Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1746 E. 2022/1684 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1746
KARAR NO : 2022/1684

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/12/2016 (Dava) – 15/11/2018 (Karar)
NUMARASI : 2017/385 Esas – 2018/1198 Karar
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle)
BAM KARAR TARİHİ : 09/11/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 09/11/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/11/2018 tarihli 2017/385 Esas ve 2018/1198 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 19/06/2016 günü, … plakalı motorsiklet sürücüsü müvekkili ile … plakalı araç sürücüsü davalı … arasında kavşakta yaralamalı ve maddi hasarla sonuçlanan kazanın meydana geldiğini, müvekkilinin kavşağa girmesinin hemen akabinde davalı sürücü …’ın da dönel kavşağa geldiğini, dönel kavşak içerisinde bulunan müvekkiline sağ ön tarafından kontrolsüz ve hızını en ufak bir şekilde yavaşlatmadan çarptığını, müvekkilinin kaza sırasında kullanmış olduğu motosikletin keşif sırasında da haklılıklarını ispatlamak için yaptırılmamış olduğunu, fotoğraflarını da sunduklarını, çarpma sonucunda müvekkilinin sol ayak 1.parmağının, 2.parmağının ampute edildiğini, alınacak bilirkişi raporlarıyla da … plakalı araç sürücüsü …’ın açık kural ihlali nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğunun anlaşılacağını, müvekkilinin kaza tarihinde 26 yaşında olduğunu, sürekli sakat kaldığı gibi dengede dahi duramayacak vaziyete geldiğini, sözlüsünün de kaza sonrasında kendisini terk ettiğini, 2015 model motosikletinin ağır hasar aldığını, müvekkilinin trafik kazası neticesinde, 7 gün hastanede, 3 ay da evinde bakıcı eşliğinde yatmak zorunda kaldığını, tedavi masrafı ödediğini, düzenli olarak ilaç kullanmaya başladığını, hasta bakıcı tutulduğunu, yaşadığı psikolojik çöküntünün üstesinden gelebilmek için düzenli terapiye başladığını, kanuni zorunluluk olarak davalılardan … Sigorta A.Ş.’ye ihtarnamenin 11.11.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, … Sigorta A.Ş.’nin cevap vermediğini, dava açma zaruriyetinin hasıl olduğunu belirterek, müvekkilinin beden gücü kayıp oranına, bakıcı masraflarına, tedavi giderlerine, motosiklette meydana gelen hasara göre, 6100 sayılı Yasa’nın 107. maddesi uyarınca toplanacak delillere göre maddi tazminat tutarı belirlenerek (fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere), şimdilik 10.000,00-TL’nin işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden; sigorta şirketi yönünden sigorta limitini aşmamak üzere temerrüt tarihi olan 11.11.2016’dan itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte ortaklaşa ve zincirleme olarak davalılardan tahsiline karar verilmesini, şimdilik 200.000,00-TL manevi tazminatın da olay tarihinden işletilecek avans faiziyle birlikte işleten ve sürücüden birlikte ve zincirleme olarak tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde 20.11.2015/2016 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, tedavi giderleri, bakıcı giderleri ve geçici iş göremezlik tazminatının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağını, müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, yeterli ve gerekli belgelerin eklenmesi sureti ile şirkete müracaat tarihinden öncesinde şirketlerinin temerrüdünün söz konusu olmadığını, böyle bir başvuru olmadığı takdirde alacak dava tarihinde muaccel hale geldiğinden bu tarihten öncesi için faiz sorumluluğunun bulunmadığını, talep edilmesi gereken faizin de yasal faiz olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; maddi tazminat talebinin hangi kalemlerden oluştuğunun ve talep edilen miktarların ayrı ayrı açıklanması gerektiğini, manevi tazminat talebinin belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğini, müvekkili şirketin kazaya konu … plaka sayılı aracın işleteni olmadığını, bu nedenle davanın, müvekkili şirket yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirket ile dava dışı “… A.Ş.” arasında 11.04.2015 tarihinde 12 ay süreliğine (motorlu kara nakil araçlarının teslim tarihi olan 13.11.2015 gününden başlamak üzere) “Motorlu Kara Nakil Araçları Kiralama Sözleşmesi” akdedildiğini, … plaka sayılı aracın 27.11.2015 tarihinde teslim edildiğini, süre gelen kira ilişkisinin, kiralayan müvekkili firmanın muhasebe ve fatura kayıtları ile de sabit olduğunu, bu durumda müvekkili şirketin işleten sıfatına sahip olmadığının aşikâr olduğunu, esasa ilişkin; davacı …’ün dava konusu kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunu, tanzim edilen trafik kazası tespit tutanağında davacının tam kusurlu olduğunun açıkça belirtildiğini, “Hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz” ilkesi gereği davacının tazminat taleplerinin reddinin gerektiğini, uğradığını iddia ettiği zararın varlığını ve miktarını ispat etmekle yükümlü olduğunu, manevi tazminat talep koşullarının oluşmadığını, zenginleşme amacı taşıdığını, talep edilen faizin ve faiz başlangıç tarihlerinin yasaya aykırı olduğunu, davanın kaza tarihi itibariyle kiracı ve işleten olan …. A.Ş.’ ye ihbarını talep ettiklerini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere müvekkilinin kusursuz, davacının ise tam kusurlu olduğunu, davacının hızla gelerek müvekkilinin aracının sağ tarafına çarptığını, müvekkili tüm önlemleri almasına karşın kazaya engel olamadığını, kusurun kendisinde olduğunu bilen davacının müvekkilinden şikayetçi olmadığını, davacının geliş yönünde yaya geçidi ve kontrollü kavşak tabelası bulunmakta ise de, bu uyarılara rağmen müvekkilinin aracına çarptığını, maddi zarar talebinin fahiş olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, 19/06/2016 günü davacı sürücü …’ün sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosikleti ile bölünmüş … ili, … ilçesi, … Beldesi, … Bulvarını takiben seyredip, dönel kavşağa geldiğinde, karşı istikametten gelip, ada etrafında sola döndükten sonra, kavşak içerisinde seyretmekte olan davalı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı otomobilin sağ ön köşe kesimine çarpması sonucu oluşan trafik kazasının oluşumunda, dönel kavşağa gelen sürücülerin, dönel kavşak içerisindeki araçlara ilk geçiş hakkını vermeleri kural gereği olmasına rağmen, bu kurala riayet etmeyip, idaresindeki motosiklet ile seyir hızıyla ve kontrolsüzce dönel kavşağa giren davacı sürücü …’ün, davalı sürücü …’ın kullandığı otomobil ile çarpışması sonucu kazanın meydana geldiği, davacının dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı hareketi ile %100 oranında tam kusurlu olduğu, davalı sürücü …’ın, sevk ve idaresindeki otomobil ile olay mahalli dönel kavşak içerisinde seyrettiği sırada, Atatürk Bulvarını takiben gelip, kavşağa kontrolsüzce giren ve kendisine geçiş hakkı bırakmayan sürücü …’ün kullandığı motosiklet ile çarpışması sonucu meydana gelen olayda, oluşa etken hatalı tutum ve davranışı olmadığından, davalının kazanın oluşumunda kusursuz olduğu kanaatine varılmakla, DAVACININ MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNE İLİŞKİN DAVASININ REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “…İstinafa konu yerel mahkeme kararının usul ve esas yönünden yasal düzenlemelere açıkça aykırı olduğunu, davalı sürücü …’ın yavaşlamadan şiddetli bir şekilde çarptığını ve kaza sonrası müvekkilinin ayağını gösterir fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere ayak tabanının alttan patladığını, müvekkilinin kullanmış olduğu motosikletin keşif sırasında da haklılıklarını ispatlamak için yaptırılmadığını, fotoğraflarının da sunulduğunu, …’ın, müvekkiline yandan çarptığını ispatlamak açısından keşif mahalline de getirildiğini ve bilirkişiye gösterildiğini, tutanak altına alındığını, keşif sırasında olayın görgü tanığı olan …’ın, ‘Otomobil ön kısmı ile motorsiklete yandan çarptı, motorsiklet ve sürücüsü yana devrildi…’ şeklinde beyanda bulunduğunu, ayrıca deliller ve keşif mahalline getirilen motosikletten de anlaşılacağı üzere darbenin motosiklete yandan vurarak yana devirdiğini ve müvekkilinin ayağının yandan aldığı darbenin şiddeti ile alttan patladığını, bu kadar maddi delilin ve kaza anını birebir gören görgü tanığının beyanlarının en ufak bir şekilde dikkate alınmayarak davalı yanın adanın içerisinde iken davacı müvekkilinin dönel kavşağa giriş yaparak kazaya sebebiyet verdiği sonucunun çıkarılmasını kabul etmelerinin mümkün olmadığını, delilleri arasında mübrez olan ve trafik bilirkişisi … tarafından davaya konu olay için alınan mütalaada dahi davalı sürücü …’ın tali derecede kusurlu olup kusur oranınının %35 olduğu belirtilmiş ise de, mahkeme tarafından inceleme gereğinin dahi duyulmadığını, mahkeme tarafından keşif yaptırılıp kusur oranının tespiti için bilirkişi görüşüne başvurulmuş ise de gerekçeli kararda en ufak bir şekilde tartışılmadığı gibi raporun yok sayılarak sadece Adli Tıp raporuna atıf yapıldığını, halbuki 30.03.2018 tarihli bilirkişi raporunda ‘motosikletin sağ yan taraflarına konu kavşağa giriş yapan davalı sürücü … sevk idaresindeki … plaka sayılı aracın sağ ön kısımları ile çarpması neticesinde bahse konu trafik kazasının meydana geldiği…’ şeklinde rapor tutulduğunu, olayın davaya konu 16032 sokak kavşağına gelindiğinde ada içerisinde hangi sürücünün olduğu ve hangi yanın kime çarptığı noktasında toplandığını, müvekkili seyir halinde iken dönel kavşak içerisinde bulunan müvekkiline karşı tarafın sağ ön tarafından kontrolsüz ve hızını en ufak bir şekilde yavaşlamadan çarptığını, müvekkilinin asli kusurlu (%75), davalı …’ın tali kusurlu (%25) olduğu şeklinde rapora itiraz etmeleri üzerine bu sefer mahkemenin dosyanın Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’na gönderilmesine karar verdiğini, Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın müvekkilinin %100 oranında kusurlu olduğu kanaatini bildirir raporunu kabul etmelerinin mümkün olmadığını, heyetin, müvekkilinin ayak parmaklarının kesilmesine kadar giden süreci gösterir fotoğrafları en ufak bir incelemeye bile tabi tutmadan kaza sonrasında davalı sürücünün beyanları doğrultusunda tutulan kaza tespit tutanağı ve müvekkilinin yaklaşık 3 ay boyunca hastanede yattığından dolayı kolluk kuvvetlerince ifadesinin alınamadığından Çeşme Cumhuriyet Savcılığı’nın kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair kararına dayanarak müvekkili davacı sürücünün kavşak içerisinde seyretmekte olan davalı sürücü …’ın kullandığı araca çarpması sonucu kazanın meydana geldiği şeklinde rapor düzenlediğini, Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın davalı …’ın ve tek görgü tanığı olan eşinin meslektaşları olduğundan dolayı maalesef en ufak bir inceleme dahi yapmadan tarafsızlık ilkesini göz ardı ederek rapor düzenlediğini, dosya kapsamındaki ifadeler denilmekle birlikte işbu ifadelerin hangi ifadeler olduğuna değinilmediğini, bunu yerel mahkemeye de her celse ısrarla sorduklarını, yandan aldığı darbenin şiddeti ile ayağı alt kısmından patlayan ve ayak parmakları kesilen bir sürücünün davalı aracın yanına çarpmasının ne kadar mümkün olduğunu, ya da yandan çarpma sonucunda aldığı darbe bu kadar kesin ve net iken davaya konu kazanın gerçekleştiği dönel kavşakta, kavşağa ilk önce davacı müvekkilinin mi yoksa davalı sürücünün mü girdiği ve de bu bağlamda geçiş üstünlüğünün öncelikle hangi sürücüde olduğunun belirlenmesi gerektiğini, Trafik İhtisas Dairesinin raporları ile diğer bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması hâlinde mahkeme veya Cumhuriyet Savcılıklarınca raporların, ilgili ihtisas dairesinin en az yedi uzmanının katılımı ile oluşan ‘genişletilmiş uzmanlar heyeti’ nce inceleneceği ve bu şekilde kesin olarak karara bağlanacağını, mahkemenin kararının kaldırılarak ilgili ihtisas dairesinin en az yedi uzmanının katılımı ile oluşan genişletilmiş uzmanlar heyetine gönderilmesine karar verilmesini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalı … AŞ. vekili tarafından katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; “….Davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle usulden reddinin gerektiğini, talebin muhatabının müvekkili şirket olmadığını, şöyle ki; müvekkili şirket ile diğer dava dışı … A.Ş. arasında imzalanarak 11.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren ‘Uzun Süreli Araç Kiralama Sözleşmesi’ uyarınca aracın dava dışı şirkete teslim edildiğini, müvekkili şirketin işbu somut olay tahtında sadece araç sahibi sıfatına haiz olduğunu, aracın işletenin ise dava dışı şirket olacağını, davacının iddia ve talep ettiği zararın tazmini hususunda müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceğinden davanın müvekkili şirket yönünden usulden reddi gerektiğini, davacı …’ün asli kusurlu olduğunun dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları ile çelişkiye mahal vermeyecek şekilde ispat olduğunu, davacının istinaf başvurusunun da esastan reddine karar verilmesini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, trafik kazasına dayalı iş gücü kaybı tazminatı, tedavi gideri, araç hasar gideri ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili ve davalı … A.Ş. tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; trafik kaza tespit tutanağında davacının asli kusurlu bulunup davalıya atfı kabil bir kusur verilmediği, davacının aşamalardaki beyanında kendisinin yaralı olarak hastaneye kaldırılması nedeniyle kaza tespit tutanağının davalının tek taraflı beyanına göre düzenlendiğinin ileri sürüldüğü, mahkemece yapılan keşfe istinaden alınan bilirkişi raporunda davacının %75, davalının %25 kusurlu bulunduğu, çelişki oluştuğu gerekçesiyle ve taraf itirazlarının karşılanması için dosyanın Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesine gönderildiği ve buradan gelen raporda davacının %100 kusurlu olduğu (kavşakta dönüş yapmakta olan araca ilk geçiş hakkını vermesi gerekirken, kontrolsüzce girdiği dönel kavşaktai çarpışmadan tamamen kusurlu olduğu), davalının ise olayda oluşa etken hatalı tutum ve davranışı olmadığının belirtildiği, mahkemece de buna istinaden yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu haliyle dosya kapsamında alınmış iki kusur raporunun birbiri ile çelişkili olduğu görülmekte olup, davacı vekilinin istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. Mahkemece son alınan ve hükme de esas alınan Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi raporundaki değerlendirmelerin kaza tespit tutanağı çerçevesinde yapıldığı ve keşfen düzenlenen rapora katılınmadığı şeklinde olduğu, dava konusu uyuşmazlıkta olay yeri olan kavşağa önce hangi tarafın girmiş olduğu ve kazanın gerçekleşme şekline, tarafların kaza anındaki kazaya etken davranışlarına dair dosyada çelişki oluştuğu, kaza tespit tutanağında “yandan çarpma” seçeneği işaretli olduğu halde, içerikte ise “önden çarpma” şeklinde olayın anlatımının yapıldığı anlaşılmakla, dosya kapsamındaki raporlar hüküm tesisine elverişli ve yeterli görülmemiştir. Mahkemece yapılması gereken iş; dava konusu kaza tespit tutanağını düzenleyen görevlilerin de “tutanak mümzi” olarak ifadelerine başvurulması, kaza tutanağının neye göre (davacının hastaneye kaldırıldığından davalının tek taraflı anlatımına göre düzenlendiği iddiası da irdelenerek) düzenlendiği de sorularak ifadelerinin dosyaya eklenmesi, ardından İTÜ Karayolları Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti’nden taraf itirazlarını da karşılayacak şekilde ve tüm dosya kapsamı ile kaza yeri/koşullarının da değerlendirildiği kusur uzmanı bilirkişi heyetinden ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesinden ibarettir.
Ayrıca, davalı … AŞ. tarafından kiralama sözleşmesi ve ekleri sunularak kendilerinin işleten sıfatının olmadığı, bu nedenle kendileri bakımından dava şartı olan pasif husumet yönünden davanın usulden reddi gerektiği ileri sürülmüş, re’sen gözetilmesi gereken bu husus istinafa cevap dilekçesi ile de dile getirilmiştir. Ancak, mahkemece bu konuda bir araştırma ve değerlendirme yapılmamış olması da eksik incelme olmuştur. Mahkemece, bahse konu kira sözleşmesinin geçerli bir sözleşme olup olmadığı, aracın teslim edilip edilmediği, tarihi, kaza tarihinde kiralama ilişkisinin devam edip etmediği, araçtaki fiili yararlanmanın ve ekonomik hakimiyetin kimde olduğu, kira sözleşmesinin maliyeye bildirimi, davalının defter ve ticari kayıtlarında yeralıp almadığı hususları da incelenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden, anılan davalı vekilinin bu husustaki istinaf itirazının da kabulü gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekili ile davalı … AŞ. vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ile davalı … A.Ş. vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜNE; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/385 Esas – 2018/1198 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
b-Davalı … A.Ş. tarafından yatırılan 80,70-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı ve davalı … AŞ. tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 09/11/2022