Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/889 E. 2023/2073 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/889
KARAR NO : 2023/2073

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/04/2021
NUMARASI : 2020/271 Esas – 2021/378 Karar

DAVA : Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 14/06/2020

BAM KARAR TARİHİ: 21/12/2023
KARAR YAZIM TARİHİ: 21/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/04/2021 tarihli 2020/271 Esas – 2021/378 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketine, 13937110 numaralı sigorta poliçesi ile sigorta edilmiş bulunan sigortalı … şti’ ne ait “… Bulvarı No:… Alsancak/ Konak ” adresindeki işyeri, davalı … Şirketi’ nin sorumluluğu altında olan İzmir de bulunan “… Bulvarı No:…Kat … Daire … Alsancak/ Konak /İzmir” adresinden 17.10.2016 tarihinde su arıtma cihazının arızalanması sebebiyle sigortalı şirkete su gelmesi neticesinde sigortalı işyerinin hasara uğradığını, rizikonun meydana geldiği sigortalı işyerinde yaptırılan ekspertiz sonucu 7.575,00-TL hasarın tespit edildiğini, bu hasar nedeniyle sigortalı işyeri için sigortalısına 7.575,00 -TL hasar tazminatının ödendiğini, sigortalı işyerinde oluşan zarardan, davalı zarar veren dairenin işleteni olması sebebiyle sorumlu olduğunu, İzmir 2. İcra Dairesinin 2018/13457 Esas sayılı icra dosyası ile davalı aleyhine ilamsız takibin başlatıldığını, davalı şirketin borca, takibe itiraz ettiğini bildirerek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zararın 17.10.2016 tarihinde meydana geldiğini, sigorta şirketine ihbarın 18.10.2016 tarihinde yapıldığını, ancak davaya konu icra takibinin 22.10.2018 tarihinde başlatıldığını, davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, ayrıca 31.10.2018 tarihinde takibe itirazı sonucunda icra dairesince takibin durdurulmasına karar verildiğini, itirazın üzerinden neredeyse iki yıl geçtiğini, davanın bir yıllık hak düşürücü sürenin sonunda açıldığını, bu nedenle açılan davanın hak düşürücü süre yönünden de reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin kullandığı arıtma cihazının bağlı olduğu vananın patlaması sonucu taşınmazı su bastığını, akan suyun aşağı kata da sızarak bir zarara yol açtığını, ancak müvekkilinin kiracısı olduğu taşınmaz maliki … tarafından dava dışı … A.Ş. tarafından … Poliçesi ile teminat altına alındığını, ancak sigorta kapsamında yer alan bu hasar nedeniyle … A.Ş nin de davaya dahil edilmesi gerektiğini, davacının işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığını, bildirerek davanın reddine, %20 oranında kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İhbar Olunan cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafından davanın müvekkili şirkete ihbar edildiğini, 17.10.2016 tarihinde meydana geldiği iddia edilen hasara ilişkin olarak … Poliçesine istinaden müvekkilinin kayıtlarında hasar dosyası açıldığını ve konunun değerlendirildiğini, ilgili hasar dosyası kapsamında ekspertiz incelemesinin yapıldığını ve alınan ekspertiz raporu uyarınca tespit edilen 4.502,00 TL nın, 05/01/2017 tarihinde sigortalıya ödendiğini, müvekkili tarafından sigortalının talebi ve zararı tamamıyla karşılanmış olduğundan, müvekkilinin ilgili poliçe kapsamındaki sorumluluğunun sona erdiğini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…somut olayda zamanaşımının meydana gelip gelmediği değerlendirildiğinde hasar tarihinin 17/10/2016 ihbar tarihinin 18/10/2016 ve ilk ekspertiz rapor tarihinin 19/10/2016 tarihi olduğu ve yine davacı sigorta şirketi tarafından ödenen tazminatın talebine ilişkin icra takibinin 20/10/2018 tarihinde yapıldığı dikkate alındığında icra takip tarihi itibari ile davacı sigorta şirketinin sigortalısının hasardan 17/10/2016 tarihinde haberdar olduğu ve bunu 18/10/2016 tarihinde davacı sigorta şirketine ihbar ettiği ve en geç 19/10/2016 tarihi itibari ile sigorta şirketinin ilk ekspertiz raporu ile birlikte hasardan ve sorumlusundan haberdar olduğu anlaşıldığından ilk ekspertiz tarihi ile icra takip tarihi arasında iki yıl 3 günlük bir zamanın geçmiş olduğu dikkate alınarak TBK madde 72’de belirlenen iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu….” gerekçesiyle “… davanın zamanaşımı nedeniyle reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; zararın meydana gelmesi, rücu zamanaşımının işlemesi için yeterli olmayıp; öncelikle hasarın poliçe kapsamında olup – olmadığının, hasara neden olan sorumlunun kim olduğunun tespit edilmesi ve hasar ödemesinin sigortalıya yapılmış olmasının gerektiğini, müvekkili tarafından dava konusu takibin 20.10.2018 tarihinde açıldığını, dava konusu hasarın 17.10.2016 tarihinde meydana geldiğini, müvekkili sigorta şirketine 18.10.2016 tarihinde hasarın ihbar edildiğini, bağımsız eksper tarafından 19.10.2016 tarihinde hasar raporun düzenlendiğini, eksper raporu müvekkili şirketine ulaşınca, müvekkili şirketin hasar servisi tarafından, oluşan hasarın poliçe riziko kapsamında olup olmadığının değerlendirildiğini ve onay neticesinde sigortalıya 24.11.2016 tarihinde ödemenin yapıldığını, mahkeme tarafından, zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi olarak hasar tarihi olan 17.10.2016 tarihi esas alınmış olup; hatalı olarak zamanaşımı süresinin dolduğundan bahisle davanın reddine karar verildiğini, hasar sorumlusu olarak davalı şirketin sorumlu olduğunun tespit edildiğini, davalı şirketin merkezini İstanbul’a nakil aldığının belirlendiğini ve davalı şirket hakkında süresinde yasal takibin başlatıldığını, mahkeme tarafından, eksper raporunda hasar ve sorumlusunun belirlendiğinden bahisle, en geç müvekkili şirket tarafından 19.10.2016 bu tarihte, hasar sorumlusunun müvekkili şirket tarafından öğrenildiği belirtilmiş ise de, ekspertiz raporu aynı gün için müvekkili şirkete ulaştırılmadığından ve raporu düzenleyen eksperin bağımsız eksper olması ve şirket bünyesinde çalışmaması sebebiyle, eksper rapor tarihi itibariyle de hasar sorumlusunun öğrenildiği gerekçesinin de hatalı bir değerlendirme yapıldığını, kararın kaldırılması gerektiğini belirterek, istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; işyeri poliçesinden kaynaklanan zararın rücuen tahsili istemi ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Somut olayda, dava dilekçesinin davalıya 23/07/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilince 04/09/2020 tarihinde süresi içinde cevap dilekçesi sunularak zaman aşımı definde bulunulduğu, mahkemece iki yıllık dava açma süresi geçtiğinden bahisle davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Eldeki davada, davacı sigorta şirketince 6102 sayılı TTK’nın 1472. maddesi gereğince halefiyete dayalı olarak işbu rücuen tazminat davasını açmış olup, davacı sigorta şirketi yönünden 2 yıllık zaman aşımı süresinin yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmesi ve rücu edilecek kimseyi öğrenmesinden itibaren işlemeye başlayacağı açıktır.
Eldeki dava da, davacı sigorta şirketi tarafından sigortalıya tazminatın 24/11/2016 tarihinde ödendiği, davaya konu icra takibinin ise 20/10/2018 tarihinde başlatıldığı, davacı sigorta şirketinin ödeme yükümlülüğünü ve rücu edilecek kimseyi ödeme tarihi itibariyle bildiği, rücuen tazminat davalarında zamanaşımı süresinin ödeme tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı, somut olayda da, ödeme tarihi ile takip tarihi arasında iki yıllık sürenin geçmediği ve davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı anlaşıldığından, mahkemece işin esasına girilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Yukarıda izah edilen nedenlerden ötürü; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının münhasıran belirtilen husus nedeniyle kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulması gerekmiştir. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN KABULÜNE; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/04/2021 tarihli 2020/271 Esas – 2021/378 Karar sayılı hükmünün HMK’nın 353/(1)-a-6. Maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA;
4-İstinaf yoluna başvuran davacıdan başlangıçta alınan 59,30-TL istinaf maktu karar harcının ve istek halinde kendilerine İADESİNE, iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
5-İstinaf yoluna başvuran taraftan başlangıçta alınan 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının Hazineye gelir olarak kaydına,
6-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı yanca yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/(1)-a-6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 21/12/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.