Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/499 E. 2022/1584 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/499
KARAR NO : 2022/1584

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/08/2020 (Dava) – 24/11/2021 (Karar)
NUMARASI : 2020/471 Esas – 2021/1038 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin
2020/472 E. – 2021/3 K. SAYILI DOSYASINDA;
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 20/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2021 tarihli 2020/471 Esas – 2021/1038 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından, davacı müvekkilleri borçlu … ve kefil … hakkında, İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5582 E. dosyasından 243.000-USD. bedel ve 01.06.2020 vadeli bonodan bahisle icra takibine geçildiğini, söz konusu bononun davacı müvekkillerine zorla imzalatıldığını, ayrıca müvekkillerin davalı şirkete herhangi bir borcu da bulunmadığını, davacı müvekkilleri ile, davalı şirket arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları incelendiğinde, davacı müvekkili borçlular ile alacaklı davalı şirket arasında hiçbir hukuki ve ticari ilişki olmadığının ortaya çıkacağını, ayrıca, davaya konu senet incelendiğinde, senedin nakden verildiği senet üzerine yazılmış ise de davalı şirket tarafından davacı müvekkillerime nakdi bir para verilmediğini, davalı şirketin kayıtları incelendiğinde bu husus ispatlanacağını, borçlu müvekkillerin, takip alacaklısına herhangi bir borcu bulunmadığını, takibe ve davaya konu senedin, müvekkillerine zorla imzalattırıldığını, davalı şirketin, %50 hissesi … (davacı …’nın kızı), %25 hissesi … Ortaklığı AŞ., %12,5 hissesi …, %12,5 hissesi … tarafından 03.09.2019 tarihinde kurulduğunu, şirket kuruluş sözleşmesine göre davacı müvekkili …’nın, 3 yıl süre ile yönetim kurulu üyesi ve ilk 1 yıl için yönetim kurulu başkan vekili olarak seçildiğini, …’nın ise ilk üç yıl için …, …’dan herhangi birisiyle müştereken atacakları imza ile şirketi temsile yetkili kılındığını, ancak …’nın şirkete ait hiçbir belgede imzası bulunmadığını, şirket ortaklarından … Ortaklığı AŞ. Yetkilisi … tarafından görevlendirilen … isimli şahıs ve depo şefi olan … isimli şahıs ile birlikte stok kontrolü yapıldığını, bir kısım malın depoda bulunmadığını tespit ettiklerini, bu durumdan …’nın sorumlu olduğu, bir kısım malın … tarafından şahsi olarak kullanıldığı yönündeki iddiaları ile 18.02.2020 düzenleme ve 01.06.2020 ödeme tarihli alacaklısı davalı şirket, borçlusu … ve kefili … olan 243.000-USD. bedelli senet düzenlenerek müvekkillerine zorla imzalattıklarını, davacı müvekkillerine beyan edilen stok eksikliğinin bulunup bulunmadığının belli olmadığını, kaldı ki, böyle bir eksiklik bulunsa bile bu eksiklikten müvekkillerin sorumlu olmadığını, davalı şirketin ticari defterleri, kayıt ve belgeleri ile stok durumunun bilirkişi marifeti ile incelenerek davalı şirket ortaklarının beyan ettiği doğrultuda malın eksik olup olmadığının, eksik mal var ise bu malın değerinin ve stok eksikliğinden müvekkillerin sorumlu olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, şirket kuruluş sözleşmesine göre, davacı müvekkil …, 3 yıl süre ile yönetim kurulu üyesi ve ilk 1 yıl için yönetim kurulu başkan vekili olarak seçildiğini, … ise ilk üç yıl için …, …’dan herhangi birisiyle müştereken atacakları imza ile şirketi temsile yetkili kılındığını, ancak …’nın, şirkete ait herhangi bir belgede (fatura, irsaliye, alım-satım sözleşmesi vs.) imzası bulunmadığını, şirketin tüm gelir ve giderleri ile mal alım ve satım işlemleri şirketin … dışındaki diğer hissedarlarının imzaları ile yapıldığını, bu sebeple, …’nın eğer ki beyan ettikleri gibi bir eksiklik var ise bu eksiklikten sorumlu olabilmesi ve/veya şahsı adına kullanabilmesi mümkün olmadığını, davaya konu senedin müvekkillerine zorla imzalatıldığını, kaldı ki; davalı şirketin ticari defter ve kayıtları incelendiğinde, müvekkil borçlular ile alacaklı davalı şirket arasında hiçbir hukuki ve ticari ilişki olmadığının ortaya çıkacağını bu sebeplerle, borçlu müvekkillerin, takip alacaklısına herhangi bir borcu bulunmadığını, …’ya ve …’ya ödenmesine karar verilen aylık 7.500-TL. maaş bedellerinin de, davalı şirket tarafından müvekkillere ödenmediğini, davacı müvekkillerden …’nın, davalı şirketten 70.000-USD. Alacağı (maaş,araç kiralama bedeli, bigbag gibi) bulunduğunu, söz konusu alacağın tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2020/7028 E. sayılı dosyası ile taraflarınca icra takibi başlatıldığını, yargılama neticesinde şayet davacı müvekkillerinin borçlu olduğunun tespitine karar verilmesi halinde, davacı müvekkilin davalı şirketten olan kar payı ve maaş alacaklarının takas ve mahsubuna karar verilmesini talep etiklerini, davacı müvekkillerden …, söz konusu senedi kefil sıfatı ile imzalamak durumunda kaldığını, ancak, kefalet, hukuken geçerli olmadığını, zira, taraflar arasında geçerli bir asıl borç ilişkisi, kefilin sorumlu olduğu azami miktar, kefalet tarihi vs. belli olmadığını, şayet ki …’nın böyle bir borcu var ise …’nın bu borçtan kefil sıfatı ile borçlu bulunması hukuken mümkün olmadığını, hükmedilecek asıl alacak miktarının %15’i değerindeki teminat karşılığı İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5582 E. sayılı takibin tedbiren durdurulmasına, Mahkeme aksi kanaatte ise asıl alacak miktarının %15’i değerindeki teminat karşılığı icra veznesine yatacak paranın tedbiren alacaklıya ödenmemesine, davacı müvekkillerin borçlu olmadıklarının tespiti halinde takip miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere davacı müvekkilleri lehine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından, davacı müvekkillerinin borçlu … ve kefil … hakkında, İzmir 11. İcra müdürlüğü’nün 2020/5583 Esas dosyasında 151.500-USD bedelli, 01/06/2020 vadeli bonodan bahisle icra takibine geçildiğini, söz konusu bono davacı müvekkillerine zorla imzalatıldığını, ayrıca davacı müvekkillerinin davalı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, davalı şirket, %50 hissesi …, %25 hissesi … A.Ş. %12,50 hissesi …, %12,50 hissesi … tarafından 03/09/2019 tarihinde kurulduğunu, Şirket kuruluş sözleşmesine göre davacı müvekkil …, 3 yıl süre ile yönetim kurulu üyesi ve ilk 1 yıl için yönetim kurulu başkan vekili olarak seçildiğini, … ise ilk 3 yıl için …, …’dan herhangi birisiyle müştereken atacakları imza ile şirketi temsile yetkili kılındığını, ancak …’nın şirkete ait hiçbir belgede imzası bulunmadığını, şirket ortaklarından … Ortaklığı, A.Ş. Yetkilisi … tarafından görevlendirilen … isimli şahıs ve depo şefi olan … isimli şahıs ile birlikte stok kontrolü yapıldığını, bir kısım malın depoda bulunmadığını tespit ettikleri, ancak bu miktarın ne kadar olduğunun henüz belli olmadığını, bu durumdan …’nın sorumlu olduğunu, bir kısım malın … tarafından şahsi olarak kullanıldığı yönündeki iddiaları ile eksik olan miktarın ne kadar olduğu belli olmadığından miktarın ne kadar olduğu belli olmadığından tespit edilecek eksikliğin teminatı olarak 18/02/2020 düzenleme ve 01/06/2020 ödeme tarihli alacaklısı davalı şirket borçlusu … ve kefili … olan 151.500,00-USD bedelli senet düzenlenerek müvekkillerine zorla imzalatıldığını, bir eksiklik olsa bile bu eksiklikten müvekkillerin sorumlu olmadığını, şirkete ait hiçbir kayıt ve belgede müvekkillerinin imzası bulunmadığını, ileride telafisi mümkün olmayan zararların önlenmesi amacıyla, asıl alacak miktarının %15’i değerindeki teminat karşılığı İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5583 Esas sayılı takibin tedbiren durdurulmasını, mahkeme aksi kanaatte ise alacak miktarının %15’i değerindeki teminat karşılığı, icra veznesine yatacak paranın tedbiren alacaklıya ödenmemesini, davacı müvekkillerinin davalı şirkete borcunun bulunmadığının tespitine, davalı taraf hakkında %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, diğer tazminat taleplerinin saklı tutulmasına, davacı müvekkillerin davalı şirketten olan alacaklarının takas ve mahsubuna, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP :
Davalı vekili asıl dava cevap dilekçesinde özetle; davacıların kötüniyetli, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu kadar maddi gerçeklere de ters düşen davasının kabulünün mümkün olmadığını, öncelikle, dava şartı zorunlu arabuluculuk kanun yoluna başvurulmadan dava açılmış olup esasa girmeden dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, takibe konu bono da iddia edildiği gibi zorla değil, 18.02.2020 tarihli protokol gereği ödeme amacı ile davacılar tarafından müvekkil şirkete verildiğini, müvekkil şirket müdürü olan davacılardan … tarafından sebep olunan açık nedeniyle, açık miktarı taraflarca kabul edilen 243.000-USD lik senet de davacılar tarafından 18.02.2020 tarihli protokol ekinde imzalanarak ödeme aracı olarak müvekkil şirkete verildiğini, serbest irade ve protokol hükmü gereği alınan takibe konu senet, davacılardan …’nın suç teşkil edecek şekilde stok açığına sebep olması nedeniyle ve diğer davacının da borca katılma şeklindeki sözleşme hükmü karşılığı borcun ödenmesi amacıyla alınmış olan bir senet olduğunu, yine; müvekkil şirket şirket müdürü olan davacılardan … tarafından müvekkil şirket alacağının hukuka aykırı bir şekilde şahsi olarak kullanıldığını, bu nedenle sözkonusu protokolün 1. maddesinde, davacı … tarafından şahsi olarak kullanılan ve miktarı taraflarca kabul edilen şirket alacağının ödenmesi amacıyla 151.500-USD lik senet davacılar tarafından 18.02.2020 tarihli protokol ekinde imzalanarak ödeme aracı olarak müvekkil şirkete verildiğini, sayın mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 18.02.2020 tarihli protokol hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiğini, tarafların her türlü irade fesadından ari olarak sözkonusu protokolü imzaladıklarını, protokolün ve alınan senedin baskı ve tehdit altında alındığına ilişkin usulüne uygun hiçbir delil olmadığını, davacıların protokol gereği ödeme amacıyla alınan senedi de ödemediklerini, açıklanan nedenlerle; dava konusu senet ile ilgisi olmayan diğer iddiaları da kabul etmediklerini, davanın reddi ile kötüniyetli davacılar hakkında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücret-i vekâletin davacı taraflara tahmiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı vekili birleşen dava cevap dilekçesinde özetle; davacıların kötüniyetli, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu kadar maddi gerçeklere de ters düşen davasının kabulünün mümkün olmadığını, öncelikle, dava şartı zorunlu arabuluculuk kanun yoluna başvurulmadan dava açılmış olup esasa girmeden dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkil şirketin ticari sicil kayıtları ile ortaklık yapısı belli olup bu hususun ihtilaf konusu olmadığını, davacıların takibe konu senedin zorla imzalatıldığı, davalı şirkete borçlarının olmadığı yönündeki iddialarına gelince de, takibe konu bono da iddia edildiği gibi zorla değil, 18.02.2020 tarihli protokol gereği ödeme amacı ile davacılar tarafından müvekkil şirkete verildiğini, müvekkil şirket müdürü olan davacılardan … tarafından sebep olunan açık nedeniyle, açık miktarı taraflarca kabul edilen 151.500-USD lik senet de davacılar tarafından 18.02.2020 tarihli protokol ekinde imzalanarak ödeme aracı olarak müvekkil şirkete verildiğini, serbest irade ve protokol hükmü gereği alınan takibe konu senet, davacılardan …’nın suç teşkil edecek şekilde stok açığına sebep olması nedeniyle ve diğer davacının da borca katılma şeklindeki sözleşme hükmü karşılığı borcun ödenmesi amacıyla alınmış olan bir senet olduğunu, yine; müvekkil şirket şirket müdürü olan davacılardan … tarafından müvekkil şirket alacağının hukuka aykırı bir şekilde şahsi olarak kullanıldığını, bu nedenle sözkonusu protokolün 1. maddesinde, davacı … tarafından şahsi olarak kullanılan ve miktarı taraflarca kabul edilen şirket alacağının ödenmesi amacıyla 243.000-USD’ lik senet davacılar tarafından 18.02.2020 tarihli protokol ekinde imzalanarak ödeme aracı olarak müvekkil şirkete verildiğini, sayın mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 18.02.2020 tarihli protokol hükümlerine göre değerlendirilmesi gerektiğini, tarafların her türlü irade fesadından ari olarak sözkonusu protokolü imzaladıklarını, protokolün ve alınan senedin baskı ve tehdit altında alındığına ilişkin usulüne uygun hiçbir delil olmadığını, davacıların protokol gereği ödeme amacıyla alınan senedi de ödemediklerini, açıklanan nedenlerle; dava konusu senet ile ilgisi olmayan diğer iddiaları da kabul etmediklerini, davanın reddi ile kötüniyetli davacılar hakkında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile ücret-i vekâletin davacı taraflara tahmiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; ”…Asıl ve birleşen mahkememizin 2020/472 Esas sayılı dava dosyasındaki davaların reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; menfi tespit davalarında ispat yükünün alacağı olduğunu iddia eden davalı tarafta olduğunu ancak davalının alacağını ispat edemediğini, davaya konu senetler üzerinde, “nakden” ibaresi bulunmakta olup söz konusu ibarenin, borçluya verilen bir nakdi paranın karşılığı olarak işbu senedin alındığına karine olduğunu, oysa ki; davalı şirket tarafından müvekkillerine herhangi bir para verilmediğini, kaldı ki, müvekkilleri ile davalı şirket arasında herhangi bir ticari ilişkinin de bulunmadığını, davalı şirket vekilince de, dosyaya sunmuş olduğu dilekçe ve beyanlarında, böyle bir paranın verilmediği, taraflar arasında ticari ilişkinin bulunmadığının da ikrar edildiğini, akabinde işbu davada iddiasını değiştirerek söz konusu senetlerin 18.02.2020 tarihli protokolün karşılığı olarak alındığını beyan ettiğini, 18.02.2020 tarihli protokol içeriğinin doğru olduğunun, davalı şirket tarafından ispat edilemediğini, söz konusu protokol ve senetlerin müvekkillerine zorla imzalattırıldığı yönündeki beyanları saklı kalmak kaydı ile; bir an için hiçbir zorlama, baskı ve tehdit olmadan taraflar arasında böyle bir protokolün imzalandığı ve bu protokole göre de davaya konu senetlerin verildiği varsayılsa bile, protokolde yazan hususların doğru olup olmadığının, tereddüde mahal vermeyecek şekilde ispatı gerektiğini, söz konusu protokolün (1) numaralı bendinde, “şirket alacağının şirket müdürlüğünde imza yetkisi olan müvekkil … tarafından şahsi olarak kullanması nedeniyle şirket alacağı olarak kabul edilen 243.000-USD karşılığı olarak senet verdiği”nin yazılı olduğunu, şirket kuruluş sözleşmesine göre; …’nın ilk üç yıl için …, …’dan herhangi birisiyle müştereken atacakları imza ile şirketi temsile yetkili kılındığını, dolayısıyla müvekkili …’ın tek başına imza yetkisi bulunmadığını, kaldı ki; …’nın şirkete ait herhangi bir belgede (fatura, irsaliye, alım-satım sözleşmesi, banka talimatları, banka kayıtları vs.) imzası bulunmadığını, tek başına imza yetkisi dahi bulunmayan ve şirkete dair hiçbir belgede imzası bulunmayan müvekkili …’ın, şirkete ait bir alacağı, nasıl şahsı adına kullanabildiğinin açıklanması gerektiğini, bu hususun dahi, söz konusu protokolün ve senetlerin tehdit ile imzalatıldığının açık kanıtı olduğunu, davaya konu 151.500-USD lik senedin, protokolde belirtildiği üzere, yapılacak sayım neticesinde şirkette stok eksikliği çıkması halinde çıkacak miktarın ödenmesinin teminatı olarak alındığının açıklıkla belli olduğunu ancak, şirkette böyle bir sayım yapılmadığını, herhangi bir stok eksikliğinin bulunup bulunmadığının belli olmadığını, kaldı ki böyle bir açık var ise bu açıktan müvekkili …’ın sorumlu olup olmadığının da belli olmadığını, protokolde çıkacak açıktan …’ın sorumlu olduğuna dair beyanın dahi bu protokolün tehdit ile imzalatıldığının açık kanıtı olduğunu, böyle bir eksiklik çıkması halinde çıkacak açığın teminatı olarak davaya konu bu senet verilmiş iken işbu senet alacağı yönünden, Mahkemece ticari defter ve kayıtlarda hiçbir inceleme yapılmadan, gerçekte böyle bir eksiklik olup olmadığına dair maddi vakıalar ortaya konulmadan, borçlu olmadıklarının tespiti amacıyla açılan menfi tespit davasının reddine karar verilmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, söz konusu protokolde, yapılacak sayım neticesinde böyle bir açık çıkar ise bu açıktan müvekkili …’ın sorumlu olduğunun yazıldığını, tek başına imza yetkisi dahi bulunmayan ve şirkete dair hiçbir belgede imzası bulunmayan müvekkili …’ın, şirket stoklarında çıkabilecek eksiklikten nasıl sorumlu olacağının da davalı şirket tarafından açıklanması gerektiğini, zira davalı şirketin ürün alımlarının aynı zamanda … şirketinin de ortağı olan imza yetkisine sahip …’nun sahibi bulunduğu … AŞ.’den yapıldığını, yine şirketin tüm gelir ve giderleri, banka kayıtları, mal alım ve satım işlemleri, davalı şirketin birlikte imza yetkisine sahip … ve … imzaları ile yapıldığını, şirket kayıtları incelendiğinde bu hususun ortaya çıkacağını, söz konusu alımların, imza yetkisine sahip …’nun sahibi olduğu … isimli firmadan alınıyor iken stok eksikliğinin sebebi olarak müvekkili …’ın gösterilmeye çalışıldığını, yine, hali hazırda … firmasından alınan ürünlerin alım fiyatından daha düşük fiyatlar ile satılarak davalı şirketinin zarar etmesine neden olunduğunu, nitekim şirketin kuruluş tarihinden (03.09.2019) 31.12.2019 tarihine kadar geçen 4 aylık süreçte şirketin 2.000.000-TL. kar ettiğini, şirketin yıl sonu kar paylarının ortaklara ödenmesinin davalı şirketin, müvekkillerinin kızı ve kardeşi … dışındaki diğer hissedarlar tarafından engellendiğini ve akabinde şirketin yarı hissesine sahip …’nin annesi ve ağabeyi olan müvekkillerinin, zorla imzalattırılan senetler ile şirkete borçlanmalarının sağlandığını, şikayete konu senetler müvekkillerine imzalattırıldıktan sonra müvekkillerinin şirkete girmelerinin engellendiğini, şirketin zarar etmesine yönelik işlemler yapmalarının önünün açıldığını, bu hususun şirket kayıtlarının incelenmesi neticesinde ortaya çıkacağını, şirket kayıt ve belgeleri incelendiğinde, şirket alacaklarının …’nun şahsi hesaplarına ve … firmasına aktarıldığının da ortaya çıkacağını, tüm bu sebeplerle, davalı şirketin ticari defterleri, kayıt ve belgeleri ile stok durumunun bilirkişi marifeti ile incelenerek davalı şirket ortaklarının beyan ettiği doğrultuda malın eksik olup olmadığının, eksik mal var ise bu malın değerinin ve stok eksikliğinden müvekkillerinin sorumlu olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği beyan edilmesine rağmen, Mahkeme tarafından bu hususta hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadığını, söz konusu protokolün (5) numaralı bendinde, Müvekkili …’ın alacağı olarak kabul edilen 70.000-USD.nin senet bedellerinden mahsup edileceği açıklıkla yazılı iken, Yerel Mahkemece işbu alacağın muaccel olmaması nedeniyle takas ve mahsup taleplerinin reddine karar verilmiş olmasının da hukuka aykırı olduğunu, 18.02.2020 tarihli protokol ve davaya konu senetlerin, müvekkillerine tehdit, baskı ve korku yaratmak suretiyle zorla imzalattırıldığını, bu iddiaları ile ilgili olarak da İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na, davalı şirket yetkilileri hakkında “tehdit, darp, senedin yağması ve dolandırıcılık suçlarını işledikleri iddiası ile suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkili … yönünden hukuken geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunmadığını, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını inceletmekten imtina ettiğini, davalı şirketin imza yetkisine sahip yetkililerinin yegane amacının, müvekkillerine ait malvarlığını elde etme gayreti içinde olmaları olduğunu belirterek öncelikle tehir-i icra talepleri değerlendirilerek, açılmış olan İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5582 E. ve İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5583 E. sayılı dosyaları yönünden taraflarına tehir-i icra kararı verilmesine, kararın ortadan kaldırılmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen dava; kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespiti, takas mahsup talebi istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece asıl dava ve birleşen davanın reddine karar verilmiş olup, karar davacılar vekilince istinaf edilmiştir.
Somut olayda, davalı vekilince dosyaya sunulan ve davacı tarafça imzası inkar edilmeyen 18/02/2020 tarihli protokolde, davalı şirket alacağının şahsi olarak … tarafından kullanılması nedeniyle 243.000,00-USD’ lik miktarının davacı … tarafından, davalı şirkete 01/06/2020 tarihli senet karşılığı ödenmesine, davalı şirketin depo sayımında tespit edilen depo açığının 151.500,00-USD miktarının davacı … tarafından davalı şirkete 01/06/2020 tarihli senet karşılığı ödenmesine, davacı … tarafından şirkete yapılan ödemeleri karşılığı 415.208,00-TL nin 70.000,00-USD’ ye çevrilerek davacılar tarafından davalı şirkete verilen 01/06/2020 tarihli senet bedellerinin ödenmesinde mahsup edilmesinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2020/7028 Esas sayılı takip dosyasının tetkikinde; davacı … tarafından davalı … A.Ş. aleyhine toplam 71.841,10-USD üzerinden takip başlatıldığı görülmüştür.
İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5582 Esas sayılı takip dosyasının tetkikinde; davalı …AŞ tarafından davacılar … ve … aleyhine 243.000,00-USD bedelli senede dayalı olarak toplam 245.428,67-USD üzerinden takip başlatıldığı görülmüştür.
İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5583 Esas sayılı takip dosyasının tetkikinde; davalı … A.Ş. tarafından davacılar … ve … aleyhine 151.500,00-USD bedelli senede dayalı olarak toplam 153.014,17-USD üzerinden takip başlatıldığı görülmüştür.
Dosyanın incelenmesinde; 243.000-USD bedelli, 01.06.2020 vadeli bonoya dayalı olarak davalı tarafından İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5582 E. sayılı dosyasında icra takibi başlatılmış, takip nedeniyle davacılar tarafından, borçlu olmadıklarının tespiti talebiyle, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/471 E. sayılı dosyası ile menfi tespit davası açılmış; 151.500-USD. bedelli, 01.06.2020 vadeli bonoya dayalı olarak davalı tarafından İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2020/5583 E. sayılı dosyasında icra takibi başlatılmış,takip nedeniyle davacılar tarafından borçlu olmadıklarının tespiti talebiyle İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/472 E. sayılı dosyası ile Menfi tespit davası açılmış, dava dosyaları arasındaki irtibat nedeniyle davalar birleştirilerek birlikte görülmüştür.
Her ne kadar davacı tarafça asıl ve birleşen dava dosyalarında davaya konu edilen davacı …’nın keşideci ve …’nın kefil olarak imzalayıp, davalı şirkete verdikleri takibe konu edilen 01/06/2020 vade tarihli 243.000,00-USD bedelli bono ile 01/06/2020 vade tarihli 151.500,00-USD bedelli bononun, davalı şirket yetkililerince zor kullanılarak müvekkillerinden alındığı iddia edilmiş ise de, protokol düzenleme tarihi ve dava tarihi nazara alındığında aradan uzunca bir zaman geçmesine rağmen davacılar tarafından davalı şirket yetkilileri hakkında dava tarihinden önce suç duyurusunda bulundukları yönünde iddialarının da bulunmadığı gibi, davacı tarafın iş bu iddiasını ispata yönelik herhangi bir delil sunmadığı, yine kayıtsız şartsız borç ikrarına haiz kambiyo senedi vasfındaki bono bedellerinin ödendiği iddia ve ispat edilmediği gibi, davacıların dosyaya sunulu protokole içerik ve imza yönünden itirazlarının bulunmadığı; aksine, davalı tarafça dosyaya sunulan 18/02/2020 tarihli protokolde davalı şirket yöneticiliği yapan davacı …’nın görev yaptığı dönem içerisinde, şirket deposunda yapılan sayım sonucu çıkan açığın kapatılması karşılığı ve davalı şirket alacağının şahsi olarak … tarafından kullanılması nedeniyle düzenlenmesine kararlaştırılan iki ayrı bononun davacı tarafından keşide edilerek davalı şirkete verildiği; diğer taraftan davacıların baskı altında imzalattırıldığını iddia ettikleri protokol uyarınca düzenlenerek davacı …’ya teslim edilen bonoya dayalı olarak da davacı tarafından davalı aleyhine genel haciz yoluyla takip başlatıldığı ve söz konusu takibe konu protokol ile belirlenen alacak yönünden takas ve mahsup talep edildiği anlaşıldığından davacıların itirazlarının reddi gerekmiştir. Davacılar her ne kadar protokol uyarınca davacı …’ya ödenmesine karar verilen tutar yönünden takas ve mahsup talebinde bulunmuşlar ise de, söz konusu protokolün 5. maddesinde tarafların kararlaştırdıkları ödeme şartına göre mahkemenin bu hususa ilişkin karar gerekçesi usul ve yasaya uygun olmakla davacıların bu yöne ilişkin itirazlarının reddi gerektiği anlaşılmıştır.
Kabule göre de; davalı cevap dilekçesi ile asıl dava ve birleşen davada davacı aleyhine kötüniyet tazminatı verilmesini talep etmiş ise de, mahkemece bu hususta değerlendirme yapılmadığı, söz konusu talebe ilişkin olarak hüküm tesis etmediği anlaşılmış ise de, karara karşı bu yönden istinaf itirazı bulunmadığından ve kararı istinaf eden tarafın sıfatına göre esasa etkili olmamakla bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacılar vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2021 tarihli 2020/471 Esas ve 2021/1038 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken istinaf karar harcı peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 20/10/2022