Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/822 E. 2023/1754 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/797
KARAR NO : 2023/1898

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/07/2012 (Dava) – 21/01/2021 (Karar)
NUMARASI : 2014/558 Esas – 2021/37 Karar

DAVA : Menfi Tespit

BAM KARAR TARİHİ: 06/12/2023
KARAR YAZIM TARİH: 06/12/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/558 Esas-2021/37 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin ortodonti uzmanı olduğunu, davalının eşi …’a ait bulunan … ünvanı ile maruf … Şti’nde 17.09.2011-04.06.2012 tarihleri arası asgari ücretle maaşlı hekim olarak çalıştığını, davalının eşinin kliniği kapatmak istemesi nedeniyle işten ayrıldığını, ayrılırken henüz daha tedavisi bitmemiş bazı hastaların tedavi ücretlerini SGK’dan erken tahsil edebilmek için tarihsiz faturalara yasaya aykırı olarak imza atması müvekkilinden talep edilince, müvekkilinin bunu reddettiğini ve bundan dolayı işyeri sahibi ile araları bozuk olarak işten ayrılmak zorunda kaldığını, müvekkilinin İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2012/8693 sayılı dosyasından gönderilen ödeme emri ile tam bir şok yaşadığını, ödeme emri ekinde, sonradan hatırladığı kadarıyla uzman olarak kuruma ya da bağlı oldukları odaya kaydının işyeri sahibi … tarafından yaptırılabilmesi için, üstelik de ünvanını da (ortodonti uzmanı) belirterek açığa imzalayarak bıraktığı A4 vasfındaki beyaz kağıdın, hile ile ele geçirildikten sonra iş yeri sahibinin eşi olan davalının lehdarı olduğu 90.000,00 TL bedelli bir senede dönüştürüldüğünü gördüğünü, çıplak gözle dahi ilk bakışta bariz bir şekilde anlaşılacağı üzere, açığa atılan imza üzerine, farklı el mahsulü bir yazı ve farklı bir kalemle emre muharrer senet oluşturulduğunu, müvekkilinden aslında dilekçe yazılmak üzere hataya düşürülerek alınan bu beyaza (açığa) imzanın hile ile (TBK 36.md) ele geçirildikten sonra senet haline getirilip icra takibine dayanak yapılmasının resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğunu, bu nedenle davalı ve eşi hakkında İzmir Cumhuriyet Savcılığı’nın 2012/68205 soruşturma sayılı dosyasında soruşturma bulunduğunu, görünürde alacaklı gözükenin davalı … olduğunu, ancak esasen bu eylemi organize edenin davalının eşi olan … olduğunu, müvekkilinin davalı ile alacak borç ilişkisine girecek bir samimiyetinin olmadığını, tanzim tarihi olarak gösterilen 18.02.2012 günü itibarıyla müvekkilinin henüz iş yerinde 5 aylık maaşlı bir hekim olduğunu ve 5 aylık ücretli çalışanına, bir işverenin eşinin 90.000,00 TL gibi büyük bir meblağı borç olarak vermesinin de hayatın olağan akışına ters olduğunu, davalının bunu ispat etmesi gerektiğini, ibret olması ve bu tür hareketlere tevessül edeceklere örnek olması bakımından davalının %100 oranında tazminata çarptırılmasını belirterek, müvekkilinin davalıya takip konusu senetten dolayı 90.000,00 TL borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, davalı aleyhine %20’den aşağı olmayacak şekilde kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dayanak senedin davacının aldığı borcun belgesi olduğunu, davacının her ne kadar müvekkilinin eşi ile aynı iş yerinde çalışmış ise de aynı zamanda yakın arkadaş olduklarını, müvekkilinin kazanç elde ettiği bir eczanesinin bulunduğunu, davacının da bir mülk edinmek için arayışta olduğunun bilinen bir gerçek olduğunu, Temmuz ayı ortasına vadeli söz konusu belgenin düzenlendiğini ve davacı tarafça imzalandığını, davacı borç aldıktan sonra peşinde olduğu taşınmazı alamadığını, ancak parayı da iade etmediğini, iddiasını ispat yükünün davacıda olduğunu, müvekkilinin kambiyo senedi mahiyetinde bir yazılı belgeye dayanarak alacak takibinde bulunduğunu, davacının dilekçesinde belgenin rızaen verildiği hususu davacı tarafından ikrar edildiğine göre davacının iddialarını yazılı delil ile ispatlaması gerektiğini, belge üzerindeki imzanın davacının kendisine ait olduğunu, yani dilekçe içeriğinde belirtilen hile yoluyla ele geçirmenin veya sahte imzanın söz konusu olmadığını, …’ın dava ile alakasının bulunmadığını, esas kötüniyetin davacıda olduğunu, davacının mesaisine gelmediğini ve istifa dilekçesi vererek işten aniden ayrıldığını, davacının senetli borcunu ödememe amacında olduğunun ve buna zemin hazırladığının işbu dava ile ortaya çıktığını, ortada suç konusu bir eylemin bulunmadığını, davacının bu iddialarını ispatla mükellef olup, aleyhine iftira ve haksız suç isnadından şikayet haklarının saklı olduğunu, davanın hiçbir aşamasında tanık dinletilmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, her ne kadar HMK 203.madde uyarınca hata, hile hukuki nedenleri ile tanık dinlenebilmesi mümkün ise de bunun için öncelikle davada dayanılan olguların hile niteliğinde olması gerektiğini, dava dilekçesinde ise davacının açığa imza attığını kabul ettiğini (davacının kendi ikrarına göre, kabul anlamına gelmemek üzere) beyanla, davanın reddine, davacı aleyhine asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Tüm dosya kapsamına göre; davacının delil olarak bildirmiş olduğu İzmir C.Başsavcılığının 2012/68205 nolu soruşturma dosya sonucunda İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/254 Esasında açılan davadaki yargılamada, katılanın işbu dosya davacısı …, sanıkların … ve dosya davalısı … olduğu, iddia olunan suçun özel belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık olduğu, dava konusunun işbu dosyada menfi tespite konu olan 90.000-TL bedelli senedin davacıdan daha evvelden alınan imzalı boş kağıdın sanık … tarafından doldurularak 90.000-TL bedelli senet haline getirilmesi olduğu, alınan bilirkişi raporları kapsamında sanıkların sahte olarak oluşturdukları senedi icraya koymak suretiyle kamu kurumu olan icra dairesini vasıta kıldıkları anlaşıldığından sanıkların nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetlerine karar verildiği, ayrıca sanıkların özel belgede sahtecilik suçunu işlediklerinden dolayı mahkumiyetlerine de karar verildiği, verilen kararın 23/10/2019 tarihinde kesinleşmiş olduğu, bu durum itibariyle davacı …’in İzmir 26. İcra Müdürlüğünün 2012/8693 sayılı dosyasından takibe konulan 18/02/2012 tanzim-16/07/2012 vade tarihli 90.000-TL bedelli senet sebebiyle davalı …’a borçlu olmadığı, davalı …’in sahte olarak oluşturulan senedi bilerek ve isteyerek icra takibine koymakta kötü niyetli ve haksız olduğu anlaşıldığından niyet ve kastının ağırlık durumu dikkate alınarak İİK 72/5. maddesi kapsamına göre senet bedelinin % 30’u oranında kötü niyet tazminatı takdir edilmesi gerektiğinden, sonuç olarak; DAVANIN KABULÜ İLE, dava konusu 18.02.2012 tanzim, 16.07.2012 vade tarihli, borçlusu …, alacaklısı .. olan, 90.000-TL bedelli senet sebebiyle davacının, davalı …’a BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, dava konusu senet ceza yargılaması kapsamı itibariyle özel belgede sahtecilik yoluyla düzenlenip icra takibine konulmuş olduğundan senet alacaklısı davalı kötü niyetli görüldüğünden %30 (27.000-TL) kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili tarafından, “…Davacı, Diş Hekimleri Odasına verilmek üzere verdiği boş kağıdın senet olarak doldurulduğunu ve borçlandırıldığını iddia ettiğine göre mahkemenin yapması gereken işin, Diş Hekimleri Odası’ndan … adına verilmiş böyle bir evrakın var olup olmadığını sormak olduğunu, böyle bir evrak var ise davacının iddiasının gerçek dışı olduğunu, zira Diş Hekimleri Odasına o evrakın sunulduğunun ve takibin dayanağı evrakın da gerçek olduğunun açığa çıkacağını, ancak mahkemenin bu araştırmaya girmediğini, ceza mahkemesinin de bu araştırmayı yapmadığını, belgenin rızaen verildiği davacı tarafından ikrar edildiğine göre davacının iddialarını yazılı delille ispatlaması gerektiğini, belge üzerindeki imzanın davacının kendisine ait olduğunu, yani dilekçe içeriğinde belirtilen hile yoluyla ele geçirme veya sahte imzanın söz konusu olmadığını, bu iki hususun davacının kendi kabulü olduğunu, davacının iddiasının esasen evrakın üzerinin farklı doldurulduğuna dair olduğunu, davacının bu hususu yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini, ceza mahkemesinde bu hususa ilişkin bir delil sunulmadığı gibi bu konuda inceleme de yapılmadığını, eksik inceleme ile deliller toplanmadan karar verilmesinin kabul edilemez olduğunu, kötü niyet tazminatının da, alt hadden ayrılıp %30 oranı belirlenmesinin de hatalı olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, senede dayalı takipten ve senetten dolayı menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davalının icra takibine dayanak yaptığı dava konusu senede dair İzmir 6.Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/254 E.sayılı dosyasından ceza yargılaması yapıldığı, davalı ve eşi hakkında dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik suçlarından dolayı mahkumiyet kararı verildiği, HAGB uygulanmadığı, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. CD (2019/2805 E.- 2019/10432 K) tarafından da onanarak 23.10.2019’da kesinleştiği anlaşılmaktadır. Buna göre, kesinleşen maddi olgu karşısında, mahkemece aynı senede dayalı olarak açılmış bulunan menfi tespit davasının kabulünde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
Bununla birlikte, dava dilekçesinde açıkça senet nedeniyle menfi tespit isteminin yanısıra icra takibinin de iptali talep edildiği halde, takibe dair herhangi bir karar verilmemiş olması doğru olmamıştır.
Yine, mahkemece 18.07.2012 tarihinde başlatılan icra takibinde davalının kötüniyetli olduğu kabul edilerek, niyet ve kastının ağırlığı gerekçesi ile %30 oranında kötüniyet tazminatına karar verilmiş olup, davalının kesinleşen ceza mahkumiyeti de gözetildiğinde hakkında kötüniyet tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik yok ise de, takip tarihi itibariyle kötüniyet tazminatı oranı %20’den aşağı olamayacak olup, borçlu daha fazla zararı olduğunu ispat ettiği durumda ise bu orandan daha fazlasına hükmedilebilecektir. Somut uyuşmazlıkta, takibin tedbiren durdurulmuş olduğu, dosya kapsamında da davacı tarafça daha fazla zarara uğradığına dair bir delil sunulmamış olduğu gözetildiğinde, mahkemece %30 kötüniyet tazminatına hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Ancak bu yanlışlıkların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK 353/1-b-2.madde uyarınca Dairemizce kararın kaldırılıp yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/558 Esas – 2021/37 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın KABULÜ ile, dava konusu 18.02.2012 tanzim, 16.07.2012 vade tarihli, borçlusu …, alacaklısı … olan, 90.000,00 TL bedelli senet sebebiyle davacının, davalı … ‘a borçlu olmadığının tespiti ile İzmir 26. İcra Dairesinin 2012/8693 sayılı dosyasındaki icra takibinin davacı … yönünden iptaline,
b-Davalı aleyhine 90.000,00 TL asıl alacak üzerinden %20 oranında (18.000-TL) kötü niyet tazminatına hükmedilmesine,
c-Alınması lazım gelen 6.147,90 TL harçtan peşin alınan 1.336,50 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.811,40 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
d-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan işbu karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e-Davacı tarafından yapılan ilk masraf 1.360,95 TL, 23 davetiye gideri 181,00 TL olmak üzere toplam 1.541,95 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f-HMK 333 md gereğince taraflarca peşin yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili olduğu tarafa iadesine”, ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; istinaf başvurusu sırasında davalıdan alınan 1.560,00 TL istinaf karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 162,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/12/2023