Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/823
KARAR NO : 2023/1889
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/04/2019 (Dava) – 23/03/2021 (Karar)
NUMARASI : 2019/169 Esas – 2021/153 Karar
DAVA : Tazminat- Cezai Şart (Haksız Rekabetten Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ: 30/11/2023
KARAR YAZIM TARİH: 30/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/03/2021 tarihli 2019/169 Esas ve 2021/153 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ün müvekkili … A.Ş. nezdinde 03.09.2007 tarihi itibariyle tekniker unvanı ile çalışmakta iken iş akdinin tarafların karşılıklı anlaşması yolu ile 20.10.2017 tarihinde sona erdiğini, tarafların 03.09.2007 tarihinde akdettikleri belirsiz süreli iş sözleşmesinin 20.10.2017 tarihli ibranamede gösterilen tutarlar ile akdedilen ve tarafların bedel ve sorumlulukları bakımından mutabık kalarak imza ettikleri “Rekabet Etmeme Taahhüdü” ve “Gizlilik Taahhütnamesi'” nin karşılığı olarak belirlenen ilave menfaatin davalı yana ödenmesi koşuluyla anlaşmaya varmak suretiyle sona erdiğini, anlaşma kapsamında 20.10.2017 tarihinde akdedilen ”Rekabet Etmeme Taahhüdü” ve “Gizlilik Taahhütnamesi” ile davalının 2 yıl süreyle Türkiye sınırları içerisinde şirketin rakibi olan petrol, rafinaj sektörü ve benzeri konularda faaliyet gösteren herhangi bir şirkette/şirketle yönetim kurulu üyesi, yönetici, malik, hissedar, alt yüklenici, müdür direktör, vekil, danışman, çalışan, temsilci veya yetkili sıfatıyla doğrudan veva dolaylı olarak çalışamayacağını, işverenin işine zarar verecek kapsam, şekil ile içerikte işverenin iş yaptığı herhangi bir şirket ile ilişki kurmayacağını, işverenle ilişkili olan herhangi bir kişiyi sözleşmesini sona erdirmesi için teşvik etmeyeceğini, bu kişilerle herhangi bir form ve nitelikte iş ilişkisi kurmayacağını, bu kişileri herhangi bir kurumun işe alması yönünde bir girişimde bulunmayacağını, işvereni kötülemeyeceğini, bu sınırlamalar karşılığında işverini iş akdini feshine bağlı ödemelere ilaveten ek bir ödeme yapması hususunda mutabık kaldığını, taahhütnamede ver alan yükümlülüklerine aykırı davranması halinde işveren tarafından ödenen tutarı talep tarihinden itibaren en geç (3) gün içerisinde yasal faizi ile birlikte iade edeceğini, ayrıca işverene son brüt maaşının yıllık toplamının yarısı tutarında cezai şart ödeyeceğini, cezai şart tutarının ne olduğunun tarafına açıklandığını, bu tutarın ekonomik mahvına neden olmayacağını anladığını, işverenin yasağa aykırı davranışına son verilmesi için yasal yollara başvurabileceğini, işvereni ayrıca ihlalden doğan tüm zarar ve kazanç kayıplarını tazmin edeceğini kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, çalıştığı dönem süresince 47.488,08-TL tutarında ilave menfaat ödemesi yapılan davalının tüm bu kabul ve taahhütlerine rağmen, ayrıca bu taahhütleri karşılığında müvekkili şirketten ilave menfaat de tahsil etmesine rağmen iş akdinin sona ermesinden sonra müvekkili şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip bir şirkette çalışmaya başladığını, bu suretle rekabet etmeme taahhüdünü ihlal ettiğini, davalının taahhütname hükümlerine aykırı olarak, müvekkili şirkete ek menfaat ödemesini iade etmediğini cezai şart tutarını ödemediğini ileri sürerek, müvekkilinin başkaca zararlarına ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla rekabet etmeme taahhüdü karşılığında ödenen 47.488,08-TL tutarındaki ek menfaatin 20.10.2017 tarihinden itibaren işlemiş yasal faiziyle birlikte, sözleşmede belirlenen cezai şart karşılığı 31.266,00-TL’ nin 27.09.2018 tarihinden itibaren işlemiş ticari faiziyle birlikte müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya bakmakla görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğundan bahisle mahkememizin görevine itirazda bulunmuş, müvekkilinin davacı iş yerinde inşaat teknikeri olarak çalışmaya başladığını, 20.10.2017 tarihinde karşılıklı imzalanan sözleşme ile iş akdinin sona erdiğini, müvekkilinin … Üniversitesi İktisat Fakültesini (Lisans) bitirdikten sonra kendi alanıyla ilgili olarak … ’nde bakım ve yüklenici yönetimi uzmanı olarak çalışmaya başladığını, taraflar arasında geçerli bir rekabet yasağı sözleşmesi bulunmadığını, müvekkilinin davacı işveren nezdinde mavi yaka diye tabir edilen işçi konumunda çalıştığını, davacı tarafında dilekçesinde belirttiği üzere … rafinerisinin dünya standartlarında ve dünya piyasasında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, bu seviyede olan bir firmada müvekkilinin işveren ile müşteriler arasındaki her türlü ticari ve şahsi ilişkileri bilmesinin hayatın olağan akışı aykırı olduğunu, bir şirketin gizli bilgileri işçileriyle paylaşmayacağı herkesçe bilindiğinden davacı iddialarının soyut ve mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin davacı işveren nezdinde her ne kadar 25 sene çalışmış ise de, işinin inşaat teknikerliği olduğunu ve tekniker olan çalışan müvekkilinin iş sırrı sayılabilecek formüllere vakıf olmadığını, davacı işveren tarafından tek taraflı olarak hazırlanan sözleşme ve taahhütnameleri müvekkilinin haklarının ödenmeyeceği baskısı altında imzalandığını, rekabet etmeme taahhüdü ve gizlilik taahhütnamesi işveren tarafından tek taraflı olarak, müzakere edilmeden hazırlandığını savunarak davanın öncelikle görev yönünden, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…davacı işveren tarafından davalı işçiye ödenen dava konusu78.754,08-TL ilave menfaat ödemesinin rekabet yasağı sözleşmesi ve gizlilik taahhütnamesinin karşılığı olmayıp, ihbar tazminatı ve muhtemel işe iade etmeme hususundaki tazminatın işçiye ödenmesinden kaçınmaya yönelik olduğu, davacı işverenin bu suretle makul yarar sağladığı, hal böyle olunca rekabet yasağı sözleşmesinden kaynaklı cezai şart alacağı ve ilave menfaat ödemesinin iadesine ilişkin davacı taleplerinin haksız olduğu…” gerekçesiyle; ”…Davanın REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin red gerekçelerinin gerek dosya kapsamında mevcut deliller gerek ise bilirkişi raporunda yer alan tespitlerle çeliştiğini, zira bilirkişi raporu ve dosya kapsamında; davalının kendi talebi ile anlaşma yolu ile işten ayrılmak üzere müvekkili şirkete başvuruda bulunduğunu, davalının talebi üzerine kıdem tazminatı ve sair işçilik alacaklarının tam olarak ödendiğini, 20/10/2017 tarihinde müvekkili şirketten kendi talebi üzerine yapılan anlaşma ile ayrıldıktan sonra müvekkili şirketin sektördeki tek rakibi pozisyonunda bulunan ve müvekkili şirket ile aynı ilçede ve aynı işkolunda faaliyet gösteren dava dışı firmada işe başladığının açıkça ortaya konduğunu, bu haliyle artık davalıdan gelen iş akdinin sonlandırılması yönündeki talep üzerine müvekkili şirketin davalıya kıdem, yıllık izin ve benzeri yasal haklarını ödediği ve rekabet etmeme taahhüdü karşılığında da ek menfaat ödemesi yaptığı somut olarak ortaya konmuş olup, ek menfaat ödemesinin iş akdinin sonlandırılmasını kendisi talep eden davalıya ikale için ödenmediğinin de izahtan vareste olduğunu, nitekim bilirkişilerin de bu hususu yargıtay ilke kararları gereği ikiye ayırarak incelediğini, ilk olarak; fesih iradesinin işçi tarafından ortaya konduğu halde ,kıdem tazminatı ve varsa yıllık izin ücreti gibi feshe bağlı alacaklar ile fesih tarihi itibari ile mevcut ücret vb alacakların ödenmesinin gerekli ve yeterli olduğunu, fesih iradesinin işveren tarafından ortaya konduğu halde, kıdem tazminatı ve varsa yıllık izin ücreti gibi işçilik alacaklarına ek olarak bir ilave menfaat ödenmesi gerekliliğinin ele alındığını, buna göre bilirkişi raporunda ve yargıtay kararlarında yapılan bu ayrıma göre, davalıya yapılan ek menfaat ödemesinin ikale sonucu ödenmediğini açıkça belirlediğini, zira dosyadaki tanıkların davalının kendi talebi üzerine işten ayrılmak üzere işverene başvurduğu, bu şekilde iş akdini sonlandırmak istediğini doğrudan tanık …’ a ilettiğini açıkça beyan ettiklerini, bu şekilde işçiden gelen talep üzerine ikale anlaşması yapılmış olup, talebin kendisinden gelmesi sebebiyle bir ek menfaat ödemesine de hak kazanmasının söz konusu olmadığını, davalıya ödenen ek menfaatin rekabet etmeme taahhüdünün karşılığı olduğunu, buna rağmen yerel mahkemece bilirkişi raporundaki bu husus hiç değerlendirilmeksizin ve tanık beyanları dikkate alınmaksızın iş akdinin sonlandırılması talebinin davalı işçiden geldiğinin göz ardı edildiğini ve ek menfaat ödemesinin ikale karşılığı yapıldığının tespit edildiğini, bu hususta somut delillere karşın verilen bu kararın gerekçesinin de açıklanmadığını, Yerel Mahkeme kararında, davalıya 47.488,08-TL ek menfaat ödemesi yapıldığının tespit edildiğini ancak yapılan incelemede; ibraname ve feragatname başlıklı belgede ödenen ek menfaatin ikale sözleşmesi kapsamında ödendiği, rekabet etmeme taahhüdü başlıklı belgede ise aynı tutar için farklı açıklama olduğu, belgenin c bendinde sözleşmenin a ve b bentlerinde düzenlenen taahhütlere atfen yükümlülüklerin ihlali halinde işveren tarafından ödenen tutarın iade edileceği hususuna yer verildiğinin tespit edildiğini, yerel mahkeme bu hususu çelişkili olarak değerlendirmiş ise de bu hususun eksik inceleme ile rapor tanzim edildiğini gösterdiğini, davacının tekniker unvanı ile sahip olduğu bilgilerin teknik olarak ticari sır niteliğinde olmadığı, aynı sektörde faaliyet gösteren tüm işletmelerde inşaat yatırım işlerinin denetimi ve kontrolünde çalışan inşaat teknikeri gerekeceği yönünde kesin bir kanaate nasıl varıldığının anlaşılamadığını, kaldı ki, müvekkili şirket sektörde 50 yıllık tekel konumunda faaliyet göstermiş olup, halihazırda ise türkiyedeki iki petrol rafinerisinden biri olduğunu, bu haliyle davacının rafinaj sektöründe, ünitelerde görev yaptığı ve müvekkili şirketteki iş akdinin sona ermesinden hemen sonra aynı alanda ve müvekkili şirketle birlikte türkiyedeki iki rafineriden biri olarak faaliyet gösteren diğer rafineride çalışmaya başlamasının davalının rekabet etmeme taahhüdüne aykırılığını açıkça ortaya koyduğunu, bu gerçek duruma rağmen, yerel mahkemece davacının görevine ilişkin hiçbir teknik değerlendirme yapılmaksızın vakıf olduğu teknik bilgilerin ticari sır niteliğinde olmadığı yönünde karar verilmesinin eksik inceleme ile karar verildiğinin bir başka göstergesi olduğunu, imzalanan rekabet etmeme taahhüdünün yer bakımından sınırlandırılmadığı gerekçesi ile geçersiz olduğu tespitinin hatalı olduğunu, zira “Rekabet Etmeme Taahhüdü” ve “Gizlilik Taahhütnamesi” ile müvekkili şirketin davalıya 2 yıl süreyle müvekkili şirkete rakip konumda olan ve petrol, rafinaj, petrokimya sektöründe faaliyet gösteren (ki sektörel sınırlama da dikkate alındığında müvekkili şirkete rakip konumda olabilecek firma niteliğindeki kurum/kurumların hangileri olduğu, bunların sınırlı sayıda olduğu tespit edilebilir olup, sınırlama ölçütü bakımından ele alındığında şüpheye yer verilmediği de sabittir.) bir firmada görev almamayı taahhüt ettiğini, rekabet etmeme taahhüdü akdedilirken rafinaj pazarı olarak tabir edilen pazar özellikle işaret edilmiş olup, türkiye genelinde müvekkili şirket ve davalının çalıştığı şirket (star rafinerisi) dışında bir şirketin rafinaj pazarında faaliyet göstermediğini, bu haliyle rekabet etmeme taahüdünden doğrudan doğruya rakip firmadan kastedilen kurum/kurumların hangisi olduğunun anlaşılıp belirlenebildiğini, nitekim, müvekkili şirket ile davalının çalışmaya başladığı şirketin rekabet yasağı kapsamında değerlendirilmesinde; her iki şirketin de rafinaj piyasasında faaliyet gösterdiği, her iki şirket aynı ilçede faaliyet gösterdiği, her iki şirket aynı müşteri çevresine hitap ettiği, iki şirket birbirinin rakibi ve hatta neredeyse tek rakip firma niteliğinde olduğu dikkate alındığında, müvekkili işverene ait Aliağa’da mukim işyerinde 25 yıl süreyle çalışmış olan davalının teknik, ticari ve personele ilişkin iş sırlarına sahip olduğu ve bu işyerine dair elde ettiği bilgi, ticari sır ve teknik verileri halen çalışmakta olduğu şirkette paylaşmasının veya kullanmasının müvekkili işvereni zarara uğratacağının açık olduğunu, tüm bu hususlarla birlikte değerlendirildiğinde, 20.10.2017 tarihli rekabet etmememe taahhüdünün imzası ile davalının işverenin, saklı kalmasında menfaati bulunan üretim işleyişi, teknolojisi ve benzeri konularda mahrem bilgilere sahip olan olduğunu ikrar ettiğini ve rekabet etmeme taahhüdünde yer alan sınırlamalar karşılığında ek menfaati, iş akdinin feshine bağlı ödemelere ilaveten aldığını, ödenen ek menfaatin iadesinin ve cezai şartın tahsiline yönelik davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, Mahkemenin kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, T.B.K.’nun 444.madde hükmüne göre açılmış, rekabet yasağı ihlalinden doğan cezaî şartın ve sözleşme gereğince ödenen ilave menfaatin tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Somut olaya uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nın 444. maddesinde; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”, devam eden 445. maddesinde ise; “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Anılan düzenlemeler ile işçinin, işverenle ilişkide olan müşterileri tanıdığı hallerde, iş sözleşmesinin sona ermesi ardından işverenle rekabet oluşturacak şekilde kendi namına iş yapmaması, rakip bir firmada ortak olamaması ya da iş sözleşmesiyle çalışmaması şeklinde şart içeren sözleşmeler yapabileceği düzenlenmiş olup, rekabet yasağı kaydının geçerlilik ve sınırlandırılmasına ilişkin koşullar da ayrıca belirtilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davalının, davacı şirkette proje ve yatırımlar müdürü olarak 03/09/2007 yılında başlayan belirsiz süreli iş akdinin taraflar arasında yapılan anlaşma iş ilişkisinin sona erdirildiği, davalı tarafından 20/10/2017 tanzim tarihli “gizlilik taahhütnamesi”, aynı tanzim tarihli “rekabet etmeme taahhüdü” ve aynı tanzim tarihli “ibraname ve feragatname” başlıklı belgeler imzalandığı, keza taraflarca 20/10/2017 tanzim tarihli “iş sözleşmesini sona erdiren sözleşme” başlıklı sözleşmeler imzalanarak iş ilişkisinin sona erdirildiği, dava konusu edilen ilave ödeme tutarının davacı tarafından davalıya ödendiği; davalının davacı işyerinden ayrıldıktan 17 gün sonra 06/11/2017 tarihinde imzalanan belirsiz süreli sözleşme ile aynı ilçede aynı alanda faaliyet gösteren dava dışı … firmasına bağlı … A.Ş.de işe başladığı, görev tanımının ise “dış hizmet uzman alımı” olarak belirlendiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında 20/10/2017 tarihinde akdedilen rekabet yasağı sözleşmesinde davalı işçinin işten ayrılmasından sonra 2 yıl süre ile Türkiye genelinde yer alan davacı şirketin rakibi olan ve petrol, rafinaj, petrokimya sektörü ve benzeri konularda faaliyet gösteren şirketler ile sınırlı tutulduğu, rekabet yasağına aykırılık halinde davacı şirketin uğradığı veya uğraması muhtemel zararlarını tazmin hakkı saklı kalmak üzere davacı tarafından davalıya ödenen tutarı davacı şirkete ödeneceği hususunun kararlaştırıldığı, yine aynı tarihte gizlilik taahhütnamesi ve ibraname ve feragat başlıklı iki sözleşme daha akdedildiği, davalı işçiye kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti ve artan kıdeme teşvik tutarı adı altında yapılan ödemeler ile birlikte ilave menfaat tutarı olara 47.488,08-TL tutarında ilave ek ödeme yapıldığı, eldeki davanın ise 22/04/2019 tarihinde, taraflar arasındaki iş sözleşmesinin bitiminden sonra açıldığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davalı …’ün, … Üniversitesi 2 yıllık Meslek Yüksek Okulu inşaat bölümü mezunu olduğu, 03/09/2007 tarihinde işe girdiği, 01/01/2012 tarihine kadar … Müdürlüğünde teknisyen olarak, bu tarihten sonra davalının işyerindeki görevinin sözleşme bitim tarihine kadar inşaat teknikeri olarak sahada yapılan inşaat işlerini kontrol etmek olup, çalıştığı pozisyon itibarı ile davacının müşteri çevresine, üretim sırlarına ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlamadığı, davacının davalı işçinin haksız rekabete konu eylemini ve davacıya zarar verdiği hususunu ispatlayamadığı, kaldı ki rekabet etmeme sözleşmesinin belli bir yer sınırlaması getirmediğinden geçersiz olduğu, geçersiz sözleşmeye dayanılarak davacıdan cezai şart ve ek ödeme istenemeyeceği, davacının ek ödemenin rekabet sözleşmesinin ihlali nedeniyle yapıldığı hususunu ispatlayamadığı, hükme esas alınan bilirkişi kök ve davacının itirazı üzerine alınan ek raporun somut olaya uygun ve denetime elverişli bulunduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmakla davacının karara karşı yapmış olduğu itirazların esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/03/2021 tarihli 2019/169 Esas ve 2021/153 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 210,55-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/11/2023