Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/7 E. 2023/815 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/7
KARAR NO : 2023/815

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/02/2015 (Dava) – 16/10/2020 (Karar)
NUMARASI : 2019/180 Esas – 2020/296 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 11/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/10/2020 tarihli 2019/180 Esas ve 2020/296 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ve arkadaşlarının 1997 yılında davalı kooperatife üye olduklarını, 28/06/1997 tarihinde yapılan olağan genel kurula katılarak üyelik haklarını kullandıklarını, ancak hiçbir yasal dayanak olmamasına rağmen üye olmadıkları gerekçesiyle 27/06/1998 tarihli genel kurula alınmadıklarını, bu hukuk dışı uygulama nedeni ile Aliağa 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/56 Esas 2013/190 Karar sayılı dosyası ile açılan üyeliğin tespiti davası ile müvekkilinin ve arkadaşlarının üyeliklerinin devam ettiğine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, müvekkiline 01/06/1998 tarihinden bugüne kadar kooperatif üyeliğinden doğan haklarının kullandırılmadığını, davalı kooperatifin bu haksız uygulaması nedeniyle müvekkilinin ticari kamyonunu satmak zorunda kaldığını, hayatının alt üst olduğunu, düzeninin bozulduğunu, gerek kooperatifin haksız uygulaması ve gerekse davalıdan kaynaklanan nedenlerle davanın uzamasının müvekkiline maddi olarak büyük zarar verdiği gibi manevi olarak da telafisi imkansız büyük zararlara uğramasına neden olduğunu, müvekkili ve arkadaşlarının uğradığı zararların telafisi için davalı kooperatif yöneticileri ile bir kaç defa görüşülmesine rağmen sonuç alınamadığını, davalı kooperatifin o tarihte de ve o tarihten bu yana … A.Ş.’nin nakliye işlerini yaptığını, … A.Ş.’nin ürettiği malları Türkiye’nin dört bir yanına taşıdığını, başkaca iş yapma gereği bile duymadığını, davalı kooperatif ortaklarının asla iş sıkıntısı olmadığını, sıraya giren kooperatif ortağının haftada en az 1-2 defa iş aldığını ve aylık şu an için en az 5.000,00-TL kazandığını, 1998 yılından beri çalışan kooperatif ortaklarının defalarca arabalarını yenilediklerini, ailelerini rahat bir şekilde geçindirdiklerini, ev sahibi oldukları gibi ikinci bir ev aldıklarını, özel araba almak, arsa almak vb. mallar edindiklerini, davalı kooperatifin haksız eylemi nedeniyle müvekkilinin ticari hayatının bittiğini, adeta yiyecek ekmeğe muhtaç kaldığını, bankaya borçlanarak emekli olabildiği için maaşının büyük bir kısmının bu borç nedeniyle bankaca kesildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 180.000,00-TL maddi tazminat ve 20.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 200.000,00-TL tazminatın en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;kooperatifler kanunu madde 99’da düzenlenen hususlardan doğan hukuk davalarının tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayıldığını, bu nedenle davanın görev yönünden reddinin gerektiğini, davanın zaman aşımına uğradığını, hiç kimsenin üyelik hakkını kullanamadı diye ekmek kapısı olarak görünen aracını satmayacağını, bunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, talep edilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu belirterek, görev, ihtiyati haciz talebi, zaman aşımı ve esasa ilişkin tüm açıklamaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyaya ibraz edilen hüküm kurmaya elverişsiz ve tamamen yanlı hesaplama metodları ile yapılan tahkikat neticesinde davanın reddine karar verildiğini, anılan rapor ve hesaplama metodları tamamen hatalı olup açıkça hüküm kurmaya elverişsiz olduğunu, karara dayanak mübrez rapora göre şu an üyelik hakkının 100.000 TL’nin üzerinde müşteri bulduğu ‘… kooperatifi”nin serbest çalışan bir vatandaştan kat be kat daha az gelir elde ettiğini, rapora göre davalı kooperatifin üyelerine hiçbir faydası ve ilave kazanç getirisi bulunmadığını, rapora dayanak hesaplamalar gerçeği yansıtmayan ”rayiç dışı” evraklar üzerinden yapılmış olup işbu hususun alenen ortada olduğunu, sözde kooperatif kayıtlarından elde edilen verilere göre yıl bazında gösterilen kazanç miktarları üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, gerek kararda gerekse dayanak raporda davalı Kooperatif üyeliğinin ”katma bir değer olduğu” hususunun da göz ardı edildiğini, işbu yanlışlıkla müvekkilinin kazanacağı varsayılan miktarların kazanması muhtemel olan miktardan tenzil edildiğini, oysa ki kooperatif üyeliğinin menfaate artı yani haricen gelir sağlanabilecek ilave bir değer olduğunu, işbu cihetle dava konusu edilen zarar dönemi için başlı başına günün rayiçleri dikkate alınarak gerçekçi bir hesaplama yapılması gerektiğini, müvekkilinin kendi mesaisine dayalı olarak kazandığı ve kazandığını beyan ettiği yıllık brüt miktarının bu tazminat hakkından tenzil edilmesinin ise açıkça yasaya aykırı olduğunu, iş bu hesaplama metoduna göre çok çalışıp kendi emeği ve gayretiyle bir yere gelip kazancını yüksek tutan müvekkilinin dava konusu zararı olmayacağını, çok çalışması ve gelir elde etmesinin karşılığından her türlü hukuksuzluğa dayanarak müvekkilinin haklarına gasp eden davalı yanın istifade edeceğini, keza raporun da bu yönde ve mantıkda tanzim edilmiş olup davacı müvekkilinin kazandığı gelir göz önüne alınarak ”zaten kendi çalışması ile dışarda para kazanmış kooperatifden kazanacağı gelire saysın” mantığıyla rapor tanzim edilip hesaplama yapıldığını, çok basit bir mantık ile davacı müvekkilinin işbu hakkını kiraya vererek hem burdan gelir elde etmesi hem de dışarıda çalışarak para kazanması sonucuna varılabileceğini, işbu kararın yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yasaya aykırı işbu karar ve rapordaki gelir hesabı da hatalı olup ilk üyelik tarihindeki şartlara göre hesaplama yapıldığını, oysa ki kooperatiftdeki bir çok üyenin burdan sağladığı kazanç ile kamyonet ve tankerlerini yenilediğini yeni araçlar edindiğini ve kazançlarını zaman içerisinde katladığını, dolayısıyla ülkemiz şartları, kooperatif üyeliğinin rayiç imkanları ve yaptığı işten elde edebileceği rayiç gelirin hesabı ile gerçek zararın tespit edilerek davacı müvekkilinin gerçek zararının hüküm altına alınması gerektiğini, karara dayanak raporda taşıma işi için her üyeye ayda 2 veya 3 defa sıra gelebileceği tespit edilmiş olup işbu tespitin ise tamamen soyut bir yorumdan ibaret olduğunu davalı yan kooperatif üyesi olup aralarında derdest tazminat davası bulunanan müvekkillerine keşde ettiği ihtarnamede ”kooperatifimizde araç eksiği mevcuttur. Motorlu aracınızın kaydını en kısa sürede kooperatifimize yaptırmakla birlikte işbaşı yapmanız gerekmektedir” demek suretiyle mevcut araçların sürekli çalıştığını ve işlere yetişemediğini ikrar ettiğini, işbu kabul ve mevcut iş yoğunluğu karşısında bilirkişilerin soyut yorum yoluyla yaptığı hesabın tamamen hatalı olduğunun ortaya çıktığını, dava konusu edilen kazanç kaybı döneminde müvekkilinin başka gelir elde edip etmediği ve aracının olup olmadığı hususunun da davanın konusu olmadığını, kooperatif üyeliğinin ”artı bir değer olduğu”nun mantığın bir gereği olduğunu işbu üyeliğin her halükarda hak sabihine ayrıca gelir ve menfaat sağlayan bir değer olduğunu, mantık dışı raporda bilirkişi heyetiin ülkemizdeki her insanın asgari ücrete denk bir kazanç sağladığını ifade ederek hayatın bütün gerçeklerini alt üst ederek yeni bir ekonomi yarattığını, dava dilekçesinde kooperatif üyelerinin sadece … A.Ş.’nin işlerinde dahi yetişemediğini bu denli bir karlılıkla faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin işbu gelir kaybından mahrum bırakıldığının iddia edildiğini, delil listesinde dayanılan … A.Ş. kayıtları usulüne uygun olarak celp edilmemiş olup farazi bir hesaplama ile dava konusu zararlarının göz ardı edildiğini, manevi tazminat takdir edilmemesi hususunun da yasaya aykırı olduğunu, davalı kooperatifin haksız ve keyfi eylemi nedeniyle yıllarca gelir kaybına uğrayan müvekkili hakkında manevi tazminat takdir edilmesi gerektiğini, belirterek kararın ‘kaldırılmasına’, yargılamanın sonuna kadar icranın geri bırakılmasına, davanın tümden kabulüne ve yasal sonuçlarına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; kooperatif üyeliğine rağmen, üyelik haklarının kullandırılmaması nedeniyle uğranılan 180.000,00-TL maddi ve 20.000,00-TL manevi zararın tazminine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.
1-Dava açılır iken, davacıdan başvuru harcı ve nispi harca tabi davalarda nispi karar harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, mütaakip muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur. (492. sayılı Harçlar Kanunu 28. madde) 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca yargılama sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409 uncu (HMK 150.) maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır. Dava açılırken harcın eksik alınmış olması halinde mahkemece davaya devam olunabilmesi için harcın Harçlar Kanunu 30. maddesi uyarınca tamamlanması yoluna gidilir ve davacıya eksik harç yatırması için süre verilir. Şayet verilen süreye rağmen eksik harç ikmal edilmez ise dosya işlemden kaldırılır ve harç tamamlanarak yenilenemez ise açılmamış sayılmasına karar verilir. HMK’nın 447/2. maddesine göre HUMK’na yapılan yollamalar HMK’da bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.
Eldeki davanın, ilk olarak Aliağa 2. Asliye Hukuk Mahkemesine adli yardım talepli açıldığı, devamında ise davanın ticari dava olup uyuşmazlığın çözüm yerinin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi olması nedeniyle görevsizlik nedeniyle davanın reddine, görevli mahkemenin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna karar verilmesi üzerine dosyanın davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesine gönderildiği, Dairece ilk derece mahkemesinin kararının onanması üzerine dosyanın kararı veren Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesine gönderildiği; davacı vekilince, dava değerinin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 180.000,00 TL maddi tazminat ve 20.000,00 TL. manevi tazminat olmak üzere toplam 200.000,00 TL olarak bildirildiği, mahkemece davacı vekilinin adli yardım talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden ve davacıya eksik harç ikmal ettirilmeden işin esası hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle mahkemece davacı vekilinin adli yardım talebi hakkında bir karar verilmesi, adli yardım talebinin reddi halinde ise harç dava şartı olduğundan, mahkemece davacı tarafa eksik harçların tamamlanması için kesin süre verilmesi, yasal süresi içerisinde eksik harcın tamamlanması halinde davaya devam edilmesi, tamamlanmaması halinde dosyanın işlemden kaldırılması, davanın yenilenmesi halinde yargılamaya devam edilip sonuçlandırılması, üç aylık yasal süresi içerisinde noksan harç tamamlanıp davanın yenilenmemesi durumunda HMK’nın 150. maddesine göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
2- Kabule göre ise, 1998-2015 tarihleri arasında ve dava tarihi itibarı ile davacı adına kayıtlı araç bulunup bulunmadığı hususunun ayrıntılı yazı ile ilgili kurumdan istenmediği, bu nedenle uyuşmazlık konusu edilen döneme ilişkin davacı üzerinde kayıtlı araçların araştırılması gerektiği halde bu dönem belirtilmeksizin yazılan yazı cevabının incelenmesinde mevcut duruma ilişkin cevap verilmiş olduğu, yine davacı vekilinin bildirdiği … plakalı araca ilişkin olarak yazılan müzekkereye cevap verilip verilmediğinin dosya kapsamından anlaşılamadığı; 1998-2015 tarihleri arasındaki dönemlere ilişkin olarak davacının vergi kaydının bulunup bulunmadığı, tespiti halinde faaliyet alanının belirtilmesi için bağlı olduğu vergi dairesine yazı yazılarak ilgili kayıtların celbi gerektiği; kooperatif kayıtlarının dosyaya sunulmamış olduğu, kooperatif kayıtlarının incelenip incelenmediğinin tespit edilemediği, bilirkişi ön raporunda belirtilen eksik hususlar karşılanmadan rapor alındığı, bilirkişi raporunda ne şekilde hesaplama yapıldığı konusunda açıklık bulunmadığı, hükme esas alınan raporun denetime elverişli olmadığı, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda, mahkemece Kooperatifin uyuşmazlığa ilişkin döneme ait tüm kayıtlarının istenmesi ve yukarıda belirtilen eksik belgelerin dosyaya kazandırılmasından sonra, uyuşmazlık konusunda uzman bilirkişilerden oluşan başka heyetten taraf ve yargı denetime elverişli, dosyadaki raporun da değerlendirildiği, tarafların beyan ve itirazlarının da karşılandığı yeni bir rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması için davacı vekilinin itirazının kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/10/2020 tarihli 2019/180 Esas ve 2020/296 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair itirazlarının bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.