1.734,80-TL harçtan peşin alınan 433,50-TL’nin mahsubu ile bakiye 1.301,30-TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
b-Davacının istinafı yönünden alınan harç yeterli olduğundan, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı ve davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/05/2022