Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/720 E. 2023/1759 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/720
KARAR NO : 2023/1759

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2017 (Dava) – 23/02/2021 (Karar)
NUMARASI : 2017/1461 Esas – 2021/149 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 09/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/02/2021 tarihli 2017/1461 Esas ve 2021/149 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … adına kayıtlı olup … idaresinde bulunan davalı … A.Ş. nezdinde maddi kazalarda araç başına 33.000,00-TL azami limiti sınırlı olmak üzere üzere … plakalı araç 29/09/2017 tarihinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, HMK m. 107 kapsamında fazlaya ilişkin müvekkil hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla 100 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, 2. İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesine 2017/155 D.İş dosyasında yapılan 550,00 TL giderler ve 440,00 TL vekalet ücreti ile birlikte işbu davamızda yapılacak yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalıdan tahsiline karar verilmesini, bu dava ile ilgili olarak yapılan yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; tahkikat aşamasında sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olup olmadığını tespiti açısından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Kurumuna sevk edilmesi gerektiğini davacı tarafın taleplerini 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni trafik sigortası genel şartları kapsamı dahilinde değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkil şirketin dava tarihinden itibaren sorumlu olabileceğini, kendilerinin yokluğunda yapılan tespit raporunun delil olarak kabul edilmemesi gerektiğini, belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgeler ile mahkememizce yapılan keşif neticesinde edinilen kanaat gereğince davaya dayanak yapılan kaza tutanağındaki tespitlerin ve kazanın gerçek olmadığı…” gerekçesiyle; ”…Davanın reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava dosyası kapsamında eksik incelemeye dayalı olarak; denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu dayanak gösterilerek, hukuka aykırı şekilde davanın reddine karar verildiğini, 29.09.2017 tarihinde … ili, … ilçesi, … Bulvarı üzerinde, … plakalı araç şerit değiştirmek istediği sırada, en sağ şeritte seyir halinde olan müvekkiline ait … plakalı aracın sol ön kısmına temas ettiğini, müvekkili araç sürücüsünün ise sağına doğru kaçmak isterken kaldırımlara çıkarak durabildiğini, meydana gelen işbu kazanın taraflarca düzenlenen imzalı kaza tutanağı ile sabit olduğunu, bu nedenle haklı itirazlarını ATK Raporu’na karşı da sunduklarını bunun üzerine dava dosyasında hatalı ilk raporu düzenleyen ilk bilirkişiye dosya yine tevdi ettirilerek rapor düzenlenilmesinin istendiğini, aldırılan ve hükme dayanak gösterilen son raporda ise sadece bilirkişinin emsal bir araç ile kaldırım yüksekliğini karşılaştırıp dava konusu aracın kaldırıma çıkamayacağından bahisle bu kez hasar kaza uyumsuzluğu kanaatinde bulunduğunu, bu rapora da farklı yükseklikteki araçların yine farklı yüksekliklere çıktığı bir çok emsal kaza fotoğrafı da sunularak; salt yükseklik ile bir aracın bir engele çıkamayacağı kanaatinin yerinde olmadığı beyan edilerek itiraz edildiğini, 11.06.2020 tarihli son bilirkişi raporuna itiraz dilekçelerinde anılı bilirkişi …’ın mahkeme ve esaslarıyla birlikte hatalı olarak düzenlediği ve daha sonrasında başkaca raporlarla ya da İstinaf Mahkemesi kararlarıyla düzeltilen bir çok emsal raporun listelendiğini, ancak İlk Derece Mahkemesi tarafından anılı bilirkişinin düzenlediği rapora göre hüküm kurulduğunu, yargılamada yapılan hatanın aşikar olduğunu, aldırılan raporlarda aracın kaldırıma çıktığının yok sayıldığını, ardından ise bu hatadan dönüldüğünü ve bu kez de yalnızca araç yükseklikleri kıyaslanarak kazanın kurgu olduğuna dair fahiş derecede hatalı bir bilirkişi raporu düzenlendiğini, gerekçeli kararda kazanın bir kurgu kaza olduğuna hükmedildiğini, üstelik müvekkili ve kazanın tarafları için suç duyurusunda bulunduğunu, işbu kararın hem usul hem de esas açısından hukuka açıkça aykırı olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin nitelik olarak bir hukuk mahkemesi olduğunu, Hukuk Mahkemelerinin yargılama usul ve esasları göz ardı edilerek adeta ceza yargılaması usullerine göre teknik yönden oldukça yetersiz ve hatta önceki raporu ile çelişkili bilirkişi raporunun esas alınması; bu nedenle de dava konusu kazanın kurgu olduğunun da gerekçeli kararda hüküm altına alınmasının usul ve yasalara aykırı olduğunu, gerekçeli karara dayanak olan dosya kapsamındaki son raporun ”kaldırım yüksekliğinin ölçülmesi ile bu araç buraya kati suretle çıkamaz” dan öte hiçbir değerlendirme içermediğini, somut dava gibi davalarda kazanın değerlendirmesi; araçların momentum ve ivmeleri, sürücü reaksiyonları vs. gibi bir çok değişkenle bir bütün olarak değerlendirildiğini, bu nedenle ilk raporuyla da çelişen aynı bilirkişinin ivedilikten uzak, sığ değerlendirmeler içeren ikinci raporunun hükme esas alınmasının kabulünün mümkün olmadığını, hükme dayanak işbu bilirkişi raporunda ilk raporunun da aksine kazada aracın hiçbir hasar alamayacağına ilişkin tek done aracın belirtilen yükseklikte bir kaldırıma çıkamayacağı olduğunu, oysa ifade edilen gibi kazaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, dolayısıyla sığ bir değerlendirme ile kaldırım yüksekliğinden yola çıkılarak bir değerlendirme yapılmasının hatalı olduğunu, trafik kazalarının daha kapsamlı bir teknik değerlendirme ile çözümleneceğini, gerekçeli kararda kazanın kurgu olduğunun hüküm altına alındığını, ancak nitelik olarak hukuk mahkemesinin böyle bir olguyu hüküm altına almasının usule aykırı olduğunu, Hukuk yargılamalarında taraflarca getirilmesi kurumu kapsamında ; davacı yan olarak teminat altına alınan riziko, rizikonun meydana geliş biçimi ve zararın ortaya konduğunu, tüm bu değerlendirmelere İlk Derece Mahkemesi tarafından nasıl varıldığının anlaşılamadığını, kazanın kurgulandığı, araç malikleri dahil tutanak mümzilerinin organize olarak hareket ettiği kanısına nasıl varıldığı cevabının ne dosya kapsamında ne de gerekçeli kararda mevcut olmadığını, salt araç ve çıktığı engelin yükseklik karşılaştırılmasını içeren hatalı bir bilirkişi raporu ile bir hukuk mahkemesinin anılı şekilde hüküm kurmasının kabulünün mümkün olmadığını, belirterek kararın müvekkili lehine kaldırılmasına karar verilerek, yeniden karar verilmek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklı hasar bedeli tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Dosya kapsamı, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 23/05/2019 tarihli raporunda; dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporları incelendiğinde davaya konu kaza sonrası araçta oluşan hasar farkının sürücü ön hava yastığından kaynaklandığı anlaşıldığı, davaya konu kaza sonucunda davacının aracının yan çamurluk kısımlarından sürtünme şeklinde bir hasar aldığı, yandan alınan bu hasar sonucunda hasarın şiddetine bağlı olarak yan hava yastıklarının açılmasının mümkün olabildiği ancak ön hava yastığının açılabilmesi için aracın ön kısımlarından özellikle de ana şasenin ön parçalarından hasar alması gerektiği, kaza sırasında aldığı hasar sonucu sürücü ön hava yastığının açılmasının mümkün olmayacağının belirtildiği; yine 05/03/2020 tarihinde keşif incelemesi sırasında mahkemece de gözlendiği üzere kazanın meydana geldiği bildirilen yerdeki kaldırımın yüksekliği ile hasara uğradığı bildirilen aracın tampon ve şase yüksekliği karşılaştırıldığında hasara uğradığı bildirilen aracın ön tamponunun hasar almaksızın söz konusu kaldırıma çıkmasının mümkün olmayacağının tespit edildiği, keşif sırasında kaldırım yüksekliğinin 27 cm olarak ölçüldüğünü; keşif sonucunda makine mühendisi … tarafından düzenlenen 10/04/2020 tarihli raporda, bilirkişi raporları,sürücü beyanları ve tüm dosya teknik olarak incelendiğinde gerekçelerde belirtildiği üzere,hasar noktası,oluşan hasar, kazanın oluş şekline, yolun geometrik yapısıyla,kaza tespit tutanağı ve araçta oluşan hasar ile uyumlu olmayacağı kanaatine varıldığı belirtilmiş; bilirkişi raporunun somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, her iki raporda yapılan tespitlerin araçta oluşan hasarın davaya konu kaza sonucu oluşamayacağının tespit edildiği; mahkemece mahallinde yapılan keşif ile de gözlemlendiği üzere aracın kaldırıma çıkmış olması halinde ön tamponunun ağır hasar alması gerektiği, oysa davaya konu aracın tampon yüksekliğinden daha fazla yükseklikteki kaldırıma çıktığı iddia edilmesine rağmen aracın tamponunda hiç bir hasar oluşmadığı, bu nedenle aracın kaza tutanağında belirtilen yerde ve kaza tutanağında belirtildiği şekilde hasarlanmadığı şeklindeki kabul ile davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı; mahkemece yeterli araştırmanın yapıldığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/02/2021 tarihli 2017/1461 Esas ve 2021/149 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 210,55-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/11/2023