Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/2076
KARAR NO : 2022/2123
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/02/2018 (Dava) – 12/10/2022 (Karar)
NUMARASI : 2022/36 Esas – 2022/50 Karar
DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
BAM KARAR TARİHİ : 29/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk MAhkemesinin 12/10/2022 tarihli 2022/36 Esas ve 2022/50 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tanınmış marka sahibi olduklarını, 105979 nolu “…” markasının 23/11/2007 tarihli Türk Patent kararı ile tanınmışlığının tespit edildiğini, davalının ise, 2012/39317 nolu markayı 19. sınıfta 20/03/2013 tarihinde tescillediğini, müvekkilinin tanınmışlığından yararlandığını, marka hakkına tecavüz ettiğini belirterek, davalı markasının hükümsüz kılınmasını, terkin edilmesini dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin başka bir sektörde faal olduğunu, plastik yüzer platform ve kanolar alanında kendi müşteri kitlesini oluşturduğunu, “…com.tr” web sitesi bulunduğunu, 2005 yılında kurularak bugünkü haline geliştiğini, o tarihte davacının markasının tanınmış statüsünün bulunmadığını, davacının uzun süre sessiz kaldığını, dava hakkının düştüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”… dosya rapor aldırılmak üzere aralarında sektör bilirkişisinin de bulunduğu üç kişilik heyete tevdii edilerek rapor aldırılmıştır. Söz konusu rapor da; davacının 2000/07481 numaralı markası ile davalı adına tescilli 2012/39317 başvuru numaralı markası arasında sınıfsal açıdan farklılık bulunduğu, hükümsüzlüğe esas iltibas değerlendirmesinde bu hususun dikkate alınamayacağı, 556 Sayılı KHK madde 8/1- b ve 6769 sayılı SMK’nun 6/1 maddeleri kapsamında davalıya ait markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı, davacının otomotiv (otobüs, midibüs) sektöründe tanındığı, taraf markalarının genel görünüm, biçim, bıraktıkları izlenim hususlarında bünyelerinde yer alan ürünlerin ve hizmetlerinin potansiyel müşteriler nezdinde karıştırmaya sebebiyet verebilecek derecede benzer bulunmadığı, potansiyel müşteri kitlelerinin farklı olduğu ve her iki işletmeyi karıştırmayacağı, bu nedenlerle potansiyel müşteri kitlesinin tarafların ürün ve hizmetleri arasında bağlantı kurması ve bu bağlantının yaratacağı etki ile satın alma tercihlerine yön vermeyeceği, bu halin ise tanınmış markadan haksız yararlanma veya tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedeleme, tanınmış markanın itibarına zarar verme neticelerini doğurmayacağı, tüm bu nedenlerle ise davalı markası açısından hükümsüzlük koşullarının oluşmayacağı tespit edilerek yapılmıştır. Söz konusu rapor, dosya kapsamına ve bilimsel verilere uygun bulunarak mahkememizce benimsenmiş ve hükme esas alınabilir kabul edilmiştir…” gerekçesiyle; ”…Davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 556 sayılı KHK madde 8/1-b hükmü amir olmasına rağmen davanın reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, bu maddede en önemli noktanın her iki markanın da aynı veya benzer olması, mal veya hizmetlerin aynı veya benzer olması, halk tarafından karıştırılma ihtimali olması olup dava konusu olayda her iki markanın da birebir aynı olduğunu, “…”nın tescilli olduğunu 19 ve 37 sınıfların benzer işler olduğunu, hepsinden önemlisi halk tarafından karıştırılma ihtimalinin çok yüksek olduğunu çünkü, halkın aynı harfleri içeren markaları aynı firmanın markası ve aynı firmanın malları olarak değerlendirdiğini, müvekkili şirketin … markasının tanınmış marka olması nedeniyle de davalının mallarının da müvekkilinin ürettiği mal olarak değerlendireceğini, iltibasa ve haksız kazanca neden olacağını, kararını 556 s. KHK’ nin 8/1-b hükmüne dayandıran yerel mahkemenin 8 maddenin 4 paragrafını görmezden geldiğini, M. 8/4 ” Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir.” hükmünü havi olup, yasa koyucunun tanınmış markanın korunacağını açık ve net bir biçimde kabul ettiğini, dosya kapsamından açıkça belli olduğu gibi müvekkilinin markasının tescili çok eski olduğu gibi ayrıca tanınmış marka statüsünü kazandığını, her iki markanın da kullanılan harfler ve şekil itibariyle aynı olduğunu, müvekkili şirketin çok geniş bir ürün yelpazesi olduğunu ve ürünlerin yurt içi ve yurt dışı pazarlarda satılarak piyasada dolaştığını, müvekkili şirketin bu markaya tanınmışlık statüsü kazandırabilmek için çok büyük emek ve mali harcamalar yaptığını, zaman harcadığını, ürünlerin tüm dünyada dolaştığını ve … markasının bu nedenle de reklamı yapıldığını, davalının markasının aynı harflerden ve aynı dizilimle meydana gelmiş olması ve şekil olarak da aynı olması nedeniyle davalının bu benzerlikten haksız yarar sağlayacağının alenen ortada olduğunu, müvekkilinin markası ile davalının markası birebir aynı olduğundan halk arasında karıştırılma ihtimali veya en azından iki markanın ilişkili olduğunu, müvekkilinin dahil olduğu ve dünya çapında tanınmış … HOLDİNGE dahil olduğu şeklinde kanaat oluşacağını, iltibasa yol açacağını ve davalı müvekkilinin markasının tanınmışlığından faydalanarak haksız kazanç elde edeceğini, müvekkilinin markasının haksız bir yarar sağlanması amacı ile taklit edildiğinin alenen ortada olduğunu belirterek Yasa ve Yargıtay kararlarına aykırı olan kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, tescilli markadan haksız yararlanmanın tespiti ile markanın hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.
İlk derece mahkemesince 06/12/2018 tarihli,2018/34 E.-2018/228K. sayılı karar ile davanın reddine karar verilmiş; Dairemizin 16/12/2021tarihli, 2020/824E.- 2021/1401K.
Sayılı kararı ile Mahkemece alınan 08/10/2018 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmış ise de, düzenlenen bilirkişi raporunun içerik olarak davaya esas uyuşmazlık noktalarında yeterli bilgi ve incelemeyi içermediği, eksik incelemeye dayalı yetersiz bilirkişi raporu ile hüküm kurulması doğru olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Dairemizin kaldırma kararı doğrultusunda alınan, uyuşmazlık konusunda uzman bilirkişilerden oluşan heyetin düzenlediği 28/07/2022 tarihli bilirkişi raporunun somut uyuşmazlığın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamındaki deliller ile uyumlu olduğu, dosya kapsamına göre davalı tarafından davacının marka hakkına tecavüzün söz konusu olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 12/10/2022 tarihli 2022/36 Esas ve 2022/50 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar harcı peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 29/12/2022