Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1428 E. 2022/1386 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1428
KARAR NO : 2022/1386

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2021 (Dava) – 07/07/2022 (Ara Karar Tarihi)
NUMARASI : 2021/1478 Esas ( derdest dosya )
TALEP :İhtiyati Tedbir
BAM KARAR TARİHİ : 22/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/07/2022 tarihli ve 2021/1478 Esas sayılı ara kararının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirketin % 39 hissesine sahip ortakları olduğunu, davalı şirketin 2015 yılına kadar yönetim kurulunu %65 oy oranı ile seçmekteyken ve de şirket kuruluş esas sözleşmesi ile önceki tüm genel kurul kararları bu yöndeyken bu tarihte yapılmış olan genel kurulda yasa ve esas sözleşmeye aykırı olarak hüküm değiştirildiğini, bu tarihten sonraki tüm yapılan genel kurul kararlarına davalar açıldığını ve henüz hiçbirinin neticelenmediğini, bu tarihten sonra yine yönetim krizinin içinden çıkılmaz bir hale gelerek şirketin iflasa sürüklenmesine sebebiyet verdiğini, şu aşamada konkordato ile şirket kurtarılmaya gayret edilmekte ise de bu konuda açık yasa, esas sözleşme ve içtihatlar doğrultusunda mutlak butlanın tespitinin yapılması davasını açmaları gerektiğini, esas sözleşmede yönetim kurulunun seçilmesine dair % 65 ağırlaştırılmış nisabın bu oran sağlanmadan %60 oy oranı ile % 51 düşürülmesi 2015 yılından bu yana yönetim krizine ve de şirketin iflasa sürüklenmesine sebebiyet verdiğini, davalı şirketin, 2015 tarihine kadar iki ağırlıklı hisse (… ve … ve …) grubundan oluşmakta iken 2015 olağan genel kurulu sonrasında yeniden yönetime seçilmeyen …., kuruluşundan bu yana yönetimini ellerinde bulundurdukları şirkete saldırmaya, iflas ettirmeye çalıştıklarını, 2015 genel kurulu öncesinde …’a 1.000.000-TL cezai şart içeren oy sözleşmesi imzalatılarak yönetimde kalmayı garantiye almaya çalışmalarından şüphelenen …’ın, (Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2015/307 Esas numaralı dosya üzerinden cezai şart talebi davası devam etmekte) …ın, hastaneye ilave inşaat yapılması ile ilgili …’ın arkadaşı ve beraber hareket ettikleri … Şti ile birlikte hareket ettiklerini ve şirketi 4-5 milyon TL zarara uğrattığını fark ettiğinden …’ın yönetimine oy vermediklerini (…. Şti ile … Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2017/305 Esas numaralı dosya üzerinden dava açılmış, iş bu dava, davalı sonradan yönetime seçilince düşürülmüştür.), devam eden genel kurul kararlarının iptali davalarından yönetimin seçilmesine dair genel kurul kararının iptali yönündeki incelemelerde dosyalara sunulmuş olan bilirkişi raporlarının açıkça mutlak butlanı tespit ettiğini, fakat bu yönde tesis edilmiş bir mahkeme hükmü olmadığından hatalı şirket uygulamasının yasaya aykırı olarak uygulanmaya devam etmekte ve ortaklık menfaatine ciddi zararlar vermeye devam etmekte olduğunu, müvekkillerinin iyiniyetli olduğunu, tüm aşamalarda şirketin menfaatini gözeterek hareket ettiğini, müvekkilleri … ve …’ın tüm mal varlıklarını şirketi borçtan kurtarmak ve büyütmek için satıp şirkete borç verdiğini, şirketin kredilerine kefil olunduğunu, taşınmazların ipotek verildiğini, asla şirketin yönetim krizi ile borç batağına sürüklenmesini niyet etmediklerini ve ortaklığın tüm hissedarlara kazanç getirebilmesi amacı ile hareket ettiklerini, borç verdikleri paraların bilançolarda, mizanlarda, şirket ticari defter ve kayıtlarında, genel kurul tutanaklarında, dava dosyalarında, banka dekontları ile icra dosyalarında, hisse devir sözleşmelerinde ve daha ilgili tüm kayıtlarda mevcut olduğunu, alacaklarını tahsil ve teminat amacı ile şirketin aşamalardaki koruma ve ayakta durması için gereken gayreti gösterseler de yönetimi ile anlaşmazlıkların katlanarak devam etmesinin esas sözleşmeye uyulmaması neticesi olduğunu, müvekkili ….’ın ise, hisse alırken yıllarca yaptığı birikimle açtığı döner salonunu sattığını ve yaptığı araştırmada şirketin yönetimi ile ilgili % 65 kuralının geçerliliğine itimat ettiğini, zira bu iki grup hissedar arasında belirleyici bir öneme sahip iken % 51 oy oranının hiçbir önem arz etmeyecek derecede olduğunu, şirket esas sözleşmesini, ticaret sicil gazetesini muhasebecisi ve vekili vasıtası ile incelediğini ve şirket kayıtlarından yönetimin % 65 ile seçilebileceğine güvenerek ve inanarak hisse satın aldığını, iyiniyeti ve de hastane ortağı olacağı inancı ile ortaklık menfaatine huzurdaki butlanın tespitini talep etmesi açık olup yasanın kendisine bu dava ve talebi ileri sürebilme hakkını da tanıdığını, şirket anayasası hükmündeki esas sözleşmenin gerekli çoğunluk sağlanmadan usul ve esas kurallarına uyulmadan değiştirilmesinin yokluk ile malul olması, bu önem nedeniyle yasa koyucu ve de yüksek yargı içtihatlarında herkes tarafından her zaman ileri sürülebilecek mutlak butlan nedeni olarak kabul edilmiş olduğunu belirterek fazlaya ve ayrı davaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydı ile; öncelikle telafisi mümkün olmayan zararların doğmakta olduğu ve de doğacak olması göz önünde bulundurularak tedbiren yok hükmündeki genel kurul kararının ihtiyati tedbir yolu ile yürütmesinin durdurulmasına, devamla 21.07.2015 tarihli genel kurul kararının 9. maddesi ve 25.05.2016 tarihli genel kurul toplantı tutanağı 6 ve 9 nolu maddelerinin mutlak butlan ile yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 06/07/2022 tarihli talep dilekçesi ile; Yönetimin seçilebilmesi için esas sözleşmenin 9. maddesinde açıkça %65 oy nisabı gerektiği belirtildiği halde bu nisap sağlanmadan yönetimde bulunan kişilerin yöneticilik sıfat ve yetkilerinin bulunmadığı, bu yöndeki kararın mutlak butlan ile malul olduğu, bu yöndeki tüm delillerin dosyaya sunulduğu, davalı şirket hakkında devam etmekte olan konkordato davasında mühlet verildiğini, bu yönde görevlendirilmiş olan komiser heyetinin, ön projede sermaye arttırımına dair bir plan ve izahat olmadığı halde sermaye artışı kararı aldığını, davalı şirkete 40.000.000-TL civarında borç para verildiğini, bu nedenle de şirkete sonradan hissedar olan bu kişilerin alacaklarının sebepleri ile belgeleri ortaklara ve mahkemeye sunulmadığını, 20.07.2022 tarihinde olağanüstü genel kurul yapacağına dair tebligatların gönderildiğini, sermaye artışı yolu ile alacaklı olduğu halde müvekkillerin alacağını alamadığı gibi kendilerinden hisselerinin de alınmak istendiğinin açık olduğunu, bu nedenlerle nedenlerle 20.07.2022 tarihinde yapılacak olan olağanüstü genel kurulun ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili “… Şirket”inin (“Şirket”) 2021 yılının son döneminde pay sahipliği yapısı değişerek, konkordato talebinde bulunduğunu ve şu an için geçici mühlet aşamasında olduğunu, bu taleple birlikte, öncesinde iflâs bildiriminde bulunan ve faaliyetlerini sona erdiren Şirket’in, mali durumunun hızlı bir şekilde iyileştirilmeye çalışıldığını ancak davacı pay sahiplerinin, paylarının satın alınmasını sağlamak için kanundan doğan haklarını kötüye kullanarak, konkordato talebinden bu yana bir çok dava açtığını, işbu davanın ise, şirket açısından hükümsüz olduğu hususunda uyuşmazlık dahi bulunmayan, genel kurul kararlarına ilişkin olduğunu, Şirket’in genel kurullarında TTK’daki hükümleri tekrar eden esas sözleşme hükümlerinin esas alındığını, ne var ki, davacının 11/3/2013 tarihli Genel Kurul’da kabul edildiği şekliyle Esas Sözleşme’nin 9. ve 13. maddesine göre, yönetim kurulunun olağan nisapla seçileceğini, genel kurul kararlarında herhangi bir ayrım yapılmadan TTK’daki nisap kurallarının geçerli olacağını, 21/7/2015’te ve 25/5/2016’da yapılan esas sözleşme değişikliklerinin hükümsüz olduğunu dolayısıyla 11/3/2013’teki olağan nisap ile karar alınabileceğini düzenleyen hükmün geçerli olduğunu, 21/7/2015’te ve 25/5/2016’da yapılan esas sözleşme değişikliklerinin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde tescil ve ilân edildiğini, davacıların kendileri tarafından hazırlanan, kendilerinin olumlu oy verdiği ve tescil ilân edilen esas sözleşme değişikliğinin, üzerinden yıllar geçtikten sonra hükümsüzlüğünü ileri sürmesinin mümkün olmadığını, böyle bir iddianın hakkın kötüye kullanımı yasağına aykırı olduğunu, dava konusu kararların hükümsüzlüğü şirket ile davacılar arasında esas itibariyle uyuşmazlık dışı olduğundan açılan davada hukukî yarar bulunmadığını, 11/3/2013 tarihli genel kurul ile yapılan esas sözleşme değişikliklerinin geçerli olduğunun tespitini talep ettiklerini, dava dilekçesinde, yönetim ve genel kurul seçimine dair dava konusu genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulmasının istendiğini, söz konusu genel kurul kararlarının ise esas sözleşme değişikliklerine dair olduğunu, böyle bir talepte bulunurken, somutlaştırma yükü gereği, tedbir sürecinde yürürlükte olacak esas sözleşme hükmünün de açıklanması gerektiğini belirterek dava konusu genel kurul kararlarının hükümsüzlüğünün tespiti asıl talebi ve bunların yürütmesinin tedbiren durdurulmasına dair tedbir talebinin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesini, davacıların üzerinden yıllar geçen ve bizzat kendileri tarafından olumlu oy kullanılarak, tescil ve ilân edilen esas sözleşme değişikliklerinin hükümsüzlüğünün tespitini talep etmelerinin hakkının kötüye kullanımı teşkil ettiğinin kabulü ile tespit talebinin reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece; ”… Davacılar vekilinin davalı şirketin 25/05/2016 tarihli genel kurul kararının 6 ve 9. maddesinin mutlak butlan ile yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkin olarak bu davayı açtığı, 06/07/2022 tarihli talep dilekçesi ile 20/07/2022 tarihinde yapılacak olan olağanüstü genel kurulun ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasını talep ettiği, ihtiyati tedbir kararının uyuşmazlık konusu hakkında verilebileceği, 20/07/2022 tarihinde yapılacak olağanüstü genel kurul toplantısının dava konusu olmadığı…” gerekçesiyle; ”…Davacılar vekilinin 20.07.2022 tarihinde yapılacak olan olağanüstü genel kurulun ihtiyati tedbir talebiyle durdurulmasına ilişkin talebinin REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yönetimin seçilebilmesi için esas sözleşmenin 9. maddesinde açıkça % 65 oy nisabı gerektiği belirtildiği halde bu nisap sağlanmadan yönetimde bulunan kişilerin yöneticilik sıfat ve yetkilerinin bulunmadığı bu yöndeki kararın mutlak butlan ile malul olduğunun belirtildiğini ve bu yöndeki tüm delillerin dosyaya sunulduğunu, davalı şirket hakkında devam etmekte olan konkordato davasında mühlet verilmiş olup bu yönde görevlendirilmiş olan komiser heyetinin, ön projede sermaye arttırımına dair bir plan ve izahat olmadığı halde sermaye artışı kararı aldığını, 20.07.2022 tarihinde olağanüstü genel kurul yapacağına dair tebligatların gönderildiğini, sermaye artışı yolu ile alacaklı olduğu halde müvekkilleri alacağını alamadığı gibi kendilerinden hisselerinin de alınmak istendiğinin açık olduğunu, tüm bu açıklamalar karşısında 20.07.2022 tarihinde yapılacak olan olağanüstü genel kurulun ihtiyati tedbir yolu ile durdurulması taleplerinin yerel mahkeme tarafından usul ve yasaya aykırı gerekçeler ile reddedildiğini belirterek Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1478 E. Sayılı dosyasında verilen 07.07.2022 tarihli ara karar usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılmasına, itirazları doğrultusunda 20.07.2022 tarihinde yapılacak olan olağanüstü genel kurulun ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 25/05/2016 tarihli genel kurul toplantı tutanağı 6 ve 9 nolu maddelerinin mutlak butlan ile yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Talep, 20/07/2022 tarihinde yapılacak olan olağanüstü genel kurulun ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, 07/07/2022 tarihli ara karar ile tedbir talebinin reddine karar verilmiş, ara karar davacılar vekilince istinaf edilmiştir.
Davacı vekili yargılama sırasında 06/07/2022 tarihli talep dilekçesi ile, 20/07/2022 tarihinde yapılacak olan olağanüstü genel kurulun ihtiyati tedbir talebiyle durdurulmasını talep etmiş; mahkemece, 07/07/2022 tarihli ara karar ile ” Dava dilekçesine, talep dilekçesine, dosyaya ibraz edilen belgelere ve oluşan vicdani kanıya göre; Davacılar vekilinin davalı şirketin 25/05/2016 tarihli genel kurul kararının 6 ve 9. maddesinin mutlak butlan ile yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkin olarak bu davayı açtığı, 06/07/2022 tarihli talep dilekçesi ile 20/07/2022 tarihinde yapılacak olan olağanüstü genel kurulun ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasını talep ettiği, ihtiyati tedbir kararının uyuşmazlık konusu hakkında verilebileceği, 20/07/2022 tarihinde yapılacak olağanüstü genel kurul toplantısının dava konusu olmadığı anlaşıldığından, HMK’nun 389. maddesine uygun olmayan ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. ” şeklindeki kararı ile tedbir talebini reddetmiştir.
İhtiyati tedbir, 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
HMK’nın 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, HMK’nın 389/1 maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
İhtiyati tedbirde asıl olan ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyati tedbirin temel şartlarını oluştururlar.Madde de bu iki hususa yer verilmiş ihtiyati tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyati tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda, açılan davada talebin davalı şirketin 25/05/2016 tarihli genel kurul kararının 6 ve 9. maddesinin mutlak butlan ile yok hükmünde olduğunun tespitine yönelik olduğu, dolayısıyla talep edilen tedbirin davanın konusu hakkında olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde,
talep edilen tedbirin konusuna göre mahkemece, davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakla, davacılar vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı/ihtiyati tedbir isteyenler vekilinin Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/07/2022 tarihli ve 2021/1478 Esas sayılı ara kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/09/2022