Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1894 E. 2022/1876 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1894
KARAR NO : 2022/1876

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/05/2022 (Ara Karar)
NUMARASI : 2022/473 Esas (Derdest Dosya)
DAVA : Şirketin Tasfiyesi
TALEP : İhtiyati tedbirin kaldırılması/Teminat miktarının arttırılması
BAM KARAR TARİHİ : 07/12/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 07/12/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/05/2022 ara karar tarihli ve 2022/473 Esas sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP:
Davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekili dava ve talep dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı … Şirketinin muris babası …’den miras yolu ile intikal eden %25 hissedarı olduğu, şirketin diğer ortaklarının muris …’in farklı eşlerden olma çocukları ile son eşi olduğu, söz konusu şirket tüzel kişiliğinin ortaklıklar arasındaki görüş ayrılıkları ve düşmanlığa varan davranışlar sebebiyle, şirket ortaklarının artık bir araya gelmesi mümkün olmadığı, taraflar arasında bir çok dava ve suç duyuruları bulunduğu, davalı ve aynı zamanda şirket müdürü olarak görev yapan …’in müvekkiline karşı tehdit, hakaret gibi suçlamalardan oluşan bir çok haksız suç duyurusunda bulunduğu, davalılar müvekkiline karşı husumet derecesinde düşmanlık beslediği, söz konusu şirket uzun yıllardır ticari bir faaliyet göstermediği, şirketin tek geliri mevcut gayrimenkullerinden elde ettiği kira gelirleri olduğu, şirket kira geliri elde etmesine rağmen bu kira gelirlerinin karşılığında müvekkilinde şahsi kefil olduğu, mevcut şirket yetkilisi davalı … şirketin kredi taksitlerinin şirketin elde ettiği kira gelirlerinden ödemek yerine şirketin kira gelirlerini kendi lüks yaşamı için kullandığı, kredileri yapılandırma suretiyle erteleyerek şirketi geri dönülmez derecede kredi faizi ile borç altına soktuğu, bu nedenle şirketin tasfiyesi gerektiği, müvekkili … şirketin 16/10/2021 tarihli yönetim kurulu kararı ile şirketteki müdürlük görevinden alındığı, bu tarihten sonra müvekkili şirketin ticari işleyişleri, borç ve gelir durumu, şirkete gelen kira gelirlerinin nerelere harcandığı, şirkette fiili çalışması olmamasına rağmen şirkette sigortalı görünen kişilerin durumu, şirketin borçlarının ödenmesi için şirkete ait gayrimenkullerin kimlere hangi şartlarda ve hangi bedeller ile satılacağı vb. konularda şirket yetkilisinden ve şirketin muhasebecisinden defalarca bilgi istemesine ve bu konuda davalıya ihtarname gönderilmesine rağmen davalı şirket yetkilisi … müvekkiline hiç bir bilgi vermediği, ayrıca şirketin 2021 yılında kar elde edilmesine rağmen müvekkiline hiç bir şekilde kar payı ödenmediği, şirket müdürü davalı …’in şirket faaliyetleri konusunda hiç bir bilgi ve tecrübesi olmadığı, müvekkili tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibi devam eden taşınmazlar için yazılı belirlenen kıymet takdirinin üstünde fiyat teklifi alındığı, davalı şirket müdürü … söz konusu teklife olumsuz cevap vermiş ve söz konusu taşınmazı 3 yıllık vadeli çek ile daha düşük teklif veren şahsa satmak istediği, davalı şirket müdürü … emlakçılık ve aracılık faaliyetleri yapan kişilere şirkete ait taşınmazların satışını hemen verebileceğini beyan ettiği, şirket yetkilisi davalı … kardeşi …’ı şirkette fiilen çalışmamasına rağmen şirkette sigortalı çalışan olarak gösterdiği, … Çeşme’de ikamet etmekte olup şirket için hiçbir faaliyette bulunmadığı, şirketin sigorta ve banka kayıtlarının istenmesi durumunda bu husus açık bir şekilde ortaya çıkacağı, davalı şirket yetkilisinin şirketin zararına hareket ettiği, müvekkilinin tüm malvarlığına haciz konulduğu, bu borçlar dolayısıyla şirkete karşı icra takipleri açıldığı ve şirketin tek geliri olan kira gelirlerine kaynak olan taşınmazların ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile satılacağı, tüm bunlar şirketin tasfiyesinin istenmesi için müvekkili lehine haklı neden oluşturduğunu ileri sürerek, şirketin gelirlerini usulüne aykırı olarak harcamak ve şirket mallarının satılması ihtimali olduğundan dolayı ihtiyati tedbir niteliğinde şirket yönetimine kayyım atanması ve şirketin taşınmazlarının 3. Kişilere devrinin önüne geçilebilmesi adına öncelikle taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulması ve davamızın kabulüne karar verilerek öncelikle şirketin tasfiyesine karar verilmesi yada müvekkilin hissesinin gerçek değerinin belirlenmesi ve bu bedelin müvekkile ödenmesi suretiyle müvekkilin şirket ortaklığında çıkmasına karar verilmesi yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı yan üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekilinin ihtiyati tedbir kararına itiraz dilekçesinde özetle; Mahkemenin 18/05/2022 tarihli ara kararı ile verilen ihtiyati tedbir kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, mahkemece gerekçelendirme yapılmadan, davaya konu deliller yeterince incelenmeden ve hukuki şartlar oluşmadan ihtiyati tedbir kararı tesis edilmiş olduğu, HMK’nın 389. Maddesi göz önüne alındığında ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini ancak dosya içerisindeki bilgi ve belgeler göz önünde tutulduğunda müvekkiline ait taşınmaz mallar üzerine ihtiyati tedbir konulması gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığı, HMK’nın 390. Maddesi gereği ihtiyati tedbir talep edenin ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek zorunda ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını ispat etmek zorunda olduğu, davacının davalı … ile olan husumetleri sebebiyle şirket içerisinde huzursuzluk yaratıp, şirketin işleyişini sekteye uğratmak amacıyla işler yaptığı, mahkemece dava değeri belirlenemediğinden takdir edilen 30.000,00 TL teminat bedelinin de oldukça düşük olduğu, bu değerin şirketin sahip olduğu sadece 1 taşınmazın değeri olduğunun ve başka birçok taşınmaz olduğunun mahkemece bilindiği, kabul anlamına gelmemekle birlikte tedbir uygulanacaksa bile dava değeri ile ölçülü olmasının gerektiğini savunarak, mahkemece 18/05/2022 tarihli ara karar ile verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince 18/05/2022 tarihli ara kararı 2 nlu bendi ile; “….Davacı vekilinin, davalı …’ne ait taşınmazların 3. kişilere devrini engellemek adına taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulması talebinin yukarıda belirtilen nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 389. ve devam maddeleri uyarınca teminat şartı ile KABULÜNE, dava değeri belirlenemediğinden 30.000,00 TL tutarında nakdi teminatın mahkememiz veznesine yatırılması veya aynı bedelde kesin ve süresiz banka teminat mektubunun mahkememize sunulması halinde davalı … Şirketinin taşınmaz kayıtları üzerine İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı … Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının, davalı … Şirketine ait taşınmazların 3. kişilere devrini engellemek adına taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulması talebi kabul edildiğini, her ne kadar söz konusu bu tedbire ilişkin itiraz etmiş olsalar da itirazlarının 23/06/2022 tarihli ara karar ile reddedildiğini, TTK 636/4 m. uyarınca fesih davası açıldığında mahkemenin taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabileceği, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler göz önünde tutulduğunda şirketin taşınmazları üzerine ihtiyati tedbir konulabilmesi konusunda yaklaşık ispat koşullarının oluştuğu gerekçesi ile dava değeri belirlenemediğinden takdiren 30.000,00 TL teminat yatırılması ile tedbir konulmasını kabul eden mahkemenin işbu kararının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece gerekçelendirme yapılmadan, davaya konu deliller yeterince incelenmeden hukuki şartlar oluşmadan yukarıda bahsedildiği şekilde karar tesis edilmesi hukuka ve kanuna aykırı olup telafisi güç zararlara sebebiyet verdiğini, işbu nedenle hukuka ve kanuna aykırı olarak şartları oluşmadan uygulanan tedbirin kaldırılması, mahkeme aksi kanaatte ise de teminat bedeli ile dava değeri arasındaki ölçüsüzlüğün giderilmesi ve yaşanması muhtemel hak kayıplarının önlenmesi adına teminat bedelinin orantılı olacak şekilde artırılmasını talep için süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunma zorunluluğu hasıl olduğunu, HMK’nın 389. maddesi gereğince, ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğini, davacı tarafça tedbirin gerekliliğine ilişkin bir bilgi ve belgenin dosyaya ibraz edilmediğini, tedbir talep eden davacının kanunun ilgili maddesinde belirtildiği üzere ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu ancak dosyada davacının soyut iddiaları dışında tedbir uygulanması gerektirecek herhangi bir sebep gösteremediğini, davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat da edemediğini, sonuç olarak davacının dilekçesinde belirttiği soyut iddialar ile ihtiyati tedbir kararı verildiğini, davacının davalı …’le olan husumeti sebebi ile sürekli şirkette huzursuzluk yaratıp, şirketin işleyişini sekteye uğratmak amacıyla işlemler yaptığını, davacının şirket için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği gibi, şirketi zarara uğratmaya çalıştığını, Davacının kusurlu ve görevini ihmal eden davranışlarına rağmen şirketteki düzeni korumaya ve gerekli işlemleri hukuka uygun olarak yapmaya çalışan davalı …’e karşı davacı daha öncesinde de hukuka aykırı ve asılsız iddialar ile dava açtığını, davacının olağanüstü genel kurul toplantısının yapılma usulunün ve alınan kararların hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile iptali için de dava açtığını, Genel Kurul Kararının İptali için açılmış olan işbu davalar Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1151E ve 2021/1154E sayılı dosyaları ile derdest olup bilirkişiden alınan raporla da davacının beyanlarının gerçeğe aykırı olduğunun açıklığa kavuştuğunu, davacı işbu genel kurul kararının iptali istemiyle açılan davada davalı şirkete ait mallar üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiş olup bu talebi mahkemece reddedilince de istinafa başvurduğunu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/250E., 2022/303K. Sayılı dosyası ile Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/12/2021 tarihli ve 2021/1151 Esas sayılı ara kararına karşı davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verildiğini, Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1151 Esas Karar sayılı dosyasının 05/01/2022 tarihli ek ara kararı ile ” Davacı vekilinin davaya konu 3 ve 4 nolu ara kararlarının yürütülmesinin durdurulmasına ilişkin tedbir talebinin ve davalı şirketin yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyım onayına bağlı kılınması talebinin ayrı ayrı kabulüne, davalı vekilinin davalı şirkete gözetim ve denetim kayyımı atanmasına ilişkin kararın kaldırılmasına yönelik talebin reddine..” şeklinde karar verilmiş olup taraflarınca yapılan istinaf başvurusu ile İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/541E., 2022/627K. Sayılı dosyası ile ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurularının esastan kabulüne, Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/01/2022 tarih ve 2021/1151 esas sayılı ara kararının HMK’nun 353-(b)-2) maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verdiğini, davacının yapmış olduğu asılsız ve hukuka aykırı iddia ve taleplerin haksızlığı gerekli araştırma ve incelemelerin yapılmasıyla istinaf incelmesi sonucunda ortaya çıkmış olsa da işbu durumun şirketin işleyişini ne yazık ki etkilediğini, her ne kadar mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararında dava değeri belirlenemediğinden takdiren 30.000,00 TL teminat yatırılmasına karar verilmişse de işbu kararda belirlenen teminat bedelinin de hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte tedbir uygulanacaksa bile belirlenen teminat bedelinin dava değeri ile ölçülü olması gerektiğini ancak mahkemece belirlenen teminat bedelinin oldukça düşük olduğunu, Manisa 4. İcra Müdürlüğünün 06/12/2021 tarih 2021/314 sayılı kıymet tespit raporuna göre. .. Ada, … Pafta … Parselde … Mah. … Sok No:… Yunus Emre / Manisa adresinde bulunan 68 adet meskenin fiyatının 25.585.000,00 TL olarak belirlendiğini, bu değer şirketin sahip olduğu sadece 1 taşınmazına ait bir bedel olup şirketin bu değerde bir çok başkaca taşınmazlarının olduğu da mahkemece bilinmesine rağmen dava değeri belirlenemediği gerekçesi ile 30.000,00 TL gibi oldukça düşük bir teminat karşılığında tedbir kararı verilmesinin hukuka aykırı ve ölçüsüz bir işlem olduğunu belirterek Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/473E. Sayılı dosyasının 23/06/2022 tarihli ihtiyati tedbire yönelik yapmış olduğumuz itirazın reddine ilişkin kararın kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep; yerel mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılması, aksi takdirde teminatın arttırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece 18/05/2022 tarihli ara kararı 2 nolu bendi ile; davacı vekilinin, davalı …’ne ait taşınmazların 3. kişilere devrini engellemek adına taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulması talebinin yukarıda belirtilen nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 389. ve devam maddeleri uyarınca teminat şartı ile KABULÜNE, dava değeri belirlenemediğinden 30.000,00 TL tutarında nakdi teminatın mahkememiz veznesine yatırılması veya aynı bedelde kesin ve süresiz banka teminat mektubunun mahkememize sunulması halinde davalı … Şirketinin taşınmaz kayıtları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiş olup, ihtiyati tedbir kararı doğrudan davalı şirket vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalıdır.
Öte yandan bu yararın “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması da gerekir (Hanağası, E.: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135).
Hukuki yarar dava şartlarından olup (HMK m.114), davacının dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir. Bu şart, dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan olumlu dava şartları arasında sayılmaktadır. Bu nedenle menfaate, davanın dinlenebilmesi (mesmu olması, kabule şayan olması) şartı da denilmektedir (Hanağası, s.19-21).
Bir davada, menfaat (hukuki yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle bir davada hukuki menfaatin bulunup bulunmadığı mahkemece, tarafların dava dosyasına sunduğu deliller, olay veya olgular çerçevesinde yargılamanın her aşamasında ve kendiliğinden gözetilmelidir. Böylelikle kişilerin haksız davalar açmak suretiyle dava hakkını kötüye kullanmasına karşı bir güvence de sağlanmış olmaktadır (Pekcanıtez, H.: Medeni Usul Hukuku, C.II, 15. b., İstanbul 2017, s.946-949).
Yukarıda belirtildiği gibi hukuki yararın davanın açılması sırasında mevcudiyeti yeterli olmayıp, davanın devamı sırasında da varlığını koruması gerekir.
Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, istinaf/temyiz istemi için de aranan bir şart olup, yukarıdaki açıklamalar istinaf istemi için de geçerlidir.
Bu açıklamalara göre somut olayda; mahkemenin 18/05/2022 tarihli 2 nolu bendindeki ara kararına davalı şirket vekili tarafından itiraz edildiği ve itiraz üzerine mahkemece duruşma açılarak inceleme yapıldığı, itiraz incelemesi sonucu mahkemenin 23/06/2022 tarihli gerekçeli ara kararı ile itirazın reddine karar verildiği, davalı şirket vekilinin bu itirazın reddi ara kararını da istinaf ettiği ve istinaf isteminin Dairemizin 2022/517 esas sayılı dosyasında incelenerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, dolayısıyla davalı şirket vekilinin 18/05/2022 tarihli tedbir kararına hem ilk derece mahkemesi nezdinde itiraz ettiği, hem de kararı doğrudan istinaf ettiği, davalı şirket vekilinin itirazlarının Dairemizin 2022/517 esas sayılı dosyasında incelendiği ve değerlendirildiği, dolayısıyla davalı şirket vekilinin ihtiyati tedbir kararını ayrıca doğrudan istinaf etmesinde hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 352/1-ç maddesi uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin 18/05/2022 tarihli ve 2022/473 Esas sayılı ara kararına karşı davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.’nun 352/1-ç maddesi gereğince hukuki yararı kalmadığından USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken harç bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf eden davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf eden tarafın istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK.’nun 333. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf eden davalı şirkete iadesine,
5-Kararın 6100 sayılı HMK.’nun 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Dosyanın mahkemesine iadesine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK.’nun 362/1-f maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile KESİN olarak karar verildi. 07/12/2022