Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/643 E. 2022/688 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/643
KARAR NO : 2022/688

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/01/2022
NUMARASI : 2022/52 Esas – 2022/19 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 27/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/04/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/01/2022 tarihli 2022/52 Esas-2022/19 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nün davalı kooperatifin üyesi olduğunu, müvekkili kooperatif üyesi olurken davalı kooperatifçe taahhüt edilerek verildiğini, bu yazılara göre 8266 ada/8 no’lu bağımsız bölüm için 1.077.480,00.-TL maliyetin taahhüt edildiğini, imalat sürecinde davalı kooperatif tarafından gönderilen yazılarla taahhüt edilen miktarın çok üzerinde fahiş bedellerin talep edilmeye başlandığını, müvekkili tarafından İzmir 1. Noterliği 14.10.2016 tarihli 08108 yevmiye nolu ihtarname ile söz konusu bedellere itiraz edildiğini, davalı kooperatife ihtar yoluyla bildirildiğini, talep edilen söz konusu bedellerin müvekkilinden ortaklıktan çıkarılma tehdidi altında zorla tahsil edildiğini, davalı kooperatifin çıkarmış olduğu 08.08.2019 tarihli kesin maliyet hesap komisyonu raporunun yok hükmünde olduğunu ve bu raporda belirtilen tutarlarda müvekkilinin kooperatife borçlarının olmadığını, 8266/8 BB No’lu üyelikler için davalı kooperatife ihtirazı kayıtla ve haksız olarak ödenmiş bulunan üyelik bedelinden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik; 50.000,00.-TL’sinin, kesin hesap raporuna itirazlarının reddine dair tutulan tutanak tarihi olan 14.01.2020 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan istirdadını, kooperatif ferdileşme işlemlerine başlamış olmakla bu durumda hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı veya tamamen imkânsız hale geleceğini, bu durumda müvekkilinin telafisi mümkün olmayan zararlarının ortaya çıkacağını HMK 389 ve müteakip maddeleri gereğince mülkiyeti davalı kooperatife ait …, …, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı üzerine İhtiyati Tedbir ya da İhtiyati Haciz konulmasına, yargılama giderleri avukatlık ücretlerinin davalı kooperatife tahmiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; düvekkili kooperatifin 23.08.2013 tarihli anasözleşme ile kurulması akabinde 30.09.2013 ile 18.11.2013 tarihlerinde olağanüstü genel kurul toplantıları yapıldığını işbu toplantılarda alınan kararlar ile yönetim kuruluna verilen yetki doğrultusunda … … Mahallesi … ada … ve … parsel ile … ada …-…-… ve …. parsel sayılı arsaların alındığını, sonrasında yapılan 08.05.2014 tarihli ilk olağan genel kurul toplantısında ise … … Mahallesi … ada … parselin 33.868 m2 sinin, … ada … parselin ve … ada … parseldeki hazine hissesinin alınmasının kararlaştırıldığını, satın alınan söz konusu arsalar üzerine 2 etap şeklinde yapılaşma öngörülerek üye kayıtları yapıldığını, 1. etapta 15.09.2014 tarihi itibariyle hafriyat ve inşaat çalışmaları başladığını, 21.06.2015 tarihli olağan genel kurul tarihi itibariyle de, 1. etap için 61 üye, 2. etap için 25 üye kaydı yapıldığını, zaman içinde bazı üyelerin ayrılmasıyla 1. etapta 56 konut inşa edildiğini, akredite gayrimenkul değerleme firmalarından ikisinden arsa şerefiye bedellerinin tespiti talep edildiğini, … firmasının 19.04.2016,… firmasının da 19.07.2016 tarihinde arsa şerefiye bedellerinin tespitine ilişkin rapor tanzim ettiğini, konutların çoğunun inşasının 2016 yılı Eylül ayında tamamlandığını, kat mülkiyeti kurularak tapularının 2016 yılı eylül, ekim, kasım ve aralık aylarında ortaklara dağıtılarak ferdileşme sağlandığını, bu gelişmelerden sonra, 02.10.2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında bir kısım üyenin önerisi ile hesap tetkik komisyonu kurulmasına karar verildiğini, hesap tetkik komisyonuna seçilen üç üyenin isteği doğrultusunda İnşaat Yüksek Mühendisi …’dan, inşa edilen 18 adet 250 m2, 39 adet 150 m2 konut ve 22 havuzun inşaat-imalat, sıhhi tesisat, elektrik tesisatı, çevre düzenlemesi, istinat duvarları, yollar ve proje harici imalatların 60 gün içinde kesin hesaplarının yapılmasının ve kooperatife sunulmasının istendiğini ve bu amaçla adı geçen ile kooperatif Yönetim Kurulu arasında, 04.11.2016 tarihinde sözleşme imzalandığını ve kendisine 40.000,00 TL ödeme yapıldığını ancak İnşaat Yüksek Mühendisi …’ın verilen sürede raporunu hazırlayıp kooperatife sunmadığı gibi, hesap tetkik komisyonu üyesi …’ın evi için hazırladığı hatalı raporu …’a vermiş olduğunu, bu kişinin de kooperatife karşı İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1280 esasına, kendisinden fazla ödeme istendiği iddiasıyla menfi tespit davası açtığını, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1289 esasına açılan bu davada, Mahkemenin 21.06.2019 tarih ve 2019/752 sayılı karar ile, ana sözleşmenin 61. maddesi uyarınca konutların kesin maliyetlerinin belirlenmediğinin tespiti ile bu aşamada davacının muaccel bir borcundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiğini, görüldüğü üzere …’ın, komisyon üyesinin şahsi işini üstlenerek bahsi geçen sözleşme ile kendisine yüklenen asıl görevini yerine getirmediğini, işbu sözleşmeye aykırılık nedeniyle kooperatif tarafından sözleşmenin feshi akabinde …’a yapılan ödemenin iadesi için icra takibi ve devamında İzmir 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/400 E. sayılı dosyasının ikame edildiğini, açılan davanın kooperatif lehine sonuçlandığını, bu sırada; 23.01.2017 tarihinde yapılan olağan genel kurulda, 02.10.2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan karar ile kurulan hesap tetkik komisyonunun raporunu süresinde tamamlayamadığı görülerek 6 ay ek süre verilmesine, yönetim ve denetim kurullarının ibrası ile 2016 yılı bilanço ve gelir gider hesaplarının görüşülmesinin ileri bir tarihe bırakılmasına karar verildiğini, 28.04.2017 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda yönetim ve denetim kurulu ibra edilip 2016 yılı bilanço ve gelir gider hesaplarının görüşülerek kabul edildiğini, konunun mahkemeye intikal etmesi sebebi ile hesap tetkik komisyonunun görevinin sonlandırıldığını, sonrasında 23.06.2018 ve 30.05.2019 tarihlerinde yapılan olağan genel kurullarda, yönetim ve denetim kurullarının ibra edildiğini, 2017 ve 2018 yılı bilanço ve gelir gider hesaplarının görüşülerek onaylandığını, tahmini bütçelerin kabul edildiğini, Hesap Tetkik Komisyonu tarafından görevlendirilen mühendis …’ın, süresi içinde yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu sırada yönetim kurulunun 01.07.2019 tarih ve 2019/06 sayılı kararı ile Anasözleşmenin 61. maddesi uyarınca, arsa bedeli ile yapı masrafları ve yol, su, elektrik gibi müşterek tesis masrafları, bahçe ve spor alanı gibi genel hizmet tesis bedellerinden her konuta düşecek olan miktar ile genel giderler ve yönetim masraflarından ortaklara düşecek payların hesaplanması suretiyle geçici maliyetlerin bulunması, akabinde konutların yeri, yapı durumu ve sair özelliklerine göre kıymet takdirlerinin yapılması amacıyla 3 kişilik teknik heyet oluşturulduğunu, bir mimar, iki inşaat mühendisinden oluşan teknik heyet tarafından bu doğrultuda kooperatif hesapları, kayıt ve belgeleri ile mahallinde yapılan incelemeler sonucu 06.08.2019 tarihinde hazırlanan kesin hesap raporunun notere onaylattırılarak Kooperatife sunulduğunu, işbu raporun anasözleşmenin anılan maddesi hükmü uyarınca ortaklara tebliğ edildiğini, bir kısım ortak tarafından rapordaki kıymetlere itiraz edilmesi üzerine, yine anasözleşmeye uygun olarak bir teknik heyet üyesi, bir yönetim kurulu üyesi ve itiraz eden ortaklar tarafından seçilen bir kişi olmak üzere oluşturulan 3 kişilik kurul tarafından itirazların görüşüldüğünü ve 14.01.2020 tarihli kurul kararıyla itirazların oyçokluğuyla reddedildiğini, bu şekilde maliyet hesaplarının kesinleştirildiğini, belirtilen şekilde bulunan kesin maliyet hesapları kapsamında davacı yanın … ada … no.lu bağımsız bölüme ilişkin üyeliği için 1.428.802,87-TL kesin maliyet bedeli belirlendiğini ve sonrasında yapılan masrafların da bu rakamlara ilave edilerek kendisinden tahsili yoluna gidildiğini, açıklanan nedenlerle; davacı yanın haksız ve mesnetsiz ihtiyati haciz talebinin reddine, davacı tarafından ikame edilmiş olan işbu haksız davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “… 08 Temmuz 2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli 608 numaralı kararı ile “İzmir Asliye Ticaret Mahkemeleri yargı çevresi İzmir ilinin mülki sınırları (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi hariç)” şeklinde belirlendiği, anılan bu kararda, derdest davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığı, Türkiye Cumhuriyet Anayasa’sının 37. Maddesindeki “kanuni hakim güvencesi” ilkesinden hareketle uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olayın, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabi olması ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmesi gerektiği, o hâlde İzmir ilindeki Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin genişletilmesine ilişkin kararda ve yasada zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlığın, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenmesi gerektiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra yetki alanı HSK kararı ile genişletilmiş olan mahkememizin davaya bakmasına olanak bulunmadığı görevin dava şartı olduğu, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilebileceği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine, görevli mahkemenin Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi ve İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi arasında yargı çevrelerinin belirlenmesi konusunda olumsuz görev uyuşmazlığı ortaya çıktığı sabit olduğundan HMK madde 21/b bendi gereğince, yargı yerinin belirlenmesi ve tayin edilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacı tarafından haksız olarak ödendiği iddia edilen aidat alacağının istirdatı istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın mahkemenin görevsizliği nedeni ile usulden reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Somut olayda; davanın konusunun, davacı tarafından haksız olarak ödendiği iddia edilen aidat alacağının istirdatı istemine ilişkin olduğu, buna göre 1163 sayılı yasanın 99. Maddesi uyarınca uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin görevsizlik kararını veren Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa istinafa konu görevsizlik kararını veren İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde bulunan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 12/04/2021 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesi olup, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce davanın görülmesi ve sonuçlandırılması mümkün olmadığından, verilen görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davacı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/01/2022 tarihli 2022/52 Esas-2022/19 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacıdan alınması gereken 80,70 TL karar harcı yeterli olduğundan ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/04/2022