Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1185 E. 2022/1241 K. 07.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1185
KARAR NO : 2022/1241

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/06/2019 ( Dava ) – 18/02/2022 (Tarih)
NUMARASI : 2019/232 Esas – 2022/135 Karar
DAVA : Ticari Şirket Feshi
BAM KARAR TARİHİ : 07/09/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 07/09/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4 Asliye Ticaret Mahkemesinin 18/02/2022 tarihli 2019/232 Esas – 2022/135 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … A.Ş.’nin beş ortaklı bir aile şirketi olduğunu, şirketin faaliyetlerine devam ettiğini, davalı şirketin kurucusu ve hâkim hissedarı olan dava dışı …’nun Nisan 2018 tarihinde pnömani ve demans nedeniyle kısıtlanmasına karar verildiğini, Urla Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/363 Esas 2018/679 Karar sayılı kararı ile kendisine …’in vasi olarak atandığını, …’nun kısıtlanması nedeniyle şirkette 2017 yılından bu yana genel kurulun toplanamadığını, pay sahipleri ve özellikle yönetim kurulu üyeleri arasındaki ve pay sahiplerinin şirkete karşı açtığı davaların bu sürecin kalıcı olduğunu ve şirketin devamlılığının mümkün olmadığını gösterdiğini, davalı şirkette yönetim kurulunun oluşturulamadığını, davalı şirkette 3 üyeden oluşan bir yönetim kurulunun seçildiğini, …’nun yasa gereği yönetim kurulu üyelik sıfatını kaybetmesinin ardından organ niteliğini kaybeden kurula yeni bir yönetim kurulu üyesi seçilemediğini, yönetim kurulu üyesi olan … hakkında kendisi ve davalı şirket tarafından açılan sorumluluk davasının bulunduğunu, bu davanın İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1018 Esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, …’ün 31/07/2017 ve 17/06/2016 tarihli yönetim kurulu kararı uyarınca satılmasına karar verilmiş olan şirket taşınmazı için alıcı bulması ve piyasa araştırması yapması konusunda görevlendirildiğini ancak bu konuda hiç bir faaliyette bulunmadığı gibi kasten görevini yerine getirmeyerek anılan satışı engellediğini, bu süreçte davalı şirkete hem maddi hem de manevi zarar verdiğini, … hakkında davalı şirketin hâkim ortağı kısıtlı …’nun vasisine rüşvet teklif etme suçlamaları ile yapılan şikayet sonucunda soruşturma sürecinin başlatıldığını, …’ün tüm uyarılara ve ihtarnamelere rağmen seçildiği günden bu yana herhangi bir mazeret bildirmeksizin yönetim kurulu toplantılarına katılmadığını, faal olarak çalışan davalı şirketin ortakları arasında süren husumetler nedeniyle oy birliğiyle karar alınabilmesinin imkansız hale geldiğini belirterek, dava sonuçlanıncaya kadar mahkemece uygun görülecek tedbirlerin alınmasına, 6102 sayılı TTK’nın 530. maddesi uyarınca davalı şirket nezdinde tüm çabalara rağmen organ eksikliğinin tamamlanmaması ve bu durumun şirketin karar ve temsil organı olan yönetim kurulunun iş göremez hale gelmesine sebep olması nedeniyle davalı şirketin feshine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ortaklarının % 58 pay ile …, % 19 pay ile davacı …, % 11 pay ile …, % 10 pay ile … ve % 2 pay ile … olduğunu, şirketin ağır sanayi makineleri üretimi alanında faaliyet gösterdiğini, 17/03/2017 tarihli genel kurul uyarınca yönetim kurulu üye sayısının 3 kişi olarak belirlendiğini, aynı genel kurulda …, … ve davacı …’nun yönetim kurulu üyesi olarak seçildiklerini, …’nun Urla Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/363 Esas ve 2018/679 Karar sayılı kararı ile kısıtlanmasına karar verildiğini ve kendisine vasi olarak …’in atandığını, kalan diğer iki yönetim kurulu üyesinin ortak bir karar alamamaları nedeniyle organ boşluğunun giderilemediğini ve bu nedenle genel kurul toplantı çağrısı yapılamadığını, … tarafından İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/162 Esas sayılı dosyasında vasinin yönetim kurulu üyesi olarak yetkili olmadığının iddia edilmesi nedeniyle ortak … tarafından bu hususun genel kurul yapıldıktan sonra inkâr edilip tartışmaya açılarak anılan genel kurulun iptalinin istendiğini, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 20/05/2019 tarihli yazısı ile müvekkili şirkete kısıtlı yönetim kurulu üyesi yerine görev yapacak yeni yönetim kurulu üyesi seçme zorunluluğunun ihtar edildiğini, organ eksikliğinin giderilemediğini, yönetim kurulu üyeleri arasında çeşitli sebeplerle husumet bulunduğunu, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1018 Esas sayılı dosyasında sorumluluk davası açıldığını, davanın derdest olduğunu, yönetim kurulu üyesi …’ün yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği 17/03/2017 tarihinden bu yana sadece bir kez fiilen 13/06/2019 tarihinde yönetim kurulu toplantısına katılmış da olsa o toplantıda dahi Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün ihtarına rağmen davacı ile …’ün 3. yönetim kurulu üyesi hakkında mutabakat sağlayamadıklarını, yönetim kurulu toplantılarının gerçekleştirilemediğini, şirket ortaklarından …’nun vasisi olan …’in yönetim kurulu üyesi …’ün kendisine rüşvet verdiğini ileri sürerek Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu, şirket ortağı …’ün İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açtığı iptal davasının 2019/162 Esas sayılı dosyada derdest olduğunu, bu durumda şirketin feshi konusunda yönetim kurulu üyelerinin ve ortakların görüşlerinin alınmasını ve tasfiyeye hükmedilmesi halinde mahkemece atanacak bir tasfiye memurunun belirlenmesini istediklerini, dava hakkında mahkemenin takdirini kabul ettiklerini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince asıl karar ile; “…Davanın KABULÜ ile; İzmir Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde “Bornova 10890” sicil numarasında kayıtlı davalı … Şirketi’nin FESİH ve TASFİYESİNE, davalı şirkete tasfiye memuru olarak …’in atanmasına, tasfiye memuru için tasfiye sonuçlanıncaya kadar aylık 5.500,00 TL ücret takdirine, ileride şirket mal varlığından karşılanmak üzere şimdilik 4 aylık tasfiye memuru ücreti olan 22.000,00 TL’nin tasfiyeye başlanmadan önce davacı tarafça mahkememiz veznesine depo edilmesine, tasfiye memurunun, kararın kesinleşmesinden ve 4 aylık ücretin yatırılmasından sonra göreve başlamasına, TTK’nın 533. maddesi gereğince tasfiye sonuna kadar davalı şirketin unvanına “Tasfiye Halinde” ibaresinin eklenmesine, karar kesinleştikten sonra durumun tescil ve ilanına…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Mahkemece 10/05/2022 tarihli ek karar ile; “…Fer’i müdahil … vekilinin ve fer’i müdahil …’ün mahkememiz kararına yönelik istinaf başvurusunun sıfat yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
Ek Karara karşı feri müdahil … ve … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Feri Müdahil … istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk istinaf dilekçesine belirttiği üzere feshine karar verilen şirkette orta olduğunu, dolayısıyla, en baştan beri davaya müdahil değil, davalı olarak dahil edilmesi gerekirken Sayın Mahkemece hiç bir sıfatı bulunmadığı yönünde verilen kararın hatalı olduğunu, mahkeme kararıyla tasfiyeye sokulan şirketine tedbiren kayyım atanması gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Feri müdahil … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; nihai kararla birlikte yerel mahkeme dosyadan el çektiğinden öncelikle, duruşmalı olarak HMK m. 360 yollamasıyla HMK m. 394 uyarınca tedbir taleplerimizin kabulüne, istinaf incelemesi süresince faal olan ve bizzat davacı beyanıyla kar ettiği anlaşılan şirkete ivedilikle tedbiren makine mühendisi olarak yönetici kayyım görevlendirilmesine, bu kayyıma şirket hesaplarının bağımsız denetçi tarafından incelettirilmesi için yetki verilmesine dosya üzerinden karar verilmesine, şirketin yapılmayan olağan genel kurullarının yapılmasını temin etmek üzere hukukçu bir kayyım tayinine, … şayet halen görevdeyse görevden el çektirilmesine, yeni atanacak kayyımın da TMK’ya göre vesayet ve denetim makamının taraflarına bildirilmesine, HMK m. 346/2 uyarınca Ek karara karşı istinaf taleplerinin kabulüne, davaya müvekkilinin dahili davalı olarak devam etmesine, bu kabul edilmediği taktirde, şirketin yanında fer’i müdahil olarak kabulüne, dosyanın HMK m. 353/1/a uyarınca, başka bir mahkemeye gönderilmesine, zira 4. Asliye Ticaret Mahkemesi dava şartı olan davalı şirketin temsili yönünden, menfaat çatışması olan Av. …’na bizzat vekalet vermesi için kayyıma talimat verdiğini, hem bu sebeple, dosyadan çekinmesi gerekirken çekinmediğini, hem de vesayet makamı olarak hem kayyımı denetleyip hem de esas hakkında karar veremeyecek iken karar verdiğini, bilirkişi, tanık ve beyan dilekçeleri ve ekindeki delilleri değerlendirmediğini, pek çok yargılama hatasıyla şirketin dava açıldıktan sonra yönetim organını kayyım … olarak belirleyip ve bu kayyımı denetlemediğinden olağan genel kurul dahi yaptıramayan yerel mahkemenin şirketin kayyımın atandığı 17.3.2020’den beri organsız kalmasına bizzat sebep olduğunu, son olarak, kanunsuz bir şekilde Ek Karar vererek, istinaf incelemesi yetkisi bulunmamasına rağmen İstinaf Mahkemesinin görevini kanunsuz bir şekilde üstlendiğini belirterek kararın kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalı şirketin organ boşluğu nedeniyle feshi ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm feri müdahil … ve feri müdahil … tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Mahkemenin 18/02/2022 tarihli gerekçeli kararının, feri müdahiller … ve … tarafından istinaf edildiği, ilk derece mahkemesinin 10/05/2022 tarihli ek kararı ile; … ve …’ün 6100 sayılı kanunun 66. maddesinde kapsamında fer’i müdahil olduğunu, fer’i müdahillerin yanlarında yer aldıkları tarafın ve hatta davanın taraflarının yasal süre içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurmamış olmaları sebebiyle fer’i müdahiller … vekilinin ve …’ün karara karşı tek başına istinaf yoluna başvurma hakları bulunmadığını belirterek, fer’i müdahillerin istinaf istemlerinin sıfat yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermiştir.
6100 sayılı HMK’ nın 346. maddesine göre; İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder. Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar.
Bu yasal düzenlemelere göre; ilk derece mahkemesinin istinaf talebini reddetme yetkisi sadece istinaf dilekçesinin kanuni süre geçtikten sonra verilmiş olması veya kesin olan bir karara ilişkin olması hallerine münhasır olduğu, HMK’ nın 346/1 maddesi uyarınca sıfat yokluğu nedeniyle istinaf talebini reddetme yetkisi bulunmadığı anlaşılmakla, mahkemenin 10/05/2022 tarihli ek kararı kaldırılarak, feri müdahillerin istinaf taleplerinin incelenmesine geçilmiştir.
2-6100 sayılı HMK’nın 66. maddesinde; ” Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir.”; 68. maddesinde; “(1) Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir. (2) Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder.”; 69. maddesinde; “(1) Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yukarıda yazılı düzenlemelerde de açık bir şekilde belirtildiği üzere; müdahale isteğinin kabulü durumunda fer’i müdahil, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket eder ve davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip eder. Karar, lehine müdahale edilen taraf hakkında verilir. Müdahil hakkında karar verilemez. Fer’i müdahil de kararı ancak, lehine katıldığı tarafla birlikte istinaf edebilir. Lehine müdahale edilen taraf istinaf yoluna başvurmazsa, 6100 sayılı HMK’nın 68. maddesi uyarınca, yanında katıldığı tarafla birlikte hareket etmek zorunda olan fer’i müdahil, yalnız başına kararı istinaf edemez. Bu itibarla, davalı yanında davaya feri müdahil olarak katılan ve kararı istinaf eden feri müdahillerin istinaf istemlerinin usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Feri müdahiller … ve …’ ün İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 18/02/2022 tarihli ve 2019/232 Esas – 2022/135 Karar sayılı kararına karşı yaptıkları istinaf başvurularının kararı istinaf hakları bulunmadığından HMK.’nun 352-(1)-ç) maddesi gereğince ayrı ayrı USULDEN REDDİNE,
2-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının başvuruların usulden reddine karar verilmiş olması nedeniyle karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde ilk derece mahkemesi tarafından kendilerine iadesine, istinaf başvuru harçlarının hazineye irat kaydına,
3-İstinaf edenler tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf edenlerin yatırdığı istinaf gider avansından kullanılmayan kısmının HMK.’nun 333. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince karar kesinleştikten sonra istinaf eden ilgilisine iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf edenlerin istinaf başvuru dilekçelerinde talep ettikleri tüm ihtiyati tedbir taleplerinin istinaf edenlerin sıfatına ve yukarıda açıklanan gerekçelere göre yerinde görülmediğinden ayrı ayrı reddine,
7-Kararın temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemiz tarafından taraflara tebliğine,
İlişkin; 6100 sayılı HMK.’nun 361-(1)-a) maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesine TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 08/09/2022