Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1235 E. 2022/1455 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1235
KARAR NO : 2022/1455

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/05/2022 ara karar tarihli
NUMARASI : 2021/598 Esas (derdest dosya)
TALEP : İhtiyati tedbir kararının kaldırılması
BAM KARAR TARİHİ : 05/10/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/10/2022
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/05/2022 ara karar tarihli ve 2021/598 Esas sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP:
Davacı vekili dava ve talep dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Belediye Eski Başkanlığı görevini sürdürürken çocukluk arkadaşı olan … ile ticari bir iş yapma kararı aldıklarını, bu konudaki tüm yetkileri müvekkilinin kendi bulunduğu görevi gereği …’a verdiğini, …’ın, 06/02/2015 tarihinde %65 hissesini eşi davalı …’a, %35’ini … adına olmak üzere üzere …ni kurduğunu, 13/08/2015 tarihinde tüm hisselerin davalı adına geçirildiğini, müvekkili ile davalının eşi olan aynı zamanda o dönemde şirket yetkilisi olan … aralarında 25/12/2015 tarihli protokol ile adi ortaklık sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşmeye göre müvekkilinin şirkette %49 hisse sahibi olduğunu, yine protokole göre müvekkilinin yükümlülüğünün, şirketin finansmanını sağlamak, bankalardan uzun vadeli yatırım ve işletme kredileri temin etmek olarak belirlendiğini, şirketin kurulum aşamasında bina yapımı ve fabrika makineleri için kredi kullanma ihtiyacının ortaya çıktığını, öncelikle yapılan kredi taleplerinin şirketin de yeni kurulmuş olması sebebiyle reddedilmesi üzerine, şirketin bir an önce faaliyete geçebilmesi için müvekkilinin kendi adına olan taşınmazları davalı adına geçirerek kredi kullanımını kolaylaştırdığını, tarafların bu hususta aralarında ek protokol imzaladıklarını, protokole göre, davacının rızası olmadan davalının gayrimenkullere ipotek, rehin, kira, satış gibi işlemleri yapamayacağı ve en geç tesisin bitiminden itibaren tüm taşınmazları müvekkili adına geri verileceğini, davalıya devredilen taşınmazların aradan geçen zamana rağmen davalı tarafından müvekkiline iade edilmediğini, bu hususta Nazilli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/260 esas sayılı dosyası ile tapu iptali ve tescil davası açtıklarını, davalının protokoldeki yükümlülüklerini yerine getirmediğini, fabrika faaliyete geçtikten sonra hiç bir şekilde aralarındaki sözleşme hükümlerine uymadığını, davacıya hissesi doğrultusunda kârdan herhangi bir pay vermediğini, davalının kötü niyetli olarak, davacıyı, tüm aşamalarda şirketin tüm borçlarından senetlere kefil sıfatıyla imza attırıp sorumlu tuttuğunu, ancak şirketin kârından hiç bir zaman faydalandırmadığını, müvekkilinin, yaşadığı sıkıntılardan dolayı taraflar arasındaki protokol gereği hissesini istediğini, buna göre şirketin tasfiyesinin yapılıp davacının alacak olarak talep etmiş olduğu hissenin davacıya ödenmesini gerektiğini ileri sürerek, dava konusu …’nin hisselerinin devrinin engellenmesi için şirket hisselerine ihtiyati tedbir konulmasını, şirkete ait taşınmazların 3. kişilere devrinin engellenmesi için tapu kaydına ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.
Davacı … vekili 03/09/2019 tarihli beyan dilekçesinde; İzmir 16.Noterliğinin 05.07.2019 Tarih ve 10746 yevmiye sayılı alacağın devri ile, devre konu dosya alacağını ilgili mahkemenizden talep ve tahsil etmeye müvekkil yetkili olmuştur. Belirtilen devir sözleşmesi mahkemenize gönderilmiştir. Dolayısıyla müvekkil, devre konu dosya alacağı yönünden davacı sıfatındadır. Davalının cevap dilekçesindeki hususları kabul etmemiz mümkün değildir. Şöyle ki; Diğer davacı …’nın dava dilekçesindeki ve cevap dilekçesindeki tüm beyanlarını tekrar ederiz demiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilleri aleyhine dava açan davacıların tacir olmadığını, davacıların tacir olmaması nedeniyle uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanmadığını, bu durumda Mahkemenin davaya bakma görevinin bulunmadığını, dava konusu uyuşmazlığa bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğunu, öncelikle göreve ilişkin olarak davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili … ve müvekkili … ile davacı … arasında bir adi ortaklık ilişkisi bulunmadığını, dava dilekçesinde de müvekkilleri ile değil … ile aralarında adi ortaklık sözlemesi olduğunu belirttiklerini, bu nedenle davanın husumetten reddinin gerektiğini, davada talep edilen ihtiyati tedbir taleplerinin çok cüzi miktarda teminatlar alınarak kabul edildiğini, müvekkili şirketin hisseleri ve şirketin tapu kayıtları üzerine tedbir konulması yönünden verilen ihtiyati tedbir kararlarına itiraz ettiklerini, müvekkilinin taraf olmadığı bir protokole dayanılarak verilen ihtiyati tedbir kararının yasal bir dayanağı bulunmadığını, somut uyuşmazlıkta ihtiyati tedbir kararı verilmesinin mümkün olmadığını, söz konusu tedbir kararının müvekkili şirketi olumsuz yönde etkileyeceğini, şirketin finansman ihtiyacının karşılanmaması durumunda şirketin ekonomik ve ticari varlığının sarsılacağını, tedbirin uygulanması halinde telafisi imkansız zararlar doğacağını, verilen tedbirlerin uygulanması için takdir edilen teminat tutarlarının çok az olduğunu, davacının taleplerinin yasal dayanağının bulunmadığını, verilen tedbir kararının HMK m.389’da tedbir kararı verilmesi için gerekli yasal şartların oluşmamış olması nedeniyle açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, yasal temellere dayanmadığını, savunarak müvekkilini zarara sokacak olan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 25/05/2022 TARİHLİ ARA KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…Davacı …’nın telafisi imkansız zararlarının oluşma ihtimalinin bulunduğu nazara alınarak, davalıların muhtemel zararını karşılamak üzere hisse değeri belirlendiğinde arttırılıp eksiltmek koşuluyla takdiren 20.000,00 TL nakdi teminat yada kesin ve süresiz teminat mektubu ibrazı halinde davalı …’ın davalı şirketteki hisselerinin 3.kişilere devir ve temlikinin önlenmesi için davalı hisseleri üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, teminat yatırıldığında bu hususta davalı şirketin adresine ve kayıtlı bulunduğu ticaret sicil müdürlüğüne müzekkere yazılmasına, davacılar vekilinin teminatsız tedbir konulması talebinin ve fabrikadaki makineler üzerine tedbir konulması ve yöneticilerin yetkisinin kaldırılarak tasfiye memuru atanması talebinin Reddine,… ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkilleri aleyhine açtığı ve hiçbir yasal dayanağı bulunmayan adi ortaklığa bağlı şirketin tasfiyesi ve belirsiz alacak davasında daha önce talep ettiklerini ancak takdir edilen teminat bedelini yatırmadıkları için uygulanmadığını ve reddine karar verildiğini, yargılamanın devamında 25/05/2022 tarihli celsede davacı vekilinin soyut ve gerçeklikle ilgisi bulunmayan beyanlarına dayanılarak çok cüzi miktarda belirlenen teminat ile kabul edilerek, müvekkili şirketin hisseleri üzerine tedbir konulması yönünde verilen ihtiyati tedbir kararına itiraz ettiklerini, söz konusu ihtiyati tedbir kararının müvekkili şirketi olumsuz yönde etkileyeceğini, şirketin finansman ihtiyacının karşılanmaması durumunda şirketin ekonomik ve ticari varlığının sarsılacağını, bu kararın uygulanması halinde telafisi imkansız zararlar doğacağını, verilen tedbir kararının amacına uygun düşmeyeceğini ve amacını koruduğu düşünülen hukuki yararı aşacağını, Mahkemece belirlenecek davalı şirketin sermayesi, ülkenin ekonomik durumu, ÜFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle paranın ulaşacağı alım gücünün denkleştirici adalet ilkesi gereğince güncellenmiş değerinin tespiti ile teminat miktarının belirlenmesi gerektiğini, söz konusu ihtiyati tedbir kararının müvekkili şirketi olumsuz yönde etkileyeceğini, kararın uygulanması halinde telafisi imkansız zararlar doğacağını, usul ve yasaya aykırı olarak verilen, müvekkili şirketi telafisi imkansız zarara uğratacak olan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, tedbirin kaldırılmaması halinde belirlenecek teminat miktarının 6100 sayılı HMK 392. Maddesine uygun olacak şekilde müvekkili şirketin sermayesi, ülkenin ekonomik durumu, ÜFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle paranın ulaşacağı alım gücünün denkleştirici adalet ilkesi gereğince güncellenmiş değerinin tespiti ile teminat miktarının belirlenmesi gerektiğini, müvekkili şirketin uğrayacağı zararları karşılayacak oranda arttırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep, ihtiyati tedbir kararının kaldırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
İhtiyati tedbir; 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Davanın açılmasıyla hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir kurumu kabul edilmiştir.
HMK’nın 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan haller, genel bir ihtiyati tedbir sebebi veya şartı olarak kabul edilmiştir. Bu şartlardan birisinin mevcudiyeti halinde, mahkemece, uyuşmazlık konusu taşınmaz hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir.
İhtiyati tedbirde asıl olan ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyati tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş, ihtiyati tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyati tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir.
Somut olayda; davacı davalı şirketin 25/12/2015 tarihli protokol ile imzalanan adi ortaklık sözleşmesi uyarınca ortağı olduğunu bu protokole göre davacının, davalı şirketin %49 hissesi üzerinde hak sahibi olduğunu ve yine protokol uyarınca üstüne düşen sorumluluklarını yerine getirmesine rağmen davalı tarafın kendisine kardan herhangi bir pay vermediğini ileri sürerek kar payı alacağının tarafına ödenmesi talepli iş bu davada tedbiren şirketin hisselerinin devrinin engellenmesini talep etmiştir. Davalı ise savunmasında, öyle bir adi ortaklık ilişkisinin bulunmadığını belirtmiştir. Devam eden yargılama sırasında, alınan 28/04/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre, davalı şirkete ait defterler, icra takip dosyaları ve yine sunulan protokollerin incelenesi neticesinde davacının bir çok icra takip dosyasında davalı şirketin borcundan dolayı kefaletinin bulunması nedeniyle aleyhine şirket ile birlikte takipler yapıldığı, bunun yanı sıra yine davacının adına olan taşınmazların davalı şirketin tek ortağı olan … üzerine devredildiğinin tespit edildiği, şirketin bu devirlerin yapıldığı 2015 v 2016 yatırım dönemlerinde uzun ve kısa vadeli kullanmış olduğu herhangi bir yabancı kaynağın bulunmadığı, tüm bu deliller birlikte değerlendirildiğinde davacının davalı şirkete finansman sağlayacak şekilde yatırım ortağı olabileceği şeklinde görüş bildirildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, alınan bilirkişi raporunda yapılan tespitler de nazara alınarak tedbir için yaklaşık ispat olgusunun yargılamanın bu aşamasında gerçekleşmiş olduğu, alınan teminat bedelinin yargılamanın bu aşamasında yeterli olduğu anlaşılmakla, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/05/2022 ara karar tarihli ve 2021/598 Esas sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar harcının davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 05/10/2022