Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/412 E. 2022/543 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/412
KARAR NO : 2022/543

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/09/2021 (Dava) – 17/01/2022 (Karar)
NUMARASI : 2021/572 Esas – 2022/29 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 24/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/01/2022 tarihli 2021/572 Esas ve 2022/29 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 16/03/2020 tarihli, Adana ilinde meydana gelen yaralanmalı trafik kazası tutanağına göre, … plakalı araç sürücüsü … isimli sürücünün asli kusurlu ve alkollü olduğunu, motosiklette yolcu konumunda bulunan …’nün yolcu olması nedeniyle bir kusurunun bulunmadığı, bu kazada mağdur müvekkilinin sağ tibia fibula açık kemik kırığı, opere, sağ ayak dorsalde kesi, oluşmuş buna ilişkin 2 ayrı ameliyat geçirmiş olup ayak bileğine 2 adet platin takıldığını, buna bağlı olarak sağ ayak bileğinde hareket kısıtlılığı ve yürüme aksaması olduğunu, bunun dışında söz konusu açık kemik kırığı olduğu için ayak bileği taban arasında parçalanmış olmasından kaynaklı müvekkilinin ortopedik dahil tüm ayakkabıları giymekte güçlük çektiğini, ayak şekli olabildiğine bozulduğu için uzun süreli ayakkabı giyemediğini, muayene süresince çalışamayan müvekkilinin geçici bir süre hiçbir iş göremediğini, maluliyet oranının Adli tıp vasıtası ile değerlendirilmesini talep ettiklerini, söz konusu kaza tarihinden bir yıl sonra alınan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurumunun 27/04/2021 tarihli raporunda, Sürekli İşgörmezlik Oranının belirlenmesi bakımından yerleşik olarak içtihat edilen “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ekinde ki ölçüt kapsamında 2021 yılında 26 yaşında olduğundan meslekte kazanma gücünde azalma oranı %16, müvekkilinin kaza sonrasında iş performansında ve hayat kalitesinde düşüş olduğunu, kaza tarihinde 25 yaşında olan müvekkilinin yaşadığı ameliyatlar ve bu süreçte sadece morfinle dinebilen ağrılarıyla müvekkilinde oluşan buhran sonrası psikolojisinin de bozulduğunu, faturasız tedavi giderleri SGK sorumluluğunda olmayıp SGK tarafından karşılanmayacağını, arabuluculuk aşamasında da anlaşma sağlanamadığını, 2918 Sayılı KTK’nun 110. maddesinde yetki kuralı gereği sigorta şirketinin bölge temsilciliği adresi Bayraklı/İZMİR” olduğundan mahkemenin yetkili olduğunu, müvekkilinin Adana Şehir hastanesinde tedavi gördüğünü, müvekkilinin araç maliki ile sürücüsünden veya başkaca sosyal kuruluşlardan ödeme almadığını, müvekkilinin nihai özür oranının tespiti ile sürekli iş göremezlik oranının, geçici iş göremezlik süresinin, bakıcıya ihtiyacı olup olmadığının ve ne kadar süre ihtiyacının olduğunun ve tedavi, iyileştirme giderlerinin ayrı ayrı tespitine, her bir alacak kalemi için fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00 -TL bakiye sürekli iş göremezlik tazminatı, 100,00 -TL geçici iş göremezlik tazminatı 100,00 -TL tedavi ve iyileştirme gideri ile bakıcı giderinin kaza tarihi olan 16/03/2020 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden sigorta poliçesinde belirtilen teminat limitine kadar tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin müvekkili şirketin genel müdürlük yerleşkesi Üsküdar olması sebebiyle İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davacının ikamet adresinin ise Adana olduğunu olması ve davanın İzmir’de açılmış olması nedeni ile haksız davanın reddi gerektiğini, sigortacılık kanunu gereği müvekkili kuruma başvuru şartı gerçekleşmediğini, başvuru aşamasında sunulması gereken zorunlu evraklar müvekkili sigorta şirketine sunulmamış olup değerlendirme yapmasının eksik evrak sebebiyle mümkün olmadığını, dava dilekçesinde alınan maluliyet raporundan bahsedilmişse de söz konusu raporun kaza tarihinde yürülükte olan yönetmeliğe göre alınmamış olması sebebiyle kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirkete usul ve mevzuata uygun yazılı başvuru yapılmadığını, 2918 sayılı S.K’nın 97. maddesi gereği; müvekkili şirketin yasal cevap süresinin 15 gün olduğunu, buna rağmen dava yoluna gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, öncelikle davacının kusur durumunu tespit edebilmek adına ve ceza dosyasında uzlaşma mevcutsa müvekkili şirketin sorumluluğu olmayacağından ceza dosyasının celbini talep ettiklerini, müvekkili şirketin kaza tarihi itibariyle yalnızca sürekli iş göremezlik tazminatından sorumlu olduğunu, geçici iş göremezlik-bakıcı ve tedavi giderleri-yol masrafının sorumluluk kapsamında bulunmadığını, SGK tarafından karşılanması beklenen bakıcı, tedavi ve geçici iş göremezlik giderlerinin müvekkilinden talep edilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığını, trafik sigortalarının teminat kapsamına girmediğini SGK sorumluluğunda olduğunu, geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, uzman bir bilirkişiden oluşa uygun, denetime elverişli kusur raporunun alınması gerektiğini, davacının araçta yolcu olması sebebiyle Yargıtay kararları gereği %20 den az olmamak kaydı ile hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, davacı ehliyetsiz sürücünün motosikletinde yolcu olup söz konusu husus sebebiyle Yargıtay kararları gereği %20 den az olmamak kaydı ile indirim yapılması gerektiğini, davacının koruyucu tertibat kullanmaması sebebiyle %20 den az olmamak kaydı ile müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davacının maluliyeti varsa bu zarar miktarının bilirkişi marifetiyle tespit edilmesi gerektiğini, sosyal güvenlik kurumunun ödemiş olduğu tazminat varsa tespit edilerek ödenecek tazminattan düşülmesi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirketin temerrüde düşmediğini, kabul anlamına gelmemek ile birlikte tazminat hesabı yapılacaksa trh-2010 mortalite tablosuna uygun hesaplama yapılması gerektiğini, ticari / temerrüt/ avans faizi talep edilemeyeceğini, kusur durumunun şüpheye mahal vermemesi adına ceza dosyanın celbini, istanbul adli tıp kurumu trafik ihtisas dairesinden rapor alınmasına, güncel mevzuata uygun (muayeneli) maluliyet raporu alınması için İstanbul Adli Tıp Kurumu İlgili İhtisas Dairesi’ne sevkine karar verilmesini, davacı talebinin esastan reddi ile yargılama masraf ve vekâlet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, karada yazılı gerekçeyle; ”…Davacı tarafından açılan iş bu davada gerek kazanın meydana geldiği yer, gerekse davacının ikametgahının bulunduğu yer İzmir ili olmadığından, süresi içerisinde davalı yetki itirazında bulunduğundan Mahkememizin yetkili olmadığı, yetkili Mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu anlaşılmakla HMK’ nın 16. maddesi uyarınca davanın usulden REDDİNE, Kararın kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde, kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde gönderme talebinde bulunulduğu takdirde dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın gönderilmesi hakkında başvuru talebinde bulunulmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kardeşi olan müvekkilinin Adana’da kaza geçirdiğini, iş yoğunluğunun burada bulunması nedeniyle ve kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanarak davayı İzmir’de açtıklarını, davalı sigorta şirketinin bölge müdürlüğünün “… Mah. … Cad.No:… K:… …/İZMİR” adresinde bulunduğunu, KTK 110. “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” maddesi uyarınca, davalı sigorta şirketinin İzmir’de bulunan Bölge Müdürlüğü bulunması dolayısıyla açıldığını, yetkiye ilişkin seçimlik bir hak tanındığını, yetkiye ilişkin başka bir ön koşul olmadığını, seçime bağlı olarak ilgili yerlerden birinde dava açılabileceğinin belirtildiğini, kanun maddesi çok açık olmasına rağmen verilen yetkisizlik kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bütün sigorta şirketlerinin merkezinin İstanbul’da olduğunu, tüm davaların İstanbul’da açılmasının olanaksız olduğunu ve oluşabilecek iş yükünün kaldırabilecek bir hukuk sistemi bulunmadığını, bir tarafta mağdur birey, diğer tarafta maddi ekonomik gücü yüksek olan bir şirketin bulunması karşısında öncelikle bireylerin hak arama hürriyetinin esas alınması gerektiğini belirterek yetkisizlik kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda haklı davalarının kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle ZMMS poliçesi kapsamında karşı taraf sigortacısından sürekli ve geçici işgöremezlik ile bakıcı ve tedavi gideri tazminatı istemlidir

İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece; yetkisizlik kararı verilmiş, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
1-Somut olayda dosyanın incelenmesinde; dava dilekçesinin davalıya 18/10/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ise UYAP üzerinden 02/11/2021 tarihinde davaya ilişkin cevap dilekçesi sunduğu anlaşılmıştır, HMK’nın 127. Maddesine göre cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olup dosya kapsamına göre davalı tarafa ek süre de verilmediği anlaşılmıştır.
HMK’nın 92/2 maddesine göre süre, hafta olarak belirlenmiş ise başladığı güne son hafta karşılık gelen günün tatil saatinde biteceği belirlendiğinden, cevap dilekçesi verme süresi dava dilekçesinin tebliğinden başlayarak iki hafta olup, iki haftalık süre hesaplanırken dava dilekçesinin tebliğ edildiği güne iki hafta sonra karşılık gelen güne bakılarak iki haftalık sürenin hesaplanması gerekir. Diğer yandan HMK’nın 116/1-a maddesinde yetki itirazı kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde ilk itirazlardan olup, HMK’nın 117/1 maddesine göre de ilk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır. Aksi halde dinlenemez. Bu süre hak düşürücü süredir. İlk itirazlar hakim tarafından dikkate alınmamasına rağmen ilk itirazların cevap dilekçesi ile ileri sürülüp sürülmediği hususu hakim tarafından resen dikkate alınır. İlk itirazlar davaya cevap süresi içinde ve davaya cevap dilekçesi ile birlikte ileri sürülmemiş ise, daha sonra davacının muvafakatı olsa dahi ileri sürülmesi mümkün değildir. Dolayısıyla ilk itirazların ıslah yoluyla dahi ileri sürülmesi mümkün değildir.
Yapılan açıklamalara göre; davalı vekili cevap verme süresinin dolduğu 01/11/2021 gününden bir gün geçtikten sonra sunduğu cevap dilekçesinde mahkemenin yetkisine itiraz etmiş ise de, HMK’nın 19/2 maddesinde yer alan hükme göre, yetkinin kesin olmadığı davalarda yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir aksi takdirde yetki itirazı nazara alınmaz. Bu durumda davalı süresi içinde ve usulüne uygun yetki itirazında bulunmazsa, HMK’nın 19/4 maddesi gereğince davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir. Mahkemece, davalı vekilinin süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesinde yapmış olduğu usulsüz yetki itirazının reddine karar vererek işin esası hakkında yapılacak yargılama sonucunda bir karar verilmesi gerektiği halde, yazılı olduğu şekilde yetki itirazının kabulü ile yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup kamu düzenine ilişkin olan bu husus Dairemizce resen gözetilmiştir.
2-Kabule göre de; 6100 Sayılı HMK ‘nun 6/1 maddesinde düzenlenen ve genel yetki kuralı olan, davalı gerçek veya tüzel kişiliğin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ve/veya trafik kazası aynı zamanda haksız fiil teşkil eden bir eylem olduğundan, HMK’nun 16.maddesine göre; haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesidir.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunun 110. maddesinde yer alan ve davalı vekili tarafından dava konusu olaya uygulanması gerektiği iddia edilen yetki kuralı ise; sigortacının merkez veya şubesinin… bulunduğu yer mahkemelerinin yetkili olduğuna dair düzenlemedir. Aynı hüküm ZMSS genel şartlarının C.7. maddesinde de tekrar niteliğinde yer almaktadır. KTK 110. maddesindeki kural sigortacının sorumluluğunun söz konusu olduğu durumlar için öngörülmüş olup, bu kural zarar gören yararına getirilmiştir.
Somut olayda, davalı sigorta şirketinin merkezi İstanbul ilinde bulunmakta ise de, davalı sigorta şirketinin İzmir ilinde bölge müdürlüğünün bulunması ve kesin yetki bulunmaması da gözetilerek; KTK 110. maddesine göre de sigorta şirketinin merkez veya şubenin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemeleri, 2918 sayılı KTK uyarınca yetkili kabul edildiğine göre, genel merkezin emir ve talimatı doğrultusunda çalışan bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğunu kabul etmek gerekir. Davalın seçimlik yetkilerden birini seçerek davayı usul ve yasaya uygun olarak yetkili mahkemelerden birinde açmış olduğunun kabulü gerekir.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-a)-4) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davacının diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin yukarıda açıklanan hususlara ilişkin olmak üzere istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN KABULÜ ile; İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/01/2022 tarihli 2021/572 Esas ve 2022/29 Karar sayılı hükmünün 6100 sayılı HMK’ nın 353/(1)-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine, istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/(1)-a-4 maddesi gereğince kesin olmak üzere 24/03/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.