Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/810 E. 2023/1948 K. 07.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/810
KARAR NO : 2023/1948

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2018 (Dava) – 11/02/2021 (Karar)
NUMARASI : 2018/1212 Esas – 2021/112 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 07/12/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/12/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2021 tarihli 2018/1212 Esas ve 2021/112 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin emekli işçi olup, yeğeni … ile mobilya dekorasyon işi yapmakta iken, kendisinin işi iyi bilmemesi nedeni ile yeğenine yetki vererek işin idaresini yaptırdığını, müvekkilinin, yeğenine işin idaresi ve temsili için yetki vermiş olmasına rağmen, borçlanma yetkisi vermemiş olduğunu, bilgisi ve muvafakati olmadan davalı şirkete ne karşılığı olduğunu bilinmeyen dava konusu senedin imzalandığını, vadesinde ödenmemiş gözüken senet nedeniyle davalı tarafça İzmir 16.İcra Müdürlüğünün 2018/9877 E. sayılı icra takibi yapıldığını, müvekkilinin kızında kaldığı için aleyhine yapılan icra takibinin, muhtara tebliğ edildiğini, kendisinin bizzat haberdar olmadığını, köye gittiğinde evrağı aldığını, davaya konusu bonuyu imzalamamış olan müvekkilinin bu şekilde takipten ve hacizlerden haberdar olduğunu, davalıya her hangi bir senet imzalamamış olan müvekkkilin imzaya itiraz etme süresini geçirmiş olması nedeniyle, menfi tespit davasını açmak zorunda kaldıklarını beyanla müvekkilin davalıya herhangi bir kambiyo senedi imzalayıp borçlanmamış olması nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davalının %40’dan aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketinin alacağının tahsili amacıyla İzmir 16.İcra Müdürlüğü’nün 2018/9877 Esas sayılı dosyasında … ve … aleyhinde icra takibi açıldığını, borçlular adına haczi kabil mal bulunamadığını, borçluların muvazaalı olarak taşınmazlarını devrettikleri tespit olunduğundan, 17.09.2018 tarihinde borçlular aleyhinde ,İzmir 6.Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliği’nin 2018/473 Esas sayılı dosyasında , taşınmazlarda cebri icra yetkisi verilmesi amacıyla tasarrufun iptali davası açıldığını, taşınmazlar kaydına ihtiyati haciz şerhlerinin işlendiğini, tasarrufun iptali davası açıldıktan ve taşınmazlara ihtiyati haciz konduktan sonra, davacının yeğeni …’ un senet protesto edilmediğinden, müvekkili şirketin cirantaya takip hakkı olmadığını iddia ederek İzmir 7.İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/747 Esas sayılı dosyasında takibin iptali davası açtığını, dava dilekçesinde; …’ya vekaleten imza attığını,imzanın kendi imzasına benzediğini ,… adına vekaleten iş gördüğünü kabul ettiğini, iş bu dava da davacının, yeğeni …’la birlikte mobilya dekorasyon işi yaptığını,yeğenine temsil için yetki verdiğini iddia ettiğinden ,kambiyo senedindeki imzanın vekaleten … tarafından atıldığından, HMK 61 maddesi gereğince davanın …’a ihbar edilmesini talep ettiklerini, tasarrufun iptali davası açılmadan yaklaşık 1 yıl önce 06.12.2017 tarihinde,İzmir 16.İcra Müdürlüğü’nün 2017/16324 sayılı dosyasında, borçlular …, … ve … aleyhine 10.000-TL bedelli senedin tahsili amacıyla icra takibi yapıldığını ancak alacak miktarının nispeten daha az olduğu için ve tasarrufun iptali davası açılmadığı için davacının imza itirazında bulunmadığını, ,davacı ve yeğeninin işbirliği içerisinde müvekkili şirkete olan borcu ödememek ve tasarrufun iptali davasının aleyhlerine sonuçlanmasını engellemek amacıyla bahsolunan davaları açmış olduklarını, haksız davanın reddine, davacıların icra-inkar tazminat taleplerinin reddine, %20 ‘den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmolunmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…bilirkişi raporlarına göre davaya konu senet üzerinde davacı adına atılan imzaların davacı eli ürünü olmadığının anlaşıldığı, dolayısıyla davacı tarafça imzalanmamış senetten davacının sorumluluğuna gidilemeyeceği, senetteki imzanın davalının iddia ettiği gibi davacı adına vekaleten başka bir kişi tarafından atıldığı ispatlanamadığından, davacının davaya konu senet nedeni ile davacıya borçlu olmadığı kanaatine varılmakla davanın kabulüne, davacının İzmir 16. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9877 esas sayılı dosyasındaki takibe konu senet ve takip konusu alacak nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının kötüniyet tazminatı talebinin davalının ciranta olması ve senedin davacı tarafça imzalanmadığını bilebilecek durumda olduğu ispatlanamadığından…” gerekçesiyle; ”…DAVANIN KABULÜNE; Davacının İzmir 16. İcra Müdürlüğünün 2018/9877 esas sayılı dosyasına konu senet ve takip konusu alacak nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, Davacının kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ihbar olunan ,…’un ,tbk 547 gereği ticari temsilci olduğunu, davacının yeğeni … ile mobilya dekorasyon işi yaptığını,yeğenine yetki verdiğini,işin idaresi ve temsili için yetki verdiğini dava dilekçesinde beyan ettiğini, ihbar olunan …’un İzmir 7.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/747 Esas sayılı dosyasında açtığı davada, senetteki … kaşesi üzerindeki imzayı …’ya vekaleten imza atıldığını ve imzanın kendi imzasına benzediğini beyan ettiğini, müvekkili şirketten malzeme alımını ,nakit ve/veya çek/senet ödemelerini ihbar olunan …’un yaptığını, davacı ve ihbar olunan açıkça ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere yetki verildiğini kabul ettiklerinden, …’un ticari temsilci olduğunun tartışmasız olduğunu, TBK 548. Maddesinde temsil yetkisinin kapsamının belirtildiğini ve ticari temsilcinin kambiyo taahhüdünde bulunmaya yetkili olduğunun belirtildiğini, Yargıtay 12.HD 2013/34184 Esas- 2014/21 Karar- 13.1.2014 tarihli kararında da kısaca ,” ticari temsilcinin imzaladığı kambiyo senedinin, iyiniyetli 3.kişiler bakımından işletmeyi bağlayacağı , senetteki imzanın ticari temsilciye ait olup olmadığı konusunda yöntemince inceleme yapılması gerektiğinin” değerlendirildiğini, davacının açıkça yeğeni …’u ticari temsilci tayin etmesine ve …’un icra takibine konu senede vekaleten imza attığını İzmir 7. İcra Hukuk Mahkemesindeki dava dilekçesindeki kabulünden ötürü,ticari temsilcinin kambiyo senedi düzenleme yetkisi olduğundan davanın reddi gerekmekte iken; senetteki imzanın, davacı adına vekaleten başka bir kişi tarafından atıldığı ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını , davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, icra takibine konu bonodan borçlu olunmadığının tespiti istemli menfi tespit davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 547. maddesinde;“Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.
Yasanın lafzından da anlaşılabileceği üzere bu yetki açıkça ya da örtülü olarak verilebilir. Fakat işletme sahibi bu yetkinin verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır. İşletme sahibinin ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğu tescilin yapılmış olması şartına bağlı tutulmamıştır. Bu da demektir ki burada tescil kurucu değil bildirici niteliktedir. Ticari temsilcinin hukuki ilişki kuracağı kimselerin üçüncü kişiler olması ve dolayısı ile ilişkinin bağlayıcılığı konusunda güven duyma ihtiyaçları tescil gerekliliğini durumun doğal bir sonucu yapar.
Türk Borçlar Kanunu’nun 548. maddesinde,”Ticari temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır. Ticari temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz.
Türk Borçlar Kanunu’nun 549. maddesinde,“Temsil yetkisi, bir şubenin işleriyle sınırlandırılabilir.

Temsil yetkisi, birden çok kişinin birlikte imza atmaları koşuluyla da sınırlandırılabilir. Bu durumda, diğerlerinin katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin imza atmış olması, işletme sahibini bağlamaz.
Temsil yetkisine ilişkin yukarıdaki sınırlamalar, ticaret siciline tescil edilmedikçe, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı hüküm doğurmaz.
Temsil yetkisine ilişkin diğer sınırlamalar, tescil edilmiş olsalar bile, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.” şeklinde düzenlemeler yapılmıştır.
Somut olayda, Adli Belge İnceleme ve Adli Tıp Uzmanı bilirkişi Prof. Dr. … tarafından düzenlenen 11/10/2019 havale tarihli kök raporda ve 15/05/2020 havale tarihli ek raporda tespitlerin yinelendiği görülmüş, takip konusu senet üzerinde davacı tarafından atılan imzanın davacı …’ nın eli ürünü olmadığı belirtilmiştir. Davacının dava dilekçesinde yeğeni …’un kendisine yardım ettiğini, temsil yetkisi verdiğini ancak borçlandırma yetkisi vermediğini beyan etmiş, dosyada davacının dava dışı … ‘a vekaletname verdiğine veya yetki verdiğine dair bilgi belge bulunmadığı anlaşılmıştır. Bonoda lehtar olarak görünen dava dışı … İzmir 7. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/747 esas sayılı dosyasında usulsüz tebligat nedeni ile açtığı davada, bono üzerindeki imzanın …’ya ait olmadığını, aslını gördükten sonra beyanda bulunma hakkı saklı tutularak … kaşesi üzerindeki imzaların …’ya vekaleten atılmış imzalar olduğunu, …’un …-…’nın yeğeni olup … adına vekalete işgördüğünü beyan etmiştir. Mahkemece davalının cevap dilekçesinde yapmış olduğu savunmada ileri sürdüğü hususlarda değerlendirme yapılmaksızın karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava dışı …’un, davacıyı ticari işlerinde ve bankalarda temsil yetkisine sahip olup olmadığı, bu hususta yetkiler içeren vekaletname veya başkaca temsil yetkisini içeren belge bulunup bulunmadığı, temsilciye tanınan yetkinin geniş kapsamlı olup olmadığı, sahip olduğu yetkiler nedeniyle …’ın ticari temsilci olarak kabul edilip edilmeyeceği tespit edilmelidir. Borçlar Kanunu’nun 547. maddesine göre ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir. Aynı kanunun 548/1. maddesinde de ticari temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına göre her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılacağı belirtilmiştir. Ticari senetlerin ticari işletme ile olan ilgisi iyiniyetli 3. kişilerce kolaylıkla anlaşılamayacağından, ticari temsilcinin imzaladığı senetlerin iyiniyetli 3. kişiler bakımından işletmeyi bağlayacağı öngörülmüştür (HGK. 30.1.1980 tarih ve 1979/1692E. – 1980/170 K.) Bononun “vekaleten” imzalandığı yazılmasa dahi yukarıda açıklanan kurallara göre vekalet veren bu çekten dolayı sorumludur.
Bu durumda takip dayanağı bononun ticari temsilci sayılan … tarafından imzalandığının kabul edilmesi halinde takibe konu bonodan dolayı davacı sorumlu olacağından, takip dayanağı bonodaki imzanın ticari temsilci sıfatı ile …’a ait olup olmadığı konusunda usulünce inceleme yaptırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Mahkemece yapılması gereken, öncelikle davacının isticvap edilerek bono aslında bulunan imzaların dava dışı …’a ait olup olmadığı hususunun ve dava dışı …’ın temsil yetkisinin ne şekilde kullanıldığının, dava konusu bononun dışında benzer şekilde başka senetlere de imza atıp atmadığı, atmış ise hangi sıfat ile imza attığının araştırılması, İzmir 16. İcra Müdürlüğü’nün 2017/16324 sayılı dosyasının da değerlendirilerek, bonodaki imzaların …’a ait olması halinde …’ın söz konusu senetleri ticari temsilci sıfatı ile imzalayıp imzalamadığı hususunun mahkemece değerlendirilmesi, davalının varsa bu yönde delilleri toplanarak, yukarıda belirtilen yasal düzenleme uyarınca davacının bonoya esas borçtan sorumlu tutulup tutulamayacağı hususları dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilerek ve kararda tartışılarak karar verilmesi gerektiği halde eksik incelemeye dayalı hüküm kurulmuş olması isabetsiz olup itirazın kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2021 tarihli 2018/1212 Esas ve 2021/112 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 07/12/2023