Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/2012 E. 2022/1954 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2012
KARAR NO : 2022/1954

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/04/2022 (Dava) – 06/10/2022 (Karar)
NUMARASI : 2022/296 Esas – 2022/795 Karar
DAVA : Şirketin İhyası
BAM KARAR TARİHİ : 14/12/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 14/12/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/10/2022 tarihli 2022/296 Esas ve 2022/795 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Şirketinin 22/01/1993’de kurulduğunu, şirket sermayesinin 100 paya bölünüp, 15 payının …’a, 85 payının …’a ait olduğunu, 13/06/2014 tarihinde 6102 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi uyarınca …nce ticaret sicilden re’sen terkin edilerek kararın 19/06/2014 tarihinde ilan edildiğini, re’sen terkin edilirken herhangi bir tasfiye işlemine tabi tutulmadığını, şirketin … ili, … İlçesi, … Mahalle … Ada … Parsel sayılı taşınmazı ve … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Ada … Parsel sayılı taşınmazlarının bulunduğunu, ortaklardan …’ın vefatı ile şirkette bulunan sermaye hissesinin mirasçıları …, …, … ve …’a kaldığını, …’ın da vefatıyla şirketteki hissesinin mirasçılar …, …, …’a kaldığını, …’ın şirketteki payının 28,34/100 olduğunu, … hayattayken 24/01/2019 tarihli ihtarnamesi ile şirket ortaklar kurulunun ivedilikle toplanarak müvekkili …’a miras yoluyla geçen paylara ilişkin bir karar alınarak Ticaret Siciline bildirilmesi ihtar edilmişse de bir sonuç alınamadığını, pay geçişlerinin şirket defterine işlenerek ticaret sicile bildirilmediğini, …’ın da 06/01/2020 tarihinde vefat etmesi üzerine, mirasçıları …, …, … ve …’ın kaldığını, … ve …’ın mirası reddine karar verildiğini, mirası reddeden … ve … mirasçıları … ve …’ın da intikal eden mirası reddettiklerini, bu bakımdan … mirasçısı olarak sadece müvekkilleri … ve …’ın kaldığını, her ikisinin de paylarının 14,17/100 olduğunu, esas sermaye payının, miras yoluyla geçmesi halinde, tüm hak ve borçların genel kurulun onayına gerek olmaksızın, esas sermaye payını iktisap eden kişiye geçeceğini, … Şirketi re’sen terkin edildiğinden müvekkillerinin şirketteki paylarının tescilinin mümkün olamadığını, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, hukuki menfaati bulunanların haklı sebeplere dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl, şirkete ait tasfiye edilmemiş malvarlığı bulunması halinde ise 10 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebileceğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2021/2387E.-2021/6034 K.), müvekkillerinin işbu ihya davasının açılmasında hukuki menfaatlerinin bulunduğunu belirterek, … tarafından 19/06/2014 tarihinde tasfiye işlemine tabi tutulmadan ticaret sicilinden TTK’nun geçici 7. maddesi uyarınca re’sen terkin edilen … Şirketi’nin ihyası ile sicile kaydına, ilan ve tesciline ve tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … cevap dilekçesinde özetle, sicil kayıtlarının tetkikinde … Şirketi’nin tescilli adresinde bulunmaması nedeniyle 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim Ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine Ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ”in 5. maddesinin a)bendi uyarınca 14/05/2013 tarihinde münfesih sayılarak tescilli adresine ihtarda bulunulduğunu, 21/05/2013 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığını, yasal süresinde ihtara yanıt verilmemesi nedeniyle 13/06/2014 tarihinde sicil kaydının re’sen silindiğini, bu hususun da 19/06/2014 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlandığının tespit edildiğini, yasal süresinde açılmayan işbu davanın öncelikle süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, müdürlük tarafından gerçekleştirilen resen terkin işlemlerinin usul ve esaslar çerçevesinde uygulandığını, münfesih durumda olduğu tespit edilen şirketlerin müdürlükteki tescilli adreslerine ihtarnamelerin keşide edildiğini ve fakat TTK gereği basiretli tacir olarak davranması gereken ilgiler tarafından yasal süresinde müdürlüğe herhangi bir bildirimde/başvuruda bulunulmaması üzerine re’sen terkin işlemi sürecinin işletildiğini, bunun Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1551 Esas-2020/3396 K sayılı kararına da uygun olduğunu, müdürlüğün de esasen işbu davada zorunlu yasal hasım olduğunu, davanın açılmasına sebebiyet vermeyen müdürlük aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/2299 E.-2020/4113 K. sayılı kararı), diğer taraftan dava konusu şirketin veya devam eden davaları/icra takipleri bulunan ilgililerin müdürlüğe söz konusu davalar ile ilgili herhangi bir bildirimlerinin bulunmadığını, müdürlük tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını beyanla, davanın süre yönünden reddine ve müdürlük aleyhine yargılama gideri ile vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin usule uygun tebliğ edilmediğini, bu nedenle davaya 1 hafta önce vakıf olduğundan süresinde cevap dilekçesi sunamadığını, eski hale getirme talebinde bulunduğunu, 6102 sayılı Yasa’nın geçici 7. maddesinin uygulandığı dönemde aleyhlerinde derdest dava ve icra takibi bulunduğunu, İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/899 E.-2020/155 K. sayılı ilamında da şirketin ihyasına karar verilip, ortağı ve şirketin son yetkilisi olması sıfatıyla kendisine ek tasfiye memurluğu görevi verildiğini, ek tasfiye konusu davanın halen derdest olduğunu, müdürlüğe verilen dilekçe ile yeni adres bildirilmiş olmasına rağmen eski adrese tebligat yapıldığını, yasanın 7/4 maddesinde belirtildiği şekilde şirket ortaklarının mernis adreslerine ihtar yapılmadığını, son mirasçıların Foça Sulh Hukuk Mahkemesinin 2020/456 Esas sayılı kararı ile belli olduğunu, bu nedenle daha önceden müracaat etme imkanı da bulamadığını, resen sicil kaydının silinmesinin adres durumundan silinme olayına dayanılarak yapıldığını, tasfiye işlemlerinin de tam olarak gerçekleşmediğini, 6102 sayılı yasanın geçici 7. maddesinde gösterilen şartlar yerine getirilmeden re’sen terkin işleminin yasaya aykırı olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2007/10-358 E.-2007/337 K.sayılı kararında; ‘eğer tasfiye işlemleri gerçek olarak tamamlanmamış ve tasfiyede gereken hususlar eksik bırakılmışsa tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez’ denildiğini, ek tasfiye işlemlerinin yapılması için şirketin ihyasına, ortağı ve son yetkili olarak kendisine ek tasfiye memurluğu görevi verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Dava dilekçesinde bahsi geçen taşınmazların tapu kayıtlarının celp edildiği, … ili … İlçesi … Mah. … ada … parsel sayılı taşınmazın 376/2136 payının dava dışı … Şti adına kayıtlı olduğu, yine … ili … İlçesi … mahallesi … ada 5 parsel sayılı taşınmazın 858320613/15752441600 payının dava dışı … Şti adına kayıtlı olduğunun belirlendiği, toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davacı tarafça … Şirketi adına kayıtlı taşınmaz bulunduğundan bahisle şirketin ihyasına yönelik dava açıldığı, dava dışı şirketin tescilli adresinde bulunmaması nedeniyle ihtarda bulunulduğu, bu hususun 21/06/2013 tarih 8347 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığı, yasal süresi içerisinde ihtara yanıt verilmemesi nedeniyle 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesi uyarınca çıkarılan Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim Ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine Ve Ticaret Sicil Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ’ in 5. maddesinin a bendi uyarınca 14/05/2013 tarihinde münfesih sayılarak tescilli adresine ihtarda bulunulduğu, 21/05/2013 tarih 8324 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı, yasal süresinde ihtara yanıt verilmemesi nedeniyle 13/06/2014 tarihinde sicil kaydının re’sen silindiği, bu hususun da 19/06/2014 tarih 8594 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlandığı, davalı … tarafından yapılan işlemlerde usul ve yasaya aykırılığın söz konusu olmadığı, davacı tarafından dava dışı … Şirketi adına kayıtlı taşınmaz bulunduğu ve söz konusu taşınmazların tasfiyesinin yapılması gerektiğini belirtilerek ihya talep ettiği, TTK’ nın geçici 7. maddesi hükmü doğrultusunda davacıların şirketin ihyasını talep edebilmesi için haklı sebeplerinin mevcut olduğu ve davacıların dava açmakta hukuki yararının bulunduğu, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanların haklı sebeplere dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde şirkete ait tasfiye edilmemiş malvarlığının bulunması halinde ise 10 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilecekleri, eldeki davada sicil kaydı silinen şirket ortakları tarafından, şirkete ait taşınmazların tasfiyesi talep edildiğinden ve şirketin terkininden itibaren 10 yıllık süre dolmadığından davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalı …nun davanın niteliği gereği yasal hasım konumunda olduğu, bu sebeple … aleyhine vekalet ücreti ve yargılama gideri yükletilemeyeceği, dava dışı şirketin ihyasına yönelik davanın … ve şirket tasfiye sonucu terkin edilmiş ise son tasfiye memurları aleyhine açılması gerektiği, tasfiye memuru konumunda olmayan şirketin son yetkilisi ve ortağına husumet yöneltilemeyeceği, davalı …’ın şirketin son yetkilisi ve ortağı konumunda olduğu bu sebeple …’a davalı sıfatıyla husumet yöneltilemeyeceği ve … yönünden açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu sebebiyle reddinin gerektiği anlaşılmakla; Davanın davalı … yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğu sebebiyle REDDİNE, davalı … yönünden KABULÜ ile, …nün Merkez – 66214 sicil numarasında kayıtlı … Şirketi’ nin şirket mal varlığının tasfiyesi ile sınırlı olmak kaydıyla İHYASINA, …’ın tasfiye memuru olarak ATANMASINA, tasfiye memuru için ücret takdirine yer olmadığına, keyfiyetin ticaret siciline tesciline ve ilanına, peşin alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına, davanın niteliği gereği davacı taraf lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, davanın niteliği gereği davacı tarafından yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacılar vekili tarafından, “….Şirketin ihyasına ilişkin istinaf başvurularının bulunmadığını, ancak …’ın tasfiye memuru olarak atanmasına ilişkin mahkeme kararına karşı istinaf başvurusunda bulunma zorunluluğunun ortaya çıktığını, …’ın, şirketin re’sen terkin edilmesinden önceki yetkilisi olduğunu, müvekkillerinin, ihyasına karar verilen şirketteki paylarının tescili amacıyla şirkete ve …’a yönelik olarak pay tescili davası ikame ettiğini, bu nedenle …’ın taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu şirkete tasfiye memuru olarak atanmasının müvekkillerinin menfaatlerine aykırılık oluşturduğunu, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/337 Esas sayılı dosyasıyla görülmekte olan şirket payının tesciline ilişkin davada şirketi temsilen tasfiye memuruna husumet yöneltilecek olduğundan uyuşmazlığın tarafı olmayan bir kişinin tasfiye memuru olarak atanması gerektiğini, müvekkillerince … ve yetkilisi olduğu başka şirketlere ilişkin pay tescili davalarının ikame edildiğini, başkaca hukuki ihtilaflar bulunduğunu, İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/145 Esas sayılı dosyasıyla müvekkillerinin … Şti.’ndeki paylarının tescili amacıyla ikame edilen davada davanın kabulüyle payların tesciline karar verilmiş olmakla, karar aleyhine … tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğunu, hal böyleyken, …’ın tasfiye memuru olarak atanmasının müvekkillerinin menfaatine olmayan, hukuka aykırı bir karar meydana getirdiğini, re’sen belirlenecek üçüncü bir kişinin tasfiye memuru olarak atanmasına, aksi halde ilk derece mahkemesi kararındaki hüküm kaldırılarak dosyanın yeniden incelenmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalı …. tarafından, ”…. …nce şirket adres değişikliğinin ilan edilmemiş olması nedeniyle 6102 sayılı Kanunun geçici 7.maddesine dayanılarak şirketin sicil kaydının re’sen silindiğini, mahkemece ‘şirket mal varlığının tasfiyesi ile sınırlı olmak kaydiyle’ ihyasına karar verildiğini, her iki kararın da usul yasaya ve Hukuk Genel Kurulu emsal kararlarına aykırı olduğunu, şöyle ki şirketin tüzel kişiliğinin sona ermediğini, şirket tarafından tasfiye kararı alınmadığını, Hukuk Genel Kurulu’nun 2007/10-358 E-2007/337 K. sayılı kararında; ‘eğer tasfiye işlemleri gerçek olarak tamamlanmamış ve tasfiyede gereken hususlar eksik bırakılmışsa tüzel kişilik ticaret sicilinden terkin edilse bile şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden söz edilemez.’ dendiğini, sicil müdürlüğünün terkin işleminin de hatalı olduğunu, sınırlı yetki ile şirketin ihyasına karar verilebilmesi için ortaklar kurulunun tasfiye kararı almış olması, eksik ve noksanların ortaya çıkması halinde bu eksikliklerin tamamlanması için sınırlı yetki ile ihya kararı verilip bu eksikliklerin tamamlanması için tasfiye memuru görevlendirileceğinin açık olduğunu, ancak olayda böyle bir husus mevcut olmadığını, re’sen terkin işleminin yapılabilmesi için TTK’ nun geçici 7. maddesi 4.kısım (a) bendinde; temsil ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağının belirtildiğini, şirket yetkililerine tebligat yapıldığına dair bir belge mevcut olmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin E.2016/8629-K. 2017/6341-T. 20.11.2017 sayılı kararında; ‘…re’sen terkin işlemi yapılan şirketin temsil ve ilzam ile yetkilendirilmiş yöneticilerine ihtar gönderilmediği, şirketin sicil kaydının usulüne uyulmadan silindiği anlaşıldığından mahkemece, şirketin ihyası ile yeniden ticaret siciline tesciline karar verilmesi ile yetinilmesi gerekir.’ denildiğini, şirketin leh ve aleyhine halen devam eden davaların olup halen derdest olduğunu, ihya kararına itirazlarının olmadığını, ancak içeriğine itirazlarının olduğunu, mahkemece şirket mal varlığının tasfiyesi ile sınırlı olmak kaydı ile ihyasına karar verildiğini, şirketin hükmi şahsiyetinin sona ermediğini, re’sen sicilden terkin edilmiş şirketler bakımından ihya kararı verilmesi halinde tasfiye haline gireceğine dair bir yasal düzenleme de bulunmadığını, diğer deyişle tüzel kişiliği sona ermemiş şirketin tüm ortaklarının katıldığı genel kurulda tasfiye için karar alınmadan mahkemenin atadığı tasfiye memuruna sadece tasfiye için yetki verilmesinin bazı hak kayıplarına sebep olacağını, diğer ortakların şirketin faaliyetlerine devam etmesinin bu şekilde engellenmiş bulunduğunu, mahkemece şirketin ihyasıyla ticaret siciline yeniden tescil ve ilan edilmesine karar verilerek şirketin yeniden canlandırılması gerektiğini, ortaklar kurulunun vereceği tasfiye ya da şirket faaliyetlerine devam etme tercihine göre işlem yapılması imkanının sağlanması gerektiğini….’ beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca ticaret sicilinden re’sen terkin edilen şirketin adına kayıtlı taşınmaz malvarlığının tasfiyesinin sağlanması amacıyla ihyası istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacılar vekili ve davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, ihyası istenilen şirketin 13.06.2014 tarihinde 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca re’sen ticaret sicil kaydının silindiği, eldeki davanın şirket adına kayıtlı tasfiye edilmemiş taşınmazlar olduğundan bahisle 15.04.2022 tarihinde açıldığı görülmekle, şirketin terkininden itibaren 10 yıllık sürenin dolmamasına göre, davanın yasal süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır. Yine, davacıların şirket ortaklarından muris …mirasçısı …. mirasçıları olduğu görülmekle, işbu davayı açmakta hukuki yararlarının bulunduğu da anlaşılmaktadır.
Re’sen terkin işleminin usulsüz olduğu anlaşılmakta olup, şirketin ihyasına karar verilmiş olması yerinde ise de, eldeki ihya istemli davada davacıların talebi dışına çıkılarak ve ihyanın amacına aykırı şekilde dava dışı şirketin yeniden faaliyetlerine devam etmek üzere canlandırılması ise sözkonusu olamayacağından, davalı …’in bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Davacılar vekilinin istinaf itirazları ise, davalı …’e eski şirket yöneticisi sıfatından dolayı yöneltmiş oldukları başka davalar olduğundan, şirketin tasfiye memuru olarak bu şahsın atanmasının davacıların menfaatine aykırılık teşkil edeceğine dayalı olup, eldeki ihya davasında da bu davalının tasfiye memuru olarak atanma nedeni “şirketin eski yetkilisi” olmasından kaynaklı olmakla, şirkete yöneltilen/yöneltilecek başka davalarda da anılan davalıya şirket yetkilisi sıfatıyla husumet yöneltilmiş olması menfaat çatışması olarak kabul edilemeyeceğinden, bu itirazın da reddi gerekmiştir.
Mahkemece yargılama giderleri davacılara yüklenmiş olup, davacıların istinaf istemlerinde bu yönde herhangi bir itirazlarının bulunmadığı görülmekle, bu husus istinaf incelemesine konu olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacılar vekili ve davalı …’ın istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacılar vekilinin ve davalı …’ın İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/296 Esas – 2022/795 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacılardan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
b-Davalı …’dan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/12/2022