Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1040 E. 2022/1038 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1040
KARAR NO : 2022/1038

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/04/2017 (Dava) – 24/01/2019 (Karar)
NUMARASI : 2017/444 Esas – 2019/56 Karar
DAVA : Maddi – Manevi Tazminat (Trafik Kazası Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 22/06/2022
KARARIN YAZIM TARİHİ : 22/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/01/2019 tarihli 2017/444 Esas ve 2019/56 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 21.02.2016 günü davalılardan …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, alkollü diğer davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması ve … plakalı aracın yolun kenarındaki demir parmaklıkları aşarak takla atıp Tepecik pazar yerine savrulması ile burada pazar masrafını gören davacıların murisi …’ın üzerine düşmesi sonucu müvekkillerinin murisinin vefat ettiğini, davalı sürücülerin olay yerinden kaçtıklarını, müvekkillerinden müteveffanın oğlu olan …’ın boşandığı eşinden kalan çocuklarının … yeniden evlendiğinden müteveffa ile yaşamakta olduğunu, onun ölümüyle davacı torunların dedelerinin desteğinden mahrum kaldığını, davacı torunların ikametgahlarının bile dedelerinin evi olduğunu, ayrıca müteveffanın durumu iyi olduğu için oğlu …’un kalmış olduğu evin kredilerini de ödemekte olduğunu, yine diğer oğlu olan …’ a da işyeri verdiğini ve kira ödemeden işletmesine devam etmesini sağlamakta olduğunu, kaza nedeniyle kendilerine herhangi bir ödeme yapılmadığını, ceza davasının derdest olduğunu, müteveffadan 1 sene sonra vefat eden müteveffanın annesi …’nın da destekten yoksun kaldığını ve müvekkillerinin ninelerine düşen destek payının da hesaplanıp kendilerine ödenmesini istediklerini, kazadan dolayı büyük üzüntü yaşadıklarından manevi tazminat taleplerinin de olduğunu belirterek, müvekkillerinden müteveffanın kardeşi olan … için 3.000 TL, oğlu … için 25.000 TL, oğlu … için 25.000 TL, torunu … için 3.000 TL, torunu … için 3.000 TL manevi tazminata ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkillerinden … için 100,00 TL, … için 100,00 TL, … için 100,00 TL ve … için 100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere 59.400 TL tazminat alacaklarının tahsili bakımından; manevi tazminatlardan davalı …, …, … ve … sorumlu olmak kaydıyla, maddi tazminattan ise tüm davalılar müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak üzere karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile; müvekkili … için talep ettikleri 100,00-TL destekten yoksun kalma tazminatını toplamda 52.234,30-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya bakmaya İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yetkili olduğunu, müteveffanın çocukları olan davacılar açısından davanın reddi gerektiğini, zira evli ve 18 yaşından büyük olduklarını, zararın ispatlanması gerektiğini, kaza nedeniyle elde edilen gelirlerin mahsubu gerektiğini, söz konusu olayın haksız fiilden kaynaklandığını, bu nedenle davacı tarafın ancak dava tarihinden itibaren faiz talep edebileceğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … plakalı aracın ZMM sigortacısı olduğunu, söz konusu zarardan kaza tarihindeki poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, dava öncesinde müvekkili şirkete yapılan ihbar üzerine tazminata hak kazanan davadışı müteveffanın annesi … için mevzuat hükümlerine göre tazminat hesap edilip davacı tarafa ödenmek istendiğini, ancak ödeme teklifinin davacı tarafça kabul edilmediğini, müteveffanın çocukları olan diğer davacıların kaza tarihi itibariyle yaşları gereğince destek tazminatına hak kazanamayacaklarını, kusur oranının tespiti için Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınması gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin mağduru olduğu bu kazada sanık ve davalı haline getirildiğini, zira diğer davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın kazaya sebebiyet verdiğini, …’in tek ve tam kusurlu olduğunu, ceza dosyasında müvekkili de tali kusurlu bulunarak ceza verilmişse de bunun işbu mahkemede bağlayıcı olmadığını, müvekkilinin kusuru olmadığını, bilirkişi incelemesi yapılmasını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …; aracını uzun süreli olarak kiralama şirketine kiraya verdiğini, davalı …’ın da aracı buradan kiraladığını, bu nedenle kendisinin işleten olarak sorumlu bulunmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; hiçbir aşamada kendisinin beyanının alınmadığını, olay günü iş makineleri operatörlük sınavında iken davalı …’in kendisinin haberi olmadan montundan araba anahtarını alıp aracını götürdüğünü, sonra da kaza yapmış olduğunu öğrendiğini, kazanın meydana gelmesinde kendisine atfedilecek bir kusur bulunmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’e usulüne uygun davetiye tebliğ edildiği, davaya cevap vermediği, ancak bilirkişi raporuna itiraz ettiği anlaşılmıştır.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…..Dosya içerisinde bulunan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; alınan kusur raporunun olayın oluşuna uygun olduğu, meydana gelen trafik kazasında davacıların murisinin herhangi bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmış olup davacı … ve …’ın olay tarihinde 18 yaşından büyük oldukları, dolayısıyla murisin desteğinden bahsedilemeyeceği, ancak tanık beyanlarından yola çıkarak davacı …’nın muris dedesi …’dan destek aldığı ve bu destek tutarının denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporuna göre 51.284,30.-TL olduğu, davalı …’in ise adına kayıtlı aracı uzun süreliğine kiraya verdiği ve artık işleten sıfatından bahsedilemeyeceği, bu nedenle hakkında açılan davanın pasif husumet ehliyeti (davalı sıfatıyla) yokluğu nedeniyle reddi gerektiği, manevi tazminat yönünden ise manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olamayacağı ve davalıları ekonomik yönden zorda bırakmayacak nitelikte hakkaniyeti uygun olması gerektiğinden davacı … için 1.500,00.-TL, … ve … için 10.000,00.-‘er TL, davacı … ve … için 1.500,00.-‘er TL manevi tazminatın davalı …, … ve …’den tahsili gerektiği kanaatine varılarak, sonuç olarak; Davacı …, … ve …’ ın maddi tazminat istemli davalarının REDDİNE, davalı … hakkında açılan maddi ve manevi tazminat istemli davanın PASİF HUSUMET EHLİYETİ (DAVALI SIFATI YOKLUĞU) NEDENİYLE REDDİNE, davacı …’NIN DESTEKTEN YOKSUN KALMA DAVASININ KABULÜ İLE 51.284,30-TL’ nin davalı …, … ve … yönünden olay tarihinden, davalı … Sigorta ve … Sigorta yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, DAVACILARIN MANEVİ TAZMİNAT İSTEMLİ DAVALARININ KISMEN KABULÜ İLE, davacı … için 1.500-TL, davacı … için 10.000,00-TL, davacı … için 10.000,00-TL, davacı … için 1.500,00-TL, davacı … için 1.500,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …, … ve …’den müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı … Sigorta A.Ş.vekili tarafından, “Kararda müteveffanın torunu olan … için müvekkili şirket aleyhine 51.284,30 TL tazminata hükmedildiğini, mahkemece lehine tazminata hükmedilen davacı torun ile müteveffa arasında fiili ve sürekli bir destek ilişkisinin varlığı yönünde yeterli inceleme ve araştırma yapılmaksızın yalnızca tek bir tanık beyanına ve davacıların beyanlarına dayanılarak desteklik ilişkisinin varlığı kabul edilmiş olmakla, kararın kaldırılması gerekiğini, zira ‘varsayımsal’ desteklik söz konusu olmayıp gerçek destek ilişkisi arandığını, eğer müteveffa sağlığında eylemli ve düzenli olarak yardım etmekte ise bunun gerçek bir desteklik olacağını, ara sıra yapılan yardımların, harçlıkların destekten yoksunluğun kabulü için yeterli olmadığını, davacılar ve tanıkları tarafından müteveffanın torunu …’ın okul masrafı dahil her şeyini karşıladığının ifade edildiği, mahkemece de bu kabul üzerinden karar verildiğini, mahkemece müteveffanın hesap hareketleri veya varsa işletme hesapları vs.nin dahi incelenmediğini, kaldı ki …’ın babası olan …’ın hayatta olup, çocuklarının gerekli ihtiyaçlarını karşılaması için herhangi bir engeli bulunmadığını, bu sebeple davanın tümden reddi gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş.vekili tarafından, “….Davacı tarafın başvuru yapmadan işbu davayı açtığını, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, destekten yoksunluk tazminatı davasını çocuğu adına babanın açtığını, çocuğuna Medeni Kanun gereği bakmakla yükümlü olan babanın çocuğuna bakmayarak sorumluluklarını yerine getirmediği gibi babasının ölmesi ile çocuğu için babasının ölmesi sebebiyle tazminat talep etmesinin kabul edilemez olduğunu, desteklik bağının incelenmediğini, müteveffa ile davacı arasında desteklik ilişkisi bulunduğuna dair sadece bir tanık beyanına dayanıldığını, gerekli ve yeterli inceleme yapılmadan (sosyal durum araştırması vs.) verilen kararın hatalı olduğunu” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiş, ancak çıkarılan muhtıraya rağmen süresinde istinaf harçlarını ikmal etmediğinden MAHKEMECE VERİLEN 11.05.2022 TARİHLİ İSTİNAF İSTEMİNDEN VAZGEÇMİŞ SAYILMASINA DAİR EK KARARA YÖNELİK OLARAK DA; “…Bam geri çevirme kararı uyarınca mahkemece davalıdan 616,40-TL 1/4 eksik nispi istinaf harcının yatırılması yönünde ayrıca bir muhtıra düzenlenerek tebliğ yoluna gidilmediğini, vekil olarak e-tebligat adresine ‘30.03.2022 tarihli,- Dosya Bilgileri V1.xml -imzasız-yazılı’ ibarelerini içerir ataç sembolü tıklandığında açılmayan içi boş bir e-tebligat gönderildiğinin görüldüğünü, mahkemenin bu tebligatının e-tebligat mazbatası olduğunun taraflarınca ek karar tebliğinden sonra UYAP dosya evrak sorgulamasından görüldüğünü, açılmayan bu tebligat mazbatası içinde ayrıca bir muhtıra yazısının dosya içinde de bulunmadığının UYAP ortamında görüldüğünü, bunun araştırılmasını talep ettiklerini, ek karar tebliği sonrasında UYAP ortamında dosya sorgulamadan aldıkları mazbata üzerinde yazan anlaşılır olmayan miktarların Harçlar Kanununa ve Dairenin geri çevirme kararına uygun bir şekilde olmadığının açık olduğunu, kalemin dosyaya özensizliğini anlatmakta zorlandıklarını, HMK’nın 344. maddesi gereğince davacı tarafın istinaf isteminin yapılmamış sayılmasına karar verilmiş olmasının Dairenin geri çevirme kararına, usul ve yasaya aykırı olduğunu, çünkü mahkeme tarafından 11.03.2019 tarihinde istinaf nispi karar harcının eksik yatırıldığına ilişkin muhtıra düzenlenmiş olup ilgili muhtırada belirtilen gerekli harçlar ve masrafın yatırıldığını, söz konusu ara karar sonrası eksik harç ödenmekle bakiye harç kalmadığını, mahkemenin Dairenin geri çevirme kararı doğrultusunda harç eksikliği giderilmesini sağlayacak muhtıra yazısı çıkarma işleminin yasaya uygun olmayıp hatalı olduğunu, mahkeme tarafından 11.03.2019 tarihli muhtıraya ilişkin eksik harcın taraflarınca yatırılmış olduğunu, istinaf isteminin yapılmamış sayılmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, ek kararın kaldırılmasını…” beyanla, ek karara karşı istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacılar vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde, “…Müteveffa dedenin çocukların bakımını üstlendiğini, müteveffa dedenin torunlarına ölünceye kadar baktığını, nüfus kayıtlarından da görüleceği üzere küçüklerin ikametinin hala dedeleri müteveffanın evi olarak gözüktüğünü, küçük …’nın öğrenci olduğunu, davalı … Sigorta A.Ş.’nin bu yöndeki itirazlarının yersiz olduğunu, dinletmiş oldukları tanıkların komşu olduğunu, mahkemenin eksik inceleme yaptığı yolundaki itirazların yersiz ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, diğer davalı … Sigorta A.Ş’nin itiraz ettiği varsayımsal bir durumun bulunmadığını, bunların dışında ayrıca müvekkilleri lehine takdir edilen manevi tazminatın yetersiz olduğunu, sigorta şirketi dışındaki diğer davalıların tam kusurlu olmasının, müteveffanın kusursuz olması hususlarının ve müteveffanın aile içinde çok seviliyor olmasının, ölümün normal bir ölümün dışında çok elim bir kaza neticesinde gerçekleşmiş olmasının değerlendirilmesi gerektiğini, buna göre takdir edilmiş olan manevi tazminat tutarlarının ne kadar düşük olduğunun anlaşılacağını, ayrıca müteveffanın oğullarına da daha önce izah ettikleri üzere maddi destekte bulunmasına rağmen oğulları lehine maddi tazminat takdir edilmediğini….” beyanla, istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı … vekili tarafından, “….İtiraz ettikleri hususun davacı … lehine 51.284,30-TL destekten yoksun kalma tazminatına ve davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesi olduğunu, davacı torun … lehine destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, destekten yoksun kalan kimse veya kimselerin devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmaları gerektiğini, böyle bir durumun davacı … için geçerli olmadığını, manevi tazminatın kabulünün de karardaki bir başka usule ve yasaya aykırı kısım olduğunu, karşı tarafın zenginleşmesine matuf nicelikte olduğunu, müvekkilinin, mağduru olduğu trafik kazasında olayın sanığı ve davalısı haline getirilip 2/8 oranında kusurlu bulunduğunun mütalaa edildiğini, kazanın oluşumuna … plakalı araç sürücüsü …’ in, raporda da tespit edildiği üzere 2.14 promil alkollü olmasının neden olduğunu, tek ve tam kusuruyla kazaya sebebiyet verdiğini, müvekkili …’ın ise orta şeritte kendi yolunda, yol ve trafiğin gerektirdiği bir hızla seyir halinde iken, hiçbir kusuru yokken bu elim kazaya karıştığını, 2/8’lik kusur oranını kesinlikle kabul etmediklerini mahkemeye de bildirdiklerini ve dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne tevdiini talep ettiklerini, ancak yerel mahkemece bu taleplerinin reddedildiğini, kusur isnadını kabul manasına gelmemekle birlikte, davalı/müvekkilinin bilirkişi raporuna göre 2/8 oranında kusurlu olduğu bir kazada hükmedilen tazminatlardan kusuru oranında değil de, tamamen müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuş olmasının kabulünün mümkün olmadığını….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı … vekili, davalı … Sigorta A.Ş. vekili, davacılar vekili ve davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu, davacılar vekili ve davalı … Sigorta A.Ş. vekiline istinaf harç eksikliğini gidermeleri için çıkarılan muhtıraya rağmen harcı ikmal etmemeleri nedeniyle HMK 344-346/2. maddeler uyarınca istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmalarına dair ek karar verildiği, davalı … Sigorta A.Ş vekilinin bu ek kararı da istinafa getirdiği anlaşılmıştır.
Davacılar vekili daha önce katılma yoluyla istinaf itirazları sunmuş ise de, muhtıraya rağmen harcı ikmal etmediği, istinaftan vazgeçmiş sayılmasına dair ek karar tebliğine rağmen, ek karara yönelik olarak istinaf isteminde de bulunmadığı anlaşıldığından, bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
Davalı … Sigorta A.Ş’nin ek karara yönelik istinafı bakımından yapılan değerlendirmede; mahkemece HMK 344.madde uyarınca usulünce muhtıra düzenlendiği, eksik harç tutarının ve ödeme süresinin, yaptırımının açıkça muhtırada yazılı olduğu, e-tebliğ mazbatası ile de tebliğ edilmesine rağmen davalı sigorta şirketi tarafından süresinde harcın ikmal edilmediği, Uyap sisteminden incelendiğinde ek kararın gönderi eki olarak sistemden seçilip eklenmiş olduğu, kaldı ki tebliğ mazbatası zarfında da açıkça harç tamamlatılması için muhtıra olduğu yazılı olup, davalı vekilinin tebliğin içeriğini bilmediğine dair iddiasına dosya kapsamına göre itibar edilmediği, bu nedenle anılan davalı vekilinin ek karara yönelik istinaf isteminin usulden reddi gerektiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; dava açılmadan önce davalı … Sigorta A.Ş’ye başvuru yapılmamış olduğu anlaşılmaktadır. Sözkonusu dava şartı re’sen gözetilecek olduğundan, davalı … Sigorta A.Ş’nin usule uygun bir istinaf dilekçesinin bulunmaması, kararın bu yönden kaldırılmasına engel teşkil etmemektedir. Ancak, bahse konu eksiklik tamamlanabilir bir dava şartı niteliğinde olduğundan, bu şartın tamamlanması için kararın re’sen kaldırılması gerekmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş ve davalı … vekillerinin, davacı küçük …’ya müteveffanın destek durumunun yeterince araştırılmadığı ve ispatlanamadığına yönelik itirazları bakımından yapılan değerlendirmede; davacılar vekili dilekçelerinde müteveffanın oğlu olan davacı …’un yeniden evlenmesi nedeniyle müteveffanın torunlarının müteveffa ile yaşamaya başladığını, tüm bakım ve masraflarını müteveffanın karşıladığını beyan etmiş, bu hususu doğrulayan ve desteğin sürekliğini de ifade eden ikametgah belgelerini sunmuş olup, davacı …’un yeniden evlenmiş olduğu nüfus kayıtlarından anlaşılmaktadır. Tüm bu davacı taraf iddiaları sözkonusu belgelerin yanısıra dosya kapsamında alınan tanık komşu ifadeleriyle de teyit edilmiş olmasına göre, davalılar vekillerinin bu yöndeki istinaf itirazlarının ayrı ayrı esastan reddi gerekmiştir.
Bununla birlikte, davacı …’ya verilen destekten yoksun kalma tazminatı bakımından her ne kadar müteveffanın desteklik durumunun ispatlanmadığına dair istinaf itirazları yerinde görülmeyip reddedilmişse de, hesaplanan tazminat tutarı bakımından ise sözkonusu istinaf istemi yerinde görülmüştür. Zira, alınan aktüer raporunda …’nın 26 yaşında evleneceği belirtilmiş, devamında müteveffanın bakiye ömür süresine göre (bilinen dönem için (21.02.2016 ila 31.12.2017 arası) ve ayrıca pasif dönem için (9,02 yıl)) hesap yapıldığı, oysa davacı torun … bakımından en son 22 yaşına kadar destek hesabı yapılabileceği hususuna dikkat edilmemiş olduğu, buna göre müteveffanın 2026 yılına kadar ömrü varsayılmış olsa da, davacı …’nın 2002 doğumlu olup son olarak (büyük şehirde yaşadığından üniversitede okuyacağı da varsayılsa dahi) en geç 2024 yılına kadar destek alabileceği gözetilmeden tazminat hesaplandığı görülmekle, hükme esas alınan aktüer raporundaki hatalar giderilerek ve kazanılmış haklar da gözetilerek yeniden rapor alınması için de kararın kaldırılması gerekmiştir.
Davalı … vekilinin, kusur oranına ve hükümde müşterek müteselsilen şeklinde karar verilmesine yönelik itirazının da reddi gerekmiştir. Şöyle ki, kazada müteveffa pazar yerinde yaya olup kaza tespit tutanağı, ceza dosyası ve işbu mahkemece alınan kusur raporlarında tüm aşamalarda kusursuz bulunmuş olmakla, dosya kapsamında bu hususta bir tereddüt bulunmamaktadır. Alınan raporlarda belirlenmiş bulunan kusur oranlarının kazadan sorumlu işletenler, sürücüler ve sigorta şirketlerinin iç ilişkilerinde önem taşıyacak olmasına, müteselsil sorumluluk hali nedeniyle davacıların, işbu davada zararın tümünü sorumluların tek birinden dahi talep edebilecek olmasına göre, dava dilekçesinde davalılardan müşterek müteselsilen talepte bulunulmuş olduğu da gözetildiğinde bu yöndeki itirazların da esastan reddi gerekmiştir.
Davalı …’ın manevi tazminatların yüksek olduğuna dair itirazı da yerinde değildir. Zira, müteveffa kazada tamamen kusursuz bir yaya olup, kazanın oluş şekline, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, kusur durumlarına ve tüm dosya kapsamına göre hükmedilen tutarların yüksek olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı … Sigorta AŞ. vekilinin ek karara yönelik istinaf isteminin usulden reddine, davalı … ve davalı … Sigorta AŞ. vekillerinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … Sigorta AŞ. vekilinin 11.05.2022 tarihli ek karara yönelik istinaf itirazlarının HMK 344. ve 346. maddeler uyarınca USULDEN REDDİNE,
2-Davalı … Sigorta AŞ. vekili ile davalı … vekillerinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/444 Esas-2019/56 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davalı … Sigorta AŞ. vekili ile davalı … vekilinin sair istinaf itirazlarının esastan reddine,
5-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan 1.295,00-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
b-Davalı … tarafından yatırılan 1.294,20-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
c-Davalı … Sigorta AŞ. tarafından yatırılan 340,10-TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
6-İstinaf aşamasında davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
8-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 22/06/2022