Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/473 E. 2022/563 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/473
KARAR NO : 2022/563

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/12/2021 tarihli ek karar
NUMARASI : 2021/304 D.İş Esas – 2021/304 D.İş Karar
TALEP : İhtiyati Hacze İtiraz
BAM KARAR TARİHİ : 31/03/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 31/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/12/2021 ek karar tarihli 2021/304 D.İş Esas ve 2021/304 D.İş Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
İhtiyati hacze itiraz eden … vekili itiraz dilekçesinde özetle ; mahkemece verilen ihtiyati haciz kararının İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2021/9949 Esas sayılı dosyası ile icra takibine konulduğunu ve uygulandığını, ihtiyati haczin koşulları oluşmamış olup müvekkil bakımından işbu ihtiyati haciz kararı hukuka aykırı olduğunu, 15.01.2010 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, …’in sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı minibüste yolcu olarak seyahat eden … araç içerisinde yaralandığını, … tarafından, kaza tarihinde … plaka sayılı aracın ZTMM sigortasının bulunmadığından bahisle İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/162 E. Sayısı ile …’na karşı maddi tazminat istemli dava açıldığını, yapılan yargılama neticesinde davaya konu kazanın gerçekleşmesinde dava dışı yaya …’ÜN %75, sürücü …’ün %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, 2018/1096 karar sayısı ile de davanın kısmen kabulüne karar verildiği, işbu karar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2019/537 E., 2021/437 sayılı istinaf talebinin reddi kararı ile kesinleştiğini, davacı …, ilamı Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/13837 sayılı dosyası ile takibe koyduğu ve 22.04.2021 tarihinde … icra dosyasına 84.301,87-TL ödeme yapıldığını ve ödediği tutar olan 84.301,87-TL için araç işleteni olarak müvekkili ve araç sürücüsü …’ün mal varlığına ihtiyati haciz konulmasını talep ettiğini ve karar verildiğini, … nın ödediği tutarın tamamı için müvekkile rücu etmesinin mümkün olmadığını, alacaklıyı tatmin eden borçlu fazladan ödediği miktarın rücu hakkının tamamını diğer müteselsil borçluların yalnızca birinden talep edemediği, her bir borçlu iç ilişkide sadece kendine düşen paydan sorumlu olduğunu ve ancak sürücüsünün kusuru oranında olacağını, müvekkilin söz konusu kaza nedeniyle ödenen tazminata ancak kusuru oranında katlanması gerekmekte olup ödenen meblağın tamamı için verilen ihtiyati haciz kararı hukuka aykırı olduğunu, müvekkilin banka hesaplarına ve araçlarına haciz konulduğunu, müvekkilin işbu ihtiyati haciz kararı nedeniyle zarara uğradığını ve uğramaya devam ettiğini, banka hesaplarına konulan haciz nedeniyle vadesi gelen borçlarını ödeyemeyecek duruma geldiğini, bu nedenlerle, iş bu itirazlarımızın kabulü ile ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa karşı yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İhtiyati hacze itiraz eden … vekili itiraz dilekçesinde özetle ; Mahkemenizce ihtiyati tedbir kararı verildiği ve müvekkili …’in sahibi olduğu … plakalı aracın trafik tescil kaydına ve çeşitli bankalarda bulunan hesaplarına ihtiyati haciz konulduğunu, tedbir kararının dayanağı olarak esas alınan İstanbul 15 Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/162 E.-2018/1096 K. Sayılı kararda müvekkilinin taraf olmadığını, müvekkili hakkında söz konusu kazayla ilgili olarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010/18009 E. ve 2010/13543 K. Sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, yine kazada yaralanan ve …nın ödeme yaptığı …’nın müvekkili ve araç sahibi aleyhine İzmir 13.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/404 E. Sayılı dosyası ile açmış olduğu manevi tazminat davasında yargılama sırasında dosya kusur incelemesi raporunda müvekkile hiçbir kusur atfedilmediğini, dava dışı yaya …’ün %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu kanaatine varıldığını, müvekkiline ve araç sahibi aleyhine açılan iş bu hukuka aykırı davanın reddi ile sonuçlandığını, İzmir 13.Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.12.2015 tarih,2014/404E. Ve 2015/448K. Sayılı kararı 22.01.2016 tarihinde kesinleştiğini, …, zarar görene ödediği bedeli kusursuz müvekkilinden tahsil etmek amacıyla bir şekilde adaleti de yanıltarak yargılamayı gerektiren ve likit olmayan söz konusu bedel için bu haksız ve hukuka aykırı İhtiyati haciz kararını aldığını ve uygulamaya koyduğunu, Davacının rücu hakkının bulunup bulunmadığı ve rücu edebileceği miktarın belirlenmesi, yargılamayı ve bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektirdiğinden (alacak likit olmadığından) ihtiyati haciz kararı verilmesi de doğru olmadığını, müvekkilin dinlenmeden gıyabında böyle bir karar alınması yasal olmadığını, menfaati ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde ihtiyati haczin dayandığı sebeplere veya teminata itiraz edebildiğini, bu sebeplerle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını ve lehine yargılama giderleri ile vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “… İhtiyati hacze itirazların reddine,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
İhtiyati hacze itiraz eden … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili …’in … plaka sayılı aracın şöförü iken 15.01.2010 tarihinde meydana gelen kazada dava dışı yaya … aniden aracın önüne atladığını ve müvekkilinin yayaya çarpmamak için ani fren yapmak zorunda kaldığını, o sırada araçta yolcu olarak seyahat eden …’nın yaralandığını, öncelikle müvekkili hakkında söz konusu kazayla ilgili olarak İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/18009E.ve 2010/13543K. Sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, bunun üzerine … plakalı araçta seyahat eden ve yaralanan …’nın, müvekkili ve araç sahibi aleyhine İzmir 13.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/404E. Sayılı dosyası ile manevi tazminat davası açtığını, ancak yapılan yargılamada aldırılan 03.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda 15.01.2010 tarihinde meydana gelen kazada … plakalı araç sürücüsünün müvekkili …’in kusurlu olmadığını, kazanın meydana gelmesine sebep olan …’ün ise tam ve asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, bu rapora davacı yanın itirazı üzerine dosya Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderildiğini, Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi’nin 24.11.2015 tarih ve 10899 sayılı raporu ile 15.01.2010 tarihinde meydana gelen kazada … plaka sayılı araç sürücüsü müvekkilinin kusursuz, dava dışı yaya …’ün ise %100 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiğini, İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi 10.12.2015 gün ve 2015/448 sayılı kararı ile davanın reddine karar verdiğini, kararda ret gerekçesinin “dava dışı yaya …’ün ilk geçiş hakkının araçlara ait olduğu yol kesiminden kontrolsüz bir şekilde geçmeye çalışarak davalı sürücünün ani fren yapmasına ve dolayısıyla kazaya sebebiyet vermiş olması nedeni ile asli ve tam kusurlu olduğunun, adli tıp raporu ve dosya kapsamından anlaşılmakla davalı … plakalı minibüs sürücüsü …’in kusurunun olmadığı bu nedenle araç malikinin de davalı minibüs sürücüsünün kusurunun olmadığı, tazminattan da sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından” olarak açıklandığını, bu kararın da 22.01.2016 tarihinde kesinleştiğini, bu kez …’nın … karşı açmış olduğu İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/162 E. Sayılı dosyasından yapılan yargılamada; 15.01.2010 tarihinde meydana gelen kazada müvekkilinin kullandığı araçta yolcu olarak seyahat eden davacı …’nın meydana gelen trafik kazasında yaralandığını, dosyada yer alan bilirkişi raporuna göre araç sürücüsü müvekkilinin bu kaza nedeniyle %25 oranında, kazaya sebep olan dava dışı yaya …’ün ise %75 oranında kusurlu oluğunu ve kaza tarihinde … plakalı aracın ZTMM sigortasının bulunmadığından bahisle davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kazada yaralanan davacı …’nın %24,2 oranında maluliyetinin olduğunu, davalı …’nın sorumluluğunun araç şoförünün kusuru oranıyla sınırlı olacağı da gözetilerek maddi tazminat isteminin kısmen kabul edildiğini, bu kararın, istinaf denetiminden de geçmekle kesinleştiğini ve …’nın, davacıya Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/13837 sayılı dosyası vasıtasıyla ödeme yaptığını, davacı …’nın ihtiyati haciz talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, öncelikle davacı …’nın, dava dışı üçüncü kişi …’ya ödeme yaptığı Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/13837 sayılı dosyasının dayanağının ilamı veren İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/162 E. Sayılı dosyasına konu davanın açıldığı tarihin 20.02.2017 olduğunu, bu davanın açıldığı tarih itibariyle İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/404 E.,2015/448 K. Sayılı dosyasının kesinleştiğini, … plaka sayılı araç sürücüsü müvekkilinin kusursuz olduğuna dair kesin hüküm olduğunu, bu nedenle, davacı …’nın, araç sürücüsü müvekkilinin ve işleten olarak davalı araç sahibinin dava konusu olayda %25 oranında kusurlu olduğundan bahisle dava dışı üçüncü kişiye yapmış olduğu ödeme nedeniyle müvekkile rücu etmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki davacı …’nın, Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/13837 sayılı dosyası’na yapmış olduğu ödeme için müvekkiline İzmir 15. İcra Müdürlüğü’nün 2021/9949E.sayılı dosyası ile rücu ettiğini ve işbu takibin yasal süresinde borca itiraz ile durduğunu, bunun üzerine …. 2021/321E. Sayılı dosya ile İzmir15. Asliye Hukuk Mahkemesinde itirazın iptali davası açtığını ve söz konusu davanın halen derdest olduğunu, her ne kadar İhtiyati Hacze itirazın reddine dair gerekçeli kararda “İhtiyati hacze itiraz İİK’nın 265. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddede itiraz sebepleri sınırlı olarak sayılmıştır. Bu maddeye göre; borçlu, kendisi dinlenmeden verilen ihtiyatı haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı itiraz edebilecektir.Ancak somut olayda bu sebeplerden birine dayanılmamıştır “demişse de tam olarak sebep unsuru yönüyle itirazlarının kabulünün gerektiğini, hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı varken ve bu karar ile kusursuzluğu kesin bir şekilde hüküm altına alınmışken daha sonraki bir tarihte kendisinin tarafı olmadığı bir davada yokluğunda kendisine izafe edilen %25’lik kusur oranını kabule imkan olmadığını ve hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay’ın ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için tam bir ispat olmasa da yaklaşık bir ispatın varlığının aranması gerektiği görüşünde olduğunu, oysa somut yargılamada karşı taraf ihtiyati haciz istemiş bu istemine dayanak olarak da İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/162 E. Sayılı dosyasını ve bu dosya sonucu sigortalıya yapılan ödemeyi sunduğunu, oysa bu yargılamadan çok önceki tarihte müvekkilinin kusursuzluğuna dair kesin hüküm mevcut olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin ihtiyati hacze itirazın reddine ilişkin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
İhtiyati Hacze İtiraz eden … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ihtiyati haciz talebinin dayanağı olan İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/162 E. sayılı dosyasından yapılan yargılamada; 15.01.2010 tarihinde meydana gelen kazada müvekkilinin 1/2’sine malik olduğu … plaka sayılı araçta yolcu olarak seyahat eden davacı …’nın meydana gelen trafik kazasında yaralandığını, dosyada yer alan bilirkişi raporuna göre araç sürücüsü …’in işbu kaza nedeniyle %25 oranında, kazaya sebep olan dava dışı yaya …’ün ise %75 oranında kusurlu oluğunu ve kaza tarihinde … plakalı aracın ZTMM sigortasının bulunmadığından bahisle davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kazada yaralanan davacı …’nın %24,2 oranında maluliyetinin olduğunu, davalı …’nın sorumluluğunun araç şoförünün kusuru oranıyla sınırlı olacağı da gözetilerek maddi tazminat istemininin kısmen kabul edildiğini, bu kararın, istinaf denetiminden de geçmekle kesinleştiğini ve …’nun, davacı …’ya Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/13837 sayılı dosyası vasıtasıyla ödeme yaptığını, davacı …’nın, Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/13837 sayılı dosyası’na yapmış olduğu ödeme tutarı olan 84.301,87-TL ihtiyati haciz talebinde bulunduğunu, yerel mahkemede ihtiyati haciz kararı verdiğini, ihtiyati haciz kararının hukuka aykırı olduğunu, davaya konu 15.01.2010 tarihinde meydana gelen kazada … plaka sayılı araçta yolcu olarak seyahat eden ve kazada yaralanan yolcu …’nın, İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/404 E. Sayılı dosyası ile müvekkili … ile araç sürücüsü … aleyhine 19.09.2014 tarihinde manevi tazminat davası açtığını, İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/404 E. Sayılı dosyasından aldırılan 03.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda; 15.01.2010 tarihinde meydana gelen kazada … plaka sayılı araç sürücüsü …’in kusurlu olmadığını, kazanın meydana gelmesine sebep olan …’ün ise tam ve asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, bu rapora davacı yanın itirazı üzerine dosya Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderildiğini, Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi’nin 24.11.2015 tarih ve 10899 sayılı raporu ile 15.01.2010 tarihinde meydana gelen kazada … plaka sayılı araç sürücüsü …’in kusursuz, dava dışı yaya …’ün ise %100 oranında kusurlu olduğu tespit edildiğini, İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10.12.2015 gün ve 2015/448 sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiğini, davacı …’nın, dava dışı üçüncü kişi …’ya ödeme yaptığı Ankara 26. İcra Müdürlüğü’nün 2018/13837 sayılı dosyasının dayanak ilamı veren İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/162 E. Sayılı dosyasına konu davanın açıldığı tarihin 20.02.2017 olduğunu, bu davanın açıldığı tarih itibariyle İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/404 E -2015/448 K. Sayılı dosyasının kesinleşmiş olduğunu, … plaka sayılı araç sürücüsü …’in kusursuz olduğuna dair kesin hüküm olduğunu, bu nedenle, davacı …’nın, araç sürücüsü davalı …’in ve işleten olarak müvekkilinin davaya konu olayda %25 oranında kusurlu olduğundan bahisle dava dışı üçüncü kişiye yapmış olduğu ödeme nedeniyle müvekkiline rücu etmesinin mümkün olmadığını, istinaf taleplerinin kabulü ile ihtiyati hacze itirazın reddine ilişkin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; İhtiyati hacze itiraz istemine ilişkindir.
Mahkemece; itirazların reddine karar verilmiş olup, karar itiraz eden/karşı taraflar vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Somut olayda; davacı …nın 15.01.2010 tarihli kazada zarar görenler için hak sahiplerine 86.477,77TL tazminat ödemesi yaptığı, ödediği bu tutarın kazaya karışan … plakalı aracın maliki olan karşı taraf … ve aracın sürücüsü …’ den rücuen tahsili amacıyla ihtiyati haciz talep ettiği, mahkemece 16/09/2021 tarihli ve 2021/304 D.İş esas – 2021/304 D.İş karar sayılı kararı ile % 15 teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verildiği, karşı taraflar vekillerinin bu karara itiraz ettikleri ve mahkemece duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda 02/12/2021 tarihli ek karar ile itirazların reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK.’nun 257-(1) maddesi hükmü uyarınca, kural olarak rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu için ihtiyati haciz talebinde bulunabilir. Ancak, aynı maddenin 2. fıkrasında yer alan koşullardan birinin varlığı halinde henüz vadesi gelmemiş bir para alacağı içinde ihtiyati haciz talebinde bulunmak mümkündür. Bu koşullar ise şu şekilde düzenlenmiştir;
“ 1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa,
2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa.”
Anılan Yasa’nın 258. maddenin 1. fıkrası uyarınca; “…Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur…” Bu hükme göre, alacaklı alacağının varlığı ile birlikte alacağın vadesinin geldiğini veya alacağının vadesi gelmemişse, İİK.’nın 257-(2) hükmündeki sebeplerin varlığı hakkında mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermek zorundadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü; hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak, kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’unda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış; ayrıca, burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı, vurgulanmak istenmiştir.
Bu açıklamalara göre; aynı kazaya ilişkin olarak zarar gören … tarafından karşı taraflar aleyhine açılan manevi tazminat davasının görüldüğü İzmir 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2014/404 esas sayılı dosyasında alınan İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesinin 24/11/2015 tarihli kusur raporuna göre, kazanın meydana gelmesinde sürücü …’ in kusursuz olduğunun tespit edildiği ve kararın 22/01/2016 tarihinde kesinleştiği, kazaya ilişkin yapılan ceza soruşturması sonucunda sürücü … hakkında İzmir C. Başsavcılığının 2010/18009 soruşturma sayılı dosyasında kusursuz olduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği, ayrıca kazaya karışan karşı taraf …’ ın maliki olduğu … plakalı aracın 11/09/2009-2010 dönemini kapsayan … A.Ş tarafından düzenlenmiş 10005275/0 nolu ZMM sigorta poliçesinin sunulduğu ve bu hususlarda araştırma yapılmadığı anlaşılmakla; ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için gerekli olan yaklaşık ispat olgusunun olayda gerçekleşmediği görüldüğünden itirazların kabulü ile ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, yanlış ve yanılgılı değerlendirme ile itirazların reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; ihtiyati hacze itiraz edenler vekillerinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kabulü ile, yeniden yargılama yapılmasını gerektiren bir husus bulunmadığından yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İhtiyati hacze itiraz eden … ve … vekillerinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/12/2021 tarihli 2021/304 D.İş Esas ve 2021/304 D.İş Karar sayılı ek kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
a-İhtiyati hacze itiraz edenler … ve … vekillerinin itirazlarının kabulüne; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/09/2021 tarihli 2021/304 D.İş Esas ve 2021/304 D.İş Karar sayılı ihtiyati HACİZ KARARININ KALDIRILMASINA,
b-İhtiyati hacze itiraz edenler kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden 1.405,00-TL vekalet ücretinin ihtiyati haciz talep edenden alınarak ihtiyati hacze itiraz edenlere verilmesine,
c-İhtiyati haciz talep edenin yaptığı masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
d-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde mahkemesince ilgilisine iadesine,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-İhtiyati hacze itiraz eden davalıların yatırmış olduğu 80,70-TL’şer istinaf karar harcının istek halinde kendilerine ödenmesine,
b-İhtiyati haciz itiraz edenlerin ayrı ayrı yaptığı 220,70 TL istinaf başvuru harcı olan istinaf yargılama giderinin ihtiyati haciz talep edenden alınarak istinaf edenlere ayrı ayrı verilmesine,
c-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf edenler yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
d-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; 6100 sayılı HMK’nun 362-(1)-f) maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 31/03/2022