Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/582 E. 2022/602 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/582
KARAR NO : 2022/602

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2021
NUMARASI : 2021/951 Esas – 2021/199 Karar
DAVA : Alacak (Ticari İşletmenin Satılması Veya Devrinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 06/04/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 06/04/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/12/2021 tarihli 2021/951 Esas ve 2021/199 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların ortaklıklarını sonlandırmak için 12.07.2017 Tarihli Ortaklığın Sonlandırılmasına İlişkin Ön Protokol başlıklı sözleşmeyi imzaladıklarını, … tarafından ortaklıktan ayrıldığı tarih olan 26.01.2018 tarihi itibari ile şirketin mevcut olan ve ortaklığın sürdüğü döneme ilişkin olan borçlarının yarısının nakden ödemesi gerektiği ancak bu borçları ödemediğinden dolayı davacı şirketin zarara uğradığını, bu zararın faizler nedeni ile bu borçlara ilişkin toplamda 1.448.226,27 TL olduğunu, … Şirketi’ndeki ortaklık yapısının sonlandırılmasına ilişkin olarak … ve … arasında şahitler huzurunda akdedilen 12.07.2019 Tarihli Protokol gereğinin yerine getirilmesi hususu; … Şirketi tarafından Saruhanlığı Noterliğinin 28.02.2019 Tarih 1689 Yevmiye Numaralı ihtarnamesi ile davalı yana ihtar edildiğini, keşide edilen ihtarname davalı yana 02.03.2019 Tarihinde tebliğ edildiğini, protokol gereği davalı yan 17.03.2019 tarihinde temerrüde düşmüş ve protokolde öngörülen cezai şart da bu tarihte muaccel hale geldiğini, … tarafından …’e hitaben keşide edilen Manisa 3. Noterliğinin 14.03.2019 Tarih 5389 Yevmiye Numaralı İhtarnamesi ile bir kısım üzerinde önceden görüşülmüş ve protokolde uygulaması belirlenmiş geçersiz nedenler ileri sürülerek ödeme yükümlülüğünden kaçınmaya çalışıldığını, ihtarnamede protokolün akdedilme sürecine katılan hazirunun da olduğu toplantı tertip edilmesi talep edildiğini, … tarafından keşide edilen cevabi ihtarnameye, davacı şirket davanın derdest edildiği ana kadar barışçıl yollara uyuşmazlığı çözme gayretinde olduğundan, davacı şirketçe Saruhanlı Noterliğinin 26.03.2019 Tarih 2536 Yevmiye Numaralı İhtarnamesi ile uyuşmazlığın barışçıl şekilde ve ilk aşamada da işleyen geleneksel arabuluculuk yöntemi ile çözümlenmesi amacı ile cevap verildiğini, keşide edilen ihtarnamede hazirun ile de mutabık kalınarak 04.04.2019 Saat: 10:00’a toplantı tertip edildiğini, davalı tarafından toplantıya icabet edilmediğini, ödenme yükümlülüğünden kaçınmaya çalışıldığını, keşide edilen ihtarnameye karşı da sessiz kalındığını, taraflar arasında 12.07.2017 Tarihli Protokole aykırılıktan doğan ticari nitelikteki uyuşmazlık nedeni ile 16.05.2019 Tarihinde dava şartı arabuluculuk başvurusu yapıldığını, dava şartı arabuluculuk süreci 01.07.2019 Tarihli Hukuk Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk Son Tutanağı ile sonlandığını ve sonuç alınamadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davanın kabulü ile davacı şirketin kredi, kredi kartı ve akaryakıt şirketlerine ortaklığın sonlandığı tarih itibari ile borcunun yarısı olan 507.073,17 TL’nin davalının ortaklıktan ayrıldığı tarih olan 26.01.2018 Tarihinden itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan avans faizi ve bu bedelin bir kat cezai şart tazminatının davalının temerrüde düştüğü 17.03.2019 Tarihinden itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan avans faizi ile birlikte davalı yandan alınarak davacıya verilmesine, davacı şirketin kredi, kredi kartı ve akaryakıt şirketlerine olan borçları dışında diğer kişi, kurum ve kuruluşlara yaptığı ödemelerin, davalının katlanması gereken 230.000,00 TL’sinin yine davalının temerrüde düştüğü tarih olan 17.03.2019 Tarihinden itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan avans faizi ve bu bedelin bir kat cezai şart tazminatının yine 17.03.2019 Tarihinden itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan avans faizi ile birlikte davalı yandan alınarak davacıya verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava dilekçesinde özetle davacı şirket ortağı … ile müvekkili arasında 12.07.2017 tarihinde ortaklığın sonlandırılmasına ilişkin protokol tanzim edildiğini, müvekkilinin ilgili protokol hükümlerine aykırı eylemlerinin bulunduğunu ve bu doğrultuda protokole aykırılık nedeni ile meydana gelen alacakların tahsilinin talep edildiğini, protokolün … ve müvekkili arasında olduğunu, hisse devrine ilişkin yükümlülüklerin içerdiği görülen söz konusu sözleşmenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun sistematiği ile kabul edilen “sözleşmenin nisbiliği” ilkesine tabi olduğunu, davacı şirket ortağı ile müvekkili arasında Saruhanlı Noterliği’nin 23.01.2018 tarih 00644 yevmiye numaralı hisse devir sözleşmesi ile müvekkilinin 12.000 adet hissesi 300.000 TL bedel karşılığında şirket ortağına devredildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “… Mahkememizin görevsizliği nedeniyle hmk; 4/1-a, 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine, HMK 20 maddesi gereğince kararın kesinleşmesi ve taraflardan birinin 2 haftalık yasal süre içerisinde usulen başvurması halinde dava dosyasının görevli Saruhanlı Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesine, Mahkememiz görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde HMK’nun 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılacağının taraflara bildirilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 08.07.2021 tarih 568 sayılı kararı ile Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi 01.09.2021 tarihinden itibaren faaliyete geçirildiğini, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresi’nin Manisa ilinin mülki sınırları olarak belirlendiğini, ilgili karar ile Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin Manisa ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiş olması nazara alındığında Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/951 Esas – 2021/199 Karar sayılı ilamı ile verilmiş olan görevsizlik kararının usul, yasa ve yönetmeliklere aykırı olduğunu, kaldı ki usul ekonomisi de gözetildiğinde ve dosyanın mahiyeti dikakte alındığında heyetli ticaret mahkemesi mevcut iken genel mahkemede davanın görülmesinin hukuk kuralları ile bağdaşmayacak bir durum olduğunu belirterek, istinaf başvurularının kabulü ile görevsizlik kararının kaldırılmasını, görevli mahkeme olarak Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin belirlenmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; şirket ortaklığından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece; mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Somut olayda; davanın konusunun, şirket ortaklığından kaynaklanan alacak istemine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK’ nın 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin dava tarihi itibariyle görevli olan ve görevsizlik kararını veren Saruhanlı Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen ve istinafa konu görevsizlik kararını veren Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 23/07/2019 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Saruhanlı Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce davanın görülmesi mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davalı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/12/2021 tarihli 2021/951 Esas ve 2021/199 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davalının üzerinde bırakılmasına,,
4-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-c maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 06/04/2022