Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/91 E. 2023/995 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/91
KARAR NO : 2023/995

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/05/2016 (Dava) – 08/12/2020 (Karar)
NUMARASI : 2016/874 Esas – 2020/757 Karar
DAVA : Menfi Tespit/İstirdat (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 14/06/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 14/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/12/2020 tarihli 2016/874 Esas ve 2020/757 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı yanın 18.05.2005 tanzim 03.10.2005 vade 750,00-TL bedelli ve 18.05.2005 tanzim 03.02.2006 vade tarihli 750,00-TL bedelli iki adet bonoya istinaden müvekkili hakkında İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün 2007/10605 Esas (dosya daha sonra yenilenmekle 2013/1236 Esas) sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, müvekkilinin icra takibinden maaşına konulan haciz ile haberdar olduğunu, ancak imzanın ve borcun kendisine ait olmadığına ilişkin itirazını yapamadığını, ekonomik koşullarının elvermemesi nedeni ile borçlu olmadığının tespitini de talep edemediğini, müvekkilinin maaşına konulan haciz ile icra takibine konu alacağın tamamının tüm ekleri ile birlikte ödendiğini, icra takibine konu bonolardaki imzaların müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin davalı yana herhangi bir borcu olmadığını belirterek, fazlaya ilişkin alacak ve faiz hakları saklı tutularak, icra takibine dayanak bonoların müvekkili tarafından düzenlenmemiş olması nedeni ile davalı yana borçlu olunmadığının tespitine, icra dosyasından ödenmiş olan 6.218,32-TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takipteki borçlu …’in ilk ödemesinin 05.12.2013 tarihinde olduğunu, davacı yanın bu tarihte icra takibini ve ödemeyi öğrendiğini, söz konusu davayı açma hakkının bu tarihten itibaren işlediğini, bu davayı açma hakkına yönelik hak düşürücü sürenin sona erdiğini, davacı yanın dava dilekçesinde belirttiği davayı geç açmasına yönelik beyanlarının tamamının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, 3 yıla yakın bir süre maaşından kesinti yapılan bir şahsın maddi imkansızlıktan dava açamadığını söylemesinin davacı yanın kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, ayrıca davacı yanın dava dilekçesinde; borcun sebebinden ve borcun nasıl ortaya çıktığından hiç bahsetmediğini, kişinin imzasını zaman içinde değiştirip farklı imzalar atabildiğini veya kötü niyetli olarak o anda elinden çıkan imzayı dahi mevcut imzasından farklı gösterebildiğini, icra takibine konu olan bonolarda imzası bulunan dava dışı …’in, mülkiyeti müvekkiline ait olan mecurun kiralanması konusunda anlaştığını, işbu mecuru kafeterya olarak kullanma amacıyla kiraladığını, davacı yanın ise …’in garsonu olarak söz konusu işletmede çalışmaya başladığını, ancak dava dışı …’in ekonomik sıkıntı içerisine girdiğini ve borçlarını ödeyemeyecek hale geldiğini, bu sebeple de davacı yanın, dava dışı …’e kafeteryayı kendisine devretmesi teklifinde bulunduğunu, anlaşarak mecurun işletilmesinin davacı … tarafından devam edeceğini bildirmek için müvekkiline geldiklerini, müvekkilinin ise ödenmemiş olan kira borçlarının ödenmesi ve işbu hususta bir bono tanzim edilmesi şartı ile kiralananın davacı yan tarafından işletilmesini kabul edeceğini bildirdiğini, tarafların da bu konuda anlaştığını ve dava konusu uyuşmazlığa konu olan iki adet bono ile birlikte toplam 6 adet bono tanzim ettiklerini, bonolardan 4 tanesinin İzmir 18. İcra Müdürlüğü’nün 2006/1258 sayılı dosyası kapsamında işleme konulduğunu, kalan 2 adet bononun ise İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün 2007/10605 sayılı dosyası kapsamında işleme konulduğunu, bu hususun kira sözleşmesi ve tanık ifadeleri ile ispatlanacağını, İzmir 18. İcra Müdürlüğü’nün 2006/1258 sayılı dosyası kapsamında bonodaki imzaların da yine dava dışı … ve davacı yana ait olduğunu, kaldı ki işbu takipte de yine kira alacağına istinaden seri halinde düzenlenmiş 4 adet bononun mevcut olduğunu, toplam 6 adet bononun mevcut olduğunu, tamamının düzenleme tarihinin 10.08.2005 tarihli olduğunu, bonoların tamamının kira bedeli ödemelerine ait olup tamamında davacı yanın imzasının mevcut olduğunu, SGK kayıtları ve vergi kayıtları incelendiğinde davacı yanın, müvekkiline ait mecurda kiracı olarak ticari faaliyetini devam ettirdiğinin ortaya çıkacağını, dava konusu senetlerin 10.08.2005 tarihli olduğunu, imza incelemesinde dikkate alınması için tanzim tarihinden önceki tarihli imza örneklerinin sunulması ve bu örneklerin dikkate alınması gerektiğini beyanla, haksız ve hukuka aykırı olarak açılmış olan davanın reddine, haksız açılan dava sebebiyle kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Davalı taraf her ne kadar menfi tespit ve istirdat davasının hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını savunmakta ise de, icra dosyasında yapılan son ödeme tarihinin 01.03.2016 olduğu, davanın 1 yıllık süre geçmeden açıldığı anlaşıldığından hak düşürücü süre savunmasının yerinde olmadığının anlaşıldığı, ayrıca davacının imzaladığı iddia olunan sıralı başka senetler olmasının, takibe konu bu senetlerden dolayı da borcu olduğunun kanıtı olmadığı, her senet ayrı borç ikrarı içeriğinden takibe konu senetteki imzaların davacıya ait olup olmadığının tespiti konusunda işlem yapıldığı, İzmir 22. İcra Dairesinin 2013/1236 sayılı dosyası, senet asılları, ATK Fizik İhtisas Dairesi raporu ve icraya yapılan ödeme belgelerinin dosya içerisinde mevcut olduğu, İzmir 22. İcra Dairesinin 2013/1236 sayılı dosyasında; alacaklının …, borçlunun … ve … olduğu, 03/10/2005 ödeme tarihli 750,00-TL bedelli bono ile 03/02/2006 ödeme tarihli 750,00-TL bedelli bonoya dayanılarak 1.500,00-TL asıl alacak üzerinden takip yapıldığı, ATK Fizik İhtisas Dairesinden gelen raporda; takibe konu senetlerdeki imzaların davacıya ait olmadığının ortaya çıktığı, icra dairesinden gelen yazı cevabında davacının toplam icra dosyasına 6.429,34-TL ödeme yaptığının belirtildiği, ancak dava dilekçesindeki talep miktarının 6.218,32-TL olduğu anlaşılmakla, talep edilen miktar dikkate alınarak davanın kabulüne karar vermek gerekmekle; DAVANIN KABULÜ İLE, İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün 2013/1236 sayılı icra dosyasında bu takibe konu 03/10/2005 vadeli ve 750,00 TL bedelli ve 03/02/2006 vadeli ve 750,00 TL bedelli senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının icra dosyası kapsamında ödediği toplam 6.218,32 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “…Eksik inceleme yapıldığını, söz konusu kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, şöyle ki; mülkiyeti müvekkiline ait taşınmazın dava dışı … tarafından kiralandığını, işlerinin bozulması üzerine kafeteryayı davacı tarafa devretmek istediğini, müvekkilinin ödenmeyen kira borçlarının ödenmesi ve bu hususta bono tanzim edilmesi şartı ile kiralananın devrine onay verdiğini, birikmiş kira borçları için sıra numarası verilmek suretiyle 6 adet bono tanzim edildiğini, davacı tarafın da kefil olarak bu bonoları imzaladığını, vadesinde ödenmemiş olan 6 nolu 03.10.2005 vade tarihli 750,00-TL bedelli ve 2 nolu 03.02.2006 vade tarihli 750,00-TL bedelli iki bononun İzmir 22. İcra Müdürlüğünün 2013/1236 E. sayılı dosyası üzerinden takibe konu edildiğini, (kalan 4 adet bononun da İzmir 18. İcra Müdürlüğünün 2006/1258 E. sayılı dosyası üzerinden takibe konu edildiğini) 3 yıl maaşından kesinti yapılmak suretiyle alacak tahsil edildiğini, hal böyle iken 3 yıl boyunca herhangi bir itirazda bulunulmadığını, dosya borcu için borç ödendikten sonra imza itirazında bulunulmasının, borcun kabul edilmemesinin davacının kötü niyetli olduğunun göstergesi olduğunu, borçlunun icra takibinden maaşına haciz konulmasıyla haberdar olduğu ve ilk ödemenin yapıldığı (05.12.2013 tarihinde) tarihten itibaren hak düşürücü sürenin başladığının açık olduğunu, ilk derece mahkemesinin ise son ödeme tarihinden itibaren süreyi başlatarak kanun koyucunun 1 yıllık süreyi belirlemesindeki amaç dışına çıkarak karar verdiğini, sürenin çok uzadığını ve alacaklıyı uzun bir süre sürencemede bıraktığını, bu sebeple ilk ödeme tarihinin esas alınması gerektiğini, aksi durumun kabülünün kanuna karşı hileye sebep olacağının açık olduğunu, davaya konu olayda da borçlu/davacı …’in, borcu öğrenmesine rağmen 3 yıl boyunca dava açmayarak yasal hakkını kaybettiğini, ikrar edilen bu hususun da gösterdiği üzere davanın süresi içerisinde açılmadığını, senetler hakkında eksik inceleme yapıldığını, bilirkişi incelemesinde, senetlerin tanzim tarihinden çok sonraki tarihlere ilişkin imza sirkülerlerinin dikkate alındığını, senetlerin düzenleme tarihi olan 2005 yılına ilişkin veya yakın tarihli herhangi bir imzanın dikkate alınmadığını, defalarca beyanlarda bulunmalarına rağmen eksikliklerin giderilmediğini, beyanlarının dikkate alınmadığını, hatta Adli Tıp Kurumu’nun 26.11.2018 tarihli raporunda sağlıklı bir değerlendirme için davacı tarafa ait senetlerin düzenleme tarihi olan 2005 yılına yakın, tercihen bu tarihten önce başka amaçlarla resmi kurumlar nezdinde atılmış olan imzaları içerir belgelerin temin edilmesinin istendiğini, ancak davacı tarafın bono düzenleme tarihleri olan 2005 yılı ve/veya öncesine ilişkin imza örnekleri sunmadığını, belirtilen nitelikte belgeler sunulmadığı için ilk derece mahkemesine sunulan bilirkişi raporlarının eksik olup karar vermeye elverişsiz olduğunu, ayrıca takibe konulan senetler tetkik edildiğinde borçluya ait imzaların birbirinden farklı olduğunun açıkça görüldüğünü, tüm bu hususlar değerlendirildiğinde karşı tarafın haksız ve kötü niyetli olduğunun açık olduğunu, yakın veya önceki tarihli imzalar dikkate alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasını talep ettiklerini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, bonolara dayalı takipte imza inkarı nedeniyle ödemelerin istirdatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Son ödeme tarihinin 01.03.2016 olmasına ve dava tarihinin ise 07.05.2016 olmasına göre, eldeki istirdat davasının son ödeme tarihinden itibaren dikkate alınacak olan 1 yıllık hakdüşürücü sürede açıldığı anlaşılmakla, bu yöndeki istinaf itirazının öncelikle reddi gerekmiştir (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 19. HD 2016/5546 E.- 2016/9824 K).
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacının, davalı tarafından takibe konu edilen 2 adet bonoda avalist konumunda olduğu ve 10.08.2005 keşide tarihli iki bonodaki imzayı da inkar ettiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, senetteki imzanın inkarı halinde imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükü belgeyi elinde bulunduran senet alacaklısına aittir. Somut uyuşmazlıkta ispat yükü davalı alacaklıda olmakla, imza incelemesi için mahkemece davacı borçlunun birtakım mukayese imza örneklerinin toplandığı ve ATK Fizik İhtisas Dairesinden rapor alındığı, raporda; “senetlerdeki basit tersimli imzalar ile davacının mevcut mukayese imzaları arasında ilgi ve irtibat tespit edilemediği” yönünde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, ispat yükü üzerinde olan davalı tarafça, alınan ATK raporuna yönelik süresinde itirazda bulunulmadığı da anlaşılmıştır. Şöyle ki; 06.06.2020’de ATK raporunun davalı vekiline tebliğ edildiği, rapora itirazın ise süresinden sonra 06.07.2020 (fiziken ve e-imzayla da) tarihinde yapıldığı görülmekle, itirazın süresinde olmadığı görülmekle, savunmanın genişletilmesi yasağı ve HMK 357. madde de gözetilerek davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Bununla birlikte, mahkemece kurulan hükümde; “ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle” denilmek suretiyle infazda sıkıntı yaratacak şekilde müphem bir hüküm kurulması doğru görülmemiş, ancak İzmir 22. İcra Müdürlüğünün 2013/1236 sayılı dosyasından mahkemeye gönderilen 10.11.2020 tarihli tahsilat/reddiyat bilgilerine dair yazı içeriğinde tahsilat tarihlerinin bildirilmiş olduğu anlaşılmakla, bahse konu yazının kararın eki sayılmasına karar verilmesi yoluyla HMK 353/1-b-2 uyarınca Dairemizce kararın düzeltilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/874 Esas – 2020/757 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın KABULÜ ile, İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün 2013/1236 sayılı icra dosyasında takibe konu 03/10/2005 vadeli ve 750,00-TL bedelli ve 03/02/2006 vadeli ve 750,00-TL bedelli senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
b-Davacının sözkonusu icra dosyası kapsamında ödediği tutarların (taleple bağlı kalınarak) toplam 6.218,32-TL’sinin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c-Ödeme tarihlerine ilişkin olarak İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün 2013/1236 sayılı dosyasından mahkemeye gönderilen 10.11.2020 tarihli tahsilat/reddiyat bilgilerine dair yazının işbu kararın eki sayılmasına,
d-Alınması gerekli 424,77-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 106,20-TL’nin mahsubu ile bakiye 318,57-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
e-Davacı tarafından yapılan 139,70-TL ilk dava gideri, 624,70-TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 764,40-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f-Kabul edilen dava değeri üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen ve takdir olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
g-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili olduğu tarafa iadesine”,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınan 54,40-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 148,60-TL istinaf başvuru harcından oluşan istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 14/06/2023