Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1276 E. 2022/1289 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1276
KARAR NO : 2022/1289

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/05/2022 (Talep) – 23/05/2022 (Ara Karar)
NUMARASI : 2022/331 Esas
DAVA : Limited Şirket Ortaklığından Haklı Nedenle Çıkarılma
TALEP : İhtiyati Tedbir
BAM KARAR TARİHİ : 14/09/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 14/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/331 E. sayılı dosyasından verilen 23/05/2022 tarihli ara kararın incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 16/08/2016 tarihinde 3 ortak olacak şekilde kurulduğunu, davalı …’ın, kurulan …’nin kurucu ortağı olduğunu, ayrıca kuruluşta şirket müdürü olarak tayin edildiğini, şirketi münferiden temsile yetkili olduğunu, müvekkili şirketin iştigal konusunun; İzmir Merkez ve ilçelerinde konut yönetimi ile alakalı işler olduğunu, davalının bir gün hiç bir şey söylemeden kalkıp gittiğini ve bir daha görevinin başına gelmediğini, bunun üzerine ortaklar arasında alınan kararla ortaklardan davadışı …’in şirket müdürü olarak görev yapmaya başladığını, davalının müvekkili şirkete bir daha uğramadığını, görevini bile devretmek için şirkete gelmediğini, müvekkili şirketle aynı iş ve işleyiş içerisinde olan, çalışma konusu aynı olan ”… Şirketi” ni diğer ortakların bilgisi dışında kendi menfaatine olacak şekilde kurduğunu, müvekkili şirketin işlerini kurmuş olduğu … Şirketine devraldığını, davalı tarafından yapılan bu rekabet yasağına aykırı eylemlerin, ortaklar arasındaki güven ve ticari iş kaybına yol açmasının yanında ortağın bağlılık yükümlülüklerine aykırılık teşkil ettiğini, şirketin geleceğinin tehlikeye girmiş bulunduğunu, somut olayda birden fazla haklı neden bulunduğunu, bu nedenle davalının, müvekkili şirkette bulunan ortaklığından çıkarılması gerektiğini, Yargıtay tarafından verilen kararlarda ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin zedelenmesi gibi durumlara sebebiyet veren ortağın ortaklıktan çıkarılmasına karar verildiğini, ortaklıktan çıkarmada haklı sebeplerin nelerden ibaret olduğuna kanunda değinilmediğini, bu itibarla şirketin öne sürdüğü iddiaların gerçekliği ve haklı olup olmadığının mahkeme tarafından kararlaştırılacağını, dava açılabilmesi için genel kurulda özel nisaplarla karar alınması gerektiğini, dava şartı olan bu hususun da yerine getirildiğini, alınan kararı ek olarak sunduklarını belirterek, davalı …’ın şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı/ihtiyati tedbir talep eden vekili cevap dilekçesinde özetle, kat malikleri istemedikçe hiçbir şirketin bir başka şirketin elinden apartman veya site alamayacağını, davacının, müvekkilini şirketini kurduktan sonra, davacı şirketin elindeki iki projeyi kendi şirketine dahil etmekle suçlamasının, dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırı olup hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, yönetici değişikliğinin, kat maliklerinin oylarıyla yapıldığını, kaldı ki müvekkili davacının iddialarının tam tersine davranışlar sergilediğini, halen ortağı olduğu davacı şirketi koruyucu ve onun menfaatini artırıcı davranışlar sergilediğini, davacı şirkette, yöneticisi olarak seçildiği apartman ve sitelerin banka hesaplarından her türlü işlemi yapma, para çekme, firmalara ödeme yapma vb. mali yetkilerin sadece davadışı …’e verildiğini, diğer iki ortağın mali yetkisinin olmadığını, zaman içerisinde, …’in kendisine verilen bu parasal yetkileri kişisel istek ve hırslarıyla birleştirmeye başladığını, yapılması gereken işlerin yapılmamasına veya geciktirilerek yapılmasına neden olacak şekilde tek karar verici hale geldiğini, bu fiili durumun, müvekkilinin apartman ve site sakinleri nezdindeki şirket müdürü sıfatını anlamsız hale getirdiğini, müvekkilinin birkaç defa, ortaklara sözlü olarak şirket müdürlüğünü bırakmak istediğini, akabinde o ortamdan uzaklaşmaktan başka bir çaresi kalmadığını, müvekkili şirketten ayrıldığında, şirketin tek kuruş vergi borcu olmadığını, oysa davacı şirketin şu anda 100.000 TL’nin üzerinde vergi borcu olmuş olabileceğini, zira müvekkiline talep etmesine rağmen, Şubat 2020 ayından itibaren hiçbir bilgi verilmediğini, iki ortağın sistemli bir mobing uyguladıklarını, iki ortağın, eşlerinin üzerine kayıtlı özel araçlarını şirkete kiralayarak, şirket üzerinden 3.500’er lira araç kiralama bedeli almaya başladıklarını, davacı şirketteki mali hakları kendisine verilmeyen müvekkilinin ne kadar mali kaybının olduğunun bilirkişi marifetiyle yapılabilecek incelemeden sonra anlaşılacağını, müvekkilinin davacı şirketten tek kuruş hak alamayacağı bir noktaya gelmesi için, davacı şirketin bilerek ve istenerek mali kayba uğratılmakta olduğunu, genel kurul toplantılarının yapılmadığını, kâr dağıtımı yapılmadığını, bu nedenle usulüne uygun dava süreci tamamlanıncaya kadar, TTK madde 629 ve 630’un uygulanarak özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve ayrılma akçesi payının azalmasına sebebiyet verecek işlemlere engel olunması amacıyla şirkete işlem denetçisi atanmasını, ayrıca şirket adına kayıtlı … plakalı araç üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…TTK’nun 638(2). maddesinde haklı sebeplerin varlığında her ortağın şirketten çıkmak için dava açabileceği, istem üzerine mahkemece davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verilebileceği düzenlenmesine rağmen, çıkarmaya ilişkin TTK’nun 640. ve ilgili maddelerde özel bir ihtiyati tedbir hükmü öngörülmediği, davalı tarafın talebi TTK’nun ve TMK’nun genel ve ilgili hükümleri ile HMK’nun 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbire ilişkin hükümler çerçevesinde değerlendirilerek, somut olayda; davacı şirketin, ortağı davalıyı dava dilekçesinde iddia ettiği haklı sebeple ortaklıktan çıkarma talepli dava açtığı, ticaret sicil kayıt örneğine göre davacı şirketin üç ortaklı olup yönetimi açısından bir organ boşluğunun bulunmadığı, yasal, zorunlu ve haklı gerekçeler olmadığı sürece şirket yönetimine ve yönetim yetkisinin sınırlanmasına mahkemenin müdahalesinin söz konusu olamayacağı, şirketlerin kendi seçtikleri organları tarafından yönetilmesinin asıl olduğu, davacının şirket ortağı sıfatıyla şirket yetkilisinin özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı iddiası düşüncesinde bulunması halinde şirket müdürünün azli konusunda dava açmak ve diğer yasal yollara müracaat hakkının bulunduğu gibi şirket yöneticisi tarafından şirketi, ortakları ve alacaklıları zararlandırıcı bir işlemin yapılması halinde dahi aynı nitelikteki haklarının ortaklığı süresince mevcut olduğu, davalı tarafça cevap dilekçesinde dile getirilen ve talep ettiği ihtiyati tedbire dayanak yaptığı iddiaları konusunda cevap dilekçesine ekli hiçbir bilgi ve belge sunmadığı gibi yaklaşık ispat kuralı çerçevesi içinde bu iddialara yönelik dosyada hiçbir delil ve belge olmadığı, davacı şirket adına kayıtlı aracın uyuşmazlık konusu olmaması nedeniyle ihtiyati tedbire de konu olamayacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde; gerek HMK’nun 389. maddesinde tanımlanan yasal koşulların oluşmadığı, gerekse yaklaşık ispat kuralı çerçevesinde davalı tarafın iddialarının yargılamayı gerektirdiği ve ihtiyati tedbir kararı verilmesini sağlayacak nitelikte ve yeterlilikte delil ve belgenin toplanmadığı dikkate alınarak davalı tarafın usul, yasa ve dosya kapsamına uygun ve haklı görülmeyen İHTİYATİ TEDBİR İSTEMİNİN REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı/ihtiyati tedbir talep eden vekili tarafından, “…Müvekkiline yapılan mobbing ve çalışma hayatındaki kısıtlamalar nedeniyle müvekkilinin fiilen davacı şirket bünyesinden ayrılmak mecburiyetinde kaldığını, buna rağmen davacı şirket ile rekabette bulunmadığını, aksine davacı şirket yararına gerekli iş ve işlem takibinde bulunduğunu, müvekkilinin ayrılma akçesinin teminat altına alınması saikiyle işlem denetçisi atanması ve davacı şirkete ait … plakalı araca ihtiyati tedbir konulması hususlarını talep ettiklerini, yerel mahkemece taleplerinin reddine karar verildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yargılama safahatında müvekkilinin ayrılma akçesinin hesaplanacağının aşikar olduğunu, müvekkilinin müdürlük yaptığı süreçte davacı şirketin hiçbir borcu söz konusu değilken bu gün itibariyle davacı şirketin yalnızca vergi borcunun 100.000,00-TL civarına ulaştığını, dolayısıyla her ne kadar davacı şirkete ait araç uyuşmazlık konusu olmasa dahi müvekkilinin ayrılma akçesine halel gelmemesi adına şirket ortaklarının şirket aracını elden çıkarma ihtimali nazara alındığında davacı şirkete ait araca tedbir konulmasını talep etmenin zaruri hale geldiğini, mahkemenin ihtiyati tedbirin reddine dair kararında yalnızca araç ile ilgili hususa değinildiğini, işlem denetçisi atanması yönündeki ihtiyati tedbir taleplerinin ele alınmadığını, kararın bu yönüyle de eksik incelemeye dayandığını, tedbir taleplerinin dayanağının müvekkilinin ayrılma akçesinin tahsili olduğunu, müvekkilinin müdürlük yaptığı süreçte huzur hakkı almadığı gibi bu durumda ayrılma akçesini tahsil imkanın da verilen bu kararla ortadan kaldırıldığını, yerel mahkemenin bilgi ve belge sunulmadığı yönündeki değerlendirmesine katılmanın mümkün olmadığını, diğer ortakların giderleri arttırarak müvekkilinin alacağına kavuşmasına engel olduğunu, bir başka personele ihtiyaç yokken akrabaların işe alınmış olduğunu, ihtiyati tedbir talebinin kabulü bakımından yaklaşık ispatın yeterli kabul ediliyor olması dikkate alındığında mahkeme gerekçesine katılmanın mümkün olmadığını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep, limited şirket ortaklığından çıkarılma istemli davada ayrılma akçesinin teminatı için davalı tarafça ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılamada, yukarıda yazılı gerekçelerle talebin reddine karar verildiği, karara karşı davalı/ihtiyati tedbir talep eden vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Davacı TTK 640.madde uyarınca eldeki davayı açmış, davalı ise TTK 638.maddesi ve HMK 389 vd.maddeler kapsamınca ihtiyati tedbir kararı talep etmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere, davanın davacı şirket tarafından davalının ortaklıktan haklı nedenle çıkarılması istemiyle açılmış bulunmasına, mevcut delillere, davalı vekilinin ihtiyati tedbir istemi bakımından yaklaşık ispat koşulunun sağlanamamış olmasına ve tüm dosya kapsamına göre, yerel mahkemece davalı vekilinin her iki konudaki ihtiyati tedbir isteminin reddinde ve gerekçesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşıldığından, istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı/ihtiyati tedbir talep eden vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı ihtiyati tedbir talep eden vekilinin İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/331 E. sayılı dosyasından verilen 23.05.2022 tarihli ara kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı/ihtiyati tedbir talep eden tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/09/2022