Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1241 E. 2022/1258 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1241
KARAR NO : 2022/1258

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/01/2022 (Dava) – 14/04/2022 (Karar)
NUMARASI : 2022/65 Esas- 2022/1008 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 08/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/04/2022 tarihli 2022/65 Esas ve 2022/1008 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 28/08/2016 günü Muradiye yolu istikametine Doğa Kolejini 420 metre geçe davalı … sevk ve idaresindeki ve diğer davalı …’ın maliki olduğu … plaka sayııl araç ile iki gidiş geliş yolda aşırı hızla seyir halinde iken virajını alamayarak karşı şeride geçmesi ile müvekkili …’ın kendi ve müteveffalarının bulunduğu maktül …’ın kullandığı … plaka sayılı araca çarptığını, kazada … ve kızı …’ın vefat ettiğini ve müvekkili …’ın sakat kaldığını, kaza tespit raporu ve ATK raporuna göre davalı …’ın tam kusurlu, müteveffa …’ın kusursuz olduğunun tespiti ile kesinleştiğini, kaza ile ilgili olarak Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/289 E 2016/365 K sayılı dava açıldığını ve davalı …’a 5 yıl hapis cezası verildiğini kararın istinaf edildiğini, müvekkili …’ın ölen …’ın eşi, ölen …’ın annesi olduğunu, …’ın da bu kazada feci şekilde yaralandığını ve sakat kaldığını, müvekkili …’ın ölen …’ın babası, ölen …’ın dedesi olduğunu, müvekkili …’nın ölen …’ın annesi, ölen …’ın babaannesi olduğunu, müvekkili …’ın ise ölen …’ın kardeşi, ölen …’ın amcası olduğunu, davalı …’ın araç şöförü, davalı …’ın araç sahibi olduğunu, davalı … Sigorta A.Ş nin ise tam kusurlu olarak kazaya sebep olan … plaka sayılı aracın kaza tarihindeki KYK u zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile sigorta eden firma sıfatı ile sorumlu olduklarını, davacılar adına davalı … Sigorta A.Ş ye başvurulduğunu ve sigorta şirketinin 07/12/2016 tarihinde …’ın vefatı için davacı …’a 147.626,57 TL, davacı …’a 15.066,47 TL, davacı …’ya 16.848,14 TL ödendiğini, müteveffa …’ın vefatı için davacı …’ya 10.647,04 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödemesi yapıldığını, bu bedellerin fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı tutularak tahsil edildiğini, müteveffa …’ın asker dönüşyü kendisine tır alarak hafriyat işi kurduğunu, aylık gelirinin ölömeden önceki 1 ay içinde 8.000,00 TL civarında olduğunu, müteveffanın gerek eşine gerekse ailenin diğer fertleri olan davacılar olan anne ve babasına maddi destekte bulunur iken ölümü ile ölümü ile davacıların bu maddi destekten mahrum kaldıklarını hatta aciz içine düştüklerini, ayrıca bu büyük acının aileyi derinden yaraladığını ve tüm ailenin içine ateş düştüğünü, müvekkili …’nın aynı anda hem eşini hem de kızını kaybettiğini, diğer davacıların da evlatlarını ve torunlarını kaybetmenin acısı içinde olduklarını, davacı …’ın ise kendisine örnek aldığı ağabeyini ve çok sevdiği yeğenini kaybetmenin ardından psikolojisinin bozulduğunu, bu olaydan tüm davacıların derin bir üzüntü ve elem duydukları için bir nebse olsun acılarının telafisi amacıyla müteveffa …’ın ölümü nedeni ile; davacı … için destekten yoksun kalma tazminatı 2.000,00 TL(fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla), davacı … için destekten yoksun kalma tazminatı 2.000,00 TL (fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla), davacı … için destekten yoksun kalma tazminatı 2.000,00 TL(fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla), davacı … için manevi tazminat 100.000,00 TL, davacı … için manevi tazminat 50.000,00 TL, davacı … için manevi tazminat 50.000,00 TL, davacı … için manevi tazminat 20.000,00 TL, müteveffa …’ın ölümü nedeni ile; davacı … için destekten yoksun kalma tazminatı 2.000,00 TL(fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla), davacı … için manevi tazminat 100.000,00 TL, davacı … için manevi tazminat 20.000,00 TL, davacı … için manevi tazminat 20.000,00 TL, davacı … için manevi tazminat 10.000,00 TL olmak üzere toplam 378.000,00 TL nin olay ve kaza tarihi olan 28/08/2016 tarihinden itibaren, destekten yoksun kalma tazminatı yönünden fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile ( davalı sigorta şirketi yönünden sigorta limitleri dahilinde sadece destekten yoksun kalma tazminat talebinden sorumlu olmak üzere ticari faizi ile birlikte) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; yaşanmış olan bu talihsiz kazadan dolayı çok pişmah ve üzgün olduğunu, tazminat miktarlarını ödemesinin imkansız olduğunu, cezaevine girmeden önce fabrikada işçi olarak çalıştığını, ailesinin hiç bir mal varlığının veya birikiminin olmadığını, durumlarının da iyi olmadığını, kaza ile hiç bir ilgisi olmayan kardeşi …’a da dava açılmasının hiç bir anlamı olmadığını, talep edilen tazminat miktarını hem kendisinin hem de ailesinin ödeyebilmesinin imkansız olduğunu, kendisi adına ve ailesi adına açılmış veya açılacak olan tazminat davalarını kabul etmediğini, çünkü ödeyebilecek durumlarının olmadığını beyan etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazaya karışan … plaka sayılı aracın sürücüsü … adına 08/08/2016/2017 vadeli 17938110 nolu trafik sigorta poliçesi müvekkili şirketçe temin edildiğini, sigortalıların kusur oranıda olmak üzere poliçe limitinin 310.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, davacı tarafça dava açılmadan önce başvuru yapıldığını, trafik sigortası poliçesi teminatı kapsamında aktüerya raporu alınarak toplam 179.541,18 TL destekten yoksun kalma tazminatı hesaplandığını ve bu tutarın 07/12/2016 tarihinde davacılar vekilinin hesabına yatırıldığını, müvekkili şirketin tazmini gerektiren herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, SGK tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini, müvekiklinin manevi tazminata ilişkin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece “… 01/09/2021 tarihinden önce açılan ticari davanın yetkili ve görevli olan Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görülüp sonuçlandırılması gerektiği” gerekçesiyle “…. Davanın, 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine, Mahkememizin Görevsizliği’ne, Görevli Mahkemenin Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğuna, mahkememiz görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 2 hafta içerisinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde 6100 Sayılı HMK’nun 20. Maddesi gereğince dosyanın görevli “Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesine (asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla)” gönderilmesine, mahkememiz görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde 6100 sayılı HMK’nun 20. Maddesi gereğince davanın açılmamış sayılacağının taraflara bildirilmesine….” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacılar ile sigorta arasındaki uyuşmazlığın ticari nitelikte bir uyuşmazlık olduğunu, çünkü zarar görenin, zarar verenin sigortacısına doğrudan başvuru hakkının, aralarındaki bir sözleşmeye değil, ticaret kanunu hükümlerine dayandığını, bu durumda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğunu, netice itibariyle davanın niteliği gereği eldeki davanın sigorta şirketine karşı açıldığından görevli mahkemenin Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinde olduğunu, iş bu sebeple yerel mahkemenin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; 6098 Sayılı TBK nın 53. ve 56/1. maddeleri uyarınca destekten yoksun kalma ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın göreve dair dava şartı yokluğundan -6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmiş olup, hüküm davalı … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Somut olayda; davanın konusunun, trafik kazası sonucu yakınlarını kaybeden davacıların uğradığı destek zararı ile manevi tazminatın kazaya sebebiyet verdiği iddia olunan davalılar işleten, sürücü ve zorunlu trafik sigortacısından tahsili istemine ilişkin olduğu, sigorta hukukunun 6102 sayılı TTK’ da düzenlendiği, aynı yasanın 4. maddesine göre TTK’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağının açıkça belirtilmesine göre, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi nin görevli olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık ise; özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında dava tarihi itibariyle görevli olan mahkemenin davaya bakmaya devam edeceğine dair bir belirleme bulunmadığı ve eldeki davada görevli mahkemenin görevsizlik kararını veren Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa 01.09.2021 tarihinde faaliyete geçen ve istinafa konu görevsizlik kararını veren Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
2-Öncelikle belirtilmelidir ki genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde; yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Nitekim; 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir. Aynı hususlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Somut olayımızda ise; Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin ” mülki sınırlarını ” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 27/01/2017 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ nce davanın görülmesi ve sonuçlandırılması mümkün olmadığından, istinafa konu görevsizlik kararında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır. (. (Aynı yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 esas – 2019/401 karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 esas – 2011/6019 karar sayılı ilamları).
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davalılardan … vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … vekilinin Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/04/2022 tarihli 2022/65 Esas ve 2022/1008 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için dava dosyasının görevli ve yetkili MANİSA 2. ASLİYE HUKUK (ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATI İLE) MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-Karardan bir örneğin istinaf kaydının kapatılması için Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-Alınması gereken harç bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin esas hükümle birlikte değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere 08/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.