Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/65 E. 2023/948 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/65
KARAR NO : 2023/948

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/04/2017 (Dava) – 08/10/2020 (Karar)
NUMARASI : 2020/52 Esas – 2020/482 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 07/06/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 07/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/10/2020 tarihli 2020/52 Esas ve 2020/482 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03/10/2012 tarihinde, davadışı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması neticesinde yaralamalı ve maddi hasarlı kazanın meydana geldiğini, … plakalı aracın kaza tarihini kapsar geçerli bir ZMMS poliçesinin bulunmadığını, bu sebeple …’ndan talep haklarının doğduğunu, kazanın oluşumunda …’in asli kusurlu olduğunun kaza mahallinin tetkikinden anlaşıldığını, müvekkilinin olayın akabinde sağ ayağında ayağında parçalı kırık tespit edildiğini ve 3 defa ameliyat olarak platin uygulaması yapıldığını, İzmir 9 Eylül Üniversitesi Uygulama Ve Araştırma Hastanesi Adli Bilirkişi Kurulu’ndan alınan 06/02/2017 tarihli rapora göre müvekkilinin meslekte kazanma gücünde kayıp oranının % 8.1 olarak tespit edildiğini, davalı kuruma 24.03.2017 tarihinde başvurulduğunu, kurumca işbu dava tarihine kadar müvekkilinin almaya hak kazandığı tazminatın yatırılmadığını belirterek, davalı kurumun tazminat limiti ile sınırlı olmak üzere ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkili adına toplam 100-TL geçici ve sürekli maluliyet tazminatının başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile talebini 86.739,10-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekili tarafından maluliyet tazminatına ilişkin olarak müvekkili …’na başvuruda bulunulduğunu, hasar dosyası oluşturulduğunu, başvuruya cevap olarak davacının resmi ve yetkili bir hastaneden alınacak sağlık kurulu raporu ile arazların kalıcı ve sürekli olduğunun belirtilmesi ve işbu raporun Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik esaslarına göre düzenlenmesi istemine karşın bu eksikliğin davacı tarafından giderilmediğini, sağlık kurulu raporunun Trafik Sigortası Genel Şartları’na göre ibrazı gereken belgeler arasında yer aldığını, müvekkili kuruma sürekli maluliyet raporu ibraz edilmeksizin, sürekli maluliyet tazminatı talep edilmesinin, usul ve yasaya tamamen aykırı olduğu gibi mantık dışı olduğunu, davanın dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddini talep ettiklerini, kazaya karışan … plakalı araç sürücüsü ve işletenine davanın ihbarını talep ettiklerini, … plakalı aracın kaza tarihini kapsar şekilde geçerli trafik sigorta poliçesinin olup olmadığının tespitinin gerektiğini, öncelikle Türkiye Sigortalar Birliği’nden … plaka sayılı aracın kaza tarihini kapsar şekilde geçerli sigorta poliçesinin olup olmadığının sorulması gerektiğini, gelecek cevabi yazı neticesince müvekkili kurumun sorumluluğunun tespit edilmesini, kazaya ilişkin kusur oranlarının tespitinin Adli Tıp Kurumu vasıtasıyla yapılmasını, davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Dairesi’nden özürlü sağlık raporu alınmasını, maluliyetin Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik esaslarına göre tespitinin gerektiğini, maluliyet tazminatının da uzman bilirkişilerce hesaplanması gerektiğini, Trafik Sigortası Genel Şartları Ek:3’e göre; hesaplamalarda ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosunun dikkate alınacağı ve hesaplamalarda iskonto oranı (teknik faiz) %1,8’in uygulanacağının belirtildiğini, müvekkili kurumun geçici iş göremezlik tazminatından kaynaklanan sorumluluğunun bulunmadığını, hesaplanan tazminat miktarı üzerinden müterafik kusur indirimine gidilmesi gerektiğini, davacı …’in … plakalı motosiklette sürücü konumunda bulunduğu sabit olup kaza esnasında zararın doğması ve/veya artmasını engellemek için gerekli güvenlik önlemlerini almış olup olmadığının (kask, dizlik, koruyucu elbise takma vb.) davacı yan tarafından ispatı gerektiğini, …’nın sorumluluğunun poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, davacı tarafın başvuru tarihinden itibaren faiz talebinin haksız olup, ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini, kaldı ki müvekkilinin temerrüdünden bahsedilemeyeceğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
İhbar olunan … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının soyut ve gerçeğe aykırı olduğunu, rücu hakkı tanıyan durumlardan hiçbirinin somut olayda bulunmadığını, bu nedenle müvekkilinden herhangi bir rücu imkanının da bulunmadığını, kaza sonrasında tutulan trafik kazası tutanağını ise kabul etmediklerini, söz konusu raporun kazaya karışan sürücü beyanları dikkate alınmadan ve hukuka aykırı olarak düzenlendiğini, Torbalı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/5290 Sor. numaralı dosyası üzerinden soruşturma yapıldığını ve müvekkili hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…03.10.2012 günü sürücü … idaresindeki … plaka sayılı aracı ile 1611 sokağı takiben Bekir Sakarya Caddesi kavşağına geldiğinde, yolun karşısına geçmeye çalıştığı sırada aracın ön kısımları ile sol taraftan Bekir Sakarya Caddesini takiben seyir halinde olan sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosiklete çarpması sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği, alınan kusur raporuna göre; kazada dava dışı sürücü …’in % 75 oranında kusurlu olduğu, davacının %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, davacının trafik kazasına bağlı arızası sebebiyle 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı RG yayımlanan Çalışma Gücü ve meslekte Kazanma Gücü kaybı Oranı tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak % 22,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağının ve geçici iş göremezlik süresinin 3 ay olduğunun tespit edildiği, davacıya SGK tarafından geçici iş göremezlik tazminatı ödenmediği ve peşin sermaye değerli gelir bağlanmadığı, davalı …nın olay tarihinde yürürlükte bulunan şekli ile KTK.nın 85 ve 91. maddeleri uyarınca meydana gelen geçici ve sürekli iş göremezlik zararlarından sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu, zarar miktarının 03.10.2012 tarihi itibarı ile Hazine Müsteşarlığınca verilen kişi başına sakatlık ve ölüm teminatı 225.000,00 olan poliçe limiti dahilinde kaldığı, aktüer bilirkişi hesap raporunda esas alınan hesaplama yönteminin Yargıtay uygulamaları ile benimsenen esaslara uygun ve hüküm kurmaya yeterli olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre; davacının geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı alacağının 86.739,10 TL olacağının, hesaplandığı, toplam 86.739,10 TL geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 06.04.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekmekle, sonuç olarak; DAVACININ MADDİ TAZMİNAT DAVASININ KABULÜ İLE, 86.739,10 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı toplam maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 06.04.2017’den itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “…Davacı taraf ceza yargılamasında şikayette bulunmadığından hukuken tazminat talep etme hakkı olmadığını ve davanın reddi gerektiğini, müvekkili kurum ile müşterek müteselsil sorumluluğu bulunan kişilere karşı şikayet hakkından vazgeçen davacının, …’ndan tazminat talep etme hakkının ortadan kalktığını, Torbalı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/5290 Soruşturma nolu dosyasında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, bu nedenle işbu davayı açma hakkının da bulunmadığını, somut olayda davacı vekili tarafından maluliyet tazminatına ilişkin olarak müvekkili …’na başvuruda bulunulduğunu ve hasar dosyası oluşturulduğunu, başvuruya cevap olarak resmi ve yetkili bir hastaneden alınacak sağlık kurulu raporu istemelerine karşın bu eksikliğin davacı tarafından giderilmediğini, müvekkili kuruma sürekli maluliyet raporu ibraz edilmeksizin, sürekli maluliyet tazminatı talep edilmesinin usul ve yasaya tamamen aykırı olduğu gibi mantık dışı olduğunu, …nın söz konusu başvuruyu bu nedenle reddettiğini, davacının da haksız ve mesnetsiz olan işbu davayı ikame etmeyi tercih ettiğini, davanın başvuru şartı eksikliği nedeniyle usulden reddi gerekirken, esasa geçilerek karar verildiğini, maluliyet raporları arasındaki çelişki giderilmeksizin hüküm kurulmasının da hatalı olduğunu, mahkeme tarafından yargılama sırasında alınan Dokuz Eylül Üniversitesi’nin sağlık kurulu raporunda davacının %8.1 oranında sürekli sakatlığı oluştuğunun tespit edildiğini, yine dava aşamasında alınan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi tarafından düzenlenen 28.06.2019 tarihli rapor ile de olay tarihi itibariyle % 21 oranında, rapor tarihi itibariyle % 22.2 oranında malul olduğunun tespit edildiğini, iki rapor arasında fahiş oranda fark bulunduğunu, bu fahiş çelişkinin giderilmesi için mahkemece ATK’dan yeni bir bilirkişi raporu alınması gerekirken işbu çelişki giderilmeksizin hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, hükme esas alınan işbu maluliyet raporu ile tazminat hesaplaması yapıldığını ve hesap bilirkişisi tarafından hesaba esas alınan maluliyet oranının ise % 22.2 olduğunu, bu şekilde çelişki giderilmeksizin maluliyet tazminatı hesabı yapıldığını, kararın bu yönüyle de bozulması gerektiğini, geçici iş göremezlik kaybından doğan zararının tazmini hususunda müvekkili …’nın sorumluluğunun bulunmadığını, müterafik kusur indirimine gidilmeksizin hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, trafik mevzuatı uyarınca ehliyeti olmayan sürücülerin araç kullanmasının yasak olduğunu, KTK’nın 78.maddesinin; ‘Belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat kullanmaları zorunludur…’ hükmünü haiz olduğunu, işbu sebeple davacının müterafik kusurunun sabit olduğunu, müterafik kusur indirimi yapılmaksızın hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğunu, … yönünden faiz başlangıç tarihinin hatalı olarak tespit edildiğini, sigorta kuruluşunun temerrüt tarihinin ancak dava tarihi olduğunu, davacı vekili tarafından gerekli belgenin müvekkili kuruma iletilmek yerine haksız yere huzurdaki davanın ikame edildiğini, bu husus uyarınca huzurdaki yargılamada … aleyhine dava tarihinden itibaren faiz işletilebilecekken, 06.04.2017 tarihinden itibaren faiz işletilmesinin usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasına dayalı cismani zarar nedeniyle …ndan geçici ve kalıcı işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-İstinaf dilekçesi incelendiğinde, kusura yönelik bir istinaf itirazı bulunmadığı anlaşılmakla, bu hususun kesinleştiği görülmüştür.
2-5271 sayılı CMK’nun 253/17. bendinde; “Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder.” hükmünü; aynı maddenin 19. bendi ise “…Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38’inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” hükmü yer almakta olup, anılan Kanun maddesinin 253/19. bendine göre uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır.” hükmünü haizdir.
Yine, 5237 sayılı TCK’nın 73/7. maddesinde de; “Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetinden vazgeçmesinden ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz” hükmü yer almaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, davacının, davadışı sürücü hakkında şikayetçi olmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği anlaşılmakta olup, şahsi haklarından açıkça vazgeçtiğine dair bir beyanı olmadığı gibi, CMK 253/19.madde anlamında bir uzlaşma durumunun da sözkonusu olmadığı açık olmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir (Aynı yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/4217 E.-2021/8155 K).
3-6111 Sayılı Yasa kapsamında SGK’nın sorumluluğuna geçen tedavi giderleri bakımından sigorta şirketlerinin (ve …nın) sorumluluğu olmayacak ise de, KTK’nın 98.maddesi gereği SGK Başkanlığı’nın sorumlu olduğu sağlık giderleri, trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarında yapılan tıbbi tedaviye ilişkin sağlık hizmet bedellerinden ibarettir. İstinaf itirazına konu edilen “geçici iş göremezlik tazminatı” yönünden ise sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğinden, davalı … vekilinin bu husustaki istinaf itirazı da yerinde görülmemiştir (Aynı yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/5372 E.- 2021/8669 K).
4-Müterafik kusur itirazı bakımından yapılan değerlendirmede; davacının kaza sırasında motosiklet kullanmakta olduğu ve koruyucu dizlik, kask gibi ekipmanı kullanması gerektiği açık olmakla birlikte, yaralanmasının ayak bileği kırığı olması da dikkate alınarak, maluliyetine neden olan yaralanmasının niteliğine ve alabileceği önlemlere göre zararın artmasına neden olacak bir davranışı saptanamadığından, bu yöndeki itirazın da reddi gerekmiştir.
5-Davacı tarafça dava açılmadan önce usulünce başvuru yapılmış olduğu, sağlık heyet raporunun tedavilerin tamamlanmasının ardından yargılama sırasında alınabilecek olduğu da gözetilerek, davalı vekilinin davanın başvuru şartının eksik yerine getirildiğinden bahisle reddi gerektiğine dair itirazının da kabulü mümkün görülmemiştir.
6-Davalı vekili faiz başlangıcına yönelik olarak da istinafa gelmiş olup, yapılan değerlendirmede; bilindiği üzere … yönünden faizin başlangıç (temerrüt) tarihi belirlenirken, ilgililerce gerekli belgeler de ibraz edilerek … Yönetmeliğinin 9, 14. ve 15. maddelerinde yazılı biçimde fona başvurulduğu halde ödeme yapılmamışsa “başvuru tarihinden” itibaren …nın temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Davacının davadan önce, ilk olarak 01.03.2017 tarihinde (ve daha sonra başka vekil ile 28.03.2017 tarihinde yeniden başvurduğunun görüldüğü) …na başvuruda bulunmuş olduğu davalı tarafça gönderilen hasar dosyasındaki evraklardan anlaşılmakta olup, esasen davacının başvurusunun …’na tebliğ tarihi itibariyle davalının mütemerrit olduğu gözetilerek faiz başlangıcına karar verilmesi gerekirken (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD 2021/11872 E. – 2022/4159 K, Yargıtay (kapatılan) 17. HD 2015/15607 E.- 2018/7755 K), mahkemece, daha sonraki bir tarih olan 06.04.2017 tarihinden itibaren faiz başlatılması doğru olmamış ise de, davacı taraf istinafa gelmediğinden, aleyhe bozma yasağı kuralı gözetilerek bu husus kaldırma nedeni yapılmamış, davalı vekilinin itirazlarının ise aynı nedenlerle reddi gerekmiş, yine davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı da gözetilerek, talep arttırımına konu alacak tutarı bakımından da aynı temerrüt tarihine göre faize hükmedilmesi gerektiğinden, bu yön itibariyle de davalı vekilinin itirazlarının kabulü mümkün görülmemiştir.
7-Hükme esas alınan aktüer raporunda her ne kadar TRH 2010 progresif rant yöntemi yerine, PMF 1931 yaşam tablosuna göre tazminat hesabı yapılmış ise de, daha kısa yaşam süreleri belirleyen PMF 1931 yaşam tablosuna göre hesap yapılmasının davalı taraf yararına usuli müktesep hak olduğu da gözetilerek, davacın tarafın da istinafa gelmemiş olması nedeniyle bu husus kaldırma nedeni yapılmamıştır.
8-Ancak, bilindiği üzere; maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğüne, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine, 01.06.2015 tarihi ile 20.02.2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra da Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Dosya kapsamında birisi DEÜ’nden, diğeri ise Ege Üniversitesinden olmak üzere iki ayrı adli tıp anabilim dalı heyet raporu olduğu, ilkinde maluliyet oranı %8,1 iken, ikincisinde %22,2 olduğu, hükme esas alınan bu ikinci raporun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlendiği, ilk rapor olan ve davacı tarafça şahsen alınmış bulunan DEÜ raporun da bu yönetmelik ile Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin birlikte uygulanması suretiyle düzenlendiği anlaşılmakta olup, her iki rapor arasında açık farklılık bulunmasına rağmen bu çelişki giderilmeksizin ve davalı taraf itirazları karşılanmaksızın, sonraki raporun hükme esas alınması doğru olmamıştır. Mahkemece yapılması gereken iş; kaza tarihi olan 03.10.2012 itibariyle yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca ATK 3. İhtisas Dairesinden çelişkileri giderecek ve davalı taraf itirazlarını karşılayacak nitelikte rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜNE; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/52 Esas – 2020/482 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı tarafından yatırılan 5.925,15-TL istinaf karar harcının istek halinde davalı tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 07/06/2023