Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/9 E. 2023/822 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/9
KARAR NO : 2023/822

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2020
NUMARASI : 2019/628 Esas – 2020/336 Karar

DAVA :Zorunlu Trafik Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 08/10/2019

BAM KARAR TARİHİ : 11/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/09/2020 tarihli 2019/628 Esas – 2020/336 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından sigortalı maliki … ve sürücüsü olan … plaka aracın müvekkilinin maliki olduğu … plakalı araca çarptığını, araçta maddi hasar meydana geldiğini, trafik ekiplerince tanzim edilen kaza tutanağında … plakalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, aracın … Anonim Şirketi’ne 214131210 poliçe numarası ile trafik sigortalı olduğunu, hasarın davalıya ihbar edildiğini, hasar dosyası açıldığını, eksper incelemesine tabi tutulduğunu ancak davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50,00-TL değer kaybı bedeli ve 50,00-TL hasar bedeli olmak üzere toplam 100,00-TL’nin davalının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılması nedeniyle öncelikle dava şartı yokluğundan reddinin gerektiğini, esasa ilişkin olarak; iki araç üzerindeki hasarın birbiriyle uyumsuz ve gerçeğe aykırı olması, anlaşmalı ve danışıklı kaza olması, ihbar yükümlülüğünün kötüye kullanılması araç üzerinde sağlı ekspertiz incelemesine imkan verilmemesi, ilgili belgelerin iletilmemesi nedenleriyle hasarın reddedildiğini, olay yeri fotoğraflarından görüleceği üzere kamyonetin direğe vurduğu yerde altını vuracak yükseklik olmadığını, şanzımanın vuracağı bir yükseltinin olmadığını, sol çamurluktaki yırtılmanın uyumlu olmadığını, hasar boya izinin tutmadığını, fren yapsalar durabileceklerini, aracın 9 ay hasar görüntüsünün 5. ay hasar görüntüsü ile aynısı olduğunu, teknik tespit ve değerlendirmeler ışında kaza ve hasarın uyumlu olmadığını, ekspertiz raporunun da kazanın uyumsuzluğunu teyit ettiğini, kaza yapan araç sürücüsünün … Oto Tamirhanesinin araç bağlamacısı olduğunu, olay yerine bakıldığında şanzımanın kırılmayacağı, şanzımanın kasıt ile kırıldığını, araç üzerinde inceleme yapılarak kazanın meydana geliş şekli ve hasarın mukayeseli irdelenerek gerçek zararın belirlenmesini, tespit raporundaki onarımların fahiş olduğunu, aracın tamir edilip edilmediğinin belli olmadığını, aracın toplam 6 hasar kaydı olduğunu, değişmeyen ve eskimeyen parçasının kalmadığını, fiyatlara zaten KDV yansıtılmış olduğunu, KDV yansıtılamayacağını, değer kaybı hesabında hazine genel şartlar eki formül ve kriterleri ve Yargıtay uygulaması dikkate alınmasını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “….açılan davanın reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme tarafından dosya kapsamında tek bir bilirkişiden, tek bir rapor aldırılarak; ayrıca anılı rapor, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmamasına rağmen esas alınarak hüküm tesis edildiğini, anılı 14.04.2020 tarihli bilirkişi raporundaki aleyhe hususlar kabul edilmeyerek teknik yönden isabetsiz değerlendirmelere ilişkin davacı tarafça beyanda bulunulmasına rağmen Yerel Mahkeme tarafından yeniden rapor aldırılmaksızın davanın reddine karar verildiğini, bilirkişi raporuna ilişkin teknik yönden beyanlarının göz ardı edilerek taraflı ve teknik yönden hatalı dolayısıyla hüküm kurmaya elverişsiz rapor üzerinden karar verilmesinin yerinde olmadığını, yerel mahkeme tarafından tek bir bilirkişi tarafından tek bir rapora göre karar verilmesinin yerinde olmadığını, Yerel Mahkeme ara karar oluşturarak tek bir bilirkişi tarafından dava konusu hakkında rapor düzenlenilmesi hususunda ara karar oluşturduğunu, bu ara karar doğrultusunda düzenlenen 14.04.2020 tarihli bilirkişi raporu teknik yönden hatalı ve yetersiz olduğunu, bu raporun aleyhe hususları kabul edilmeyerek teknik hususlara ilişkin 08.07.2020 tarihli beyan dilekçelerinin sunulduğunu, Adli Tıp Kurumu tarafından simulasyonla ancak bu tespitin yapılabileceği belirtildiğine göre bilirkişi tarafından simulasyon ile kazayı zihninde canlandırmakta olduğunu, ancak belirtmiş oldukları üzere her kazanın oluşumunda bir çok değişken söz konusu olup, kimi kaza da sürücü donup kalırken, kimisi frene tamamen basar kimisi ise gaza basarak manevra yapmak suretiyle kazanın oluşumundan kurtulmak isteyeceğini, dolayısıyla kazanın oluşumu ve sonucunda oluşacak hasar sürücü refleksleriyle ve tüm değişkenler nedeniyle değişiklik göstermekte olduğunu, bilirkişinin raporunda ifade ettiği gibi şu nedenle bu şekilde hasar oluşması gerekir şeklinde net olarak belirtilmesinin mümkün olmadığını, davaya konu kazaya ilişkin tutulan trafik kaza tutanağı resmi trafik ekipleri tarafından bizzat kaza mahallinde yapılan incelemeler sonucu tanzim edildiğini, hal böyle iken bilirkişi tarafından hasar ile kazanın uyumsuz olduğunu, dava konusu kaza nedeniyle müvekkile ait araçta hasar oluşmadığı şeklinde ki tespitleri bilirkişinin teknik yetersizliğinin göstergesi olduğunu, davalı tarafça kaza tutanağının aksine hiçbir delil sunulamamışken söz konusu kaza sonucu oluşan ve eksper raporuyla tespit edilen hasarın yok sayılmasının başkaca bir açıklamasının bulunmadığını, dava dosyası içerisinde mübrez ekspertiz raporundan da anlaşılacağı üzere kaza sonrası müvekkil aracı üzerinde yapılan inceleme sonucu müvekkil aracından dava konusu kaza nedeniyle KDV hariç 40.714,02-TL hasar oluştuğunu ve oluşan hasar ile kazanın uyumlu olduğunun açıkça tespit edildiğini, dolayısıyla ekspertiz raporu ile bilirkişi raporu arasında çelişki doğmuş olup işbu çelişkinin giderilmesi için İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan yeniden rapor aldırılması gerekmekteyse de teknik yönden rapora karşı verdikleri beyanların göz ardı edildiğini, işbu nedenle Yüksek Mahkemeden dosya kapsamında İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan rapor aldırılmasını talep etme zorunluluğunun doğduğunu, zira aracın kaza anında ki hızı, yükü, içinde kaç kişi olduğu, ne şekilde çıktığı bilirkişi tarafından bilinmemesine rağmen yoruma dayalı olarak rapor tanzim edilmiş tek görüşe göre karar verilmiş olduğunu, yargıtay içtihatlarına aykırı hazırlanan raporun hükme esas alınması hatalı olup, kaza tutanağının resmi trafik ekipleri tarafından düzenlendiğini ve aksine dair hiç bir somut delil sunulamadığı göz önüne alındığında kazanın kaza tutanağında belirtildiği şekilde meydana geldiğinin kabul edilerek müvekkil aracında oluşan gerçek zarara göre hüküm kurulması gerekmekteyken davanın reddine karar verilmesi yerinde olmadığına dair emsal başkaca yargıtay kararlarının da bulunduğunu, davacı aracının geçmiş hasarlarının dava red gerekçeleri arasında sayılmasının gerçeğe ve hukuka aykırı olduğunu, davacı aracının somut dava kazasından önceki kazaları davanın reddine gerekçe gösterilmiş durumda olduğunu, oysa bu kazalara ilişkin hasar dosyalarının celbinin dahi sağlanmadığını, aracın önceki hasarının muhafaza edilmesi düşüncesi hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi aracın geçmiş kazalarının ve somut dava kazasının aracın faklı km kayıtlarında meydana geldiğini, teknik yönden yetersiz rapora ilişkin beyanları doğrultusunda İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan rapor aldırılmasına ve rapor sonucuna göre davalarının kabulüne karar verilmesini, Yüksek Mahkeme aksi kanaatteyse ilgili yerel mahkeme kararının müvekkil lehine ortadan kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine yargılama devamı için iadesine kararının kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, zorunlu trafik sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; hasar ve kazanın uyumsuz olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Somut olayda, mahkemece bilirkişi … tarafından hazırlanan raporda kaza ve hasarın uyumsuz olduğu, ancak mahkemece aksinin kabulü halinde davacının talep edebileceği zarar miktarı belirtilmiş olup, davacı vekili bilirkişi raporuna karşı verdiği beyan ve itiraz dilekçesinde hasar ve kazanın uyumsuz olduğu hususunu kabul etmediklerini bildirerek dava değerini arttırmış, ATK dan veya başka bir heyetten yeni bir rapor alınmasını talep etmemiş, mahkemece anılan rapor hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.’nın 357/1. maddesi uyarınca, istinaf aşamasında ileri sürdüğü hususlarda savunmada bulunmayan ve bilirkişi raporuna bu yönde itiraz etmeyen davacının ilk derece mahkemesinde ileri sürmediği savunmalarının dinlenememesine ve yeni delillere dayanamamasına( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/331 Esas, 2019/7579 Karar sayılı ilamı) mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi incelemesine dayanılarak hazırlanan raporun denetime elverişli, gerekçeli ve usul ve yasaya uygun olmasına, alınan bilirkişi raporu ile davalı sigorta şirketinin hasarın poliçe teminat kapsamı dışında bulunduğu hususunu ispat etmesine göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/09/2020 tarihli 2019/628 Esas – 2020/336 Karar sayılı kararının kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)Davacıdan alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, başlangıçta alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 125,50 -TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
b)Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir olarak kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere 11/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.