Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/946 E. 2021/803 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/946
KARAR NO : 2021/803

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/04/2021 tarihli ara karar
NUMARASI : 2010/461 Esas
TALEP KONUSU : İhtiyati Hacze İtiraz
KARAR TARİHİ : 16/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/09/2021
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/04/2021 tarihli, 2010/461 esas sayılı ara karar dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
DAVA :
Davalılar vekili ihtiyati hacze itiraz dilekçesinde özetle; davacı tarafın dayandığı ve taraflarınca karar düzeltme yoluna başvurulan mahkeme kararının henüz kesinleşmediğini, davanın derdest olduğunu, kararın “ilam” niteliğinde olmasının mümkün olmadığını, menfi tespit kararlarının kesinleşmeden icra edilemeyeceğini, mahkemece kesinleşmesi bekletici mesele yapılan Manisa 1 Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/401 Esas sayılı kararı kesinleşmediğinden İİK’nın 259/2 maddesinin uygulanması gerektiğini, mahkemenin söz konusu ara kararının İİK’nın 260. maddesinin 2 ve 3. fıkralarına aykırı olduğunu, mahkemece ilgili maddenin 3. fıkrasında belirtilen “haciz konulmasının sebebinin’ belirtilmediğini, dava konusu alacağın bedelsiz senede ilişkin olduğunu, Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından aleyhlerine karar verilmiş olsa dahi olağanüstü kanun yollarına başvuru haklarının saklı olduğunu, buradan da sonuç alınmazsa Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılacağını, ihtiyati haciz kararının çok uzun yıllar müvekkilleri aleyhine haksız olarak şerh olarak kalacağını, davacı vekilinin 600.000 USD alacak ve 31.800 USD çekten kaynaklı diğer alacakları toplamı 631.000 USD’nin karşılığı 998.938,98 TL iken hatalı olarak 1.058.517,72 TL üzerinden ihtiyati haciz kararı verilmesinin hukuka ve hakkaniyet aykırı olduğunu, ara kararının İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2021/2394 sayılı dosyasında işleme konduğunu belirterek, ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, mahkeme aksi kanaatte ise ihtiyati haciz kararının % 15 teminat alınarak verilmesi yönünde değiştirilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davacı vekili itiraza karşı cevap dilekçesinde özetle; kararda kesinleşmeyen hususun icra inkar tazminatı olduğunu, menfi tespit kararının maddi anlamda kesinleştiğini, kararın şekli anlamda kesinleşmesi ile maddi anlamda kesinleşmesinin birbirinden farklı olduğunu, ihtiyati haciz kararının İİK’nın 259/2 maddesine uygun olduğunu, davacıların mal kaçırma ve bunu gizleme yolunda çabalarının bulunduğunu, ihtiyati haciz kararı üzerine kaçırabildikleri tüm mallarını kaçırdıklarını, çek keşidecisi ….’den intikal eden tüm taşınmazların davalılar tarafından kurulan …. Ltd. Şti.’ye devredildiğini, bu şirketin de içinin boşaltıldığını, davalı tarafın “bedelsiz senet” iddiasının menfi tespit davasının reddi ile birlikte çürütüldüğünü, herhangi bir hesap hatasının bulunmadığını belirterek, ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesi 09/04/2021 tarihli ara kararı ile “…..kararda kesinleşmeyen hususun icra inkar tazminatı olduğunu, menfi tespit kararının maddi anlamda kesinleştiğini, kararın şekli anlamda kesinleşmesi ile maddi anlamda kesinleşmesinin birbirinden farklı olduğunu, ihtiyati haciz kararının İİK’nın 259/2 maddesine uygun olduğunu, davacıların mal kaçırma ve bunu gizleme yolunda çabalarının bulunduğunu, ihtiyati haciz kararı üzerine kaçırabildikleri tüm mallarını kaçırdıklarını, çek keşidecisi ….’den intikal eden tüm taşınmazların davalılar tarafından kurulan …. Ltd. Şti.’ye devredildiğini, bu şirketin de içinin boşaltıldığını, davalı tarafın “bedelsiz senet” iddiasının menfi tespit davasının reddi ile birlikte çürütüldüğünü, herhangi bir hesap hatasının bulunmadığını belirterek, ihtiyati hacze itirazın reddine…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar/itiraz edenler vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkillerinin Manisa İlinde tanınmış bir aile olup halen ticaret hayatlarını sürdürdüklerini, bu sebeple mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendilerinin kaçma gibi durumları söz konusu olmadığını, mahkeme dosya safahatında görüleceği üzere davacı yanın bir kaç kez “teminatsız ihtiyati haciz” talebinde bulunduğunu ancak mahkeme tarafından her seferinde teminatın alınmasını şart koşmuşken yeni ara kararında bu görüşten dönülme kararının hatalı olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep; ihtiyati hacze itiraz istemine ilişkindir.
Mahkemece; ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmiş olup, karar itiraz eden – davalılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalılar aleyhine mahkemenin 24/02/2021 tarihli ve 2020/461 esas sayılı ara kararı ile teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verildiği, karara karşı davalılar vekili tarafından 04/03/2021 tarihli itiraz dilekçesi ile yasal süresi içerisinde itiraz edildiği, itirazın mahkemece duruşmalı incelendiği ve itirazın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK.’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak, kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’nda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Somut olayda, incelenen dosya kapsamına göre; ihtiyati haciz isteyenin talebinin 700.000,00 USD bedelli, davalıların murisi …. tarafından keşide edilen çeke dayandığı; davalıların açtığı menfi tespit davasının reddine ilişkin Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/401 Esas ve 2018/714 Karar sayılı kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/12/2020 tarihli, 2020/3280 Esas ve 2020/5965 Karar sayılı ilamı ile düzeltilerek onandığı, alacağın yer aldığı kararın kesinleşmiş olmasına gerek olmadığı, kaldı ki karar maddi anlamda kesinleşmiş sayıldığı, bu nedenle İİK’ nın 259/2 maddesi uyarınca alacak ilama dayandığından teminat alınmasının gerekli bulunmadığı, dolayısıyla teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesi için yaklaşık ispatın gerçekleştiği; ayrıca, ihtiyati haciz kararında İİK’ nın 260/2. ve 3. maddeleri uyarınca ihtiyati haczin sebebinin ve ihtiyati haczin dayandığı belgelerin açıkça gösterildiği, itiraz edenlerin bu yöndeki itirazlarının da yerinde olmadığı anlaşılmakla; ihtiyati haciz kararına yönelik itirazın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.’nun 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, itiraz eden – davalıların istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/04/2021 tarihli ve 2010/461 esas sayılı ara kararına karşı davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması gereken harç yeterli olduğundan, yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın 6100 sayılı HMK.”nun 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-f maddesi gereğince niteliği itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/09/2021