Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/673 E. 2023/1854 K. 30.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/673
KARAR NO : 2023/1854

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/03/2021
NUMARASI : 2018/731 Esas – 2021/260 Karar
DAVA : Limited Şirketin Feshi -Ortaklıktan Çıkma
DAVA TARİHİ : 13/06/2018
BAM KARAR TARİHİ : 30/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/03/2021 tarihli 2018/731 Esas ve 2021/260 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … San ve Vet. Hiz. Mal. Tic. Ltd. Şti.’ nin hayvancılık ve veterinerlik hizmetleri üzerinde faaliyet göstermek üzere İzmir Ticaret Sicil Memurluğunda 100171 sicil numarası ile kayıtlı olduğunu, müvekkili ile davalı …’ın iki ortaklı davalı şirketin ortakları olup, müvekkilinin şirkette %40, davalının ise %60 oranında paylarının bulunduğunu, müvekkilinin 12.12.2012 tarihinde; davalı şirket hisselerini 60.000-TL karşılığında satın aldığını, aynı gün yani 12.12 2012 tarihinde şirketin diğer ortağı … şirket müdürü olarak atandığını, müvekkilinin şirket ortağı olmuş ise de orada sigortalı çalışanlardan farkı bulunmadığını, sadece veteriner hekim olarak klinikte çalıştığını, şirket müdürünün belirlediği pay oranına göre, aylık kar dağılımını maaş alırmışçasına aldığını, aylık 8.000-TL aldığını, pay çoğunluğu nedeni ile şirketi temsile ve imzaya yetkili müdürü olan davalının eşinden ayrılma sürecinde psikolojisinin bozulduğunu, iş bu durumun bipolar bozukluğa yol açtığını, tedavi gördüğünü ancak buna rağmen şirket çalışanları ve şirket ile iş yapanlara karşı kötü muamelede bulunup alacaklarını ödemediğini, şirketi zarara uğrattığını, müvekkilinin bilgi alma hakkının engellendiğini, kar payı dağıtımını yapmadığını bildirerek, öncelikle; dava sonuçlanıncaya değin tedbiren davalı şirkete kayyım tayinine, mümkün olmaması halinde; TTK 638/2 fıkrası uyarınca davacının şirketteki payını azaltıcı işlemler ile şirket mal varlığını azaltıcı işlemler ve şirketi borçlandırıcı kararlar alınabilmesi için, davacı imzasını gerekli kılacak şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesine, şirket hisselerinin, davalılara gönderilen ihtarname (08.05.2018) tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin tespiti ile bu payların tespit edilen bedelinin davalılarca müvekkile ödenmesi ve bu payların davalara devri suretiyle müvekkillerin TTK 531.maddesi uyarınca şirketten çıkarılmasına, davacıya ayrılma akçesi verilmesine, mümkün olmaması halinde, davalı … Sanayi Ve Tic. Mal. Ltd. Şirketinin TTK 531. maddesi uyarınca haklı nedenle feshine ve şirketin tasfiyesine, müvekkilin ortaklığa giriş tarihinden itibaren şirket reel karından hissesine düşen kar payı ile diğer alacaklar için talep ve dava haklarını saklı tutulmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın bu iddialarının gerçek dışı olduğunu, müvekkili …’ın yaşamış olduğu bir takım psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle şirketin faaliyet konularında kendisine yardımcı olması amacıyla davacıyı kendi şirketine hiçbir bedel alınmaksızın ortak ettiğini, şirketin faaliyet konusu olan veterinerlik hizmetleri ile genelde davacının ilgilendiğini ve dolayısıyla şirkete hasta yakınları tarafından yapılan ödemelerin davacının eline geçtiğini, iddia edilenin aksine bu hususta şirket yetkilisi olan …’a şirket kazancı konusunda hiçbir bilgi ve kar payı vermeyenin bizzat davacının kendisi olduğunu, davalı müvekkilinin kendi sağlığı ile uğraşırken şirket kazancını kendi uhdesinde tutabilmesinin hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, davacı tarafın bir diğer asılsız iddiasının ise anestezi defteri ve diğer defter ve belgelerin davalı tarafın uhdesinde bulundurduğu hususu olduğunu, iddia edilenin tam aksine söz konusu defter ve belgeler davacının sorumluluğunda olan defter ve belgeler olup; davacı taraf özellikle anestezi defterini düzenli ve yasalara uygun olarak tutmadığı, narkotik giriş kayıtlarının hiç yapılmadığı, reçetelerin eksik olması nedeniyle, müvekkili şirkete Tarım İl Müdürlüğünce idari yaptırım uygulandığını ve para cezası tahakkuk ettirildiğini, dolayısı ile şirketin davacının sorumluluklarını yerine getirmemesi sebebiyle zarara uğradığını, davacının 07.05.2018 tarihinden beri şirkete ait kliniğe uğramamasının sebebi ise davacının ‘…’ adı altında ayrı bir veteriner kliniği açmasından kaynaklandığını, davacı tarafın, davalı şirket çalışanı … isimli şahısla birlikte ayrı bir veteriner kliniği açma amacıyla aynı tarihte şirketten kendi iradeleri ile ayrıldıklarını, ayrılırken kliniğin tüm hasta kayıtlarını beraberinde götürdüklerini, davalı şirket aleyhine olacak şekilde hasta yakınlarını arayarak kendi kliniklerine çağırdıklarını ve dolayısı ile şirketi zarara uğratma amacı güttüklerini bildirerek, davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Her ne kadar davacı tarafa davalı şirket yöneticisi olan davalı …’ın şirket yönetiminde bulunduğu sırada yaşadığı psikolojik sorunları nedeniyle şirketi kötü yönettiği iddia edilmiş ise de yapılan bilirkişi incelemesinde davalı şirketin, davacının rakip firma açtığı 2018 yılı dışında zarar etmediği, yine davacının rakip firma kurulmak ve davalı şirketten ayrılma tarihine kadar bulunduğu pozisyon itibarı ile şirket kayıt ve belgelerine her zaman ulaşma imkanı bulunduğu, bu kapsamda davacının bilgi edinme hakkının engellendiğine dair dosyaya somut kanıt sunulamadığı, davalının ortaklığın devamı müddetince davacıya yönelik haksız ve kötü muamelede bulunduğuna dair davacı tanıklarının tam olarak vakıf olamadıkları, yoruma dayalı beyanları dışında ortaklığın feshi veya ortaklıktan çıkmayı gerektirir haklı neden bulunmadığı, aksine davacının, davalı şirket ile aynı faaliyet alanında yakın mevkide rakip işyeri açtığı, davacı, davalı tanık beyanları ve sicil kayıtları ile sabit olup mahkememizce yapılan yargılama sonucu davacı ile davalı arasında geçimsizlik bulunduğu kanaatine varılmış ise de, taraflar arasındaki iş bu geçimsizliğin oluşumunda davacının davalı ortağa nazaran daha fazla kusurlu olduğu, iş bu nedenle davacının haklı nedenle ortaklığın feshi ve ortaklıktan çıkma isteminde bulunamayacağı kanaatine varılmakla davacının, davalı şirket aleyhine açmış olduğu davanın esastan reddine. Haklı nedenle ortaklığın feshi ve ortaklıktan çıkma istemine ilişkin davanın ortaklık aleyhine açılması gerektiğinden davalı Ltd.şirket yerine, davalı ortak … aleyhine açılan davanın husumet (pasif) yokluğundan reddi gerektiği…” gerekçesiyle “… davalı … San Ve Veterinerlik Hizmetleri Ve Malzeme Tic Ltd Şti aleyhine açılan davanın esastan reddine, davalı … aleyhine açılan davanın husumet (pasif) yokluğundan usulden reddine,..” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin davalı ortağa nazaran daha fazla kusurlu olduğu hususunun kabul edilmediğini, müvekkilinin bahsi geçen iki ortaklı şirkete %40 payla ortak olduğunu ve de bu noktada şirketi temsile ve imzaya yetkili müdürün davalı … … olduğunu, ayrıca davalının, müvekkili şirketine bedelsiz olarak ortak ettiği iddiaları da gerçeği yansıtmadığını, eğer iddia edildiği gibi bir bağışlama işlemi yapılmış olsaydı devir işleminden dolayı veraset ve intikal vergisi doğacağından buna ilişkin beyanname verilmesinin gerektiğini, davalı tanığı şirket muhasebecisi …’ün bu husustan haberdar olmaması hayatın olağan akışına, bu evraklar düzenlenmeden ortaklığın gerçekleştirilmesi ise hukuk usulüne aykırılık teşkil edeceğini, davacı tanığı …’in, davalının müvekkili “iş yapamıyorsan 60.000 TL’ni vereyim git” şeklindeki tehdit edici tutumları da şirket hisselerinin davacı müvekkili tarafından bedelinin ödenerek alındığına delil olarak gösterilebildiğini, müvekkilinin şirkette ortak olarak çalışmaya başlamışsa da, davalı ortak hakkında eşinden ayrılma sürecinde yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle bipolar bozukluk teşhisi konduğunu, müvekkilinin hem davalıdan kötü muameleler görmüş hem de sigortalı çalışan gibi kar payı almadan yalnızca maaş karşılığı veteriner hekim olarak şirkette görevini sürdürdüğünü, bunların yanında şirket müdürü olan davalı, şirket defterlerini ve ruhsatlarını şirket içinde bir dolaba kilitlemek suretiyle, müvekkilin ortak sıfatıyla TTK m. 608 ve 614’e aykırılık teşkil edecek şekilde şirketin gelir gider durumu hakkında bilgi alma hakkına engel olduğunu ve bilirkişi raporuyla da kar ettiği sabit olan şirketten kar payını almasının önüne geçtiğini, müvekkilinin 2012 yılından beri süregelen bu ortaklığın hatırına duruma uzlaşmacı bir tavırla yaklaşsa da zaman geçtikçe ortaklık yürütülemez bir hal almaya başladığını, bunun üzerine müvekkili davalı … …’a durumu belirtmek adına Bornova 6. Noterliği’nde 08.05.2018 tarih ve 7229 yevmiye nolu ihtarnameyi çektiğini ve de kendisiyle ortaklıktan çıkması hususunda görüşmeler yapmaya çalıştığını, ancak bütün bunlara rağmen müvekkilinin tavırlarında bir değişiklik olmaması üzerine, müvekkilinin bahsi geçen şirkete uğramadığını, müvekkilinin başka bir şirket açmak suretiyle mevcut ortaklığa karşı rekabet yasağı yükümlülüğünü yerine getirmediği hususunun da gerçeği yansıtmadığını, karar gerekçesinde her ne kadar 2018 yılı içerisinde şirketin zarar ettiği devamında kar ettiği belirtilmiş ise de bu hususun doğru olmadığını, mahkeme dava dosyası hakkında dava tarihi itibari ile karar vermesi gerektiğini, ayrıca 2018 yılında şirket zarar etmiş gözükse de bu zararların hangi aylara ilişkin olduğunun da tespit edilmediğini, davacı ortağın haklı sebeple şirketten çıkmasına karar verilmesi halinde ayrılma akçesinin çıkan ortağın esas sermaye payının gerçek değerine göre hesaplanmasının gerektiğini, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde rapora konu inceleme yalnızca defter ve muhasebe kayıtları üzerinden yapıldığını, ancak işletmenin gerçek değerinin hesabında şirketin konumu ve de müşteri portföyünün önem arz ettiğini, marka ve isim hakkından dolayı da belli bir değeri olan şirketin ilgili hesap yapılırken bu noktada da incelemeye tabi tutulmasının gerektiğini, davalı ortağın tüm bu hal ve tutumları sebebiyle, davalı ortağın açılan işbu dava sonrası şirket varlıklarını azaltma yoluna gitme ihtimali yüksek olduğundan müvekkilinin hak kaybına uğramaması adına işbu davaya konu çıkma payını azaltacak önlemlerin alınmasının gerektiğini, resen dikkate alınacak nedenlerle; kararın kaldırılmasına, istinaf başvurusu sonuçlanıncaya kadar tedbiren davalı şirkete kayyım atanmasına, kayyım atanmasının mümkün olmaması halinde; davacının şirketteki payını ve şirket malvarlığını azaltıcı işlemlerin önüne geçilmesi amacıyla şirketi borçlandırıcı işlemler için davacının imzasını gerekli kılacak şekilde tedbir uygulanmasına, şirket hisselerinin, davalılara gönderilen ihtarnamenin tarihi olan 08.05.2018 tarihine yakın tarihteki gerçek değerlerinin tespit edilerek bu payların tespit edilen değerlerinin davalılarca müvekkiline ödenmesini ve bu payların davalılara devri suretiyle müvekkilinin TTK m. 531 gereğince şirketten çıkarılması hususunun tespit edilerek ayrılma akçesi de verildikten sonra ortaklıktan çıkarılmasına, davacı ortağın şirketten çıkarılmasının mümkün olmaması halinde davalı şirketin TTK m. 531 gereğince feshine ve şirketin tasfiyesine, müvekkilinin ortaklığa giriş tarihinden itibaren şirket reel karından hissesine düşen kar payı ve diğer alacakları için talep ve dava hakkının saklı tutulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini, kararının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haklı nedenle limited şirket ortaklığının feshi, olmadığı taktirde ortaklıktan çıkma ve çıkma payının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davalı … Sanayi, Veterinerlik Hizmetleri ve Malzeme Ticaret Limited Şirketi aleyhine açılan davanın esastan reddine, davalı … aleyhine açılan davanın husumet (pasif) yokluğundan usulden reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
1-Dava, limited şirketin fesih ve tasfiyesi aksi halde davacının şirket ortaklığından çıkmasına ve çıkma payının tahsili istemine ilişkin olup, davanın feshi istenilen şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekli ve yeterlidir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/18022 Esas – 2015/3494 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır).
Ancak, haklı nedenle limited şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin davanın limited şirket ortağına yöneltilmesi doğru değildir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/6769 Esas -2017/7373 Karar sayılı ilamı).
Somut olayda, davacı şirket ortağı, davayı şirket ile şirketin diğer ortağı olan gerçek kişiye yöneltmiş olup, mahkemece, ortak olan davalı yönünden davanın husumetten reddinde bir isabetsizlik görülmemiş, davacı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
2-Limited şirketin sona ermesi ve sonuçları başlığı ile TTK 636. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; Limited şirket, şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle, genel kurul kararı ile iflasın açılması ve kanunda öngörülen diğer hallerde sona erer. Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir.
Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.
TTK hükümlerinde haklı nedenlerin neler olduğu belirtilmemişse de, şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi, sebepler anılan yasa maddesinde yer alan haklı sebeplere örnek olarak sayılabilir.
Yukarıda yapılan açıklamalara göre, davalı şirket ortağı ve müdürü davalı … …’ın, eşi tarafından anılan davalının kısıtlanması amacıyla İzmir 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/1425 Esas 2019/1032 Karar sayılı dosyası ile vesayet davası açıldığı, söz konusu davada mahkemece davalıya vasi tayini gerekmediği gerekçesi ile red kararı verildiği, kararın kesinleşip kesinleşmediğinin anlaşılamadığı, vesayet dosyası içeriğinde davalının çeşitli hastanelerden alınmış sağlık raporlarının yer aldığı görülmüştür.
Davalı … …’ın çeşitli psikolojik rahatsızlıklarının bulunduğu kendisinin de kabulündedir. Dinlenen tanık beyanlarından ve dosya içeriğinden, davacı ile davalı arasında güven ilişkisinin zedenlendiği, davacının 2018 yılında kendisine ait veteriner kliniği açtığı, bu haliyle şirket ortaklığının taraflar arasında 2018 yılında fiilen son bulup kayden devam ettiği, çıkma koşullarının oluştuğu görüldüğünden, mahkemece davacının karar tarihine en yakın verilere göre ayrılma payının hesaplanmasında davacının, davalı şirketteki pay oranlarının %40 olduğu kabul edilmek suretiyle, yine ödenmemiş sermaye için davalı şirketin takas mahsup talebinde bulunabileceği ya da bu bedeli ayrı bir dava ile de isteyebileceği hususu da göz önünde bulundurularak inceleme yaptırmak ve sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/09/2014 tarih ve 2014/2826 Esas, 2014/13941 Karar sayılı ilamı aynı doğrultudadır).
Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf itirazlarının ikinci bentte belirtilen sebeplerden ötürü kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/03/2021 tarihli 2018/731 Esas ve 2021/260 Karar kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde anılan tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince kesin olmak üzere 30/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.