Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2022/1953
KARAR NO : 2022/1951
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2019 (Dava) – 12/04/2022 (Karar)
NUMARASI : 2020/735 Esas – 2022/342 Karar
DAVA : Hayat Sigortası Kaynaklı Alacak
BAM KARAR TARİHİ : 14/12/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 14/12/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/04/2022 tarihli 2020/735 Esas ve 2022/342 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi … ile davalı … Sigorta A.Ş arasında güvenli hayat sigortası poliçesi imzalandığını, davacıların murisin annesi ve babası olduğunu, poliçe imzalandıktan sonra muris …’nın, ödemeyi taahhüt ettiği sigorta primlerini düzenli bir şekilde yatırdığını, sigortalı konumunda olan …’nın 08/12/2017 tarihinde silahlı saldırı sonucu yaralandıktan sonra hastanede tedavi altındayken ölümü üzerine poliçenin üzerine kurulduğu “…ölüm…” riskinin gerçekleştiğini ve … Sigorta A.Ş.’nin ödemeyi taahhüt ettiği sigorta bedelinin muaccel hale geldiğini, mirasçılar … ve …’nın sigortacı şirkete yaptığı başvurunun sonuçsuz kaldığını, arabuluculuk kurumuna başvurulmuş ise de anlaşamama biçiminde sonuçlandığını, işbu dava ile şimdilik kaydıyla 120.000-TL harca tabi değer belirterek davayı açtıklarını, ıslah yoluyla aktüeryal bilirkişi raporunda belirlenecek meblağa göre dava değerini yükseltme haklarını saklı tuttuklarını belirterek, dava tarihi itibariyle 120.000-TL sigorta poliçe bedelinin davalı sigorta şirketinden tahsili ile kendilerine ödenmesine, kurulan ilişkinin ticari nitelikli olması sebebiyle 08.12.2017 tarihinden itibaren yürürlükteki reeskont faiz oranına göre hesaplanacak faizin de asıl alacakla birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların murisi …’nın, … Bankası A.Ş.’den (…) aldığı ticari krediyle birlikte, müvekkili şirketin ve koasürör … Sigorta A.Ş.’nin acentesi sıfatıyla hareket eden …’den “Yıllık Güvenli Hayat Kredi Koruma Grup Poliçesi” satın aldığını, müteveffanın talebinin müvekkili şirket ve koasürör … Sigorta A.Ş. tarafından kabul edildiğini ve müteveffanın, 11.02.2016 tarihinde yıllık güvenli hayat kredi koruma sigortası katılım sertifikası ile grup poliçesine dahil edildiğini, bu poliçenin sigortalının vefatına kadar yenilendiğini, poliçe kapsamında; “(i) Kaza Sayılmayan Vefat Teminatı, (ii) Hastalık Sonucu Tam ve Daimi Maluliyet Teminatı, (iii) Kaza Sonucu Vefat Teminatı ve (iv) Kaza Sonucu Daimi Maluliyet Teminatı” olmak üzere dört farklı teminat öngörüldüğünü, bu kapsamda müvekkili şirketin kaza sayılmayan vefat teminatı ile hastalık sonucu tam ve daimi maluliyet teminatından, … Sigorta A.Ş.’nin ise kaza sonucu vefat teminatı ile kaza sonucu daimi maluliyet teminatından sorumlu olduğunu, sigortalı müteveffanın 08.12.2017 tarihinde silahlı saldırı neticesinde vefat ettiğini, ölüm rizikosu poliçe kapsamında; kaza sayılmayan vefat teminatı ile müvekkili şirketin … A.Ş. tarafından, kaza sonucu vefat teminatı ile koasürör … Sigorta A.Ş. tarafından teminat altına alınmış olmakla beraber katılım sertifikasının “D.” maddesinde; “Rizikonun gerçekleşmesi halinde gecikmeksizin … A.Ş.’ye başvuruda bulununuz” açıklaması ve bilgilendirme formunun “H.” maddesinde;“4. Gerekli bilgi ve belgelerin eksiksiz şekilde … A.Ş.’ye ulaşmasından itibaren azami 15 (onbeş) gün içinde … A.Ş. tarafından gerekli incelemeler yapılarak tazminat ödeme işlemleri … A.Ş. tarafından tamamlanacaktır” açıklamasının bulunduğunu, bu nedenle hasar ihbarı konusunda başvuru yapılacak olan kurumun müvekkili şirket olarak belirlendiğini, bundan dolayı gerekli bilgi ve belgeler müvekkiline ulaştırıldıktan sonra ödeme işlemlerinin yürütülecek olduğunun ifade edildiğini, sigortalının vefatını takiben kanuni mirasçılarının da bu bağlamda müvekkili şirkete başvurarak poliçe kapsamında vefat teminatı bedelinin kendilerine ödenmesini talep ettiğini, davacı taraftan olaya ilişkin olay yeri inceleme raporları, otopsi raporu ve savcılık belgelerinin talep edildiğini, müteveffanın silahlı saldırı neticesinde vefat ettiğinin anlaşıldığını ve bu kez Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kesin kararı, Adli Tıp Kurumu sonucu ve alkol raporunun eksik olduğunun davacılara iletilerek bahsi geçen eksik evraklar talep edilmiş ise de, bu belgelerin temin edilmediğini, müvekkili şirketin poliçe kapsamındaki sorumluluğu sadece “Kaza Sayılmayan Vefat Teminatı” ile sınırlı olduğu için sigortalının vefatının silahlı saldırı sonucu gerçekleştiği de anlaşıldığından, bu teminat altında bir ödeme yapılmasının mümkün olmadığını, usul ve yasaya aykırı olarak açılan davanın reddinin gerektiğini, poliçede dain-i mürtehin kaydı bulunması sebebiyle davacının aktif dava ehliyetinin de bulunmadığını, …’in muvafakatinin alınmasının zorunlu olduğunu, poliçe üzerinde dain-i mürtehin olarak gösterilen …’in, dava konusu sigorta tazminatı açısından öncelikli lehtar olduğunu, Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları m. 2 kapsamında;”Bu poliçedeki Kaza tabirinden maksat ani ve harici bir hadisenin tesiri ile sigortalının iradesi dışında ölmesi veya cismani bir arızaya maruz kalmasıdır.” hükmü vaaz olunarak kaza tanımının yapıldığını, somut olayda sigortalının vefatının, kaza sonucu ortaya çıktığını, zira kişinin vurulmasının, ani ve harici bir hadisenin tesiri ile iradesi dışında ölmesi hali olduğunu, yukarıda anılan tanım doğrultusunda kaza olarak değerlendirilmesi gerektiğini, nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin E. 2018/4897- K. 2020/4750, 13.7.2020 tarihli kararında; sigortalının dava dışı bir üçüncü kişi tarafından vurularak öldürülmesi halinin kaza sonucu vefat teminatı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin ifade edildiğini, oysa poliçe kapsamında bu teminatın muhatabının müvekkili şirket değil, poliçe evraklarından da anlaşılacağı üzere … Sigorta A.Ş. olduğunu, hal böyle iken, taleplerin müvekkiline yöneltilmesi mümkün olamayacağından davanın … Sigorta A.Ş.’ye ihbarının gerektiğini, müvekkili şirket açısından ise davanın reddinin gerektiğini, kaldı ki tazminat borcunun, davacı tarafın rizikoya ilişkin gerekli belgeleri tam ve eksiksiz şekilde temin etmemiş olması sebebiyle doğmadığını, başka bir deyişle bu dava kapsamında henüz muaccel dahi olmayan bir borca faiz işletilmesinin talep edilemeyeceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Davanın, davacılar murisinin dava dışı bankadan kullandığı ticari krediyi teminen davalı sigorta şirketi nezdinde yapılan hayat sigortası sözleşmesinden kaynaklandığı, davalının savunması da dikkate alındığında hayat sigortasının dava dışı banka tarafından kullandırılan ticari krediye bağlı olup davacılar murisinin mesleki (ticari) amaçlarla hareket ettiği, kredi kullanılmasının ticari faaliyet kapsamında olduğu, dolayısıyla davacılar murisinin ve davacıların tüketici sıfatını taşımadığı, davaya konu hayat sigorta poliçesinin bağlı olduğu krediye ilişkin belgelerin … Bankası A.Ş.’den celbi sağlanarak getirtildikten sonra bilirkişi heyetinden rapor alındığı, tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; uyuşmazlığa konu olan sigorta sözleşmesinin dayanağının dava dışı … Şti.’nin almış olduğu kredi sözleşmesi olduğu, bu nedenle hayat ve ferdi kaza sigortası yapılmasının nedenin ticari sözleşme olduğu, bu itibarla mahkemenin görevli olduğunun anlaşıldığı, sigorta sözleşmesi incelendiğinde; kaza sonucu meydana gelen ölümlerden … Sigorta A.Ş’nin sorumlu olduğu, …’nın silahlı saldırı sonucunda ölmüş olduğu, silahlı saldırı sonucunda meydana gelen ölümün Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları’nın 2. maddesi çerçevesinde ‘kaza’ niteliğinde olduğu, bu nedenle sigorta sözleşmesinde vefat halinde öngörülen 50.000,00 TL’lik tutardan … Sigorta A.Ş.’nin sorumlu olduğu ve davanın söz konusu şirkete karşı açılması gerektiği anlaşılmakla, davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmekle, dava şartı yokluğundan red kararı verildiğinden davalı lehine hükmedilecek vekalet ücretinin maktu vekalet ücreti olması gerektiği de anlaşılmakla, sonuç olarak; davacıların, davalı … A.Ş aleyhine açmış olduğu DAVANIN, PASİF HUSUMET EHLİYET YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacılar vekili tarafından, “…..Müvekkillerinin murisi … ile davalı … Sigorta A.Ş arasında hayat sigortası poliçesi imzalandığını, müvekkillerinin murisin annesi ve babası olduğunu, davalı tarafın cevap dilekçesinin süresi içerisinde verilmediğini, cevap dilekçesinde yazılı hususları da kabul etmediklerini, özellikle ‘…Teminat ödemesi için teslim edilmesi gereken hasar evrakını ulaştırmamıştır…’ şeklindeki beyanın doğru olmadığını, banka şubesi tarafından davalı şirkete gönderildiğini, ardından mail yoluyla yapılan yazışmaların da müvekkilleri ile davalı sigorta şirketi arasında gerçekleştirildiğini, hatta bazı eksik belgelerin müvekkillerine bildirildiğini ve gecikilmeksizin belgelerin davalı şirkete ulaştırıldığını, davalı şirketin sürekli olarak müvekkillerini oyaladığını, açılmamış kamu davasının iddianamesinin verilmesi mümkün olmadığından davalı şirkete teslim edilemediğini, dain-i mürtehinlik kavramının da bu poliçe bağlamında sona erdiğini, çünkü müvekkilleri tarafından … bankasından kullanılan kredinin tamamının ödendiğini, mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulduğunu, bilirkişilerin …’nın vefatını davalı tarafın savunmalarını kopyalamışçasına kazaen ölüm olarak değerlendirdiklerini, …’nın kazaen ölmediğini, kaza dışı bir etkenle yaşamını yitirdiğini, yargılamasının ise halen İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/490 Esas sayılı dava dosyasında sürmekte olduğunu, duruşmasının 14.04.2022 tarihinde yapılacağını, olaya kazaen ölüm adını vererek poliçe hükümleri doğrultusunda davalı sigorta şirketini aklamaya çalışan bilirkişi raporunun … Sigorta Şirketinin sorumluluğuna gidilmesini sağlamaya çalıştığını, oysa yaklaşık 2 yıl boyunca müvekkillerini oyalayan sigorta şirketinin davalı sigorta şirketi olduğunu, şimdi bu davanın bu nedenle reddi sağlanırsa zamanaşımı sebebiyle … Sigorta şirketine de gidilemeyecek olduğunu, sebepsiz zenginleşmenin yargı kararı ile tescillendirilmesinin amaçlandığını, kazaen ölümün, kaza dışı ölümün ne olduğu, …’nın nasıl yaşamını yitirdiği, bilirkişilerin bu ayrımları bir kez daha gözden geçirmeleri ve doğru bir rapor tanzim etmelerinin kendilerinden beklenen olağan görevleri olduğunu, kaza dışı bir ölümün meydana geldiğini ve …’nın yaşamını yitirdiğini, bilirkişilerin dava dosyasında mevcut bulunan otopsi raporunu görmemelerinin olanaksız olduğunu, esasen bu konuda bilirkişi görüşüne dahi ihtiyaç bulunmadığını, bunun bir hukuksal durum olduğunu, …’nın hiçbir şekilde bir kaza sonucu yaşamını yitirmediğini, poliçe hükümlerine göre ‘kaza dışı’ ölümlerde davalı şirketin sorumlu olduğunu da bilirkişilerin lütfedip vurguladıklarını, …. Şirketinin poliçe hükümlerinden …’nın vefatı ile ilgili olayın oluş biçimi gereği sorumlu olduğunu, davalı şirket tarafından müvekkillerine gönderilen 24/01/2022 tarih Ref:1561 sayılı yazı içeriğine baktıklarında ‘…veraset intikal vergi ilişiğini kesip belgeyi gönderin sizin ödemenizi yapalım…’ dendiğini, açmış bulundukları davanın maddi vakıanın hukuki irdelemeye tabi tutulurken düşülen hata sonucu reddedildiği kanısında olduklarını, davanın kabulüne karar verilmesini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hayat sigortasından kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın pasif husumet yokluğundan dolayı reddine karar verildiği, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece, dava konusu sigorta sözleşmesi uyarınca davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesi ile dava reddedilmiş ise de, tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre bu kabulün yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Zira, davacılar murisi ile sigorta şirketleri arasındaki hayat sigorta poliçe sözleşmesi incelendiğinde; muris, davalı şirket ve davadışı … Sigorta AŞ ile üçlü bir sözleşme düzenlenmiş olduğunun görüldüğü, kaza nedeniyle ölüm halinde davadışı … Sigorta AŞ’nin, kaza dışı bir nedenle ölüm halinde ise davalı şirketin sorumlu olacağının düzenlendiği, kaza sayılan ve sayılmayan hallerin tek tek sayılmayıp, Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarına atıf yapılmış olduğu, somut uyuşmazlıkta murisin silahlı saldırı sonucunda vefat etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Sözkonusu genel şartların 2.maddesinde; “Bu poliçedeki kaza tabirinden maksat ani ve harici bir hadisenin tesiri ile sigortalının iradesi dışında ölmesi veya cismani bir arızaya maruz kalmasıdır.” denilmiştir. Davacılar murisinin silahlı bir saldırıda vefat etmiş olması durumunda bu vefatın anılan genel şart hükümleri uyarınca “kaza sayılan haller” e girdiği görülmektedir (Bu yönde bknz. Yargıtay 17. HD 2018/4897 E.-2020/4750 K., 2019/4412 E.-2020/7531 K…). Bununla birlikte, bahse konu genel şartlardaki kaza tabirinin açılımı ile, murisin silahlı saldırı sonucu vefat etmiş olmasının davacı yanca “kaza” ile değil, kasıtlı olarak işlenen bir suç neticesinde meydana geldiği düşüncesi ile poliçe hükümlerinin yanlış yorumlanması, HMK 124.madde uyarınca makul görülebilecek nitelikte bir hatadır. Kaldı ki, bahse konu poliçede her iki sigorta şirketinin de adı ve imzası bulunmakta, ayrıca tazminat talepleri bakımından tüm işlemlerin ve ödemelerin açıkça davalı şirket eliyle yapılacağına dair de özel hükümler konulmuş olmakla, sigorta ödemesi için tüm yazışmaların yapıldığı davalı şirkete işbu davanın da yöneltilmiş olması dürüstlük kuralına aykırı olmayan, kabul edilebilir bir yanılgı niteliğindedir. Buna rağmen, mahkemece davanın pasif husumetten reddi doğru olmamıştır. Mahkemece yapılması gereken iş; HMK 124/3-4.maddeler gözetilerek taraf teşkilinin sağlanması, ayrıca poliçedeki dain-i mürtehin kaydı re’sen gözetilerek öncelikli olarak dava şartlarının tamamlanması ve ardından sonucuna göre esasa dair incelemeye geçilmesinden ibarettir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacılar vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜNE; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/735 Esas – 2022/342 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacılar tarafından yatırılan 80,70-TL istinaf karar harcının istek halinde davacılara iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 14/12/2022