Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1255 E. 2022/1377 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1255
KARAR NO : 2022/1377

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/01/2022 (Dava) – 18/02/2022 (Karar)
NUMARASI : 2022/3 Esas- 2022/155 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 22/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2022 tarihli 2022/3 Esas ve 2022/155 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, davalı aleyhine İzmir 27. İcra Dairesinin 2021/229 esas sayılı takip dosyasında başlatılan icra takibine itiraz ettiğini ve icra dairesince takibin durdurulmasına karar verildiğini, takibe dayanak protokol uyarınca davalının takip talebine konu borçtan sorumlu olduğunu, itirazın haksız olduğunu bildirerek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalı tarafın alacağın % 20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ve davalının tacir olmadığını, davalının avukatlık yaptığını, bu nedenle uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde çözülmesi gerektiğini, asliye ticaret mahkemesinin görevli olmadığını, alacaklının … Şirketi olup icra dosyasında alacaklı gösterilmediğini, alacağın zaman aşımına uğradığını, protokolde … Şirketinin tüm SGK prim ve vergi borçlarının …Şirketine devredildiğini, kurum alacaklarının üçüncü kişiye devrinin hukuken mümkün olmadığını, bu sebeple protokol gereğince davalıdan talepte bulunulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İzmir 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2020/120 D. İş sayılı dosyasında müvekkiline tebligat yapılamadığını, müvekkilinin savunma hakkının elinden alındığını, müvekkilinin cevaplarının dinlenmeden yapılan tespiti kabul etmediklerini, davacının kurum ödemelerinin kendisinden tahsil edilmiş gibi rücu talebinde bulunulmasının mümkün olmaması nedeniyle dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davaya konu kamu alacakları için 2020 yılında yapılandırmaya başvurulduğunu, başvuru sonrası bahse konu borçların yeni şirket hissedarlarına geçtiğini, önceki tarihteki borçluluk ortadan kalkması nedeniyle davacının kötü niyetle dava açtığını, vergi ve SGK primi borçların aynı davada dava konusu edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının şirket hissedarı ve yetkilisi olduğu döneme ait borçlardan sorumluluğunun devam edeceğini, protokolde müştereken ve müteselsilen bir kefaletin söz konusu olmadığı gibi belirlenmiş bir net bedelin de bulunmadığını, konusunun dahi eksik olup borcun devrinin yasal unsurları taşımaması nedeniyle geçerli olmadığını, doğmamış bir alacağa ilişkin bir borcun devrinin de hukuken mümkün olmadığını, hisselerin üçüncü bir kişiye devir tarihinin de belirsiz olup, henüz hisseler devredilmemişken ve bu kişi taraf değilken ilişkinin tasfiyesinin ve ibranın da mümkün olmayacağını bildirerek, davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın, dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine, HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine….” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla; davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerinin olduğunu, istinafa konu dava ile müvekkilinden … A.Ş.’nin vergi ve SGK prim borçlarının tahsilinin talep edildiğini, bu taleplere ilişkin açılan davalarda ise İş Mahkemelerinin görevli olduğunu, bu sebeple yargılamanın usulüne uygun şekilde yürütülmesi adına davanın tefrik edilmesini, vergi ve SGK prim borçlarının tahsiline ilişkin taleplere ayrı bir dava ile İş Mahkemelerinde bakılması gerektiğini beyanla istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak müvekkili lehine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; İİK’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, göreve dair dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nun 5. maddesinde 6335 sayılı Yasa’yla değişiklik yapılarak asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan davanın her safhasında mahkemece res’en gözetilmelidir. Ancak 6335 sayılı kanunla 6102 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. maddede görev düzenlemesinin bu kanunun yürürlüğünden önce açılmış olan davaları etkilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesine göre, bir davanın ticarî dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması (mutlak ticari dava olması) gerekir.
TTK’nın 4.maddesine göre; ticarî davaların iki grup altında incelenmesi mümkündür. Bunlar; tarafların sıfatına ve işin ticarî işletmeyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticarî sayılan davalar (mutlak ticari davalar) ile ticari sayılması için en azından bir ticari işletmeyi ilgilendirmesi gereken davalar ve her iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğan davalar nispi ticari davalardır. Mutlak Ticari Dava; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticari nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava olarak sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde a ve f bentlerinde 6 bent halinde sayılan dava türleri mutlak ticari davadır. Örneğin; acentelikle ilgili davalar, deniz ticaretine ilişkin davalar, sigorta hukuku ile ilgili davalar, taşınır rehni karşılığında ödünç verme işlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar, rekabet yasağından kaynaklanan davalar, yayım sözleşmesine ilişkin davalar, kredi mektubu ve kredi emrinden doğan davalar, alım satım komisyonuyla ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalar, fikri mülkiyet hukukundan kaynaklanan davalar, borsa, sergi, pazarlar ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalar ve nihayet bankalara ilişkin uyuşmazlıklardan kaynaklanan davalar mutlak ticari davalardır. Bundan başka; özel kanun hükümleri gereği ticari sayılan davalar da bulunmaktadır. Örneğin; Kooperatifler Kanunu’nun 99.maddesi gereğince bu kanundan kaynaklanan davalar İcra İflas Kanunu’ndan kaynaklanan iflasa ilişkin tüm davalar da mutlak ticari dava sayılmaktadır. Nispi ticari dava ise; tarafları tacir olan ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari dava olarak adlandırılmaktadır.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş sayılan işin diğeri için de ticarî iş sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı ticarî iş esasına göre değil, ticarî işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması veya sayılması davayı ticarî dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2.maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki istinaf incelemesine konu davanın 6100 Sayılı HMK ile 6102 Sayılı TTK’ nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra 18/02/2022 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Davacının yetkilisi ve tek ortağı olduğu dava dışı … A.Ş. ile davalının ortağı bulunduğu dava dışı … A.Ş. arasında tanzim edilen ve davanın taraflarınca da imzalanan 23/10/2018 tarihli protokolün incelenmesinde, … A.Ş.’nin mevcutlu tüm SGK, vergi ve şirketin kuruluşundan bu yana gerek kendi imzası ile gerekse de şirket adına vekillerin imzası ile oluşmuş ve bundan sonra oluşacak tüm borçları kayıtsız şartsız en geniş anlamda … A.Ş. ve ortakları tarafından iş bu protokolün imzalanmasıyla birlikte gayrikabili rücu devir alındığı, mevcutlu en geniş anlamda tüm borçlardan dolayı davacı …’un bu protokolün imzalanmasıyla hiçbir sorumluluğunun kalmadığı, tüm borçlardan kayıtsız şartsız birinci derecede … AŞ nin sorumlu olduğu, tüm SGK ve vergi borçlarının 22 ay içerisinde kapatılmasının planlandığı, davacı …’un … A.Ş’deki hisse, hak, alacak, aktif, pasif tüm mal varlığını ve yetkilerinin tamamını gayrikabili rücu … AŞ tarafından kendisine en kısa sürede bildirilecek üçüncü bir kişiye herhangi hak ve koşul talebi olmaksızın devredeceği, anılan devrin hukuken ve fiilen gerçekleşmesi ve taraflar arasında iş ilişkisinin sona erdirme iradesinin mevcudiyeti karşısında, tarafların birbirlerinden iş bu tasfiye protokolünün imzası ile en geniş anlamda gayri kabili rücu ibra etmiş olduğu, birbirlerinden ve/veya şirketlerden her ne ad altında alacağı ve talebi bulunmadığını kabul, beyan ve taahhüt edeceklerinin bildirildiği anlaşılmıştır.
İtirazın iptali davaları icra takibine sıkı sıkıya bağlı davalardandır. Her ne kadar anonim şirketlerde ortakların tacir sıfatı yok ise de, davaya dayanak icra takibine konu borcun kaynağı dava dışı şirketler ile taraflar arasında imzalanan 23/10/2018 tarihli protokoldür.
Hal böyle olunca, mahkemece, eldeki davanın 23/10/2018 tarihli protokol uyarınca alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali davası olduğu dikkate alındığında, davanın ticari dava olması nedeniyle davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu anlaşıldığından itirazın iptali davasının Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK’ nın 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının kamu düzenine ilişkin nedenlerden ötürü kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesine, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeler ile;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2022 tarihli 2022/3 Esas – 2022/155 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının, kararın kaldırılması sebep ve şekline göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı tarafından istinaf karar harcının istek halinde mahkemesince davalıya adesine,
4-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda değerlendirilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
7-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile 22/09/2022 tarihinde karar verildi.