Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/406 E. 2022/638 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/406
KARAR NO : 2022/638

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/12/2021
NUMARASI : 2021/237 Esas – 2021/1251 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 20/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/04/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/12/2021tarihli ve 2021/237 Esas-2021/1251 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin zorunlu mali sorumluluk sigortasını (ZMSS) 311000042711435 numaralı poliçe ile temin ettiği ( malikinin davalı …, sürücüsünün … olan ) … plakalı araç ile … plakalı araç arasında 07.10.2017 tarihinde, çift taraflı maddi hasarlı ve yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, kaza neticesinde … plakalı araçta yolcu dava dışı … ‘ün yaralandığını, dava dışı … tarafından davacı … şirketine müracaat edildiğini, Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Kurul raporunda …’ün özür oranının %12,5 oranında tespit edildiğini, müvekkil kurum tarafından, 10.08.2018 tarihinde, kazadan zarar görene 76.883,00-TL ödeme yapıldığını, kaza tutanaklarından görüleceği üzere, davalının aracını kullanan sürücünün, kaza saatinde %1.08 promil alkollü olduğunu, 2918 sayılı KTK ve ZMSS Genel Şartları uyarınca, trafik kazalarından kaynaklanan hasarlara sebebiyet veren sürücü alkollü ise, hak sahiplerine ödenen bedeli, sigortacı sigortalısına rücu edebileceğini, belirtilen alacağın tahsili için Denizli 5. İcra Müdürlüğü’nün 2018/6190 E. sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalı tarafından haksız ve mesnetsiz olarak borca itiraz edildiğini, Denizli 5. İcra Müdürlüğü’nün 2018/6190 E. sayılı dosyasına yapılan vaki itirazın iptaline, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … idaresindeki … plakalı aracın dava konusu kazada kusurlu olduğunu, alınan raporun maddi gerçeklikle ilgisi olmadığını, … plakalı araç şöförü … ‘ın hiç kusurunun olmadığını bu nedenle malik … ‘in de hiç sorumluluğunun olmadığını, karşı taraf sürücüsünün tamamen kusurlu olduğunu, tutanakta zemindeki trafik işaretleri, levhalar, ışıklar, fizik kuralları, hiç değerlendirmeye alınmadığını, krokiye işlenmediğini, olay günü davacı … şirketine ait aracı kullanan … ‘ın 0,64 promil içkili olduğunu, açılan davanın haksız olduğunu, davanın reddi ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince; “…dava, … plakalı araç sürücüsünün neden olduğu kazada, … plakalı araçta yolcu bulunan dava dışı … ‘e zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi gereği ödenen bedelin, rücuen tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Kesinleşen Muğla 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/558 E. 2020/455 K. Sayılı dosyasında alınan kusur raporu, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1316 Esas, 2019/792 Karar sayılı dosyasında alınan kusur raporu ve Mahkememizce alınan kusur raporu arasında herhangi bir çelişki bulunmamaktadır. Her üç raporda da … plakalı araç sürücüsünün alkollü olması nedeni ile kazanın oluşumunda salt kusurlu olduğu belirlenmiştir. Dava konusu trafik kazası nedeni ile davacı … tarafından dava dışı zarar görene 76.883,00-TL. ödeme yapıldığı, davalının aracını kullanan dava dışı sürücü …’ın kazanın oluşumunda 1.20 promil alkollü olması nedeni ile tam kusurlu olduğu, Mahkememizce alınan üçlü bilirkişi raporuna göre de, davacı … şirketinin KTK 95 madde ve ZMSS Genel şartları B.4.c maddesine istinaden zarar görene ödediği maluliyet tazminatını ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birtikte sigortalısı davalıdan rücuen talep edebileceği anlaşıldığından, davalının Denizli İcra Dairesi’nin 2018/6190 takip sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, dava konusu tazminat miktarının likit (belirli, muayyen) olmadığı, hükmedilecek tazminat miktarının tespiti yargılamayı gerektirdiğinden, icra inkar tazminatı talebinin reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle, Karayolları ve Trafik Kanunun 53/b-1-2-3,84/e-F-j, 56-a, 247-c maddelerine giren kusurun ortada olduğunu, mahallinde kusur durumu ve delillerin tespitine ilişkin uzman bilirkişiter marifetiyle keşif yapılması gerektiğini, ayrıca olay günü davacı … şirketine ait araç sürücüsünün alkollü olduğuu, içkili araç sahibinin sigorta şirketi tarafına yöneltemeyeceğini, açılan davanın haksız olduğunu beyanla, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; ZMM sigortacısı davacının, davalı sigortalısına karşı açtığı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21.02.2022 tarih ve 2022/1073 Esas 2022/2686 Karar sayılı …Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri’nin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik kararı ile ”…Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O halde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararı yerinde değildir.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin kesin kararları arasındaki uyuşmazlığın bu çerçevede giderilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun bulunmadığı, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerektiği; şeklinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairelerinin kesin kararları arasındaki görüş ve uygulama uyuşmazlıklarının bu şekilde giderilmesine,
5235 sayılı Kanun m.35/1-(3) bendi uyarınca, kesin olarak YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,..” şeklinde karar verilmiştir.
Ayrıca Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21.02.2022 tarih ve 2022/1760 Esas 2022/2689 Karar sayılı İlamı ile ”…Dava, davacının kullanmış olduğu ticari krediler nedeniyle çeşitli adlar altında yapılan kesintilerin istirdadı istemine ilişkindir.
Muğla 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nce, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararı ile 01/09/2021 tarihi itibariyle Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçirildiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nce ise, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş, dosya yargı yerinin belirlenmesi için Dairemize gönderilmiştir. Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçirildiği, davanın 28/11/2018 tarihinde açıldığı, 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararda derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Muğla 2.Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,…” karar verilmiştir.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular ve yargısal içtihatlar karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 28/11/2018 olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin “mülki sınırlarını” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut olmadığından yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından somut uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Muğla 2. Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın esastan görülmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, yerel mahkemece verilen kararın 6100 sayılı HMK’nın 355. ve 353/(1)-a-3. maddeleri uyarınca re’sen kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/12/2021 tarihli 2021/237 Esas-2021/1251 Karar sayılı hükmünün 6100 sayılı HMK’nın 355. ve 353/(1)-a-3 maddeleri gereğince RE’SEN KALDIRILMASINA,
2-HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için dava dosyasının görevli ve yetkili MUĞLA 2. ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına
4-Karardan bir örneğin istinaf kaydının kapatılması için Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
5-Kararın re’sen kaldırılması nedeniyle istinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının yatıran tarafa iadesine,
6-İstinaf kanun yolu başvurusu aşamasında istinaf kanun yoluna başvuran tarafından yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider/delil avans iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 353/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.