Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/168 E. 2022/207 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/168
KARAR NO : 2022/207

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/03/2021 (Dava) – 04/11/2021 (Karar)
NUMARASI : 2021/169 Esas – 2021/965 Karar
DAVA : Franchise Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 03/02/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ: 03/02/2022

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/11/2021 tarihli 2021/169 Esas ve 2021/965 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirket ile davalılar arasında 26/07/2019 tarihli “… ile …” markaları için Franchise Sözleşmeleri imzalandığını, sözleşmelerin 5 yıl süreli olup, davalılar tarafından keşide edilen Beyoğlu 9. Noterliğinin, 27/11/2020 tarih ve 08569 yevmiye no.lu ihtarnamesi ile haksız olarak feshedildiğini, haksız feshin davacı şirket tarafından kabulünün mümkün olmadığını, feshin hukuki ve geçerli bir nedene dayanmadığının Beşiktaş 8. Noterliğinin, 3/12/2020 tarihli ve 11686 yevmiye no.lu ihtarnamesi ile bildirildiğini, davalıların, haksız feshe dayanak oluşturması sebebi ile ileri sürdükleri iddialarını, 27/11/2020 tarih ve 08569 yevmiye no.lu ihtarname ile öne sürdüğünü, ihtarnamede davalıların dekorasyon ve tadilat işlerinin uzadığından bahisle işletmenin faaliyete geçmesinin geciktiğini iddia ettiğini, ancak davalıların işletmenin alt katında bulunan alanı mimari projeye aykırı olarak büyütmek istemesi, davacının diğer tüm franchiselerinin dekorasyonundan sorumlu olan mimar ile çalışır iken uyumsuz davranışlar göstermesi, duvarı tekmelemek sureti ile mimara hakaret etmesi ve davacının kendisine başka bir mimarı bu yönde hiçbir yükümlülüğü olmamasına rağmen bulması akabinde davalılardan …’ ın yine projeye kendi arzu ve talepleri doğrultusunda ilaveler yapmak istemesi ve kapasiteyi arttırma talepleri, araya giren pandemi süreci sonucunda söz konusu işletmelerin açılmasının planlanan tarihten daha sonraki bir tarihe denk geldiğini, davalıların, … ve … markalarının marka değerine yakışmayan, insan sağlığını hiçe sayan, merdiven altı ürünleri kullanamayacağını ,davacının tüm şubelerin ürünlerini Türk Gıda Kodeksine uygun ve her şubede aynı standardı yakalamak için çok geniş kapsamlı ve yoğun çalışmaların sonucunda oluşturulan bir tedarik sistemi ile ilettiğini ,royalty bedellerinin yanlış hesaplanıp, faturalandırıldığı iddiasının da mesnetsiz olduğunu, royalty bedellerinin sözleşmenin 6.3. maddesinde belirlendiğini ayrıca tüm tarafların erişim imkanının olduğu kerzzpos sisteminden de açık bir şekilde görüleceği üzere kesilen royalty faturalarının doğru olduğunu ,hesaplama oranları ve fatura tutarlarının da sabit olup sözleşmeye aykırı bir faturalandırma yapılmadığını, ayrıca işletmeye geçilen Haziran 2020 tarihinden muhatapların ihtarname keşide ettiği tarihe kadar ciro oranları ve faturalar ile ilgili herhangi bir itirazda bulunulmadığını, mali olarak fesihlerin ne derece haksız olduğunun kanıtı olması amacı ile Yeminli Mali Müşavir …’ den “Uzman Görüşü” nün alındığını, dava dilekçesi ekinde sunulan Uzman Görüşü’nde franchising kapsamında yapılan faaliyet sonucu elde edilen hasılatın mevcut pandemi koşulları dikkate alındığında emsallerine nazaran yüksek olduğunun belirtildiğini, pandemi kısıtlamalarına rağmen davalıların restoranlarının kendi bölgelerindeki diğer firmaların ciro oranlarının çok üzerinde sürekli yükselen eğilimde satış hasılatı elde ettiğini, davalıların zarar iddialarının anlaşılması ve kabulünün mümkün olmadığı gibi hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu belirtmiş , royalty bedeli alacağı olan 1.500.000,00 TL’nin haksız fesih tarihi itibarı ile işleyecek en yüksek faiz oranı ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde ; davacının davalı aleyhine açtığı davadaki talebinin marka kullanım bedeline ilişkin olduğundan Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsiz olduğunu, royalty bedeline ilişkin davaların Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülmesinin gerektiğini, davanın görevsizlik sebebiyle usulden reddine karar verilmesinin gerektiğini, davacı tarafça Covid 19 sürecinin de bahane edildiğini ancak davalıya taahhüd edilen teslim tarihinin 1 Kasım 2019 olup gerçekleştirilen fiili teslim tarihinin 5 Haziran 2020 olduğunu, Covid 19 kısıtlamalarının 17 Mart 2020 tarihi itibariyle etkisini gösterdiğini,1 Kasım 2019 teslim tarihi için Covid -19 kısıtlamalarının sebep gösterilmesinin mümkün olmadığını, davacı ile yüklenici mimar ve inşaat firmalarının gerçekleştirdiği hatalı işler dolayısıyla davalının restoran açılışından sonra da sürekli olarak masraf yapmak zorunda kaldığını bu hususta yardım istendiğinde davacı tarafça gerekli ilginin gösterilmediğini, davalıya verilen taahhütler nedeniyle davalının işletmelerinde çalışacak olan işçilerin sigortalarının Mart 2020 tarihinde başlatıldığını, Haziran 2020 tarihine kadar bu personellerin ek giderlerine katlanmak zorunda kalındığını, davalının 9 ay boyunca sözleşmelere konu restoranları açamaması ve bu süreçte yapmış olduğu tadilat ve mahrum kaldığı kar oranlarının ticari boyutunun davaya konu sözleşmelerin davalı tarafından haklı nedenle fesih için yeterli olduğunun sabit olduğunu, bu hususta açılabilecek davalara ilişkin yasal hakların saklı tutulduğunu, davacının sözleşmelerde yer alan hükümlere aykırı bir şekilde davalıya piyasa emsalinin 3 – 4 kat üzerinde mal satmaya zorladığını, bu kapsamda tarafların ticari defterleri ve dava dilekçesi ekinde sunulan faturalar öncelikli olmak üzere davacının davalıya tanzim ettiği faturalar üzerinden rayiç bedel araştırması yapılarak bu hükme aykırı davranıldığının ispatının talep edildiğini, davacının bu ihlallere ek olarak sözleşmelerde yer alan bir kısım yükümlülüklere de aykırı davranarak sözleşmelere konu restoranların işletmesinin imkansız hale getirdiğini, yaklaşık 1 sene yürürlükte kalmış olan bir sözleşme için 5 aylık ciro kazancının 9 aylık tadilata bağlı kar kaybı ve ek masraflar açısından karşılaştırılması durumunda bu rakamlar arasında fark ve sözleşmeye güven ilişkisinden doğan ciro ve hasılat beklentisinin ticari hayatın olağan yapısı açısından kabul edilebilir bir yanının bulunmadığını, davacı tarafın davalının ortalama 2.900.000,00 TL lik ciroya ulaştığını belirttiğini ancak davalının henüz restoranı açmadan sadece şahsi hesabı üzerinden 2.120.000,00 TL tutarında borçlandığını bunun yanında davacıya 370.000,00 Amerikan Doları ile 2.816.000,00 TL ekstra ödemeler gerçekleştirdiğini, davalının işletmeyi açmak istediği iş yerinin mal sahibi olduğundan bahsedilen ekstra ödemelerin tamamen davacının davalıya çıkardığı fazladan masraflar olup davalının kira, fatura gibi zaten şahsi olarak sözleşmeden bağımsız olarak ödemesi gereken bu bedellerin içinde olmadığını, sonuç olarak bir taraftan davacının davalının 6 ay içerisinde oldukça yüksek oranda ulaştığı ortalama 2.900.000,00 TL lik ciro diğer taraftan ise davalının ödediği ve 7.000.000,00 TL’ yi aşan tutarın söz konusu olduğunu, bu rakamlar göz önüne alındığında davaya konu sözleşmelerden oldukça yüksek kar oranlarına ulaşıldığı iddiasının yerinde olmadığını, davalı tarafça sözleşmelerin her türlü hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile tek taraflı olarak haklı nedenle feshedildiğini, davacının sözleşme ihlaline neden olan davranışlarının süreklilik arz etmesi nedeniyle aradaki güven ilişkisinin davalı açısından ortadan kalktığını, özellikle Franchise verenin verimsizliği, Frachise verenin belli bir ciroya ulaşmaması gibi unsurların örnek olarak gösterildiğini yine davalının davacı tarafından Franchise sözleşmesine konu borçlarını ifa edebilmek için destek görmediği gibi sözleşmelerde düzenlenen eğitimlere ilişkin de hiçbir çaba göstermediğini, Franchise verenin destekleme yükümlülüğünün ihlali, gerekli belge, bilgi ve ekipmanlarının temin edilmemesi, eğitim ve reklam faaliyetlerinin kısıtlanmasının Franchise sözleşmesinin haklı nedenle feshine sebep olduğunu, bu sebeplerin somut olayda davalı açısından gerçekleştiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece;”…. Davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, Mahkememizin görevsizliğine, taraflardan birinin HMK’ nın 20. maddesi uyarınca iki hafta içerisinde başvurarak talepte bulunması halinde dosyanın görevli İzmir Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,….” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilleri ile davacı arasında akdedilen franchising sözleşmelerinin haklı nedenle feshedilmesi sebebiyle, fesih tarihinden sonraki süre için ve önceden peşin ödenen franchise ve ön kullanım bedelinin HMK’nın 107. maddesi uyarınca toplanacak delillere göre belirlenerek, davacıdan en yüksek ticari temerrüt faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi amacıyla taraflarınca 06/12/2021 tarihinde İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2021/905 esas numarası ile belirsiz alacak davası ikame edilmiştir. İkame edilen bu dava aracılığı ile, müvekkillenin davacıya ödemiş olduğu 5 yıllık franchise ve ön kullanım bedelinin, davaya konu sözleşmenin müvekkilleri tarafından haklı neden ile feshedilmesi sebebiyle iadesinin talep edildiğini, una karşılık işbu dava işe, davacının ilgili sözleşmelerin müvekkilleri tarafından sözde haksız nedenle feshinden hareketle mahrum kaldığı aylık franchise kullanım bedelinin tahsilinin talebine ilişkin olduğunu, görüldüğü üzere iki davanın da konusunu, ilgili sözleşmelerin feshinin haklı/haksız olduğunun tespiti ve buna bağlı tarafların alacak taleplerinin hesaplanması oluşturduğunu, işbu nedenle taraflarınca feshin haklılığına konu dava İzmir Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülürken, davacının ikame ettiği ve feshin sözde haksızlığının tespitine konu davanın İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi usul ekonomisine ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na açıkça aykırı olduğunu, bu nedenlerden ötürü İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin vermiş olduğu görevsizlik kararının kaldırılarak dosyanın tekrar Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini beyanla, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasında imzalanan frahchise sözleşmesinin davalı tarafça haksız olarak feshedildiğinden bahisle mahrum kalınan bakiye royalty bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; görevli mahkemenin İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş olup, hüküm davalılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 26/07/2019 tarihli franchise sözleşmesinin ihlalinden kaynaklanan royalty bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Franchise sözleşmesi niteliği itibariyle taraflara karşılıklı hak ve yükümlülükler getiren, bu kapsamda franchise verene ait marka ve benzeri sınai hakların kullanım iznini de kapsayan karma akit niteliğindedir. Bu nedenle franchise sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin uyuşmazlığın niteliğine göre belirlenmesi gerekmektedir.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/847 Esas, 2015/6014 Karar sayılı ilamı da aynı doğrultudadır.)
Davacı taraf, sözleşmenin 10.3 maddesinde düzenlenen royalty bedeline ilişkin hükmün ihlal edildiği iddiası ile tazminat talebinde bulunmuştur.Sözleşmenin anılan hükmü ciroyu tarif etmiş olup, taraflar arasında münhasıran marka hakkına dair bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Somut uyuşmazlıkta 556 sayılı KHK ve/veya 6769 Sayılı SMK hükümlerinin uygulanmasını gerektirir bir durum bulunmadığından, uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olduğu gözetilerek, işin esasına girilip, taraf delilleri toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerden ötürü, davalılar vekilinin istinaf isteminin kabulü ile kararın kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kamu düzenine ilişkin sebeplerden ötürü KABULÜ ile; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04/11/2021 tarihli 2021/169 Esas ve 2021/965 karar sayılı hükmünün, HMK’nın 355. ve 353/(1).a.3 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/(1)-a maddesi gereğince yeniden yargılama yapılmak ve davanın esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusunun kabulü nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın istek halinde başvuru sahibi davalılara iadesine,
4-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai hükümde değerlendirilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
7-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 bendi ve 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere 03/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.