Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1091 E. 2022/1110 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1091
KARAR NO : 2022/1110

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/02/2022
NUMARASI : 2021/117 Esas – 2022/3 Karar
DAVA : Alacak
BAM KARAR TARİHİ : 29/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 02/02/2022 tarihli 2021/117 Esas ve 2022/3 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nun …. A.Ş’de 2004 yılı Eylül ayında çalışmaya başlamış olduğunu, … A.Ş. … tarafından kurulmuş ve hayata geçirilmiş Türkiye’nin 2. büyük mobilya fabrikası haline getirilmiş olduğunu, müvekkilinin anonim şirketi hissedarı olduğunu, genel müdür olarak görev yaptığını, şirketin marka, patent, faydalı model gibi tüm yeniliklerinin müvekkili tarafından yapılmış olduğunu, marka patent başvurularının TPMK nezdinde yapılmış başvurular, alınmış hakların müvekkili tarafından gerçekleştirilmiş olduğunu, … A.Ş. tarafından kullanılmış ve yararlanılmış olduğunu, yapılan tasarım, faydalı model patent sayısının yaklaşık olarak 500 adet olduğunu, Davacının şirkete kazandırdığı marka, patent, faydalı model ve benzeri TPE belgeleri anlamında yararlanma hakkının … A.Ş.’de kaldığı için bu işler nedeniyle alacak istemlerinin olduğunu dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirkette 2014 yılı Ekim ayında çalışmaya başlamış olduğunu, müvekkili şirket nezdinde sadece genel müdür olarak görev yapmamış, ticaret sicil kayıtlarından ve imza sirkülerinden anlaşılacağı üzere davacı şirket hissedarı olup aynı zamanda şirketi tek başına temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmış olduğunu, Davacının 20.04.2017 tarihli istifaname başlıklı Urla Noterliği’nin 4834 Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile istifa etmiş olduğunu, istifa metninde de dava konusu talep alacakları olduğuna dair bir talebe yer vermemiş olduğunu, Müvekkili şirketin de ihtara karşılık Gaziantep 2. Noterliği’nin 26/04/2017 tarih, 7586 Yevmiye numaralı ihtarname ile davacının iddialarının doğru olmadığını ve şirketi tek başına imza yetkilisi olarak 20.04.2017 tarihli istifa beyanı doğrultusunda işlem yapılacağını ifade etmiş olduğunu, Müvekkili şirket markasının “…”, Davacının çalıştığı dönemden çok daha önce tescil edilmiş bir marka olduğunu, müvekkilinin markası üzerinde hakkının söz konusu olmadığını, davacının patent hakkına dayalı talebine ilişkin kendisine ait bir buluşu söz konusu olmadığını böyle bir hak talebinin mümkün olmadığını, Faydalı model olarak bahsedilen tescillerin Müvekkili şirket adına kayıtlı olduğunu, Müvekkili şirketin ARGE departmanı tarafından gerçekleştirilen tasarımlar olduğunu, TPMK kayıtlarında hizmet ilişkisine dayandırılan tasarımcı kaydının 554 Sayılı KHK 14.maddesi kapsamında ücret hakkı doğurmayacağını, Davacı ile Müvekkili şirket arasında patent haklarına dair imzalanmış özel bir sözleşme olmadığını belirterek; davanın öncelikle usuli ve zamanaşımı itirazları dikkate alınarak davanın usulden reddini, arabuluculuk tutanağına göre davadaki taleplerin tutanağa ve usule uygun açılmadığını belirterek davanın reddini, usuli itirazlarının dikkate alınmaması halinde tüm delillerin toplanarak davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “..7155 sayılı Kanunun 20. maddesi ile TTK’nın 5. maddesine eklenen 5/a maddesi uyarınca ticari alacaklar ve tazminat talepleri dava şartı olarak arabulucuğa tabii tutulmuştur. Bu nedenle öncelikle, tarafların arabuluculuk sürecine gitmeleri ve uyuşmazlığın arabuluculuk yoluyla çözmeleri gereklidir. Bu süreç tüketilmeden dava açılması mümkün olmayıp, sürecin başlatılması bir dava şartı olarak öngörülmüştür. Bu nedenle, dava şartı eksikliğinden ötürü tazminata ilişkin davanın usulden reddi gerekmiştir…..” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin işçilik alacaklarına ilişkin İş Mahkemesinde dava açıldığını, müvekkilinin marka ,tasarım ve patent faydalı model kaynaklı sinai haklar alacak talebi için görevsizlik kararı verilerek dosyanın Fikri Sınai Haklar Mahkemesine gönderildiğini, Fikri Sınai Mahkemesi tarafından arabuluculuk görüşmelerinin İş Mahkemesine esas olmak üzere yapıldığı, taleplerin ayrıntılı olmadığından bahisle dava şartı eksikliği nedeni ile usulden ret kararı verildiğini, arabuluculuk görüşmelerinde dava konusu yapılan marka ve patent haklarına ilişkin müzakerelerin gerçekleştiğini, tutanakta açıkça sınai haklara ilişkin görüşme yapıldığı ve anlaşma sağlanamadığının yazılı olduğunu, işçi işveren arabuluculuk görüşmesinin yapılmasının tutanağı geçersiz hale getirmeyeceğini, nitekim Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığının görüşünün bu yönde olduğunu, usul ekonomisi gereği hangi alanda olursa olsun anlaşmama olarak görüşmenin sonlanması halinde o talebe ilişkin arabuluculuk sürecinin tamamlanmış kabul edilmesi gerektiğini, aksi yorumun usul ekonomisine aykırı olduğunu, eldeki dava tazminat davası olup Sınai Haklara ilişkin görüşme yapıldığını, tutanakta tek tek ilgili marka ve patentlerin yazmamasıın sürecin tamamlanmadığı anlamına gelmeyeceğini, yapılan görüşmelerde tüm hususlar tartışılıp anlaşma yollarının tüketildiğini, tekrar arabuluculuk görüşmesi yapılıp dava açılması hak kaybına sebep olacağı gibi usul ekonomisine aykırı olduğunu, yargılamanın uzamasından başkaca bir sonucunun da olmayacağını, arabuluculuk kurumunun ruhuna ters olan müvekkilinin hakkına kavuşmasını zorlaştıran, yargılamanın uzamasına sebep olan iş bu kararın hatalı olduğu açık olup istinaf yoluna başvuru zarureti doğduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın yargılama yapılması için yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; marka ve patent hakkına dayalı alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece; arabuluculuk dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dava tarihi itibariyle 7155 sayılı Kanunun 20. maddesi uyarınca ticari alacak ve tazminatlar arabulucuğa tabii tutulmuştur. Yasa, bu tür davalar için arabulucuğu dava şartı olarak öngörülmüştür.
Somut olayda; taraflar arasında İzmir Arabuluculuk Bürosunun 19/01/2021 tarihli ve 2021/18 başvuru nolu ve 2021/837 esas sayılı dosyasında arabuluculuk görüşmelerinin yapıldığı ve tarafların anlaşamaması nedeniyle anlaşmazlık tutanağı düzenlendiği, tutanağın uyuşmazlık konuları başlıklı (5) nolu bendinde ” Sınai haklar bedeli ” başlığında marka ve patent haklarının da müzakere edildiği ve tarafların anlaşamadığı, hangi nolu marka ve patente ilişkin olduğunun ve tescil numaralarının tutanakta belirtilmemiş olmasının arabuluculuk müzakeresini geçersiz hale getirmeyeceği, sonuçta tarafların bu hususta anlaşamama iradesini ortaya koydukları, bu konuda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, aksi düşünce ile tarafları tekrardan arabuluculuk görüşmelerine zorlamanın Anayasanın 141/son maddesinde ve 6100 sayılı HMK’ nın 30. maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesine de aykırı olacağı anlaşılmakla, davanın esasına girilerek taraf delilleri toplanıp hasıl olacak sonuca göre hüküm tesisi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan bu durum karşısında; davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun esastan kabulüne, istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın. 353/(1)-a-4. maddeleri gereğince kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın HMK’nın 353/(1)-a-4 maddesi uyarınca kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-4) maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
2-6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a)-4) maddesi gereğince; İzmir Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 02/02/2022 tarihli 2021/117 Esas ve 2022/3 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın açıklanan eksikliklerin giderilmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1)-a-)-4) maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine,
5-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(4) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/(1)-a/4 maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 29/06/2022