Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/2016 E. 2022/2002 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2016
KARAR NO : 2022/2002

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/06/2022 (Talep) – 01/07/2022 (Ara Karar)
NUMARASI : 2022/294 Esas (derdest dosya)
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat
TALEP : İhtiyati Hacze İtiraz
BAM KARAR TARİHİ : 21/12/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 21/12/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/294 Esas sayılı dosyasından verilen 01/07/2022 tarihli ara kararın incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP:
Davacı/ihtiyati haciz isteyen vekili ihtiyati haciz istemli dava dilekçesinde özetle; davalı sanık hakkında Dikili 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2020/266 E. sayılı dosyada yapılan yargılamanın devam ettiğini, Adli Tıp Kurumunun 10.01.2022 tarihli kusur raporunun tanzim edildiğini, raporda iki ihtimale yer verildiğini, aleyhe hususları kabul etmemek üzere bu raporu ekte sunduklarını, müvekkilinin 24.08.2019 tarihinde kendi kullandığı elektrikli bisikletiyle arkadaşı … ile beraber düğüne giderken, davalı … sevk ve idaresindeki … plakalı, diğer davalı … Sigorta A.Ş’den ZMMS sigortalı aracın aşırı süratle ve yola dikkatini vermeyerek seyretmesi sebebiyle kendisine çarpması yüzünden ağır yaralandığını, olay günü 16 yaşında olan müvekkilinin sol ayağının koptuğunu, neticeten sol bacağının diz altından kesilmek zorunda kalındığını, aynı kazada müvekkilinin arkasında bulunan …’in de bacağından ve kafatasından ağır darbeler alarak yaralandığını, fren izi ve olay sonrası fotoğraflarının, krokisinin davalının süratle araç sollarken bu kazayı yaptığını düşündürdüğünü, kaza tutanağı ve olay yeri fotoğrafları incelendiğinde; şüpheli …’ün aşırı süratle seyrettiği ve olay anında dikkatini yola vermediğinin tartışmasız şekilde ortada olduğunu, virajda bile aşırı süratle seyrettiğinin, müvekkili düğün salonuna geçişini tamamlamak üzereyken çarpmanın gerçekleştiğinin görüldüğünü, bunun da sürücünün araç kullanırken önüne bakmadığını gösterdiğini, olay sırasında şüphelinin korna da kullanmadığını, müvekkilinin ailesinin davalıyı araştırdığında, …’ün sürekli gece veya gündüz aracını kullanırken önüne bakmayarak videolar çektiğini ve bunu da facebookta paylaştığını gördüğünü, ekran görüntülerini de delil olarak dosyaya sunduklarını, videoların indirilmiş halinin CD olarak bilahare sunulacağını, maddi tazminat istemlerinin … Sigorta A.Ş. tarafından 11.11.2020 günü yapılan 101.903-TL ödeme düşüldükten sonra karşılanmayan bakiye maddi zararları için olduğunu, müvekkilinin sol ayağının ne yazık ki kurtarılamadığını, aynı zamanda boynunun kırıldığını, yine vücudunun birçok yerinde kırık ve ezilmeler oluştuğunu, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nden alınan rapora göre “Diz ve Ayak Bileği Arasında Travmatik Ampütasyon” sebebiyle özel koşul gereksinimi olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin Adli Tıp Kurumu İlgili İhtisas Dairesine sevk edilerek, meslekte kazanma gücünün azalma oranı, tıbbi iyileşme süresi/geçici iş göremezlik süresi, bakıma muhtaçlık süresi konularında rapor alınmasını talep ettiklerini, kaza tarihinde 16 yaşında olan müvekkilinin takdir belgeleri alan bir öğrenci olduğunu, ancak yaşadığı travma nedeniyle ortalamasının düştüğünü, eğitim hayatının sekteye uğradığını, bedensel ve psikolojik ciddi bir travmaya maruz kaldığını, artık birçok mesleğe kabul edilemeyeceğini, hangi işte çalışırsa da çalışsın fazla efor sarf edeceğini, karşılanmayan tedavi, muayene, pansuman ve fizik tedavi masrafları, özellikle defalarca hastaneye muayene ve fizik tedavi için gidiş geliş yol ücretleri, pansuman, bakım/bakıcı masrafları gibi maddi zararlardan da davalının sorumlu olduğunu, ayrıca, bakıma muhtaç olduğu dönemde müvekkiline aile fertlerinin bakmasının davalıları bakıcı ücreti ödeme yükümlülüğünden kurtarmadığını, müvekkilinin bu kaza yüzünden iki büyük ameliyat geçirdiğini, uzun süre hastanede yattığını, yaşadığı ruhsal travmanın kendisinde haliyle ağır psikolojik bunalıma sebep olduğunu, eski ruh sağlığına kavuşabilmesinin oldukça zor olduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla; müvekkilinin adli yardım talebinin kabulü ile, dava sonucu hükmedilecek alacağın davalı … tarafından elde edilmesini önleme amaçlı, yapacağı muvazaalı işlemlerin önüne geçilmek maksadı ile bu davalının varsa adına kayıtlı taşınır, taşınmaz ve 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerine dava konusu oranında ihtiyati haciz konulmasına (teminatsız şekilde), müvekkilinin maddi zararı için, alacak belirli hale geldiğinde artırılmak üzere şimdilik 500 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, ayrıca psikolojik ve sosyal sorunların bir nebze olsun azalması için 300.000-TL manevi tazminatın davalı …’ten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YEREL MAHKEMENİN “İHTİYATİ HACİZ” ARA KARARI:
Mahkemece, “…..Zarar haksız eylemden kaynaklandığından tazminatın haksız eylemin gerçekleştiği tarihte muaccel hale gelmekte olduğu, buradaki ‘muacceliyet’ kavramının, alacaklı tarafından talep ve dava edilebilir hale gelmiş olma anlamında olduğu, dosya kapsamı nazara alındığında davacının maddi (geçici ve sürekli iş göremezlik ile bakıcı gideri) ve manevi zararlarının olabileceğinin kuvvetle muhtemel olduğu, haksız fiil (yaralanma) tarihi itibarıyla davacının maddi ve manevi tazminat alacaklarının muaccel hale geldiği, ihtiyati haczin talep edildiği, davanın ilk açıldığı aşamada zararın miktarının net olarak belirlenmesini beklemenin hakkaniyetle bağdaşmayacağı, zaten davacı vekilinin de fazlaya dair haklarını saklı tutarak dava açmış olduğu, İİK 257.maddenin; ‘Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.’ hükmünü içerdiği, bu nedenlerle, DAVACININ İHTİYATİ HACİZ TALEBİNİN KABULÜ İLE, 300.500,00 TL alacağı karşılayacak şekilde davalı borçlu …’ün menkul, gayrimenkul mal varlıkları ile üçüncü kişilerdeki ve bankalardaki hak ve alacaklarına yeter miktarının İİK’nun 257/1. maddesi uyarınca İHTİYATEN HACZİNE, davacının adli yardım talebinin kabul edilip teminat göstermekten muaf tutulduğu anlaşılmakla, TEMİNAT ALINMASINA YER OLMADIĞINA, davacı vekilinin yasal süresi içerisinde başvurması halinde kararın gereğinin yerine getirilmesi için bir örneğinin icra müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE, kararın verildiği tarihten itibaren 10 gün içinde infaz edilmemesi halinde ihtiyati haciz kararının kendiliğinden kalkmış sayılacağının davacı vekiline İHTARINA…..” şeklinde karar verilmiştir.
DAVALI/KARŞI TARAF VEKİLİNİN İHTİYATİ HACZE İTİRAZI:
Davalı vekili, “…Davacı lehine ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın varlığının ispat edilmesi gerektiğini, jandarma tarafından tespit edilen kaza yeri tespit tutanağı ve Dikili C.Savcılığının 2019/2466 soruşturma sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda asli kusurlunun davacı, tali kusurlunun ise müvekkili olduğuna karar verildiğini, dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderildiği, Adli Tıp kurumu kusur durumunu netleştirememiş olup terditli rapor hazırladığını, kazanın yaşanmasında müvekkilinin hiç kusuru olmadığını, kazanın emniyet şeridinde duran ve motorsikletinde aydınlatması bulunmayan davacı …’un aniden karşı şeride hareket etmesinden dolayı meydana geldiğini, davacının kullandığı motorsikletin sol yan kısmı ile müvekkillinin aracının sağ ön kısmına çarptığını, ayrıca kaza anında davacının kask ve ayak kısmında koruyucu ekipman olmadığını, bileğinin kopması ile kaza arasında bu anlamda illiyet bağı da olmadığını, tüm kusurun davacı …’a ait olduğunu, davacının talep ettiği tazminatın tamamını alacağını da ispatlayamadığını, bu anlamda kazada kusuru olmayan müvekkili hakkında verilen ihtiyati hacze itiraz ettiklerini….” beyanla, itirazda bulunmuştur.
YEREL MAHKEMENİN “İHTİYATİ HACZE İTİRAZIN REDDİ” ARA KARARI:
Mahkemece, “….Davacının ihtiyati haciz isteminin 18/05/2022 tarihli ara karar ile kabul edildiği, ancak adli yardım talebi nedeniyle dava açılırken davacı tarafından gider avansı yatırılmamış olması ve suçüstü ödeneğinden ara karar tarihi itibariyle dosyaya avans ödemesi yapılmamış olması nedeniyle mahkemece söz konusu ara kararın davacı vekiline tebliğe çıkartılamadığı, kararın verildiği tarihten itibaren 10 gün içerisinde infaz edilmesi gerektiği, bu süre içerisinde söz konusu karar infaz edilmediğinden davacı vekilinin 01/06/2022 tarihinde yeniden ihtiyati haciz isteminde bulunduğu, mahkemece bu talebin yerinde görülerek 02/06/2022 tarihinde yeniden ihtiyati haciz kararı verildiği, davalı söz konusu karara karşı 11/06/2022 tarihli dilekçesi ile itirazda bulunmuş ise de, dava konusu olayda davacı zararının haksız eylemden kaynaklandığı, 6098 sayılı TBK’nun 49 vd. ile 117.maddesi uyarınca tazminatın haksız eylemin gerçekleştiği tarihte muaccel hale geldiği, buradaki ‘muacceliyet’ kavramının, alacaklı tarafından talep ve dava edilebilir hale gelmiş olma anlamında olduğu, dosya kapsamı nazara alındığında davacının bedensel anlamda zarara uğradığı, maddi ve manevi zararlarının olabileceğinin kuvvetle muhtemel olduğu, ayrıca davalının kabulünde de olduğu üzere davalının en az tali düzeyde kusurlu olduğuna ilişkin ceza soruşturma ve kovuşturma kapsamında alınan kusur raporlarının da bulunduğu, buna göre dosya kapsamı itibarı ile İİK 258/2. maddesindeki yasal koşulların davalı yönünden oluştuğu ve ileri sürülen itirazların ihtiyati haczin kaldırılmasını gerektirir nitelikte olmadığı, 18/05/2022 tarihli ara kararla davacının adli yardım talebinin kabul edildiği, davacının tüm yargılama giderleri ile teminat göstermekten muaf tutulduğu ve davalının talebinin 01/07/2022 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasında murafaalı olarak incelendiği, 4 nolu ara kararla yerinde görülmediği anlaşılmakla; DAVALININ İHTİYATİ HACZİN KALDIRILMASINA DAİR TALEBİNİN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.

İSTİNAF İTİRAZLARI:
İtiraz eden/davalı vekili tarafından, “….Esasen 08.07.2022 tarihinde ihtiyati haciz ret kararına karşı istinaf talebinde bulunulduğunu ve harcının yatırıldığını, ancak karar istinaf edildikten ve harcı yatırıldıktan sonra gerekçeli karar kendilerine tebliğ edildiğinden istinaf taleplerini yinelediklerini, 2 haftalık istinaf kanun yoluna başvurma haklarının redde ilişkin ara kararın tebliğinden itibaren başlaması gerektiğini, yerel mahkeme kararında ise 2 haftalık sürenin kısa karar ile başlatıldığı ve duruşma zaptı ile kendilerine ihtar edildiği belirtildiği için redde ilişkin ara kararının gerekçesini görmeden ve hatta 08.07.2022 tarihinde uyapta henüz ara karar yok iken hak kaybına sebebiyet vermemek için istinaf kanun yoluna başvurduklarını, ancak yerel mahkemenin bu yönteminin HMK’da düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğunu, bu nedenle usulen kararı bu yönüyle de istinaf ettiklerini, davacı lehine ihtiyati haciz kararı verebilmek için alacağın varlığını ispat etmesi gerektiğini, oysaki dosyaya sundukları jandarma tarafından tespit edilen kaza yeri tespit tutanağında ve soruşturma dosyasından alınan bilirkişi raporunda asli kusurlunun davacı, tali kusurlunun ise davalı müvekkili olduğuna karar verildiğini, Adli Tıp Kurumunun ise kusur durumunu netleştiremediğini ve terditli rapor hazırladığını, kazanın emniyet şeridinde duran ve motorsikletinde aydınlatması bulunmayan davacı …’un aniden karşı şeride hareket etmesinden dolayı meydana geldiğini, müvekkilinin korna ve selektör yapmış olmasına ve hatta kamera kayıtları ile sabit olduğu üzere sol şeritte müvekkili aracını durdururken sol şeritten gelen araçların da durmasına rağmen motorsiklet sürücüsü ….’un durmadığını, ayrıca kaza anında davacının kask ve ayak kısmında koruyucu ekipmanın olmadığını, davacının bileğinin kopması ile kaza arasında bu anlamda illiyet bağının olmadığını, tüm kusurun davacıya ait olduğunu, dolayısıyla davacının alacağının varlığını ispatlayamadığını, müvekkili hakkında verilen 300.500-TL ihtiyati haczin kaldırılmasını talep ettiklerini, mevcut kusur durumuna göre müvekkili hakkında 300.000-TL manevi tazminata hükmedilmeyeceği gibi davacının kusursuz olduğu bir durumda bile mevcut yargı uygulamaları gereği davacıya 300.000-TL manevi tazminat verilmesinin mümkün olmadığını, mahkeme tarafından yargılama yapılmadan hüküm yerine geçen bir tutar için ihtiyati haciz kararı verildiğini, müvekkilinin gündelik işlerde çalışan bir kişi olup mal kaçırma girişimi olmadığını, davacının kaza tarihinden 3 yıl sonra açtığı işbu tazminat davası için ihtiyati haciz kararı verilmesini istinaf ettiklerini, davacı tarafından ihtiyati haciz esnasında teminat ödememek için bilinçli olarak adli yardım talebinde bulunulduğunu, ancak davacı nezninde adli yardım koşullarının oluşmadığını, davacının fakir olmadığını, sigorta şirketinden 101.903-TL bedel aldığını, ceza yargılaması aşamasından beri bir vekil ile temsil edildiğini, özel vekil tutacak ekonomik durumu olan davacının fakir olduğundan bahsetmenin mümkün olmadığını, sundukları kaza tespit tutanağı ve bilirkişi raporuna göre davacının asli kusurlu olduğu da dikkate alındığında davacı nezdinde hukuki yarar koşullarının oluşmadığını, adli yardım kararına itiraz ettiklerini, bu karardan rücu edilmesini, öncelikle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını, ancak müvekkili hakkında ihtiyati haciz kararı verilecekse davacıdan %15’den az olmayacak şekilde teminat alınarak ihtiyati haciz kararı verilmesini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep, trafik kazasına dayalı cismani zarar nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davasında verilen ihtiyati haciz kararına itiraza ilişkindir.
Mahkemece; yukarıda yazılı gerekçelerle ihtiyati hacze itirazın reddine karar verildiği, ara karara karşı davalı taraf vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, 01.07.2022 tarihli duruşmada verilen 4 nolu ara karar ile, ihtiyati hacze itirazın reddine ve buna ilişkin gerekçeli karar yazılmasına şeklinde ara karar tesis edildiği, ancak devamında davalı vekilinin 2 haftalık istinaf kanun yoluna başvurma süresi olduğunun belirtildiği anlaşılmakla, istinafa kanun yoluna başvuru süresinin verilen ara kararının gerekçesiyle birlikte yazılıp tebliğinden itibaren başlayacağı açık olmakla birlikte, davalının istinafa başvurusunun süresi içinde olduğu da anlaşılmakla, mahkeme ara kararındaki esasa etkili bulunmayan bu hususun burada eleştirilmesi gerekmiştir.
HMK 337 vd. maddeleri uyarınca adli yardımın “reddi” halinde başvuru sahibinin itirazda bulunabileceği, buna dair mahkemece verilen kararın da kesin olacağı düzenlenmekle, adli yardımın “kabulüne” yönelik verilen karara karşı davalı tarafça yapılan itirazın reddinde ve gerekçesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı gibi, bahse konu itirazın reddi kararı da esasen istinafa tabi bir karar niteliğinde değildir. Bu nedenlerle, bu yöndeki itirazın reddi gerekmiştir.
İhtiyati haciz kararının kaldırılması ya da teminat karşılığında verilmesine yönelik itiraz bakımından yapılan değerlendirmede; adli yardım sözkonusu olduğundan teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı gibi (HMK 335.md.), somut olayın özelliklerine, davacının yaralanmasının niteliğine, kusur konusunun netleşmemiş olmasına ve dosyanın mevcut kapsamına göre, kaza tarihi itibariyle muaccel olan alacak bakımından ihtiyati haciz kararı verilmesinde de bir isabetsizlik görülmemiş, manevi tazminat tutarı ancak yargılama sonucunda tüm delillere göre belirlenebileceğinden, bu aşamada mahkemece verilen ara karara yönelik tüm istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı/karşı taraf vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı/karşı taraf vekilinin İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/294 Esas sayılı dosyasından verilen 01/07/2022 tarihli ara kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı/karşı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/12/2022