Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1582 E. 2022/1646 K. 27.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1582
KARAR NO : 2022/1646

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2019 (Dava) – 15/03/2022 (Karar)
NUMARASI : 2019/612 Esas – 2022/236 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 27/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/03/2022 tarihli 2019/612 Esas ve 2022/236 Karar
sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 04.06.2017 tarihinde ciddi biçimde yaralandığı kazanın, karşı araç sürücüsü …’nın direksiyon hakimiyetini kaybederek müvekkilinin içinde bulunduğu araca çarpması neticesinde meydana geldiğini, kazadan dolayı Çeşme Asliye Ceza Mahkemesinde ceza davası açıldığını ve araç sürücüsü …’nın kazada %100 kusurlu görülerek cezalandırıldığını, davacının yaşına, aktif ve pasif dönem yaşam süresine, beden gücü kayıp oranına, davalı sürücünün asli kusuruna ve yargılama sırasında toplanacak delillere göre, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak 6100 sayılı yasa’nın 107.maddesine göre belirlenecek maddi tazminatın hüküm altına alınmasının istendiğini, kalıcı sakatlığın yarattığı ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar ile davacının yaşı ve davalının kusur durumu da gözetilerek, yargılamanın son aşamasında sorumluluğun derecesi ve zararın kapsamı kesin belli olduktan sonra miktarı açıklanacak manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek faiziyle birlikte sürücüden tahsiline karar verilmesini istediklerini, 6100 sayılı Yasa’nın 107. maddesindeki “belirsiz alacak” davasında, harca esas bir “simgesel değer” gösterilerek “manevi tazminat” istenebileceği, bilim çevrelerince kabul edilmekle; “manevi tazminat davalarında, bunun manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesine aykırı düşmeyeceği”nin savunulduğunu, bu yöntemin usul ekonomisine de uygun düştüğünü, davalı işletene ait … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli poliçe ile davalı … Şirketine Trafik Sigortalı olması nedeniyle limite kadar maddi tazminat istendiğini, Sigorta Şirketi davacıya 20.12.2017 tarihinde 146.128,31-TL ödemiş ise de, davacının beden gücü kayıp oranına, aktif ve pasif dönem zarar sürelerine ve davalı sürücünün kusur durumuna göre ödenen bu miktar son derece yetersiz olduğundan ve davacının maluliyeti geçen zamanda ciddi oranda artmış olduğundan 2918 sayılı KTK’nun 111/2 maddesine dayanılarak ibranamenin iptali ile yeniden maluliyet oranı belirlenmesi için adli tıp kurumuna sevki, bakiye zararın davalı sigorta şirketinden, temerrüt tarihinden işletilecek faiziyle birlikte tahsilinin istendiğini, davacının kaza sebebiyle yaşadığı mağduriyeti bir nebze olsun gidermek amacıyla gerçek orandan çok daha düşük olan bir oran üzerinden hesaplama yapılmasına davalının talebi üzerine onay verdiği, ancak bu oranın kabul edilmediği, davalı sigorta şirketi %20 maluliyet oranına göre 20.12.2017 tarihinde 146.128,31-TL ödeme tarafımıza yaptığı, ödeme % 20 orana göre dahi azsa da, bu hususun ötesinde müvekkilinin ilerleyen rahatsızlığı ve eldeki adli tıp raporu mucibince müvekkilinin maluliyet oranının bu rakamların çok üstünde olduğunun yeniden belirlenecek raporla tevsik edileceğini, her ne kadar %20 maluliyet oranı belirlenmişse de müvekkilinin geçen zaman içerisinde omuriliğindeki ağrı ve sıkıntıların ciddi oranda arttığını, bu sebeple müvekkilinin tekrar adli tıp kurumuna sevk edilerek yeniden maluliyet oranı belirlenmesini talep ettiklerini belirterek, fazlaya dair talep hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL maddi tazminat ve 20.000,00-TL manevi tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde bahsi geçen … plakalı araç, davalı şirkete, 05.06.2016-05.06.2017 tarihleri arasında 123500308 numaralı KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalısı olduğunu, bu poliçeden dolayı sorumluluklarını, sigortalının kusuru oranında olmak üzere, ölüm/sakatlık halinde azami 310.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. Maddesine göre trafik sigortaları, aynı kanunun 85. Maddesine göre işletenlere düşen sorumlulukları karşılamak üzere yapıldığını, dolayısıyla, sigortalı aracın sürücüsünün kusuru yoksa işletene düşen bir sorumluluk da olmadığını, dava öncesinde dava konusu kaza sebebi ile müvekkil şirkete başvurulduğunu, hasar dosyasından 20.12.2017 tarihinde 146.128,31- TL ödeme yapıldığını, KTK 111/2 maddesi uyarınca yapılan ödeme ve dava tarihi itibarıyla zamanaşımına uğradığını, yetersiz anlaşmaların 2 yıl içinde iptallerinin istenebileceğini, beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığını, ancak manevi tazminat isteminin belirsiz alacak davası veya kısmi dava olarak açılamayacağını, ayrıca dava dilekçesinin ilk sayfasında harca esas değer kısmında 20.000,00-TL manevi tazminat gösterilmiş ise de; dilekçe içeriğinden de anlaşıldığı üzere dava peşin harcının 3.000,00 TL üzerinden ödendiğini, gerek dava dilekçesi gerekse yatırılan harç bakımından usule uygun dava açılmadığından davanın reddi gerektiğini, davacının yürüyerek hastaneye gittiğini, yürüyerek ayrılmasına rağmen dava dilekçe içeriğinde “kalıcı sakatlığın yarattığı ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar” gibi muğlak bir ifade ile manevi tazminattan bahis edildiği, davacının vekili aracılığıyla sigorta şirketinden 20.12.2017 tarihinde tüm maddi zararlarına ilişkin olarak 146.128,31-TL tazminat alarak tüm maddi zarar talepleri ile ilgili olarak ibraname verdiğini, sigorta şirketine verilen ibranamedeki irade açıklamasının, hem sigortacı hem de tazminat borçlusu yönünden sigorta kapsamı ile sınırlı olmak üzere sonuç doğuracağını, yani kabul anlamına gelmemek üzere davacının bir an talepte bulunabileceği varsayılsa dahi davacı müvekkilinden ancak “sigorta haddi üzerinde bir zararı varsa” bir talepte bulunabileceğini, bu nedenle mahkemece sigorta poliçesi celbi ve poliçe azami tazminat miktarlarının tespit edilmesi gerekip, davacının ancak bu miktarları aşan zararı varsa talepte bulunabileceğini, davacı yetersiz ödeme ileri sürerek ibranamenin iptalini talep etmişse de; davalı sigorta şirketinin davacıya ödeme 20.12.2017 tarihinde yapmış olup, dava ödeme tarihinden bu yana iki yıl geçtikten sonra 23.12.2019 tarihinde açılmış olup, 2918 sayılı KTK’nun 111/2.maddesindeki “hakdüşürücü” süre geçirildiğinden, davacının ibranamenin iptali talebinin yerinde olmadığını, bu nedenle davacının zararının ibranamede belirtilen rakam üzerinde olup olmadığı incelemesinin yapılamayacağını, davanın tüm davalılar bakımından reddi gerektiğini, davacı taraf kazada müvekkilinin %100 kusurlu olduğundan bahsetmekte ise de; bu iddiayı kabul etmediklerini, davacının bulunduğu aracın arka farlarının yanmadığını, kazanın meydana gelmesinin tek sebebinin davacının içinde bulunduğu aracın farlarının yanmaması olduğunu, Hukuk Mahkemesinin Ceza Mahkemesinde alınan kusur raporlarıyla bağlı olmadığını, davacının kaza esnasında emniyet kemerini takmadığını, bu nedenle zararın oluşumunda yani yaralanmasında başlıca kusurun kendisine ait olduğunu, eğer emniyet kemerini takmış olsaydı herhangi bir yara almayacağını, bu nedenle de hiçbir şekilde iddia edilen kusur oranını kabul etmediklerini, otobanda çok yüksek hız kadar çok düşük hızda seyretmek de kazalara sebebiyet vermekte olup, trafiğin akışını bozmanın da kusurlu hareketlerden biri olduğu ve KTK’da yasaklandığını, davacının içinde bulunduğu çok eski bir araç olup, son derece düşük hızda olmasına rağmen orta şeritte gitmesinin de kazanın oluşumuna başka bir etmen olduğunu, arka farları yanmayan üstelik trafik akışını bozacak şekilde son derece yavaş gidilmesi, buna rağmen orta şeritte bulunulmasının da kusur atfı için bir neden olduğunu, kaza tespit tutanağını hazırlayan polis memurlarının, müvekkilini hiç dinlemeden ve tuttukları tutanağı müvekkiline okutmadan tutanağı imzalattıklarını, bu nedenle kaza tespit tutanağını da kabul etmediklerini, bu nedenle haksız ve mesnetsiz, hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”… davacı tarafın davalı sigorta şirketi ile 20/12/2017 tarihinde ibraname yapmak suretiyle bir ödeme aldığı, bu hususun davacı ve davalı sigorta şirketinin kabulünde olduğu, davanın 23/12/2019 tarihinde açıldığı, 2918 sayılı yasanın 111/2 maddesi gereği 2 yıllık sürenin dolduğu, istemin bu haliyle zamanaşımına uğradığı, sigorta şirketinin yararlandığı zamanaşımından diğer davalının da yararlanması gerektiği…” gerekçesiyle; ”…Davanın zamanaşımı sebebiyle REDDİNE…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu kaza 04.06.2017 tarihinde gerçekleşmiş olup, evvela bu kazada yaralanan müvekkilinin maluliyet oranını karşılamayan bir miktar kısmi ödeme alındığını, devamında 15.04.2019 tarihinde Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurulmakla taleplerinin reddolunduğunu, yasal 2 yıllık süre içerisinde 23.12.2019 tarihinde iş bu davanın açıldığını, dolayısıyla burada zamanaşımından bahsedilemeyeceğinden yerel mahkeme kararının bozularak yeniden yargılama yapılmasını talep zorunluluğu doğduğunu belirterek yerel mahkemenin 2019/612 – 2022/236 sayılı ” zamanaşımından davanın reddine ilişkin ” haksız kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak talep doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Dairemizin 2022/944 Esas-2022/1127 Karar sayılı 05/07/2022 tarihli kararı ile, “…Dosyanın incelenmesinde, dosya içerisinde davacı ile davalı sigorta şirketi arasında düzenlenen tazminat ödenmesine ilişkin söz konusu ibraname suretinin bulunmadığı anlaşılmakla, ibraname ve eklerinin celbi ile eksik belge tamamlandıktan sonra dosyanın gönderilmesi; her hâlükarda dosyanın Dairemize gönderilmek üzere mahkemesine geri çevrilmesine,…” şeklinde karar verilmiştir.
Dairemizin geri çevirme kararı üzerine; davalı sigorta vekili 17/08/2022 tarihli beyanı ile, dava öncesinde dava konusu kaza sebebi ile müvekkiline başvurulması üzerine, müvekkil şirket tarafından 123500308 numaralı hasar dosyası açıldığını, gerekli evrakların müvekkil şirkete ibraz edilmesini takiben; hasar dosyasından 20.12.2017 tarihinde 146.128,31- TL ödeme yapıldığını, müvekkili şirketin belirtildiği şekilde, ödeme yapmak suretiyle poliçe kapsamındaki tüm sorumluluğunu yerine getirdiğini, talep edilen tazminat isteminin zaman aşımına uğradığını, KTK m.111/2 “Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” madde metninde de açıkça belirtildiği üzere yetersiz ödemeler ile ilgili uyuşmazlıkların iki yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, davacı tarafından müvekkil şirkete yapılan başvuruya binaen 20.12.2017 tarihinde başvurucuya 146.128,31-TL ödeme yapıldığını, huzurundaki dava tarihinin, 23.12.2019 tarihi olup dava süresinin zamanaşımına uğradığının açıkça anlaşıldığını, cevap dilekçelerinde yahut yargılama esnasında ibranameye ilişkin herhangi bir beyanda da bulunulmadığını, davacı yanca da bu yönde bir iddianın söz konusu olmadığını, söz konusu ödemeye ilişkin dekontun ekte sunulduğunu belirtmiştir.
1-Dairemizin geri çevirme kararına rağmen geri çevirme gerekçesinde belirtilen hususta, başkaca belge ve bilginin dosyaya eklenmediği görülmüş, taraflar arasında düzenlenmiş yazılı bir ibranamenin bulunmadığı, dosya kapsamında tarafların beyanına ve mahkeme kararına esas ibraname ile davalı sigorta şirketince yapılan ödemenin kastedildiği, KTK’nın 111/2 kapsamında değerlendirilebilecek herhangi bir ibra sözleşmesinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin zamanaşımı yönünden itirazının değerlendirilmesinde; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinin birinci fıkrasında; “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” aynı maddenin ikinci fıkrasında; “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.
Somut olayda; kaza nedeniyle Çeşme 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/10/2019 2018/275 Esas- 2019/534 Karar sayılı kesin kararı ile davalı araç maliki ve sürücüsü …’nın bilinçli taksirle aralarında davacının da bulunduğu birden çok kişinin yaralanmasına neden olmak suçundan TCK 89/4 maddesi uyarınca 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma suçu ise olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 89. maddesinin 4. fıkrası kapsamındadır ve ceza zamanaşımı süresi 5237 sayılı TCK’nun 66/e maddesi uyarınca 8 yıldır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının trafik kazası sonucu yaralandığı, dava konusu eylemin aynı zamanda suç oluşturduğu ve TCK’nun 89/4 maddesine göre ceza yargılaması yapıldığı anlaşılmaktadır. Yaralama olayı 04/06/2017 tarihinde tarihinde gerçekleşmiş, dava 23/12/2019 tarihinde açılmıştır. Şu durumda davanın açıldığı tarih itibariyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinde düzenleme altına alınan 2 yıllık zamanaşımı süresi geçmiş ise de, olay tarihinden itibaren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 89/4 ve 66/1-e maddeleri uyarınca 8 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi geçmemiştir.
Davalılar vekilleri tarafından süresi içinde cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’i ileri sürülmüş ise de, davacının isteminin zaman aşımına uğramadığı, ilk derece mahkemesince zaman aşımı definin reddine karar verilmesi gerektiği halde davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı bulunmakla, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2020/1650 Esas, 2021/1091 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
2-Kabule göre de; davacı vekili, dava dilekçesinde 20.000,00 TL manevi tazminat talep ettiği halde, kalıcı sakatlığın yarattığı ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar ile davacının yaşı ve davalının kusur durumu da gözetilerek, yargılamanın son aşamasında sorumluluğun derecesi ve zararın kapsamı kesin belli olduktan sonra miktarı açıklanacak manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek faiziyle birlikte sürücüden tahsiline karar verilmesi dileğinde bulunduklarını ve bunun için “simgesel” değer olarak 3.000,00 TL. üzerinden peşin harç ödediklerini belirterek, ileride arttırılmak üzere manevi tazminat yönünden 3.000,00 TL üzerinden harç ödenmiş ise de; talep edilen tazminatın niteliği gereği manevi tazminatın bölünmezliği ilkesi gereği fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulması, ıslah ya da ek dava ile istek miktarının arttırılması da olanaklı olmadığı gibi kısmi manevi tazminat davası da açılamayacağından, 492 sayılı yasanın 32.maddesi; “Yargı işlemlerinde alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz…” hükmü gereğince öncelikle talep edilen 20.000,00 TL üzerinden, Harçlar Kanunu’nun 29,30 ve 32. maddesi gereği harç ikmali yaptırılması, eksik harcı tamamlamak üzere davacıya 1 hafta kesin süre verilerek sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/03/2022 tarihli 2019/612 Esas ve 2022/236 Karar
sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılması gereken harç peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 27/10/2022