Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/231 E. 2022/422 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/231
KARAR NO : 2022/422

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/08/2019 (Dava) – 14/12/2021 (Karar)
NUMARASI : 2019/424 Esas-2021/1132 Karar
DAVA : Tazminat (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 09/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/03/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/12/2021 tarihli, 2019/424 Esas ve 2021/1132 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalının, Ordu ilinde Orta ve Doğu Karadeniz illerini de kapsayan ürünlerinin toptan dağıtım işi ile iştigal eden bayisi olduğunu, müvekkilinin avans olarak gönderdiği … Bankası Ordu Şubesi üzerine keşideli 8209589 nolu 04.01.2016 ödeme günlü 84.000 TL tutarlı ve 6920362 nolu 20.01.2016 ödeme günlü 136.000 TL tutarlı çekler karşılığı malların müvekkiline gönderilmediği halde işbu çeklerden bankasına kredi karşılığı ciro etmek sureti ile karşılıksız olarak faydalanıldığını, bu sebeple müvekkilinin karşılığını almadığı işbu çeklerini gününde ödeyememiş ve davalının çekleri ciro ettiği … Bankası A.Ş. tarafından hakkında icra takibi başlatılmış ve tüm mal varlığına hacizler konulduğunu, müvekkilinin bu nedenle uğradığı zararlar olduğunu beyan ederek, işbu davayı açtığını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı sebebiyle de usulden reddi gerektiğini, davaya konu edilen karşılıksız yararlanma eylemi söz konusu iddialara katılmamakla birlikte 84.000,000 TL ve 136.000,000 TL lik çekler sebebiyle alacaklı tarafından 18.02.2016 tarihinde icra takibi başlatıldığı, haksız eylem nedeniyle tazminat isteme veya tazminat davası açma hakkı, zarar görenin, zararı ve haksız eylemi işleyen ile tazminat sorumlularını öğrendiği günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrayacağını, davanın esasına girilmeden usulden reddi gerektiği, davacının … Bankası Ordu Şubesi 8209589 nolu 84.000,000 TL tutarlı ve 6920362 nolu 136.000,000 TL tutarlı çeklerden dolayı icra takibine maruz kaldığını işbu sebepten ötürü zarara uğradığını iddia ettiğini, davacı maruz kaldığı icra takiplerini,malvarlığına uygulanan hacizleri,ticari hayatının yok olmasını tarafımıza bağlasa da davacının tarafımızdan kaynaklı herhangi bir mağduriyeti söz konusu olmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; yapılan yargılama, toplanan deliller, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; ” ….davacının davalıya çek verdiği ancak bu çekten dolayı davalı tarafın kendisine malları iade etmediği, bundan dolayı zarara uğradığı, davalının çekleri ciro ettiği, bundan dolayı davacının ciro edilen çeklere dair icra takipleriyle karşı karşıya kaldığı, borcunu ödeyemediği, borcunu ödeyememesinden ötürü dava dışı alacaklı olan bankalarında durumdan haberdar olması üzerine davacı aleyhine takip başlatığı başlatılan bu takiplerden ötürü davacının maddi ve manevi zarara uğradı, zarara uğradığının iddia edildiği, uyuşmazlık konusunun davacının aleyhine başlatılan haksız icra takiplerinden dolayı uğradığı maddi manevi ve müspet zararların istemine ilişkin olduğu, bu haliyle haksız fiil sorumluluğuna dair hükümlerin uygulama alanı bulabileceği, davacının davalıya verdiğini iddia ettiği çek konusunda da davacı tarafın herhangi bir talebinin bulunmadığı, bu haliyle 6102 sayılı yasadan kaynaklı bir uyuşmazlık bulunmamakla birlikte davanın mutlak ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, dava konusunun haksız icra takibinden dolayı uğranılan zararın tazmini istemine dayalı olduğu, her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklı bir uyuşmazlık bulunmadığı, bu haliyle de nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği anlaşılmakla, mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı yasanın 2.maddesi gereğince mal varlığına ilişkin uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu…” gerekçesiyle mahkemenin GÖREVSİZLİĞİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan kanun maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli olduğunu, yine aynı Kanunun 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesinin tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğunu, tarafların tacir olup, dava konusu ticari ilişkiden doğan edimin yerine getirilmemesi, karşılıksız faydalanma nedenleri ile oluşan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin olduğunu, bu durumda TTK 4-5. maddelerine göre Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu kanısında olduklarını, mahkemece işin esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını beyanla, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalıya avans verildiği iddia edilen çeklere dayalı haksız yapılan icra takipleri neticesinde uğranılan maddi ve manevi zararın tahsili davasıdır.
Mahkemece; görevsizlik kararı verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m. 99), İcra ve İflas Kanunu (m. 154), Finansal Kiralama Kanunu (m. 31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m. 22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın;
5. maddesinin 1. fıkrası;
“Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. ”
5. maddesinin 3. fıkrası;
“Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.”
şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki hâlinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca resen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Bir hukuki işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla, bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekmektedir.
Tüm bu açıklamalar ve ortaya konulan yasal düzenlemeler karşısında somut olay incelendiğinde; davacı, davalıya dava konusu çekleri avans olarak verdiği ve bilahare malların teslim edilmesi gerekmesine rağmen davalının malları teslim etmediği gibi söz konusu çekleri kendi bankasına kredi almak için ciro ederek verdiği ve mallar alınamadığı için günü geldiğinde ödeme yapamaması sebebiyle icra takibine maruz kaldığı, ayrıca bu haciz, diğer alacaklı bankaların sözleşmelerini kat edip, alacaklarını derhal istemelerine neden olarak, işbu ani ödeme talepleri karşısında, program dışı ödemeleri yapayarak başka icra takiplerine de muhatap olduğu, işbu hacizler olmasaydı, pek çok icra takibinin gerçekleşmeyeceği, halen derdest olan işbu takipler sonucunda tüm ticari malları, araçları, taşınmazları haczedilerek muhafazaya alındığı, yok pahasına satıldığı, eş deyişle tüm ticari hayatının sona erdiği iddiasına dayalı olarak maruz kaldığı manevi çöküntüsünün telafisi için 25.000 TL. manevi tazminata, karşılıksız kullanmanın neden olduğu icra takipleri nedeniyle uğradığı ve halen devam etmekte olan menfi zararlar için şimdilik 5.000 TL ve halen devam eden maddi zararları için de şimdilik 5.000 TL olmak üzere toplam 10.000 TL’nin yaptırılacak incelemede tespit edilecek zarar tutarlarına yükseltilmek kaydıyla ve doğdukları günlerden itibaren ticari reeskont faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, her iki taraf da tacirdir ve dava her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgilidir. Yukarıda da belirtildiği üzere 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları nispi ticari dava sayılacağından eldeki davaya bakmakla görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi değil 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi gereğince asliye ticaret mahkemesidir. ( benzer yönde HGK’nın 2019/4-231 E. – 2020/487 K. ve 30.06.2020 tarihli ilamı )
Bu durumda, ilk derece mahkemesince, işin esasına girilerek yargılamanın sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-3 maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1 – Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2 – İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/12/2021 tarihli, 2019/424 Esas ve 2021/1132 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3 – Dairemizin kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4 – İstinaf yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde istinaf yoluna başvurana iadesine,
5- İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6- İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7- Kararın 6100 sayılı HMK.”nun 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-3 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 09/03/2022