Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/319 E. 2022/764 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/319
KARAR NO : 2022/764

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/11/2012 (Dava) – 29/05/2018 (Karar)
NUMARASI : 2014/851 Esas – 2018/638 Karar
DAVA : Maddi/Manevi Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 10/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/05/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/05/2018 tarihli 2014/851 Esas ve 2018/638 Karar sayılı dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin eşi ve babaları olan müteveffa …’un 06/10/2012 tarihinde bisikletiyle seyir halinde iken, davalılar … plakalı araç sürücüsü … ve … plakalı araç sürücüsü …’in yaptıkları trafik kazası sonucunda vefat ettiğini, müvekkilleri olan müteveffanın eşi … ve kızı …’ nun destekten yoksun kaldıklarını, davalıların asli kusurlu olduklarını, diğer davalıların da kazaya karışan araçların ZMM sigortacıları ve … plakalı araç işleteni şirket olduğunu, müteveffanın doğum gününde vefat ettiği gibi, o tarihte büyük kızı olan müvekkilinin de hamile olduğunu, müvekkillerinin çektikleri acının tarifinin imkansız olduğunu belirterek, HMK 107.madde uyarınca açtıkları işbu davada fazlaya dair tüm talep hakları saklı kalmak üzere müvekkili … için şimdilik 10.000-TL maddi tazminat, müvekkili … için şimdilik 10.000-TL maddi tazminat, mütevaffanın cenaze ve defin masrafları için 3.000-TL maddi tazminat ve herbir müvekkili için ayrı ayrı 60.000-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonra talep arttırım dilekçesi ile müvekkili … için 10.000,00 TL olan destekten yoksun kalma tazminatı istemini toplamda 121.479,67 TL olarak arttırmak suretiyle, bu miktarın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı …. Şti. vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkiline ait aracı kullanan sürücünün tam kusurlu olduğuna ilişkin iddianın doğru olmadığını, davacı tarafın dosyaya sunduğu kaza anına ilişkin CD ve fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere, müvekkiline ait … plakalı aracı kullanan sürücünün kazanın mevdana gelmesinde herhangi bir kusurunun olmadığını, kazanın meydana gelmesinde asli ve tam kusurlu olan tarafın … plaka sayılı araç sürücüsü … olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davalılardan … Şti.’nin maliki bulunduğu … plakalı aracın müvekkili nezdindeki trafik poliçesisi ile sigortalı olduğunu, sigortalının kusuru olması durumunda müvekkilinin kişi başına 225.000,00-TL teminat limiti ile sınırlı sorumlu olduğunu, davaya konu kazada sigortalı araç sürücüsünün tamamen kusurlu olmadığını, kazaya karışan diğer araç sürücülerinin de kısmen kusurlu olduğunu, kazadan dolayı İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’ nın 2012/89932 sayılı soruşturmasının devam ettiğini, bu soruşturmanın ve sonucunda açılacak ceza davasının sonucunun beklenmesini talep ettiklerini, davacı tarafça müvekkili şirkete yapılan bir müracaatın bulunmadığını, ileride müvekkili sigorta şirketi aleyhine hüküm tesis edilmesi halinde temerrüt tarihinin gözetilmesini talep ettiğini, manevi tazminat taleplerinin trafik poliçesi teminatı haricinde kaldığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müteveffanın cenaze masrafları ve defin giderleriyle ilgili talebi bakımından belge sunmamış olduğunu, kazada tutuklu sanık …’in, U dönüşü yapmakta iken aracı ile yolda ilerlemekte olan müvekkilinin aracına sağ yanından çarparak onu savurduğunu ve hakimiyetini kaybetmesine neden olduğunu, meydana gelen kazada müvekkilinin bir kusurunun bulunmadığını, destekten yoksun kalma tazminatı talep edenlerin müteveffanın sağlığında kendilerine düzenli ödeme yaptığını ve bu ödemeye ihtiyaçları olduğunu ispatlamalarının gerektiğini, davacılara desteğin ölmesi nedeniyle emekli maaşı bağlandığından maaşı almaya devam eden davacıları bir zararın bulunmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen … plaka sayılı aracın müvekkil şirkete Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, bu poliçeden dolayı sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında bedeni zararlarda azami 225.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, davacı tarafından müvekkiline herhangi bir talepte bulunulmadığından ortada muaccel bir alacak olmadığını, dolayısıyla dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, talep edilen zararlardan ancak davalı sigortalının kusuru oranındaki kısmı ve gerçek zararı müvekkili şirketten talep edilebileceğini, davaya konu kazadaki kusur durumunun belirsiz olduğunu, talep olunan destekten yoksun kalma tazminatının son derece fahiş olduğunu, davanın haksız ve kötüniyetli olarak açılmış olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’in davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
YEREL MAHKEME KARARI:
İlk derece mahkemesince, “….DAVACI …’UN DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNAT TALEBİNE İLİŞKİN DAVASININ REDDİNE, TÜM DAVACILARIN, DAVALI SİGORTA ŞİRKETLERİ HAKKINDAKİ MANEVİ TAZMİNAT DAVALARININ REDDİNE, davacı …’un MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABULÜ ile 40.000,00 TL manevi tazminatın, davalılar …, …, … Şti’den kaza tarihi olan 06.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, DAVACI …’UN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABULÜ İLE, 30.000,00 TL MANEVİ TAZMİNATIN, davalılar …, …, …Şti’den kaza tarihi olan 06.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, DAVACI …’NIN MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABULÜ İLE, 30.000,00 TL MANEVİ TAZMİNATIN, davalılar …, …, … Şti’den kaza tarihi olan 06.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle, “…Müvekkilleri için daha yüksek maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, somut olay ile bağdaşmayan düşük tutardaki maddi ve manevi tazminat tutarları ve yine müvekkili … yönünden destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddinin hakkaniyete uygun olmadığı, tazminatlara uygulanacak temerrüt faizi olarak da ticari faiz niteliğindeki avans faizine hükmedilmesi gerekirken yasal faize hükmedilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğu, zira kazaya konu araçların ticari araç olup araç sürücüsü ve işletenin sorumluluğunun yerel mahkemece gözardı edildiği, mahkemece maddi tazminata ilişkin faiz başlangıç tarihinde de hataya düşüldüğü, destekten yoksun kalma tazminatı yönünden ıslah tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığı, davalıların, kaza tarihinde temerrüde düştüğünün ortada olduğu, kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faize hükmedilmesi gerektiği, zira uyuşmazlığın haksız eylemden kaynaklandığı, mahkemece; davacıların sigorta şirketine bir başvurusu varsa bu başvuru tarihi araştırılarak sigorta şirketinin temerrüd tarihi belirlenip sonucuna göre karar verilmesi, aksi halde başvuru bulunmaması halinde dava tarihinde temerrüde düştüğünün kabulüyle bir karar verilmesi gerektiği, reddedilen manevi tazminat talepleri yönünden, davalılar lehine hükmedilen vekalet ücretlerinin de hukuka aykırı olduğu, gerek Avukatlık Ücret Tarifesine gerekse mevzuata ayrkırı olarak davalılar lehine fahiş vekalet ücretine hükmedildiği, müvekkillerinin manevi tazminat yönünden hak arama özgürlüğünün engellendiği, AAÜT 10. maddeye aykırı şekilde müvekkilleri aleyhine birden fazla kez ayrı ayrı nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğu, mahkemenin red gerekçelerinin açık ve net olmadığı, her bir davalı yönünden farklı olan red gerekçelerinin açıklanmadığı, talepleri yönünden eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulduğu…” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; “….Mahkemenin dosyadaki delilleri eksik incelediği, davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğu, sebepsiz zenginleşmeye sebep olacak mahiyette olduğu, davacılar lehine destekten yoksun kalma tazminatında davacılara desteğin ispatlanamadığı, bu nedenle …’un destek zararının 121.479, 67 TL olduğuna ilişkin tespitin fahiş olduğu, davacının emekli maaşı almış olması sebebiyle belirlenen miktarın hakkaniyete aykırı olduğu, mahkeme kararındaki vekalet ücreti hesaplamasının da hatalı olduğu, davanın reddedilen kısmı için davalılar vekilleri lehine hükmedilen vekalet ücretinin reddedilen kısım yönünden maktu hesaplama yapıldığı, vekalet ücreti hesabının maktu değil nispi olarak hesaplanması gerektiği, müvekkilinin meydana gelen kaza ile ilgili olarak tali kusurlu olduğunun tespit edildiği, müvekkilinin dosyadaki bilirkişi ve Adli Tıp Kurumu raporların rağmen tüm tazminat miktarlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasının hukuka uygun olmadığı….” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı, cenaze ve defin masrafları ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
1-Davacılar vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde; manevi tazminat tutarlarının düşük olduğuna yönelik itiraz, tüm dosya kapsamına, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre, talep edilen ve hükmedilen miktarlar da gözetilerek yerinde görülmemiştir.
2-Davacılar vekilinin, tazminatlara yürütülmesi gereken faizin avans faizi olduğu yönündeki itirazı da, gerek dava dilekçesinde ve gerekse talep arttırım dilekçesinde davacılar vekilinin “yasal faiz” istenmiş olması ve HMK’ nın 26. maddesinde düzenlenen “taleple bağlılık” kuralı uyarınca yerinde görülmemiştir.
3-Davacılar vekilinin maddi tazminat faiz başlangıç tarihlerinin hatalı olduğuna dair itirazı ise yerinde görülmüştür. Şöyle ki, davanın HMK 107.madde uyarınca belirsiz alacak davası şeklinde açıldığı anlaşıldığından; sigorta şirketleri dışındaki davalı sürücüler ve işleten bakımından haksız fiil tarihi itibariyle tazminat alacağının muaccel hale geldiği gözetilerek, dava dilekçesinde talep edilen miktara da, daha sonra bilirkişi raporuyla belirlenen maddi tazminat miktarına yönelik davacı … vekili tarafından verilen talep arttırım dilekçesine istinaden arttırılan tutara da “haksız fiil” tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekmektedir. Sigorta şirketleri bakımından ise; yine davanın belirsiz alacak davası olma niteliği gözetilerek, dava tarihinden itibaren temerrüde düşmüş bulunan bu davalılar yönünden tüm maddi tazminat alacağına yönelik “dava” tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, tazminatın bir kısmına ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği şeklindeki gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması da hatalı olmuştur.
4-Davacılar vekilinin manevi tazminata ilişkin vekalet ücretleri hakkındaki istinaf itirazları da kısmen yerinde görülmüştür. Şöyle ki, AAÜT 10/3. maddede; “Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Buna rağmen, davalı sigorta şirketleri bakımından davacıların manevi tazminat talepleri reddedildikten sonra, karar tarihinde yürürlükte olan tarifenin belirtilen hükmüne göre maktu vekalet ücreti verilmek yerine bu hükme aykırı olarak ve maktu ücreti aşar şekilde vekalet ücretine hükmedilmiş olması yerinde olmamıştır. Bunun dışında, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunması ve her birinin davasının bağımsız dava niteliğinde olması nedeniyle davacılar aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine dair hüküm kurulmasında ise bir isabetsizlik bulunmadığından, bu yöndeki istinaf itirazının ise reddi gerekmiştir.
5-Davalı … vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde ise; manevi tazminatın yüksek olduğuna yönelik itirazın, yukarıda da açıklandığı üzere dosya kapsamı ve kusur durumuna göre mahkemece hükmedilen tutarlarda bir isabetsizlik görülmediğinden reddi gerekmiştir. Yine, dosyadaki veraset belgeleri ve tüm dosya kapsamındaki bilgi, belge ve beyanlara göre müteveffanın davacı eş …’ye destek durumunun ispatlanamadığı yönündeki itiraz da yerinde görülmemiştir.
6-Davalı … vekilinin, müvekkilinin tali kusurlu olduğu halde müşterek müteselsilen sorumluluğu yönünde hüküm kurulmasının hatalı olduğuna dair istinaf itirazının değerlendirilmesinde; bilindiği üzere, müteselsil borçluluk, alacaklının istediği borçluya borcun tamamının ifasını talep edebildiği, her bir borçlunun da alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olduğu borç ilişkisi olup, müteselsil borcun, alacaklı ile borçlular arasındaki ilişki (dış ilişki) ve borçluların kendi aralarındaki ilişki (kusur oranlarına göre birbirlerine rücu edebilecekleri iç ilişki) olmak üzere iki yönü vardır. Somut olayda dava dilekçesi ile davacıların, müşterek ve müteselsilen sorumluluk uyarınca tüm davalılardan talepte bulunmuş oldukları gözetilerek, kusur oranlarının davalıların kendi iç ilişkileri bakımından etkili olmasına, davacıların herbir davalıdan müşterek müteselsilen talepte bulunup mahkemece de bu yönde karar verilmiş olmasına göre davalı vekilinin bu yöne dair itirazının da reddi gerekmiştir (Bu yönde bknz.Yargıtay 4. HD 2020/2961 E.- 2020/3324 K, Yargıtay (kapatılan) 17 HD 2019/4444 E.-2020/9018 K) .
7-İstinafa gelen her iki tarafın da destekten yoksun kalma tazminatının tutarına ilişkin itirazda bulunduğu görülmektedir. Nitekim davacılar vekili maddi tazminat tutarının daha yüksek olması gerektiğini ileri sürmüş, davalı … vekili ise destek tazminatı miktarının fahiş olduğu gerekçesiyle istinafa gelmiştir. Bu kapsamda yapılan değerlendirmede; mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu incelendiğinde raporda PMF 1931 tablosu esas alınarak %10 iskontolarla hesap yapılmış olduğu görülmüşür. Bilindiği üzere, Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine TRH 2010 tablosunun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği gerekçesiyle, tazminat hesaplamalarında artık TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür süreleri belirlenmektedir. Buna göre, mahkemece davacı …’nin ve desteğin bakiye ömür süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi ve işleyecek (bilinmeyen) devre hesaplamasında her yıl için gelirin %10 artırılıp %10 iskonto edilmesi esasına dayanan progresif rant yönteminin kullanılmasıyla hesaplamanın yapıldığı bir bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, taraf vekillerinin bu yöndeki itirazlarının kabulüne karar verilmiş, bununla birlikte davacı …’nun müteveffanın vefat tarihi itibariyle yaşı ve çalışıyor olması dikkate alınarak, yerleşmiş Yargıtay uygulamaları gereğince destekten yoksun kalma tazminatı talebinin mahkemece reddinde bir isabetsizlik görülmemiş, davacılar vekilinin bu husustaki istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
8-Davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin reddedilen kısımlar bakımından nispi olması gerektiğine dair itirazı, manevi tazminatlar bakımından AAÜT 10. maddede “…(2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. (3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.” hükümleri ve yine aynı tarifenin maddi tazminatlar bakımından 13.maddesindeki “…(3) Maddi tazminat istemli davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına bu Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. (4) Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.” hükümleri gereğince yerinde görülmediğinden reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacılar vekili ve davalı … vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekili ve davalı … vekilinin istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelerle KISMEN KABULÜ ile, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/851 Esas – 2018/638 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacılar vekili ve davalı … vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacı … tarafından yatırılan 80,70-TL,
b-Davacı … tarafından yatırılan 35,90-TL,
c-Davacı … tarafından yatırılan 80,70-TL,
d-Davalı … tarafından yatırılan 3.801,61-TL istinaf karar harcının istek halinde ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında istinaf eden taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.10/05/2022