Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/376 E. 2022/433 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/376
KARAR NO : 2022/433

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/11/2021
NUMARASI : 2021/392 Esas-2021/927 Karar
DAVA : Şirketin İhyası
BAM KARAR TARİHİ : 09/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/03/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/11/2021 tarihli 2021/392 Esas-2021/927 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin bir dönem alt komşusu olan …’in bir gün kendisini Gıda Çarşısı’na götürdüğünü, nüfus cüzdanını aldığını, birlikte notere gittiklerini, bazı belgeleri imzaladığını, sonuçta birşey olmayacağını söylediğini, ancak sonradan öğrendiğine göre kendi adına şirket kurulmuş olduğunu, kendisinin söz konusu şirkette hiçbir işlem yapmadığını, fatura düzenlemediğini, bu şirketin eylemleri nedeni ile VUK muhalefet suçundan müvekkilinin yargıladığını, yargılama sonucunda müvekkilinin beraat ettiğini ve kararın kesinleştiğini, bu süreçte müvekkiline SGK dan prim borcu, Vergi Dariesi’nden de vergi borcu çıkartıldığını, ticaret sicilden yaptıkları incelemede müvekkilin kandırılarak ortağı olduğu dava dışı … Şti nin 18/08/2014 tarih ve 8633 sayılı gazetede 12/08/2014 tarihi itibarı ile ticaret sicilden resen silindiklerinin duyurulmuş olduğunun görüldüğünü, müvekkil adına bu silinme tarihinden sonra borç doğması olasılığının kalmadığını, ancak resen ticaret sicilden silinmelerde limited şirket ortaklarının geçmişe yönelik doğan borçlardan sorumlu olduklarını, bu nedenle müvekkilinin ortaklıktan çıkması hususunda İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/346 esas sayılı dava dosyasında dava açtıklarını, açılan davada dava dışı şirketin ihyası konusunda dava açmak üzere taraflarına süre verildiğini, açıklanan nedenlerle, müvekkilinin ortağı olarak göründüğü … Şti’ nin ihyasına, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP :
Davalı cevap dilekçesinde özetle; sicil kayıtlarının tetkikinde … Şirketi’nin 03/02/1997 tarihinde Müdürlüğe tescil edildiği, sermayesinin 500,00 TL olduğu, 6103 sayılı kanunun 20. Maddesinin 1. Fıkrası uyarınca sermayesini zorunlu miktara yükseltmemesi sebebiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7. Maddesi uyarınca çıkarılan Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim Ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine Ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’in 5. Maddesinin a) bendi uyarınca 04/04/2014 tarihinde münfesih sayılarak tescilli adresine ihtarda bulunulduğu ancak firmanın tescilli adresinde tanımaması sebebiyle ihtarnamenin iade edildiği, aynı zamanda, bu hususun 15/04/2014 tarih 8550 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığı , yasal süresi içerisinde ihtara yanıt verilmemesi nedeniyle 12/08/2014 tarihinde sicil kaydının resen silindiği, bu hususun da 18/08/2014 tarih 8633 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığının tespit edildiğini, Öncelikle, 6102 Sayılı TTK geçici 7/(15) fıkrasında : “…Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmü yer aldığını, dava konusu ihyası talep edilen şirketin sicil kayıtlarının 12/08/2014 tarihinde silindiğinden yasal süresinde açılmayan işbu davanın öncelikle süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, müdürlük tarafından gerçekleştirilen resen terkin işlemleri 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. Maddesi ve Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim Ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine Ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’de belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde uygulandığını, diğer taraftan basiretli tacir olan dava konusu şirketin veya devam eden davaları/ icra takipleri bulunan ilgililerin müdürlüğe söz konusu davalar ile ilgili herhangi bir bildirimleri bulunmadığını, 6102 Sayılı Yasanın geçici 7. Maddesinin uygulandığı dönemde derdest, dava konusu şirket leh ve aleyhine açılan icra takibi, dava olup olmadığının müdürlük tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını, aksi durumun kabulü halinde 6102 Sayılı Yasanın geçici 7. Maddesinin uygulanma imkânı bulunmamakta ve bu sefer de … Müdürlüklerinin yasal olarak yerine getirmeleri gereken işlemleri/ yükümlülükleri yerine getirememelerinin söz konusu olabileceğini, bu durumun da kanunun amacına aykırı olduğunun mahkemenin takdirinde olduğunu, açıklanan nedenlerle, öncelikle yasal süresinde açılmayan
davanın süre yönünden reddine,müdürlüğün davanın türü itibariyle yasal hasım konumunda olduğundan ve davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…6102 sayılı TTK’nun geçici 7. Maddesinin 15. Fıkrasına göre, sicilden geçici 7. Madde uyarınca resen kayıtları silinen, şirket veya kooperatifin alacakları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği düzenlenmiş olup, iş bu davada ise ihya isteminin 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde yapılmadığı, bu nedenle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine..” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu şirketin 02.08.20214 tarihinde sicil kaydından resen silindiğini, yani müvekkil tarafından bu tarihte bile dava açılmış olsa yine 5 yıllık hak düşürücü sürenin düşmüş olacağını, müvekkilin kendisini doğrudan ilgilendiren bu işlemden haberi olmadığını, bu nedenle gerçek bir ortak olmamasına rağmen müvekkilin bilgisi olmadan yapılan bu terkin işleminin yerleşik yargı kararlarına uygun olmadığı kanaatinde olduklarını, mevcut mevzuata göre ticaret sicilinden kaydı silinen şirketler ve kooperatiflerin kanuni temsilcileri ile limited şirket ortaklarının, silinme tarihinden önceki dönemlere ilişkin kamu borçlarından doğan sorumlulukları, 21.07.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında devam ettiğini, müvekkil adına bu silinme tarihinden sonra bir borç doğması olasılığı kalmadığını ancak resen ticaret sicilinden silinmelerde Limited Şirket Ortakları geçmişe yönelik doğan borçlardan sorumlu olduklarını, ayrıca müvekkilin şirket ortaklığının iptali yönünde dava açmamış olmasının aleyhine olarak değerlendirilmesinin söz konusu olabileceğini, bu nedenle müvekkilin devamlı bir tehdit altında olduğunu, müvekkilin tüm amacının geçmişi de kapsayacak şekilde bu şirket ortaklığından çıkabilmek olduğunu ancak bu şekilde kandırılarak kurucu yapılmış olduğu şirketle ilgili mali tehditlerden kurtulabileceğini, müvekkil, hakkındaki beraat kararında müvekkilin bu şirketle ilgili hiçbir işlemde dahlinin olmadığı, kendisinin de kandırılmış, kullanılmış ve ceza davasıyla yüz yüze bırakılmış olduğunun açıkça anlaşıldığını, müvekkilin mağduriyetinin bu şekilde ölene kadar devam edebileceğini, bu nedenle davanın süre aşımı nedeniyle reddi yerine sadece taleplerine özgü olarak ihyasına karar verilmiş olsaydı bu takdirde müvekkilin mağduriyeti ortadan kalkabilecek iken bu şekilde karar verilmediğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; sicilden resen terkin edilen limited şirketin ihyası istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın hak düşürücü süre yönünden reddi karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Ticaret sicilinden kaydı silinen şirketlerin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunan diğer kişi ve kuruluşların haklı sebeplere dayanarak sicilden silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilecektir.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 11/02/2020 tarih, 2020/288 esas ve 2020/1181 karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)
Somut olayda; beş yıllık hak düşürücü süreden sonra açılan ihya davasında mahkemece davanın reddine dair verilen kararın yerinde olduğu, terkin tarihinin 12/08/2014 tarihi olduğu, dava tarihinin 03/06/2021 tarihi olduğu anlaşılmakla davanın 5 yıllık süreden sonra açıldığı, davacı hakkında açılan ceza davasında İzmir 23. Asliye Ceza Mahkemesi’ nin 29/12/2010 tarihli ve 2008/819 esas – 2010/940 karar sayılı ilamıyla beraat ettiği ve beraat kararının 06/07/2012 tarihinde kesinleştiği, husumetten ret kararı verilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2021/223 esas – 2021/311 karar sayılı dosyasındaki davanın açılış tarihinin ise 29/03/2021 tarihi olup 5 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı, davacının ceza dosyasındaki beraat kararının kesinleşmesinden sonra 5 yıllık yasal süresinde dava açabilecekken açmadığı ve hak düşürücü sürenin geçtiği, terkin işleminden önce gerekli ilanların ve tebligat işlemlerinin usulüne uygun olarak yerine getirildiği, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçeler ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/11/2021 tarihli 2021/392 Esas-2021/927 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcı başlangıçta peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Davacı istinaf eden tarafça yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının mahkemesince istinaf eden davacı tarafa iadesine,
7-Kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara TEBLİĞİNE,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 09/03/2022