Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/672
KARAR NO : 2023/1747
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/03/2021
NUMARASI : 2017/1314 Esas – 2021/252 Karar
DAVA : Kasko Poliçesinden Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 24/11/2017
BAM KARAR TARİHİ : 09/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/11/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/03/2021 tarihli 2017/1314 Esas ve 2021/252 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 22.09.2017 tarihinde … plaka sayılı araç ile … plaka sayılı aracın çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğinin, müvekkiline ait … plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketine 03.02.2017-2018 tarih aralığını kapsayacak şekilde 31.01.2017 tarihinde Genişletilmiş Kasko Sigorta poliçesiyle teminat altına alındığını, 22.09.2017 tarihinde davalı sigorta şirketine hasra ihbarı yapıldığını, bu eksperin hazırladığı rapora göre müvekkilinin aracında 16.221,57 TL hasar olduğunun tespit edildiğini, davalı sigorta şirketinin bu eksper raporunu dikkate almayarak hasar ile beyanın uyumsuzluğunu gerekçe göstererek hasarı red ettiğini, bunun yanında sigorta şirketinin poliçeyi de iptal ettiğini belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla meydana gelen kaza neticesinde 16.221,57 TL hasar bedelinin davalıdan muaccel olduğu tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsil edilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yerleşim yerinin İstanbul olması sebebiyle dosyanın yetki yönünden İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, davacı tarafın maliki olduğu … plaka sayılı aracın 03.02.2017-2018 tarih aralığında Genişletilmiş Kasko Sigorta poliçesiyle teminat altına alındığını, müvekkiline yapılan ihbar sonucunda saha denetim faaliyetlerinde aracın hasar kontrollerinde şüpheli durum tespit edilmesi üzerine hasar iddiasının gerçek olmadığının belirlendiğini, kazaya karışan … plaka sayılı araç … Ltd.Şti.adına kayıtlı olduğunun tespit edildiğini ve 04.10.2017 tarihinda olay yerinde yapılan kontrollerde kazanın, kaza tespit tutanağı beyanında belirtilen şekilde olmadığının kamera kayıtlarından görüldüğünü, olayın mizansen olduğunu ve hasarın meydana geldiği yerin servisin arka kapısı olduğunu, sigortalı aracın arka kapısına gelerek … plakalı aracın önlü-arkalı yanaştırılarak resim çekildiği tespit edildiğinin, taraflar hakkında suç duyurusu bulunma hakkını saklı tuttuklarını, bu durum sebepsiz zenginleşmeye neden olacağından müvekkilinin ödeme yükümlülüğü olamayacağını bildirerek, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…Davacı kaza yapan aracına kazadan sonra tutanak tutmadan kaza mahallinden götürdüğünü ve daha sonra kaza yapmış gibi kaza yaptığı araç ile kaza yaptığını bildirdiği mahale getirdiğini beyan etmiştir. Gerek bilirkişi raporu, gerekse davacının poliçe içeriği ve genel şartlardaki yükümlülüğüne aykırı davranarak aracı kaza yerinden götürmüş olması ve kaza ile hasarın uyumsuz olması…” gerekçesi ile “…davanın reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme kararı uyarınca gerçekleşen kazanın oluş şekliyle, mevcut hasarın uyumsuzluğu sebebiyle davanın tümden reddine karar vermesinin haksız olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, mevcut kaza ve hasar arasındaki oran uyumlu olmasa da, oluşan kazanın ve hasarın olduğunu, somut olayda rizikonun oluştuğu tartışma konusu olmamasından kaynaklı olarak müvekkili şirketin tazmin isteminin reddine ilişkin karar çelişkiler barındırdığını, 22.09.2017 tarihli kazanın gerçekleştiği sırada, müvekkili şirketine ait araç yüklü miktarda beton taşımakta olup, uzun süreli aracın motoru durdurularak devir daim yapamayacak olması sebebiyle betonun araç haznesi içinde donmaması adına, karşı tarafın aracının zarar görmemesi ve aradaki tanışıklık sebebiyle olay esnasında kaza tespit tutanağının tutulmadığını, müvekkili şirketin önceki tarihli kazasına müteakip yazılı beyan ile davalı sigorta şirketinden zararının tazmin ettirmiş olması sebebiyle müvekkilinin üzerine düşen edimleri eksiksiz yerine getirdiğini, müvekkili şirketin ve kazaya karışan diğer taraf sigorta şirketinin istemleri doğrultusunda kaza sonrası araçları tekrar kaza mahaline getirerek, mahkemeye sunulu fotoğraflar ışığında görüleceği üzere kaza pozisyonu ve oluş şeklinin tekrar sağlandığını, davalı yanın, mevcut istemlerini yazılı olarak müvekkiline bildirmişken, yargılama aşamasında aksi yönde tutum göstermesinin haksız kazanç sağlama çabası olduğunu, 09.10.2020 tarihli bilirkişi raporunca, 22.09.2017 tarihinde meydana gelen kazaya yönelik dosyaya sunulan delillerin birlikte değerlendirildiği kaza sonucu meydana gelen hasar noktasının, oluşan hasarın, kazanın oluş şekline, fizik kurallarına ve yolun geometrik yapısıyla uyumsuzluğu tespit edilerek mahkemenin hükmüne esas olduğunu, anılan hükmün hukuka aykırı olduğunu, Mahkeme’nin hükmüne esas olan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmayan tespitler neticesinde kurulduğunu, mahkeme hükmünde tarafların beyanlarıyla da, kaza ve hasar oranının uyumlu olduğunu, mahkemenin taraf beyanlarında çelişki bulunduğu kanaatinin eksik inceleme neticesinde meydana geldiğini, kazaya karışan … plakalı aracın sürücüsü … çelişkili beyan vermediğini, mevcut gerçekleri detaylandırdığını, eksik inceleme yaptığını, davanın tarafı olmayan tarafsız üçüncü kişilerin beyanlarına başvurulmadan hüküm tesis edildiğini, res’en gözetilecek nedenlerle; kararının kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kasko poliçesinden kaynaklanan maddi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından
istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
6102 Sayılı TTK’nın 1409/2. maddesi uyarınca kural olarak, rizikonun teminat dışı kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir. Öngörülen kural, rizikonun iyi niyet kurallarına uygun olarak ihbar edildiği hallerde geçerlidir. TTK.’nun 1446 ve devamı md. (eski TTK 1292 maddesi) gereğince, sigortalının rizikoyu kasten ihbar etmediğini sigortacı ispat etmelidir. Sigortalı, rizikonun gerçekleştiğine dair ihbarı süresinde yapmış olmakla birlikte; iyi niyet kurallarına aykırı biçimde olayın gerçekleşme şekli yanlış bildirilmiş ve TMK.’nun 2. maddesi uyarınca hakim, sigorta ettirenin kötü niyetini dosyadaki delil ve emarelerden tespit etmiş ise, bu durumda sigortacıya ispat külfeti yüklenmemelidir. Bu halde ispat külfeti, sigortalıya ait olmalı ve meydana gelen rizikonun teminat içinde kaldığı hususu sigortalı tarafından ispat edilmelidir. Bu varılan sonuç, hem yasa koyucunun amacına hem de tarafların menfaatler dengesine uygun olacaktır. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2021/3314 Esas, 2021/3381 Karar sayılı ilamı)
Mahkemece; alınan ve hükme dayanak yapılan 09/10/2020 havale tarihli bilirkişi raporunda, hasarın kaza ile uyumlu olmadığı bildirildiğinden, rizikonun beyan edilen şekilde gerçekleşmediğinin ve poliçe kapsamı dışında kaldığının davalı tarafça ispat edildiği anlaşılmıştır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olmasına göre, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/03/2021 tarihli 2017/1314 Esas ve 2021/252 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)Davacıdan alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 210,55-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
b)Davacı yanca yatırılan istinaf kanun yolu başvuru harcının hazineye gelir olarak kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere 09/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.