Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/296 E. 2022/296 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/296
KARAR NO : 2022/296

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2021
NUMARASI : 2021/458 Esas-2021/250 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
BAM KARAR TARİHİ : 17/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/02/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/10/2021 tarihli 2021/458 Esas-2021/250 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 25.12.2019 tarihli yönetim kurulu kararlarının hükümsüz ve geçersiz olduğunun tespitiyle karar altına alınması talep ettiklerini, … A.Ş.’nin sadece … isimli teknenin yapımı için kurulmuş bir şirket olduğunu, hisselerinin % 50’sinin …, … ve …‘ya ait olduğunu, hisselerinin % 50’sinin …, …, …’a ait olduğunu, …’nin yönetim kurulunun …, … ve …’dan oluştuğunu, şirketin … ile …’ın müşterek imzasıyla temsil edildiğini, …’ın ise temsil yekisinin bulunmadığnı, …’nin tek malvarlığının % 95 seviyesinde tamamlanmış … isimli yapım halindeki tekne olduğunu, … ile …’ın aynı zamanda … A.Ş.’nin de yönetim kurulu üyesi olduklarını, …’un temsil yetkisinin tek başına … olduğunu, … ile …’ın yönetim kurulu üyesi oldukları … ile hasım durumuna düştüklerini, özellikle de …’ın tamamıyla yönetim kurulu üyesi olma yetkisini kaybettiğini, daha önce …‘nin tek başına temsil yetkisinin müvekkili …’da olduğunu, müvekkilinin temsil yetkisine haiz olduğu sırada, …’ın tek başına temsil ettiği …’a 14.11.2016 tarihinde … aleyhine gerçekle örtüşmeyen bir fatura kestirdiklerini ve …’yi borçlandırdıklarını, faturanın düzenlendiği müvekkili …’ya bu fatura nedeniyle hiçbir bilgi verilmediğini ve faturanın kendisine tebliğ edilmediğini, …’nin 05.12.2016 tarihli Genel Kurulunda …’ın, tek başına temsilcisi olduğu … şirketine … aleyhine fatura kestirdiği hususunda şikayetçi ortaklara hiçbir bilgi vermediğini, …’ın ise hem …’un hem de …’nin yönetim kurulu üyesi olmasına karşın, bu fatura konusunda herhangi bir açıklamada bulunmadığını, bu borçlanmayı müvekkilleri … ve …’dan sakladıklarını, kestirmiş oldukları faturayı kullanarak İstanbul 36. İcra Müdürlüğünün 2018/26297 sayılı dosyasıyla …’un alacaklı …’nin borçlu olduğu takip yaptırdıklarını, takibin hileli yollarla şeklen kesinleştirilmiş görüntüsü kazanması üzerine …’nin tek malvarlığı olan yapım halindeki tekneyi haciz ettirip satışa çıkarttıklarını, tüm bunların müvekkillerinden gizlemelerinin hem …’ye karşı hem de … ‘nin ortakları olan müvekkilleri açısından ceza kanununa muhalefet teşkil eden hukuka aykırı eylemler niteliğinde olduğunu, Bodrum 1. Noterliğinin 07.01.2019 tarih ve 000203 sayılı ihtarının gönderildiğini, olumsuz cevapları üzerine 18.01.2019 tarih ve 844 sayılı ihtarname gönderilerek, şirketin haklarını koruması ve savunması için hemen yarın bir avukata vekaletname verilmesini, acilen olağanüstü çağrısız genel kurulun toplanmasını, defter, kayıt, hesap ve dayağı belgelerin … Bağımsız Denetim Şirketi kurucusu … tarafından incelenmesini istediklerini ve kendisini yetkilendirdiklerinden defter, kayıt, hesap ve dayanağı belgelerin … Bağımsız Denetim Şirketi’ne teslim edilmesini, veyahut defter, kayıt, hesap ve dayanağı belgeleri fiilen inceletebilecek adresin bildirilmesinin istenildiğini, müvekkillerinin takibin iptali ve satışın düşürülmesi davası açtıklarını, …’ye kayyum tayini için ticaret mahkemesi sıfatıyla müracaat edildiğini, … ile …’ın cevaplarında ise hasım olduklarını teyit ettiklerini, İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 23/01/2019 tarih ve 2019/25 Esas sayılı kararıyla % 20 teminatla satışın düşürülmesine karar verildiğini ve satışın düşürüldüğünü, müvekkiller adına … ile doğrudan hasım durumda olan …’ın yönetim kurulunan istifa etmesini, … ile …’ın ilk genel kurulunun oluruna sunmak üzere dışarıdan bir yönetim kurulu üyesi atamalarını, bakanlık komiseri nezanetinde genel kurul yapılmasını, talep ettiklerini, tüm bu taleplerine olumsuz cevap verdiklerini, kayyum tayini davasının Bodrum 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/21 E. Sayılı dosyasıyla devam etmekte olduğunu, Bodrum 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/56 Esas sayılı dosyasından …’ye özel denetçi atandığını, açıklanan nedenlerle işbu dava ile hükümsüzlüğünün ve geçersizliğinin tespitini istedikleri, yönetim kurulu kararına istinaden yapılacağı bildirilen 27.01.2020 günü saat 11:30 yapılacağı bildirilen … A.Ş.’nin Genel Kurulu Toplantısının tedbiren durdurulmasını, devam eden davaları etkisiz kılmaya ve % 50 paya sahip davacı müvekkillerin haklarını yok etmeye yönelik, yönetim kurulu görevi sona erdikten ve kayyum tayini davası derdest iken 25.12.2019 tarihinde usul ve yasaya aykırı biçimde yapılmış olan yönetim kurulu toplantısının ve alınmış kararların hükümsüz ve geçersiz olduğunun karar altına alınmasını, dava ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin 06.10.2021 tarihli, E: 2021/458 ve K: 2021/250 sayılı kararının kaldırılarak, görevli mahkemenin Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun tespitiyle, yargılamanın sürdürülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalı şirket yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine karar verilmiş olup, hüküm davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Somut olayda; davanın konusunun, davalı şirket yönetim kurulu kararının hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkin olduğu, davanın 6102 sayılı TTK’ da düzenlendiği, aynı yasanın 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin görevsizlik kararını veren Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen ve istinafa konu görevsizlik kararını veren Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 20/01/2020 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce davanın görülmesi ve sonuçlandırılması mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davacılar vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/10/2021 tarihli ve 2021/458 Esas-2021/250 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, istinafa gelirken peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL istinaf karar harcının davacılardan alınarak Hazineye irat kaydına, harç tahsili ve harç tahsil müzekkeresi yazılması işlemlerinin HMK’nın 302/5. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/02/2022