Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/468 E. 2022/502 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/468
KARAR NO : 2022/502

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2021
NUMARASI : 2021/111 Esas – 2021/971 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 23/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/03/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/12/2021 tarihli 2021/111 Esas – 2021/971 Karar Sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nun , 12.07.2020 tarihinde Kuşadası mevkiinde yaya olarak bulunduğu sırada … plakalı aracın kendisine çarpması sonucu yaralanmalı bir trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin söz konusu kazada kusurunun bulunmadığını, kaza sonrasında hastaneye sevk edildiğini ve muayene olduğunu, tedavi gördüğünü, müvekkilinin kürek kemiğinde kırılma meydana geldiğini, tedavilerinin devam ettiğini, tüm bunların devam ettiği süreçte kaza ve tedaviler sebebiyle müvekkilinin geçici iş göremez duruma geldiğini, bu açıdan da maddi kayıpları olduğunu, 28.07.2020 tarihinde davalılardan … Genel Müdürlüğü’ne kazayla ve müvekkilinin zararlarıyla ilgili ihbaren ve ihtaren yazı gönderildiğini, bu yazının davalıya 30.07.2020 tarihinde ulaştığını, 15 günlük cevap verme süresi bittiği halde cevap verilmediğini, adı geçen şirketten müvekkilinin tedavi giderleri, geçici iş göremezlik ödeneği, maddi zararları 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu gereği poliçe kapsamında istendiğini, fakat sigorta şirketinden bir dönüş olmadığını, müvekkilinin, 6102 sayılı kanundan kaynaklanan Zorunlu Arabuluculuk yoluna başvurduğunu, 05.10.2020 tarihli 2020/4144 Başvuru 2020/99491 Dosya numaralı Arabuluculuk dosyasında yetki itirazı sebebiyle Adana 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 2020/1121 Esas 20202/1081 Esas sayılı karar ile yetki itirazının kabulü ile dosyanın Kuşadası Adliyesi Arabuluculuk Bürosuna iadesine 06/11/2020 tarihinde karar verdiğini, bunun üzerine 16.11.2020 tarihinde taraflarınca müvekkili … adına Adana Adalet Komisyonu Arabuluculuk Bürosuna başvurularak Kuşadası Adalet Komisyonu tarafından hazırlanan arabulucular listesinden bir arabulucu görevlendirilmesi talep edilmiştir. 17.11.2020 tarihinde arabuluculuk süreci başlamıştır. Uyuşmazlık konusunun müvekkilinin geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle; maddi tazminat, geçici iş göremezlik tazminatı ve kalıcı iş görmezlik tazminatı, tedavi giderleri, bakıcı giderleri olduğunui taraflar müzakereler sonucunda anlaşmaya varamadıklarını, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün tamamen kusurlu olup doğan zararın davalıların karşılaması gerektiğini, 12/07/2020 tarihinde Kuşadası Trafik Denetleme Büro Amirliği tarafından düzenlenen Ölümlü/Yaralamalı Trafik Kazası Tespit Tutanağında “….Bu kazanın oluşumunda … plakalı araç sürücüsü …’ın KYTK 52/1B maddesi (araçların hızını yol, trafiğin gerekli şartlarına uydurmamak ) kuralını ihlal ettiği ayrıca yaya …’nun herhangi bir kusurunun olmadığı kamera görüntülerinden anlaşılmıştır….” ifadelerinin yer aldığını, Zorunlu Trafik Sigortasında sigortacının, KTK. nun 91. maddesiyle, işletenin aynı yasanın 85/1. maddesinde öngörülen hukuki sorumluluğunu üzerine aldığını, anılan maddeye göre ise, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına sebep olursa, işletenin bu zarardan sorumlu olacağının hükme bağlandığını,Karayolları Trafik Kanunu’nun 85.maddesine göre yine aynı Kanunun 3.maddesindeki tanıma göre aracın sahibi olan …’ın sahibi olduğu aracın kural olarak işleteni de kabul edildiğinden trafik kazası nedeniyle tazminat sorumluluğu olduğunu, bu sebeple müvekkilinin maddi manevi zararlarını, tedavi masraflarını, geçici ve kalıcı iş göremez duruma gelmesi sebebiyle yaşadığı kazanç kaybını karşılaması gerektiğini, Karayolları Trafik Kanunu’nun 91.maddesine göre trafik kazasına karışan aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasını yapan … Şirketi poliçede belirlenen bedel kadar müvekkilinin zararlarından sorumlu olduğunu, nitekim Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 19.12.2018 tarihli 2016/4069 E.- 2018/12504 K. sayılı ilamında da söz edildiği gibi sigorta şirketi kaza nedeniyle oluşan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, müvekkilinin kaza tarihinden itibaren, yaşamış olduğu bu kaza sebebi ile bozulan vücut bütünlüğünü tedavi ettirmekle uğraştığını, müvekkilinin kaza sonrasında ameliyat geçirdiğini ve bundan sonrada geçireceğini, beden bütünlüğü ve çalışma yaşamı bozulan müvekkilinin halende depresyonda olduğunu, müvekkilinin devamlı hastaneye tedavi amaçlı gitmek zorunda olduğunu, müvekkilinin geçici ve kalıcı maluliyeti oluştuğunu, davacının bu süreçte bakıma muhtaç hale geldiğini, müvekkilinin maluliyeti nedeni ile maddi zararının da meydana geldiğini, tüm bu nedenlerle davalılardan cismani zarar, geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatı vc tedavi giderlerinin tahsili ile maddi ve manevi tazminat talep ettiklerini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle müvekkili şirketin yokluğunda yapılan işlemleri, tutulan tutanakları, alınan raporları kabul etmediklerini, kazanın oluşumunda davacı tarafın tam kusurlu olduğunu, davacı taraf, karşıdan karşıya geçerken yaya geçidini kullanması gerekirken, kullanmadığını, eğer kazanın meydana geldiği yere 100 m mesafede yaya yolu yok ise bu kere özen yükümlülüğünün gene yayaya ait olduğunu, davacı tarafın geçici ve kalıcı olarak iş göremez hale geldiği, malul olduğu, üçüncü kişinin bakımına ihtiyaç duyduğu iddialarını da kabul etmediklerini, ispat yükünün davacıya ait olduğunu, davacı tarafın SGK tarafından karşılanmış zararları var ise bu zararları tekrardan müvekkilinden talep edebilmesinin mümkün olmadığını, davacının her ne kadar temerrüt tarihinden itibaren faiz talebinde bulunmuş ise de, Karayolları Trafik Kanunun 97. maddesinde zarar görenin dava açmadan önce sigorta kuruluşuna başvurusunun gerekli olduğunun düzenlendiğini, Trafik Sigortası (Yeni)Genel Şartlarının ek 6. Maddesinde ise başvuru sırasında eklenecek belgelerin neler olduğunun yazılı olduğunu, nitekim müvekkili şirketin davacı tarafa eksik evrak ile başvuru yapıldığı yönünde bildirimde bulunduğunu ancak bu eksikliklerin giderilmediğini, bu evrakların müvekkili şirkete iletilmediğinden temerrüt oluşmadığını, dolayısıyla davacının faiz talep edilebilmesinin mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; olaydaki hasar ve kusur durumunu kabul etmediklerini, olayın oluşumunda asıl kusurun davacıya ait olduğunu, davacının maluliyeti, geçici iş görmezliği veya tedavi olma gibi durumunun olmadığını, talep ettiği tazminatın fahiş olduğunu, açılan davanın yerinde olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…Açılan davada Kuşadası 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu, mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla HMK’ nun 114/1-c maddesinde düzenlenen göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde 2 haftalık yasal süre içerisinde talep olması halinde dosyanın görevli ve yetkili Kuşadası 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; uyuşmazlığın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda düzenlenen ticari davalardan olup Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla bakılması gerektiğini, yargılamanın devamı sırasında, Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin Yargı Çevrelerinin Belirlenmesine İlişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile; “Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün, yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemeleri yargı çevrelerinin belirlenmesi teklifine ilişkin 30.06.2021 tarihli ve E.21646783-668/13369 sayılı yazısı görüşülerek; … Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Aydın ilinin mülki sınırları, … Olarak belirlenmesine, İş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına, 07.07.2021 tarihinde karar verildi.” şeklinde, yeni kurulan Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin Aydın ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine karar verildiğini, Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görev alanına giren davada, açılış tarihi itibariyle Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla Kuşadası Asliye Hukuk Mahekemeleri görevli ise de, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gereğince, 01/09/2021 tarihi itibariyle Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Aydın ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine karar verildiğini,tüm bu nedenlerle; Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gereğince, 01/09/2021 tarihi itibariyle Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Aydın ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesi ve uyuşmazlığın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda düzenlenen ticari davalardan olması nedeniyle, dosyanın Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini beyan ederek istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkemenin görevli ve yetkili olduğuna karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1483/1. maddesinde ise sigortacıların diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere faaliyet gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamayacakları belirtilmiş, aynı Kanunun 4/1-a. maddesinde de her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. Kanunun lafzı ve amacı nazara alındığında zorunlu mali mesuliyet sigortalarından doğan uyuşmazlıklarda Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davanın konusunun, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, davalılar arasında ZMM sigortacısı da olduğu, davalı … şirketinin sorumluluğunun TTK’nın 1483/1. maddesinden kaynaklanmasına ve aynı Kanunun 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin görevsizlik kararını veren Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi mi, yoksa Kuşadası 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 15/01/2021 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Kuşadası 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın görülmesi ve sonuçlandırılması mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davacı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/12/2021 tarihli, 2021/111 Esas – 2021/971 Karar kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/03/2022