Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1054 E. 2022/1075 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1054
KARAR NO : 2022/1075

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/04/2022 (Talep Tarihi)-14/04/2022(Ara Karar Tarihi)
NUMARASI : 2022/377 Esas (Derdest)
DAVA : Tazminat
TALEP : İhtiyati Haciz-Şirkete Geçici Yönetim Kayyımı Atanması
BAM KARAR TARİHİ : 23/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/04/2022 ara karar tarihli ve 2022/377 esas sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
İhtiyati haciz/ tedbir isteyen vekili dava ve talep dilekçesinde özetle; müvekkili davacı … ve davalı … tarafından … A.Ş. ünvanıyla dava dışı şirketin kurulup Kuşadası Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde kayıtlı olduğunu, şirkette müvekkilinin %30, davalı’nın %70 hisseli pay sahibi olduklarını, şirketi temsile yetkili kişinin 1 yıl süreyle … olduğunun esas sözleşmede belirtildiğini, 10/02/2020 tarih ve 10012 sayılı Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan 04/02/2020 tarihli genel kurul toplantısı davalı şirket temsilcisi tarafından usulsüz ve suç teşkil eder şekilde yapıldığını ve müvekkilinin %30 hisseye sahip ortak olmasına rağmen genel kurulun, müvekkilinden habersiz olarak ve müvekkilinin imzaları davalı tarafından taklit edilerek, davalı …’un kendisini 3 yıl daha temsilci olarak atadığını, alınan genel kurul kararının iptali için, 28/04/2021 tarihinde Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) 2021/92 Esas sayılı dava açıldığını, Hakimler Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarihine 608 sayılı kararı ile Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kurulması ve yargı çevresinin belirlenmesi üzerine işbu dosyanın 10/09/2021 tarihinde Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderildiğini ve 2021/92 Esas numarasını aldığını, ancak Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nce de 04/01/2022 tarihinde Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle dosyanın tekrar Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderildiğini, halen 2022/96 Esas sayılı davanın derdest olduğunu, bu davada önce Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/92 E. Sayılı dosyasında 13/07/2021 tarihli ara kararla ”1- Davalı şirket temsilcisi …’un tedbiren imza yetkisinin sınırlandırılmasına ve temsil yetkisinin tedbiren durdurulmasına, 2- 03/02/2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan bütün kararların TTK ‘nun 449.maddesi uyarınca yürütmenin geri bırakılmasına, 3- Kararın Ticaret Sicilinde ilanına, 4- Şirkete kayyum atanmasına…” karar verildiğini Kayyum, dosya görevsizlikle gönderilene kadar ”yönetici kayyum” olarak görev yaptığını, görevsizlik üzerine davaya bakan Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/92 E. Sayılı dosyada ise bu ara karardan dönerek davalı şirkete atanan kayyum …’nin ”denetim kayyumu” olarak atanmasına karar verdiğini, halen bu şekilde görev yapmakta olduğunu, yargılama devam ederken denetim kayyumu, Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/92 E. Sayılı dosyasına 21/10/2021 tarihinde yönetim kayyumu olarak ve 30/12/2021 tarihinde denetim kayyumu olarak iki kez rapor verdiğini, ancak mahkemece ara karardan dönülerek yönetici davalı …’a temsil yetkilerinin ve imza yetkisinin geri verilmesinden sonra davalı tarafından kayyum devre dışı bırakıldığını, yönetici sıfatıyla her türlü işi kayyumun onayını almadan ve kayyumdan gizli olarak yaptığını, mahkemenin 29/11/2021 tarihli ara kararında ”davalı şirkete denetim kayyumu atandığı, yöneticinin yaptığı işlemlere olur vererek katılması gerektiği” belirtilmesine rağmen mahkeme kararına aykırı davrandığını, genel kurul kararının iptal davası devam ederken, bu davaya bakan mahkemeden 24/09/2021 tarihinde verdikleri dilekçe ile mevcut durumun tespiti amacıyla şirket kayıtlarının ve şirketin yerinde incelenmesi için bilirkişi/serbest denetçi atanması talep edildiğini, ancak talebin mahkemece yerinde görülmediğini, bu kez 26/10/2021 tarihli dilekçe ile ”tedbiren şirketi temsil yetkisinin müvekkile verilmesi” talep edildiğini ancak bu talebinde reddedildiğini, TTK’nın 437.maddesine dayanarak müvekkilin %30 hisseye sahip ortak olması ve ”şirket kayıt ve belgelerini inceleme – bilgi alma hakkı” bulunması nedeniyle şirkete 28/12/2021 tarihinde talepte bulunulmuş, ancak tarafımıza hiçbir bilgi ve belge sunulmadığını, müvekkilin şirkete girişine ve kayıtları incelemesine de izin verilmediğini, davalı yöneticinin, müvekkili, genel kurul toplantısına çağırmayarak ve imzasını taklit ederek sahte evrak üretmesi ve sahtecilik sonucu oluşturulan bu belgeleri Ticaret Sicilinde ilan ettirerek müvekkili zarara uğratması ve 3. Kişileri yanıltması nedeniyle ”evrakta sahtecilik” suçundan soruşturulması için Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, halen 2021/6018 E. Sayılı soruşturma devam ettiğini, …’un usulsüzlükleri, Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) kayyum raporlarıyla da tespit edildiğini, genel kurul kararının iptali davası devam ettiği sırada, yönetici davalı …’un 17/12/2021 tarihinde 2019 ve 2020 yıllarına ait olağanüstü genel kurul toplantısı için müvekkili toplantıya çağırdığını, bu toplantıda, çağrının TTK’nun 414.maddesinde belirtilen usule uygun olmaması, toplantı yapılmasını gerektiren sebepler bulunmaması, zaten 2020 yılında aynı konularda genel kurul yapılmış olması nedenleriyle itiraz edildiğini, toplantıdan önce ve toplantı sırasında şirket kayıtlarının incelenmesine izin verilmemesi nedeniyle bilanço onaylanmadığını ve yönetim ibra edilmediğini, buna rağmen %70 paydaş olması nedeniyle davalı kendisini yönetici atadığını, davalının halen sahtecilikle, usulsüz yapılan genel kurulda alınan karara istinaden temsilci olarak bulunduğunu, tüm bu nedenlerle şirketin tek temsilcisinin (yönetim kurulu başkanının) şirket aleyhine usulsüzlük ve sahtecilikleri sonucu hakkında devam eden dava ve soruşturmalar bulunduğu bu nedenle şirketi temsil edemeyeceği şirketle temsilci arasında menfaat çatışması olduğu yeni yönetimin de oluşturulamadığı, dolayısıyla şirketin organsız kaldığı gözetilerek şirkete tensiple ivedilikle yönetim kayyumu atanmasına, davalı borçlunun malvarlığının başkaları tarafından haczedildiği durumda, şirket alacağının tahsilinin tam olarak mümkün olmaması ihtimaline göre alacağın teminini sağlamak amacıyla ve davalının şirketten/ortaktan mal kaçırma hazırlığında olması nedeniyle davalı adına kayıtlı taşınmaz ve araç ve banka hesapları üzerine, dava konusu bedel kadar ihtiyati haciz konulmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Aleyhine İhtiyati haciz/tedbir istenilen davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tarafların hissedarı olduğu … A.Ş’ nin 14.02.2019 yılında kurulduğunu, müvekkilinin bu şirketin %70 hissedarı olduğunu, söz konusu şirketin bu şekilde kurulmadan önce müvekkilin tek başına sahibi olduğu … – … Ticaret isimli (şimdiki şirketle aynı adreste aynı kolunda faaliyet gösteren) şahıs firması olduğunu, bu firmanın 11.10.2016 tarihinde açıldığını, 30.06.2020 tarihinde kapatıldığını, Ticaret Sicilinden sorulmasını talep ettiklerini, … isimli bu firmanın kapatılırken firmanın tüm araçlarını tarafların şimdi hissedarı olduğu … AŞ’ ne devredildiğini, bu araçların … AŞ’ye devredilirken ne şirket tarafından ne de davacı tarafından bir ödeme yapılmadığını, araçların bedelini şirketin cari hesaplarına alındığını, buradan da ortaklara borç hesabına aktarıldığını, şirketin borca batık olduğunu, müvekkili tarafından kasten zarara uğratıldığı, şirketin içinin boşaltıldığı, müvekkilin kendisini gerçek dışı hesaplamalarla şirket alacaklısı göstererek şirketi daha da borca batık hale getirdiği iddialarının tamamı gerçek dışı ve hatta hayal ürünü olduğunu, bilirkişi incelemesi yapıldığında da görüleceği üzere şirketin zararda değil karda olduğunu, borca batık değil ve içi boşaltılmamış yani mal varlığı eksiltilmediğini, aksine şirketin mal varlığı ve karlılığı arttırılmış olduğunu, davaya dayanak olan hükme bakıldığında buradaki sorumluluğun bir kusur sorumluluğu olduğunun açık olduğunu ve davacı tarafça müvekkilin kusurunun ispat edilmesi gerektiğini, müvekkilin kendi adına yeni bir şirket kurma hazırlığında olduğunun iddia edildiğini ve bu hususun bile bir “kusur” olarak gösterilmeye çalışıldığını, şirketin 17. 12.2021 tarihinde yapılan genel kurulu doğrultusunda müvekkili şirketin yetkili temsilcisi seçildiğini, toplantıdaki tüm gündem maddelerine ve kararlara şerh koyan davacı tarafın süresi içinde bu genel kurulun iptali için dava açmadığını, bu nedenle de genel kurul kararının tescili için Ticaret Siciline süresinde başvuru yaptıklarını ve başvurularının henüz sonuçlanmadığını, davanın tamamen haksız ve kötü niyetle açılmış olup yasal dayanaktan mahrum olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN ARA KARAR:
Mahkemece;”…. ihtiyati haciz talebinin ve dava dışı … A.Ş.’ye kayyım atanması talebinin reddine…”karar verilmiştir.
Karara karşı davacı- ihtiyati haciz/tedbir isteyen vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı-ihtiyati haciz/tedbir isteyen vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ara kararda ”davacı, davalı şirket müdürünün yönetim yetkisini kötüye kullandığını iddia ederek tedbiren kayyum tayin edilmesini talep ettikleri ” denilmiş ise de, mahkemece taleplerinin yanlış değerlendirildiğini, davalı …, Limited Şirkete atanmış bir müdür değil davalı, Anonim Şirket ortağı ve tek yöneticisi olduğunu, şirkette organ eksikliği olmadığından yönetim kayyumu atanamayacağı” belirtilmiş ise de bu gerekçenin yerinde olmadığını, müvekkilin %30, davalının %70 payları olduğu … A.Ş. Unvanlı şirket 14/02/2019 tarihinde kurulmuş ve davalı … 1 yıl süre ile yönetici atandığını, 1 yıllık sürenin sonunda tekrar yönetici seçilmesi amacıyla genel kurul yapılması gerektiğini, ancak davalı şirket yöneticisi …’un usulsüz ve suç teşkil eder şekilde, %30 pay sahibi ortağı genel kurula çağırmayarak ve imzalarını taklit ederek tek başına karar aldığını ve kendisini 3 yıllığına yeniden yönetici atadığını, söz konusu genel kurul kararının iptali için açılan davanın Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmeye devam ettiğini, mahkemenin ”menfaat çatışması bulunmadığı” yönündeki değerlendirmesi de doğru olmadığını, davacının, müdürün azlini istemediğini, tedbiren kayyum tayini talebinin azli de içermediği” şeklindeki gerekçenin de yerinde olmadığını, ara kararda; ”tedbiren kayyum talebinin azli içermediği” belirtilmiş ise de mahkemenin bu tespitinin yerinde olmadığını, mahkemece kayyum atanmasına ilişkin taleplerinin ispat edilemediğinden bahsedilmiş ise de dava dilekçesinde talep ettikleri delillerle ilgili mahkemece hiçbir araştırmaya girilmeksizin taleplerinin doğrudan reddedildiğini, ancak mahkemeye talep konusu kararı vermek için gerekli olan yaklaşık ispat gerçekleştiğini, ihtiyati haciz taleplerinin kabulünün gerektiğini, İhtiyati haciz kararının verilmemesi durumunda dava konusu tazminat alacağının tahsilinin imkansız hale geleceğini, İhtiyati haciz talep etme şartlarının oluştuğunu, davalı yöneticinin mal kaçırma, şirket menfaatlerini ihlal etme, şirketi borçlandırıcı-zararlandırıcı işlemlere giriştiğinin ispat edildiğini, davanın başında tam bir ispat aranmadığını, yaklaşık olarak ispat edilmesi halinde talebin kabulü gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep, ihtiyati haciz ve dava dışı şirkete geçici olarak yönetim kayyımı atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
Mahkemece, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş; karar ihtiyati haciz/ihtiyati tedbir isteyen (davacı) vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
1-4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 427. Maddesine göre; Vesayet makamı, bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa bir yönetim kayyımı atar.
HMK’nın 389/(1). maddesinde, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği hükme bağlanmıştır.
İhtiyati tedbir talep eden, HMK’nın 390/(3). maddesi uyarınca, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.
HMK’nın 389. maddesi gereğince, ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğine ilişkin hükmü ile dosya içerisindeki bilgi ve belgeler göz önünde tutulduğunda talep dışı şirkete yönetim kayyımı atanması ve şirketin yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyım onayına bağlı kılınması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi konusunda yaklaşık ispatın sağlanmadığı ve şirkette organ boşluğu da bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamıştır.
2-Bilindiği üzere; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 257.maddesinde ihtiyati haciz şartları düzenlenmiş olup buna göre; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.
Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:
1–Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2–Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa…”
İİK’nin 258.maddesi uyarınca da, alacaklı alacağı ve gerektiğinde haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermek zorundadır.İhtiyati haczin, bir para alacağının ödenmesini güvence altına alan ve borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulmasını ifade eden tedbir niteliğinde bir kurum olması nedeniyle mahkemece, bu yöndeki istem değerlendirilirken gerçeğe benzerlik karinesi ile hareket edilmelidir.
Eldeki tazminat davasının koşullarına yönelik deliller toplanıp, dava dışı şirket kayıt ve belgeleriyle birlikte bilirkişi incelemesi yapılması gerekmektedir. İhtiyati haciz talep tarihi itibariyle henüz yaklaşık ispat yönünden tarafların delilleri toplanmamış, bilirkişi incelemesi yapılmamıştır. İİK’nın 257/1 maddesi kapsamında davacının davalıdan vadesi gelmiş muaccel bir alacağı bulunup bulunmadığı hususunda ve İİK’nın 257/2 maddesindeki şartların bulunduğuna soyut iddia dışında dair yaklaşık ispat şartının yerine getirilmediği ve ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığı sonucuna ulaşılarak, mahkemece ihtiyati haciz talebinin reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına karşı ihtiyati haciz/tedbir talep eden( davacı) vekili tarafından yapılan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/04/2022 tarihli ve 2022/377 Esas sayılı (derdest) sayılı ara kararına karşı ihtiyati haciz/tedbir talep eden (davacı) vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-a)İstinaf kanun yoluna başvuran taraftan alınması gereken harç 80,70 TL başlangıçta alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
b)Davacı tarafın yatırmış olduğu istinaf kanun yoluna başvuru harcının hazineye gelir yazılmasına,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının resen HMK’nun 333. maddesi gereğince yatıran tarafa İADESİNE,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 23/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.