Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/222 E. 2022/327 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/222
KARAR NO : 2022/327

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2013 (Dava) – 27/09/2018 (Karar)
NUMARASI : 2013/218 Esas-2018/949 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 23/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/02/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2018 tarihli 2013/218 Esas ve 2018/949 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi ile davalı şirket arasında 31/07/2003 tarihinde noterden onaylanan acentelik sözleşmesi akdedildiğini, ancak daha sonradan davalı acentenin acenteliğinin 08/01/2010 tarihli noter ihtarnamesi ile haklı sebeple feshedildiğini, söz konusu acentelik sözleşmesi ve buna bağlı hesaba ve ticari defterlere göre, müvekkili şirketin davalı taraftan 3.861,80 TL alacaklı olduğunu, bu asıl alacak ve fesih tarihinden itibaren hesap edilmiş yasal faizi toplamı olan 5.724,62 TL için davalı hakkında İzmir 19. İcra Müdürlüğünün 2013/695 sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız takibe, davalı tarafça alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile itiraz edildiğini ve takibin durdurulduğunu, cari hesaplarda zamanaşımının 5 yıl olduğunu belirterek, fazlaya ve faize ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalının takibe yönelik haksız ve kötü niyetli itirazının iptaline, takibin devamına ve davalı aleyhine takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalının davaya cevap vermediği, ancak davalı vekilinin ön inceleme duruşmasındaki beyanında, taraflar arasında acentelik sözleşmesi kurulduğunu, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/587 Esas ve 2013/28 Karar sayılı dosyasında müvekkilinin borcunun olmadığının tespit edildiğini, dosyanın Yargıtay’da olduğunu, acentelerin zorunlu poliçeler dışında diğer primlerin ödenmesi konusunda sorumlu olmadığını beyanla, davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…Yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, taraflar arasında 31/07/2003 tarihli acentelik sözleşmesi ile başlayıp, işbu sözleşmenin 08/01/2010 tarihinde davacı tarafça feshedilmesi ile sona eren ticari ilişki bulunduğu, bu ilişki kapsamında anılan tarihlerde, davalı şirketin davacı … şirketinin acentesi olarak faaliyette bulunduğu, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 16. maddesinin 2.bendinde ‘acente, koşullarının varlığı halinde, usulüne uygun olarak iptal kaydına almadığı veya şirkete iade etmediği poliçe, poliçe eki ve yenilemelerin toplam prim tutarından şirkete karşı sorumludur’ hükmü kararlaştırılmış olup, davalı acentenin sözleşmede yer alan ve acenteyi primleri tahsil etmekle, tahsil edemediği takdirde ise poliçeleri iptal etmekle, iptal etmediği takdirde tahsili gereken primleri ödemekle yükümlü kılan işbu düzenlemeye göre, davalı … şirketinin aracılık ettiği poliçelerden dolayı tahsil edilemeyen ve poliçe iptali yapılmayan 3.174,24 TL sigorta prim bedelleri ile 687,56 TL’si diğer borç işlemlerinden doğan alacak dahil takip tarihi itibariyle, davacıya ödemesi gereken bakiye borç miktarının 3.861,80 TL’si asıl alacak, 1.646,11 TL’si işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 5.507,91 TL olduğu kanaatine varıldığı, buna göre, DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, davalı borçlunun İzmir 19. İcra Dairesi’nin 2013/695 sayılı takip dosyasına konu 3.861,80 TL asıl alacak ile 1.646,11 TL işlemiş faiz alacağı dahil olmak üzere toplam 5.507,91 TL alacağa ilişkin itirazının iptali ile asıl alacağa yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, kabul edilen alacağın %20’si miktarındaki 1.101,58 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili, “….Hükme esas alınan bilirkişi raporunun kendi içerisinde çelişmekte olduğu ve gerekçeli kararda hangi bilirkişiye neden uyulduğu belirtilmeksizin karar verildiği, karşı oy görüşü sunan bilirkişinin görüşünün son derece yerinde olduğu, zira; öncelikle davalı acentenin görev vasfının bilirkişiler tarafından irdelenmesinin gerekli olduğu, acentenin sigorta şirketinin vekili olduğu, bu durum karşısında müvekkilinin tahsil etmediği bedelden adına işlem yaptığı şirkete karşı sorumlu olmasının vekalet ilişkisinin özüne ve ruhuna aykırı olduğu, acentenin poliçeyi düzenleyip imzalamasının, sigorta sözleşmesinin tarafı olduğu anlamına gelmeyeceği, sigorta sözleşmesi nedeniyle hiçbir edim yüklenemeyeceği, poliçe ister sigorta şirketince düzenlensin isterse acente tarafından düzenlensin, prim borcunun sigorta ettirenin borcu olduğu, prim alacağının da sigorta şirketinin alacağı olduğu, sigorta şirketinin, acenteye ait olmayan bir borç için acenteyi doğrudan borçlu duruma getiren bir muhasebe kaydı yapmasının da aynı nedenlerden dolayı yanlış olduğu, acente sigorta primini nakden tahsil etmemiş ise sigorta şirketine karşı primi nedeniyle borçlu duruma gelmeyeceği, ayrıca her ne kadar heyet tarafından sadece davacının defter ve kayıtları dikkate alınarak inceleme yapılmış ise de, Yargıtay’ın tek tip sözleşmelerde; karşı tarafın tartışmasına izin verilmeksizin yapılan anlaşmaları geçersiz kabul etmekte olduğu, kanun koyucunun da bu konudaki görüşü benimseyerek düzenleme yoluna gittiği, heyet tarafından ise eski tarihli kararlar emsal gösterilmek suretiyle müvekkilinin sorumlu tutulduğu, oysa kanun koyucu tarafından kötü niyetli olarak düzenlenen işbu sözleşmeler öngörülerek, HMK 193/2. maddede diğer tarafın ispat hakkının kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmelerinin geçersiz olduğu, TBK’nın 25. maddesinde dürüstlük kurallarına aykırı olarak karşı tarafın aleyhine ve durumunu ağırlaştırıcı nitelikteki hükümlerin sözleşmeye konulamayacağı, TBK 21. maddesinde de karşı tarafın menfaatine aykırı olan düzenlemelerin sözleşmenin kapsamına girmesi halinde yazılmamış sayılacağının açıkça düzenlendiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2009/3656 Esas-2010/10024 Karar sayılı ilamının ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2012/4726 Esas-2013/21202 Karar sayılı ilamının da bu yönde olduğu…” gerekçeleriyle mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, acentelik sözleşmesine dayalı alacak için acenteye karşı yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, acente sözleşmesi kapsamında iptal edilip bildirilmeyen poliçelere dair prim alacakları ve buna ilaveten acentelik sözleşmesini feshetmesinden kaynaklı olarak yaptığı masrafların toplamını talep etmiştir.
Taraflar arasında imzalanmış bulunan ve her iki tarafın kabulündeki 30.07.2003 tarihli acentelik sözleşmesinin 16/2. maddesinde; “…acente koşullarının varlığı halinde, usulüne uygun olarak iptal kaydına almadığı veya şirkete iade etmediği poliçe, poliçe eki ve yenilemelerin toplam prim tutarından şirkete karşı sorumludur..” denilmiştir. Yine aynı sözleşmenin 29.maddesinde; “…davacı şirket kayıtlarının esas alınacağı, bundan başka delil kabul olunmayacağı” şeklinde delil anlaşması düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Her iki taraf da tacir olup bahse konu sözleşme hükümleri taraflar yönünden bağlayıcıdır. Mahkemece, davacı defter ve kayıtları incelenmek suretiyle alınan bilirkişi heyet raporunda prim alacağına ve feshe dayalı alacak miktarlarının ayrı ayrı hesaplanmış olduğu görülmekle, alınan ek raporun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu anlaşılmış, anılan sözleşme hükümleri ve bilirkişi raporu doğrultusunda “prim alacağına” dayalı alacak kalemi bakımından davanın kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır (Bu yönde bknz. Yargıtay 11. HD 2014/17926 E.-2015/2499 K, 2010/7579 E.-2012/164 K).
Ancak, davacının alacak istemindeki bir diğer kalem olan “feshe dayalı yapılan giderler”in kabulüne karar verilmesi ise doğru görülmemiştir. Şöyle ki, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin haksız olarak feshedildiği iddiasına dayalı olarak İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/587 Esas-2013/28 Karar sayılı dosyasından verilen kararın Yargıtay 11. HD tarafından 2017/909 E.-2019/446 K. sayılı kararı ile bozulmuş olduğu, bozma kararı içeriğinde de davacının acentelik sözleşmesini feshinin haklı olmadığının açıkça belirtilmiş olduğu görülmekle, kesinleşen bu hususun eldeki davadaki fesih masrafları bakımından da dikkate alınması gerekmektedir. Zira, buna göre işbu davada davacının takip talebine eklemiş olduğu feshe dair masraf kalemini davalıdan talep etmesi mümkün olmayacağından, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. Bununla birlikte, dosyada alınan bilirkişi raporu içeriğinde, her iki alacak kalemi ayrı ayrı ve faizleriyle de hesaplanmış olduğundan, mahkeme kararının HMK 353/1-b-2.madde uyarınca kaldırılarak, davanın kısmen kabulü ile, feshe dayalı alacak kalemi bakımından talebin reddi, prim alacaklarına ilişkin alacak bakımından ise kabulü yönünde Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine, sair istinaf itirazlarının ise reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/218 Esas – 2018/949 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE; davalı borçlunun İzmir 19. İcra Müdürlüğü’nün 2013/695 sayılı takip dosyasına konu 3.174,24 TL asıl alacak ile 1.353,04 TL işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 4.527,28 TL alacağa ilişkin itirazının iptali ile asıl alacağa yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
b-Kabul edilen alacağın %20’si miktarındaki 905,45 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
c-Davacı tarafça peşin yatırılan 97,80-TL’nin mahsubu ile bakiye 211,45-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
d-Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 97,80-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 4.527,28,-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 1.197,34-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
g-Davacı tarafça yapılan 24,30 TL başvuru harcı, 104,00-TL tebligat ve posta gideri, 1.600,00 TL bilirkişi ücreti dahil olmak üzere toplam 1.728,30-TL yargılama giderinin, kabul ve red oranına göre 1.366,81-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
h-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili olduğu tarafa iadesine”, ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; istinaf başvurusu sırasında davalıdan alınan 95,50 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-Davalı tarafından karşılanan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 23/02/2022