Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1249 E. 2022/1579 K. 20.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1249
KARAR NO : 2022/1579

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/10/2021 (Dava) – 01/06/2022 (Karar)
NUMARASI : 2021/669 Esas- 2022/475 Karar
DAVA :Zorunlu Trafik Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Maddi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 20/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/10/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/06/2022 tarihli 2021/669 Esas ve 2022/475 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili adına kayıtlı … plakalı araca, … plakalı araç tarafından 08/06/2020 tarihinde çarpıldığını, kazadan sonra taraflarca kaza tespit tutanağı tutulduğunu, meydana gelen kazada … plakalı araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu bulunduğunu, İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2020/102 değişik iş sayılı dosyası ile davacıya ait araçta toplam 13.000,00 TL hasar tespit edildiğini, bunun üzerine hasar tazminatının ödenmesi için davalı sigorta şirketine 10/11/2020 tarihinde başvuru yapılmasına rağmen ödeme yapılmadığını, sigorta şirketi ile yaşanan uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yapıldığını, anılan Komisyon tarafından başvurunun usulden reddedildiğini, taraflar arasındaki arabuluculuk görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığını bildirerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100,00 TL hasar tazminatının sigortanın temerrüde düştüğü tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın araç sigorta ettireni … A.Ş ve sürücüsü konumunda bulunan …’e ihbarı gerektiğini, müvekkili şirketin, sigortalısının yapmış olduğu kazadan salt sorumlu tutulamayacağını, öncelikle davanın derdestlik nedeni ile reddi gerektiğini, davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süreler dikkate alınarak süresinde açılıp açılmadığının tespitini, süresinde açılmadığının tespiti halinde zamanaşımı ve hak düşürücü süreler yönünden itirazlarının kabulünü ve zamanaşımI/hak düşürücü sürelerin geçmiş olması nedeniyle davanın reddini, HMK madde 119 kapsamında dava dilekçesinde bulunması gereken zorunlu unsurların irdelenmesi, eksiklik ya da hatanın süresinde düzeltilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini, HMK 6. madde gereği yetkili mahkeme davalı tarafın davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri olup davanın yetki yönünden reddi ile dosyanın yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesî’ne gönderilmesini, davanın derderstlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesine, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; “…tarafların iddia ve savunmaları, deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava konu kazaya ilişkin davacının Mahkememize dava açmadan önce davacı tarafça davaya konu 08/06/2020 tarihli kaza nedeniyle Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulduğu ve 31/12/2020 tarihli K-2021/33264 sayılı Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararı ile talebin reddine karar verildiği verildiği, kararın komisyon bünyesinde kesinleştiği, 5684 sayılı Sigortacılık Kanununu’nun 30/12. maddesi gereğince de kararın kesin olduğu, Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından verilen kesin kararın ilam niteliğinde olup uyuşmazlığın taraflarının, konusunun ve talep sonucunun aynı olması nedeniyle bu dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiği sonucuna varılmakla davanın dava şartı yokluğu…” gerekçesiyle “…davanın dava şartı yokluğu sebebiyle HMK 114-115 maddeleri gereğince usulden reddine….” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin 08/06/2020 tarihli kazaya ilişkin olarak Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurduğunu, Sigorta Tahkim Komisyonu’nun 26/04/2021 tarihli kararı ile başvurunun usulden reddine karar verildiğini, anılan usulden red kararına taraflarınca itiraz edildiğini ancak Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti’nin 17/07/2021 tarihli kararı ile işbu usulden red kararı haklı bulunarak başvurucunun yaptığı itirazın reddine karar verildiğini, hal böyleyken müvekkilinin, uyuşmazlık konusu kazaya ilişkin Sigorta Tahkim Komisyonu başvurusunun usulden reddedildiğini ve işbu usulden red kararının kesinleştiğini, dolayısıyla uyuşmazlık konusu kazaya ilişkin talebinin usule ilişkin sebeplerce Sigorta Tahkim Komisyonunca karşılanmayan müvekkilinin işbu taleplerine ilişkin huzurdaki davayı açtığını, her ne kadar yerel mahkeme Sigorta Tahkim Komisyonunca uyuşmazlık konusu kazaya ilişkin taleplerle ilgili kesin hüküm olduğunu belirterek davanın usulden reddine karar vermişse de Sigorta Tahkim Komisyonunca verilen usulden red kararının kesin hüküm olarak değerlendirilemeyeceğini ve dava açmaya engel teşkil etmeyeceğini, usule ilişkin kesin kararların sadece ilişkin oldukları usuli sorun hakkında kesin hüküm teşkil etmekte olup, dava konusu uyuşmazlığın esası hakkında kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, bu nedenle 08/06/2020 tarihli kazadan kaynaklı taleplerin huzurdaki yargılamaya konu edilmesinde hukuki bir engel ve dava şartı yokluğu bulunmadığını beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, zorunlu trafik sigorta poliçesinden kaynaklanan maddi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Kesin hüküm hususu, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-i maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiş olup, aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması gerektiği belirtilmiş ve aynı yasanın 115. maddesi gereğince mahkemece dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacağı hükme bağlanmıştır.
Davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları (görev, hukuki yarar gibi); yokluğu gerekli hallere ise olumsuz dava şartları denilmektedir (kesin hüküm gibi).
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115. maddesinde ise; ”Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar bir dava şartının noksan olduğu davanın görülmesine (esastan karara bağlanmasına) muvafakat etseler bile, hakim davayı usulden reddetmekle yükümlüdür. Yine taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Bu arada “nihaî karar” kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 294/1. maddesinde mahkemelerin usule veya esasa ilişkin bir nihaî kararla davayı sona erdireceği belirtilmektedir. Bilindiği gibi, hâkimin davadan el çekmesini gerektiren, davayı sonuçlandıran kararlarına “nihaî karar” denilmektedir. Nihaî kararlar, usule ilişkin nihaî kararlar veya esasa ilişkin nihaî kararlar (hükümler) olmak üzere ikiye ayrılır. Usule ilişkin nihaî kararlar, davanın esasıyla ilgili olmayan kararlar olup, başka bir ifade ile mahkemenin maddi hukuk bakımından değil de usul hukuku bakımından verdiği kararlardır. Bu nedenle, mahkemece verilen görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar usule ilişkin nihaî kararlar olduğu gibi, dava şartı yokluğu nedeni ile verilen usulden ret kararları (HMK m. 115/2) da, usule ilişkin nihaî kararlardır.
Esasa ilişkin kararlar ise hâkimin uyuşmazlığın esasını inceleyerek verdiği kararlardır (HMK m. 294/1). Yani davada ileri sürülen taleplerin maddi hukuk açısından incelenerek esas bakımından kabul veya reddine ya da kısmen kabul ve kısmen reddine ilişkin kararlardır. Esasa ilişkin nihaî karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık (esastan) sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir (HMK m. 303) (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, C: 3, s. 3005). ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/8-99 Esas, 2022/872 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
Somut olayda, davacı tarafça dava açılmadan önce Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuruda bulunulduğu, Sigorta Tahkim Komisyonu’ nun 26/04/2021 tarihli ve 2020/128303 Esas – 2021/33264 Karar sayılı kararı ile; davacı tarafça kazanın ardından makul süre içinde davalıya ihbarda bulunulmadığı, dört ay sonra mahkemeye başvurulup delil tespiti raporu alındığı, tespit raporunda yeterli açıklık ve netlik bulunmadığı, davalıya başvurup, onun tarafından araç üzerinde inceleme yapılıp rapor düzenlemesine olanak tanınmadığı, bu nedenle dava açma ön koşulunun yerine getirilmemiş olduğu gerekçesiyle, davanın usul yönünden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davanın usulden reddi yönündeki karar, taraflar arasındaki uyuşmazlığı nihai olarak sona erdiren kararlardan olmadığından, davanın esası hakkında kesin hüküm teşkil etmeyecektir.
Bu itibarla, mahkemece; Sigorta Tahkimi Komisyonunun usulden red kararının taraflar yönünden nihai anlamda kesin hüküm teşkil etmediği gözetilerek, işin esasına girilip, taraf delilleri toplanarak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hükme varılması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın. 353/(1)-a-6. maddeleri gereğince kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair karar verilmekle, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN KABULÜ ile İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/06/2022 tarihli 2021/669 Esas ve 2022/475 Karar sayılı hükmünün HMK’nın 353/(1)-a-4 Maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-İstinaf yoluna başvuran taraftan başlangıçta alınan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,
5-İstinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. Maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine verilmesine,
8-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-a/4 maddesi gereğince kesin olmak üzere 20/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.